Ekonomi, Terör ve de Ahlak - Kenan Alpay

Afrika seyahati sırasında CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan da “fazla uzatmadan kararımızı vereceÄŸiz” dedi ve ekledi: “Muhalefete neden Anayasa Mahkemesine gidiyorsun deme hakkımız yok, bunlara alışığız.”

Anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸine iliÅŸkin kampanya esasen bu tartışmalar baÅŸladığı andan itibaren start aldı. Åžimdi meselenin resmi çerçevesi çizilecek, söylem ve sembolleri belirlenecek. Meclis’teki tablo CHP ve HDP’nin olduÄŸu gibi AK Parti ve MHP’nin de nasıl bir kampanya yürüteceÄŸini iÅŸaretliyor zaten. Ancak referandum süreçleri, tecrübelerin gösterdiÄŸi üzere, seçim süreçlerinden daha farklı süreçler ve sonuçlar dayatabiliyor. 

Sinir Uçlarıyla Oynama İmkanı

CHP ve HDP’nin ‘hayır’ kampanyasıyla elde etmek istediÄŸi hedef en baÅŸtan bu yana besbelli: Statükoyu koruyup kollamak, Batı’ya endeksli bir toplumsal ve siyasal iÅŸleyiÅŸi baki kılmak, ülke ve toplumun Ä°slami karakterini seküler-ulusalcı ideolojiye dayanan bürokratik hegemonya terbiye etmek. AK Parti ve MHP’nin ‘evet’ kampanyası baÄŸlamında kimi ortak noktaları olsa da muharrik sebep ve nihai hedefleri itibariyle epeyce farklılıkları olduÄŸu muhakkak. Bu yüzden BaÅŸbakan Yıldırım referandum kampanyasını MHP ile birlikte yürütmeyeceklerini net olarak vurguladı en baÅŸtan. 

‘Evet’ ve ‘hayır’ cephesi diye kesin ve keskin bir ayrışma olduÄŸunu söylememize imkân saÄŸlayacak bir atmosfer yok. Her iki taraftan da marjinal sayılabilecek ‘ihanet ve felaket’ söylemlerinin ciddi bir karşılığı olmadığı görülüyor. Meclis’te sergilenen agresif ve provokatif hareketlerin toplumsal zeminde karşılık bulma olasılığı çok düşük gözüküyor. Ama bunlar ne referandum sürecini ne de ortaya çıkacak sonucun önem ve deÄŸerini düşürmez. Bilakis siyasal rekabetin daha olgun ve yapıcı bir zeminde ilerlediÄŸine iÅŸaret eder. Hem içeride hem de dışarıda statükonun muhafazası için seferber olanları en çok kahreden mesele belki de toplumun sinir uçlarıyla oynanmasına müsaade etmeyen bu ağırbaÅŸlı, olgun ve sabırlı tavrıdır.

Kemalist, sol, liberal-sol, Kürtçü veya Fethullahçı cenahtan gelecek itirazların hatta yıpratıcı kara propaganda kampanyalarının etkisini hafife almak yanlış olur. Etkileyecekleri ve radikalleÅŸtirecekleri kesimlerin pozisyonları sadece anayasa deÄŸiÅŸiminin önünde ciddi barikatlar oluÅŸturmakla kalmaz kalıcı ve yaygın sosyal sıkıntı odaklarının oluÅŸmasını da hızlandırabilir. Bu tehdidin de bir kapasitesi ve doyum noktası var elbette. Yalnız bu süreç bir taraftan Hükümet olarak AK Parti’nin siyasal ve toplumsal desteÄŸini arttıran, tabanın tercihlerini perçinleyen bir iÅŸlev de görecektir. Benzer bir durum kısmen ve daha küçük çaplı olarak MHP için de geçerli olacaktır. Çünkü siyasal istikrar ve iktisadi geliÅŸmeyi teminat altına alacak anayasal deÄŸiÅŸimi sabote etmeye yönelik tüm giriÅŸimler geniÅŸ toplum kesimlerini daha net ve güçlü tavırlar almaya teÅŸvik etmektedir.

Muhasebe Vazifesi Kimin?

Rehavet, temelsiz ve tembellikten neÅŸet eden erken zafer duyguları, söylemleri ise en büyük felaketlerin habercisidir. Güya bir güç gösterisi adına havada uçuÅŸan zafer rakamları, CHP ve HDP’nin tutarsız ve ahlakdışı siyasetleri üzerine erkenden ilan edilen baÅŸarı öyküleri bu türden felaketlerin habercisi olmadan engellenmelidir. 7 Haziran’da ortaya çıkan tablo ve bu tabloyu ortaya çıkaran duygu, söylem ve duruÅŸların esaslı bir muhasebesi herkes için bir vazife sayılmalı. “AK Parti’nin kimseye ihtiyacı yok, hiçbir toplum kesimine muhtaç deÄŸildir, CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın karizmasıyla, BaÅŸbakan Yıldırım’ın icraatlarıyla zafer yürüyüşü devam edecektir” tarzında kamuoyuna ihsas edilecek bir siyasal duruÅŸ itici ve yaralayıcı olur. Böyle bir ÅŸey temsil sıfatını taşıyanlarca zaten ifade edilemez. Ancak kraldan çok kralcılığı meslek edinmiÅŸ tiplerin verdiÄŸi/vereceÄŸi mesajları da hassasiyetle mercek altında tutmak icap ediyor.

Risk, CHP veya HDP, Avrupa ve Amerika hesabına giriÅŸilecek operasyonlardan ziyade içeriden (veya içeriden görüntüsü verenler marifetiyle) neÅŸet edecek yanlışlarla büyür. Hükümetin iktisadi-siyasi istikrarını referandum süreciyle olgunlaÅŸtırma hamlesine PKK veya IŞİD terörüyle, döviz veya borsa üzerinden yapılacak manipülasyonlar müdahale edildiÄŸi aÅŸikâr. Bunlara karşın toplum nerdeyse yeknesak bir direnç sergiliyor, ne paniÄŸe kapılıyor ne de küsüp arkasını dönüyor. Bu süreçte en önemli sorunlardan biri kim ne derse desin troller sorunudur. Medyada köşe tutmuÅŸ, kimi açık kimi örtülü savaÅŸ stratejisi yürüten trollerin yol açtığı hasarı, ortaya çıkardığı nefret ve tiksintiyi hafife almak siyasal açıdan da büyük bir kayıp olur.

Pelikan Åžebekesi örneÄŸinde görüldüğü üzere lejyoner mantığıyla operasyonlar tertipleyen yeni bir komitacılık türü zuhur etti. Ergenekon ve Fethullahçı trollerden kurtulduÄŸumuza sevinemeden bu bataklık çıktı ÅŸimdi de karşımıza. Sadece AK Parti muhalefeti üzerinde deÄŸil bizzat AK Parti kadroları ve doÄŸal çevresini yalan, iftira, tehdit ve ÅŸantajlarla terbiye etmeye kalkışan bu ÅŸebekeler ekonomi ve terör sorunundan daha az bir sıkıntı kaynağı deÄŸildir. 

Hiçbir toplumsal tabanı ve meÅŸruiyeti olmayan bu kiÅŸi ve kliklere destek görüntüsü vermek, sessiz kalmak yanlıştır ve büyük zararlar verir. Ä°slamcı camia ve geniÅŸ toplum kesimleri kendilerini terbiye etmeye, “makbul reisçi” kılmaya çok iÅŸtahlı bu zibidilerin siyasal ve sosyal bir sorun olmaktan acilen çıkarılmasını için gerekli çabaları görmek istiyor.  

YENÄ° AKÄ°T