Kültür Sanat
İsrail devletinin kuruluşu, 70'ten 1948'e kadar süren 1878 yıllık zilletin intikamından başka bir şey değildir - Ömer Lekesiz
Kudüs'ün gerçek bir tarihi yoktur. Bu nedenle Tevrat ve İncil aynı zamanda Kudüs'ün tarihi olarak okunur.
Tam da bu nedenle Kudüs'ün kronolojik tarihi ile kozmolojik tarihi, hangisinin diğerini belirlediği belli olmaksızın söz konusu metinlerde iç-içe geçer ve gerçek kahramanların zaman içinde efsaneye dönüşen hayatlarıyla, masalsı bir içerik yüklenen İlahi vaatleri onun tarihinden çıkardığınızda geriye hiçbir şey kalmaz.
Hal böyle iken, Kudüs'ün nasıl olup da hem dini hem de siyasi planda insanlığın gündeminde hemen her devirde ilk sıraya oturduğunu izah etmek oldukça zordur.
Bunu, Yahudilerin sadece onlara mahsus Tanrısal vaatleri ısrarla talep etmeleriyle izah etmek de mümkün değildir. Çünkü, Yahudiler Kudüs için asılardır kelimenin en gerçek manasıyla bir çıban başıdır, huzursuzluk kaynağıdır.
Nitekim miladi takvimin ilk yıllarında Hz. İsa, yılanlar, engerekler soyu olarak nitelediği Yahudilerin o günkü durumunu şöyle belirler:
-Yaptıklarının tümünü gösteriş için yaparlar,
-Göklerin egemenliğinin kapısını insanların yüzlerine kaparlar,
-Tek bir kişiyi dinlerine döndürmek için denizleri kıtaları dolaşırlar ama dinlerine dönenleri de kendilerinden iki kat daha cehennemlik yaparlar,
-Altını, onu kutsal kılan Tapınak'a tercih ederler,
-Nanenin, dereotunun, kimyonun ondalığını verirler de Kutsal Yasa'nın emri olan adaleti, merhameti, sadakati ihmal ederler,
-Bardağın ve çanağın dışını temizler, içini kirli bırakırlar,
-Dıştan güzel görünürler ama içleriyle ölü kemikleri ve her türlü pislikle dolu badanalı mezarlara benzerler,
-Kendi elleriyle öldürdükleri peygamberlere, doğru kişilere anıtlar yaparak, katilliklerini tescil ederler.
Bu belirlemelerinin ardında da Hz. İsa'nın şu meşhur duası gelir:
“Ey YeruÅŸalim! (Kudüs!) Peygamberleri öldüren, kendisine gönderilenleri taÅŸlayan YeruÅŸalim! TavuÄŸun civcivlerini kanatları altına topladığı gibi ben de kaç kez senin çocuklarını toplamak istedim, ama siz istemediniz. Bakın, eviniz ıssız bırakılacak! Size ÅŸunu söyleyeyim: 'Rabbin adıyla gelene övgüler olsun!' diyeceÄŸiniz zamana dek beni bir daha görmeyeceksiniz.”
Hz. İsa'nın bu sözleri, söylenişinden yaklaşık kırk yıl sonra (MS 70'te) ilk karşılığını Titus'un (39-81) eliyle bulur.
Kudüs'teki Yahudiler Neron'un intiharını izleyen kriz devrini fırsat bilerek Roma'ya karşı, Tapınak merkezli bir devlet kurmak üzere isyan ederler. İsyanı yönetenlerin, kendileri birer haydut olmaları nedeniyle Yahudi isyanı kısa bir sürede kanlı bir iç hesaplaşmaya, çete savaşlarına, gasp ve yağmalamaya dönüşür.
Öte yandan Yahudiye kralı II. Hirodes Agippa'nın kız kardeşi Klikyalı Berenice, onlara Yahudi Kelopetralık yapmak üzere Romalılarını beklemektedir.
Titus'un, sonraki tarihçilerin “buÄŸday ekilmeye hazır bir tarla haline getirildi” diye tanımladıkları Kudüs yıkımı iÅŸte bu ÅŸartlarda, o Yahudi iÅŸbirlikçileriyle birlikte gerçekleÅŸmiÅŸtir.
Titus'un Kudüs'ü bozguncu, hileci Yahudilerden büyük oranda temizlemesinden sonra doğan boşluğu 300'lü yıllarda, Doğu Roma İmparatoru I. Konstantin'in desteğiyle Hristiyanlar doldurur. Bir süre sonra Hıristiyanların mezhep savaşlarıyla yine huzursuzluk ortamına sürüklenen Kudüs, 600'lü yıllarda İslam ordusu tarafından fethedilir.
Bu manada Titus'un zaferi hem Hristiyanların hem Müslümanların Kudüs'ü fetihleri bakımından bir kapı işlevi görmüş, Yahudiler açısından da hiç bitmeyecek olan bir zilletin adı olmuştur.
İsrail devletinin kuruluşu, 70'ten 1948'e kadar süren 1878 yıllık zilletin intikamından başka bir şey değildir. Ama bu intikamın kendisi de yine Yahudiler için zilletten başka bir şey üretmemiştir ve asla üretmeyecektir.
Çünkü Yahudilerin en bildikleri ÅŸey yalandır, iÅŸgaldir, talandır, hiledir, fitne – fesattır ve insan öldürmektir.
BM Güvenlik Konseyi'nin yakın zamandaki durdurma kararına rağmen İsrail'in Doğu Kudüs'te Yahudi yerleşimciler için (hem de Trump'ın göreve geldiği gün) yeni konutların yapımına başlaması bana Titus'u hatırlattı.
Öyle görünüyor ki, her durumda, aldığı her kararla, işlediği her cinayetle İsrail, ya kendisinin Tituslaşma sürecini hızlandırıyor ya da yeni bir Titus'a davetiye çıkartıyor.
Bunlardan hangisinin öne geçeceğini ise zaman gösterecek.
YENÄ° ÅžAFAK
Henüz yorum yapılmamış.