Sosyal Medya

Güncel

Faşist rejime karşı savaşın sembolü o kadın Müslüman oldu

Neşe Kutlutaş, Peru’da faşist rejime karşı amansızca savaşan, ardından Müslüman olup Türkiye’ye yerleşen Rosa’nın gerçek hikayesini ‘Companero Rosita’ adlı kitapta anlattı. Kutlutaş, zulüm karşısında ayağa kalkan kadınları, Rosa’nın mücadelesini şöyle özetliyor: “Kadın, gündelik hayat artık alışkanlıklar üzerinden devam edemeyecek hale gelirse meseleye dahil olur.” dedi.



Adı: Rosa. Tehdit edildi. Peru’da totaliter rejime karşı Tupac Amaru Gerillalarının saflarında savaÅŸtı. Korktu, korkmadı, kaçtı, yakalandı, tecrit altına alındı. Ağır iÅŸkence gördü, aÄŸzından tek kelime dahi çıkmadı. Hücreye atıldı, yıllarca öylece kaldı. Ancak pes etmedi! Bu süreçte giderek Ä°slamiyet’e yaklaÅŸtı, Müslüman oldu. Yıllar önce Türkiye’ye yerleÅŸen Rosa artık Türk vatandaşı. Rosa’nın gerçek yaÅŸam öyküsünün anlatıldığı Vadi Yayınları’ndan çıkan ‘Companero Rosita’yı kaleme alan NeÅŸe KutlutaÅŸ, “Kitapta anlattığım ÅŸey, devrim için savaÅŸan bir gerillanın; Müslüman olan ve dile getirilmesi zor acılar yaÅŸamış bir kiÅŸinin sabır, vazgeçmeme hikâyesi” diyor. NeÅŸe KutlutaÅŸ’la ‘Companero Rosita’yı konuÅŸtuk.
 
Rosa’yla nasıl tanıştınız ve hayatını yazmaya nasıl karar verdiniz?
 
Çok deÄŸerli kardeÅŸim Hakan Albayrak vasıtasıyla tanıştım, Ankara’ya gelmiÅŸti Rosa. Hakan, tanışmamızın bereketli olacağını söylemiÅŸti. Yakın evlerde oturduk yıllarca. Zaman geçip Türkçesini ilerlettikçe yaÅŸadıkları üzerine sohbet etmeye de baÅŸlamıştık. Yazmasını istemiÅŸtik anlattıklarını ama o benim yazmamı istedi ısrarla. Bir araya geldiÄŸimizde o anlattıkça ben notlar alıyordum. ‘Compañero Rosita’ adına da romanı ilk yazmaya baÅŸladığımız gün birlikte karar verdik. Çünkü dava arkadaÅŸları için bir ‘yoldaÅŸ’ yani ‘compañero’ olan Rosa, aynı zamanda babasının küçük kızı ‘Rosita’ydı her zaman.
 
Kitapta Tupac Amaru Gerillalarının safında devrim için savaÅŸan bir kadının sonrasında Müslüman oluÅŸunu anlatıyorsunuz; hapishaneye atılıyor, iÅŸkence görüyor... Rosa’nın Ä°slamiyet’i seçmesinde bunlar sizce nasıl etkili oldu?
 
Bunların fazlaca bir öneminin olduÄŸunu düşünmüyorum Müslüman olmasında. Onun fıtratı her zaman Ä°slam üzerineydi. Peru’da mücadele içerisinde bulunan bir insana ilham olacak Ä°slam tebliÄŸinin sistemleÅŸtiÄŸini ve bunun sonucu olarak da Rosa’nın Müslüman olduÄŸunu hemen hiçbir zaman aklıma getirmedim. Bu durumun tamamen onun ailesi ve kendisiyle ve yaÅŸadığı hayatla dair aldığı kiÅŸisel tavırla ilgili olduÄŸunu zannediyorum. Ağır iÅŸkenceler Peru’daki bir cezaevinde yaÅŸayan insanın Müslüman olmasına nasıl tesir edebilir bilmiyorum. Onun Ä°slam’a yönelmesi rahmetli annesinin kendisini yetiÅŸtirmesiyle, beslemesiyle, sahip çıkmasıyla baÅŸlayan bir ÅŸey. Kitapta anlattığım ÅŸey, devrim için savaÅŸan Perulu bir gerillanın, Allah’ın (Azze ve Celle) hidayetiyle Müslüman olan ve dile getirilmesi zor acılar yaÅŸamış bir insanın sabır, inanç ve iyilikten hiç vazgeçmeme hikâyesi.
 
Rosa dibe vurmuş bir düzenin kadınlar tarafından değiştirileceğine neden inanıyor? Bunu nasıl değerlendirirsiniz?
 
Cemiyetin deÄŸiÅŸimi veya muhafazasında liderlik ve kas gücünün lüzumunun dışında kalan her meselede kadınların rolü tarihin her döneminde erkeklerin rolünden daha belirleyicidir. Kadınların kabul etmediÄŸi hiçbir ÅŸeyi cemiyete kabul ettirmezsiniz. Ä°sterse erkeklerin tamamı kadının karşı cephesinde olsun. Bu sosyolojinin veya ideolojinin meselesi deÄŸil fıtri bir meseledir. Kadın, gündelik hayat artık alışkanlıklar üzerinden devam edemeyecek hale gelirse meseleye dâhil olur. Çünkü bu hayatın geri çekilebileceÄŸi son noktadır. Kadın; bir anne, eÅŸ, kız kardeÅŸ olarak meseleye dâhil olduÄŸunda artık bu, olup bitene karşı hayatın itirazı demektir. Kadınların ortaya çıkması yaÅŸananların acımasızlığının dayattığı bir zorunluluktur. Bu; oradaki kadınların ne kadar cesur olduÄŸundan çok zulmün ne kadar tahammül edilemez boyutta olduÄŸunu gösterir. Erkekler de orada. Savaşıyorlar. Ama savaÅŸ zaten öncelikle erkeklere ait bir iÅŸ deÄŸil midir? Rosa’nın hayatını öne çıkartan ÅŸey, onun kadın olmasıdır.
 
Angelica, Tanya, Rosa... Hepsi eşitlik isteyen, mücadeleyi seven kadınlar... Onları güdüleyen şey nedir?
 
Bir bebeÄŸin dünyaya geldiÄŸindeki ÅŸeyle aynı. ÇocuÄŸun ilk adımını atma gayreti neyse o. Her gece kurdukları hayaller. Adına yaÅŸamak dediÄŸimiz ÅŸey; Âdem’den bu güne kadar bize ‘oh be’ dedirten ne varsa hayatta, onları güdüleyen de odur.
 
O GÃœNLER SAFÄ° KEDERDEN Ä°BARET
Türkiye’de ne yapmak istiyor, anlatmaya devam edecek mi? Yani yeni kitaplar olacak mı?
 
Rosa artık buralı. 10 seneden fazla oldu galiba geleli. Ben ne yapmak istiyorsam o da benzer ÅŸeyler yapmak istiyordur herhalde. O bu vatanın insanı. Bir araya gelindiÄŸinde söz nereye giderse o kadar anlatılır bu meseleler. Öyle oturup ‘Bak bir gün de şöyle olmuÅŸtu’ deyip konuÅŸabileceÄŸiniz ÅŸeyler deÄŸil bunlar. O günler safi kederden ibaret. Güzel ÅŸeyler de yaÅŸandı denilecek hususlar çok fazla deÄŸil; hepsi çok ağır. Yeni kitaplar olacak inÅŸallah. Belki Rosa’nın anlattıklarından belki baÅŸka ÅŸeylerden.
 
AYAKLANMANIN NEDENÄ° ZULÃœM
Kitaptaki diÄŸer karakterler de karışıklıklarda neden ABD’nin parmağının olduÄŸunu düşünüyor?
 
Profesyonel karışıklık çıkarıcıları saymazsak dünyanın her yerinde ayaklanmaların sebebi zulüm, yoksulluk ve buna sebep olan adaletsizliktir. Kendilerinin oluÅŸturduÄŸu hukuka bile saygısı olmayan yönetimin izin veya sebebiyet verdiÄŸi güçlülerin keyfiliÄŸi. ABD’nin ister ülke isterse büyük ÅŸirketler düzeyinde, çıkarının olduÄŸu bir durumdan alabildiÄŸine yararlanmadığı bir vakıa var mı yeryüzünde?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.