Türkiye'nin önündeki imkanlar ve açgözlü fırsatçılar

Ä°ngiltere BaÅŸbakanı Theresa May’in Ankara’da kalktığı koltuÄŸun soÄŸumasına fırsat bırakmadan Almanya BaÅŸbakanı Angela Merkel tarafından dolduruldu. Ankara’daCumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın karşısındaki koltukta May’in gündemiyle neredeyse aynı meseleleri konuÅŸmak üzere bu sefer Merkel oturuyordu. BaÅŸbakanlar için tahsis edilen bu koltuÄŸun sıcaklığını kaybetmeksizin hizmet vermesi Türkiye’nin hem kendi içinde hem de bölgesel ve küresel ölçekte giderek yoÄŸunlaÅŸan gündeminin önemli bir göstergesidir.

Ä°ngiltere ve Almanya baÅŸbakanlarının Türkiye dosyasında Suriye, Irak, terörle mücadele ve mülteciler sorununun yanı sıra savunma sanayiinde iÅŸbirliÄŸi ve ticaret hacminin arttırılması konularında ciddi mutabakat arayışları yer alıyor. Avrupa BirliÄŸi’nin içine düştüğü kriz kadar Türkiye’nin Rusya’yla kimi ortak projelerde mesafe kat etmesi ve Amerika’nın Donald Trump’la birlikte NATO’yu tartışmaya açması, birçok ticari-siyasi ittifakı sonlandıracağına iliÅŸkin attığı adımların da mezkûr ziyaretleri hızlandırdığını söyleyebiliriz. Türkiye’nin gündemini Anayasa referandumu kadar PKK, FETÖ ve IŞİD’le mücadele belirliyor, Suriye ve Irak’la birlikte Ege Adalarına iliÅŸkin Genelkurmay BaÅŸkanı’nın savaÅŸ gemilerinden verdiÄŸi beyanat ve resimler dolduruyor. Yunanistan’ın iade etmeyi reddettiÄŸi darbeciler kadar Ege’deki egemenliÄŸi tanımsız bazı adaları silahlandırma giriÅŸimlerine hız veriyor önümüzdeki dönemin sıcaklığı geçmeyecek bir konusu olarak kendini gösteriyor.

Putin ve Trump’ın Arasına ErdoÄŸan mı?

Siyasi, iktisadi, diplomatik ve askeri alanlarda yaÅŸanan çalkantı ve gerilim küresel ölçekte büyüyor hatta geleceÄŸe dair çok tehlikeli iÅŸaretler veriyor. Donald Trump’ın aldığı ırkçı-ayrımcı kararlar kimi Pelikancı ahmakların ifade ettiÄŸi gibi ne “global çeteye direnebilecek tek doÄŸal oluÅŸum” sadedinde görülebilir ne de CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ı Trump ve Putin’den müteÅŸekkil bu muhayyel ittifakın parçası saymak mümkündür. Lakin gerek CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan tarafından gerekse Hükümet tarafından taktik düzeyde beyan edilen kimi söylemleri veya alternatif arayışlarını sanki stratejik kararlarmış gibi sunmaya pek hevesli bir çevre iÅŸleri iyice rezilleÅŸtirerek mesafe alıyor. Hesapsız bir Putin ve Rusya övgüsü için yarışırken eÅŸ zamanlı olarak Trump BaÅŸkanlığındaki Amerikan siyasetinin Türkiye açısından nasıl büyük fırsat ve imkânlar getireceÄŸine dair efsaneler yazabilen acayip bir ÅŸebeke türedi. Ä°ÅŸin daha da acayip ve garaip olan tarafı bu ÅŸebeke ve istihdam ettiÄŸi uzmanların ‘global’ düzeyde strateji üretme iddiasıyla muazzam düzeyde finanse ediliÅŸinden kaynaklanıyor.

Oysa CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın baÅŸkanlığı devralmak üzere olduÄŸu evrede sarf ettiÄŸi “Trump’ın söylemleri rahatsız edici, oturup deÄŸerlendirmek gerekir” cümlesi hala kulaklardadır. Trump’ın genel olarak Suriye, özel olarak PKK-PYD konusunda alacağı tavrın Obama’dan farklı olması beklenmiyor, bu yönde hiçbir emare görünmüyor. Esas olan Türkiye’nin Suriye ve Irak’ta giderek büyüyen krizi bütün bir bölgenin lehine çözmek üzere küresel aktörlerin iç çeliÅŸkisinden yararlanmaktan baÅŸka çıkar yol bulamamasıdır. Astana’daki geliÅŸmelere Rusya’nın da PKK-PYD’den vazgeçmeye hiç niyetinin olmadığını gösteren dayatmalarla ilerliyor. Rusya tercihi Avrupa’nın dayatmalarını, Avrupa’yla yakınlaÅŸmalar da Rusya’nın dayatmalarını dengeleme hatta boÅŸa çıkarma hamleleri olarak tasarlandı. Keza mevcut arayış “Obama yönetimin liberal ve sempatik söylemleriyle oluÅŸturduÄŸu felaket tablosundan acaba Trump’la çıkmak mümkün mü?” tarzı naif bir beklentiden öteye anlam taşımıyordu Türkiye için.

İslam ve İslamcılıkla Mücadele

Daha dün CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan ortak basın açıklaması sırasında neden Merkel’in konuÅŸmasına müdahale edip “Ä°slamist terör ifadesini kabul edemem, böyle bir ifade kullanılamaz, sessiz kalamayız, Müslüman bir CumhurbaÅŸkanı olarak böyle bir ifadeyi kabullenemem” demek durumunda kaldı acaba? Suriye’de rejime muhalif neredeyse bütün Ä°slami örgütler adım adım terörle iliÅŸkilendiriliyor ve bütün bir bölge seküler despotizmin hegemonyasına mecbur ve mahkûm ediliyor. Benzer bir biçimde Trump’lı Amerikan yönetiminin ırkçı-ayrımcı politikaları Müslümanların seyahat ve sığınma hakkını çiÄŸnemekten öteye tehdit ve tehlikeler içeriyor. Bugün yarın Ä°hvanı Müslimin’in de terör listesine konulması, Türkiye’de kamusal alanın Ä°slami sembol ve söylemlerden arındırılması gibi talepler hiç de uzak ihtimal sayılmamalı.

Türkiye’de güya Hükümete, en çok da CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’a yakın, onu koruyup kollamakla kendilerini vazifeli gösteren fakat giderek çeteleÅŸen hatta mafyalaÅŸan bir kliÄŸin de Ä°slamcılıkla mücadele konsepti geliÅŸtirdikleri sır deÄŸil. Siyaset ve toplumu Ä°slamcı etkiden temizleme, arındırma ameliyesini üstlenen Ergenekoncu ve Fethullahçı cuntaların beceremediÄŸi iÅŸi becerebileceklerini zanneden Pelikan Mafyası namıyla maruf, inkâr edilemeyecek küstahça bir cüret var ortada.

Putin ve Trump’ı sözde esprilerle ‘reyiz’ ilan eden, sempatik hatta ehven göstermek üzere yazılar yazıp sohbetler düzenleyenlerin, Ä°slamcılıkla ve Ä°slamcılarla giriÅŸilen savaÅŸa küresel bir destek temin etmek peÅŸinde olduklarını söylemek aşırı bir şüphe sanılmasın. Ä°stihdam edilen ahlaksız, ÅŸaibeli ve kirli tetikçi ve troller üzerinden strateji üretilemeyeceÄŸi aÅŸikâr. Olsa olsa Ergenekon ve Fethullahçılık gibi kurtulmaya çalıştığımız bir cuntacılık belasının farklı bir versiyonunun karanlığı çökecektir halkımızın üzerine. Strateji dedikleri, global siyaset diye pazarladıkları aslında Ergenekon ve Fethullahçı cuntaların heveslenip de beceremedikleri türden iktidar, kudret ve ÅŸehvet tutkularından ibarettir. Bunca tecrübeden sonra soyunacak baÅŸka bir iÅŸ kalmamış gibi kimilerinin böylesi çirkin bataklıklara talip olmalarına hayıflanıyor insan.

Kenan Alpay / Yeni Akit