Coğrafyamız
Türkiye'nin Suriye iç savaşı sürecindeki duruşu
Bölgesel düzeyde İran’ın mezhebi gerilim üzerinden Jeopolitik etki arayışına girmesi, küresel düzeyde de Amerika’nın PKK/PYD örgütlerine silah vermeye başlaması, bölgesel entegrasyon hedefiyle yola çıkan Türkiye’yi Suriye kaynaklı bir bekâ endişesiyle karşı karşıya bıraktı.
Bölgesiyle entegrasyonunu güçlendirmek isteyen, geçmiÅŸte olduÄŸu gibi OrtadoÄŸu’ya sırtını dönmek istemeyen Türkiye, Arap Baharı’nın getireceÄŸini umduÄŸu deÄŸiÅŸiklikleri bu entegrasyon için iyi ve meÅŸru bir zemin olarak gördü. Ancak bu deÄŸiÅŸimin, bölgeye yabancı müdahale zemini yaratmamasını istiyor, ülkelerin toprak bütünlüğünün önemini de vurguluyordu. Bütün bu ilkeleri Suriye’de izleyeceÄŸi politikanın da temel ilkeleri haline getiren getiren Türkiye, geçiÅŸ sürecinin kansız olmasını da istediÄŸinden, Suriye’de protesto gösterileri baÅŸladığında, rejime reform çaÄŸrısı yaptı.
Ankara, altı ay boyunca Åžam’a, ülkesindeki deÄŸiÅŸimi yönetmesi için çeÅŸitli seviyelerde defalarca mesaj iletti. Bu temaslar devam ederken, Suriye’nin pek çok bölgesinde irili ufaklı protestolar oldu, rejim bunları çoÄŸunlukla silahlı müdahaleyle bastırdı. Esed rejimi, bütün bu aylar boyunca reform ve demokratikleÅŸme adımları atma sözleri vermesine raÄŸmen, bunların çok azını yerine getirdi. 2011 yılının ortalarında, rejimin saldırılarından kaçan siviller Türkiye sınırına doÄŸru akmaya baÅŸladı. Türkiye, rejimle AÄŸustos 2011’de son kez temas etti. Dönemin DışiÅŸleri Bakanı Ahmet DavutoÄŸlu, Åžam’da Esed ile heyetler halinde ve baÅŸ baÅŸa olmak üzere altı buçuk saat görüştü, ancak bu görüşmeden de sonuç çıkmadı.
Güvenli bölge çağrısı yanıt bulmadı
Bunun üzerine Esed ile sekiz yıl boyunca, “Etle tırnak gibiyiz” dedirtecek kadar iyi iliÅŸkiler yürütmüş olan hükümet, Suriye rejimiyle köprüleri atıp, öncelikle ılımlı muhalif hareketlere destek vermeye baÅŸladı. Muhalefetin tek çatı altında toplanması için yoÄŸun çaba harcarken, bir yandan da, Esed rejiminin aşırı güç kullanmasının ülkede radikalizmi körükleyeceÄŸi uyarısını yaptı.
Türkiye’nin uluslararası topluma yaptığı Suriye’de evinden kaçmak zorunda kalanların sığınabileceÄŸi bir güvenli bölge oluÅŸturma çaÄŸrısı yanıt bulmadı.
Suriye’deki iç savaÅŸ küresel ve bölgesel güçlerin vekâleten savaşına dönüşürken, soruna kalıcı çözüm bulma amacıyla yapılan uluslararası çabalara tüm gücüyle destek veren ve aktif bir biçimde katılan Türkiye, çözümün siyasal yollarla bulunacağını savundu. Bu amaçla ülkede, rejimin ve muhalefetin karşılıklı rızasıyla kurulacak ve tüm yürütme yetkisini elinde toplayacak bir geçiÅŸ hükümetini çözümün anahtarı olarak gördü.
Savaşın baÅŸladığı 2011 yılından beri, 911 kilometrelik sınırının olduÄŸu Suriye’den kaynaklanan sorunlar en çok Türkiye’yi etkiledi. Yaklaşık 3 milyon sığınmacının geldiÄŸi Türkiye, aynı zamanda hem PKK’nın Suriye kolu PYD, hem de çoÄŸunluÄŸu yabancı militanlardan oluÅŸan IŞİD kaynaklı saldırılarla yüz yüze kaldı.
Uluslararası toplum inisiyatif almaktan kaçındı
Bu süreçte, ABD’nin izlediÄŸi Suriye politikasının belirsizliÄŸi, rejim tarafından kimyasal silah kullanılmasına raÄŸmen, uluslararası toplumun özellikle ABD’nin inisiyatif almaktan kaçınması, Batı’nın sorunu temel olarak IŞİD ve radikalizm ile mücadeleye indirgeyip, sığınmacı sorununda bile inisiyatif almaktan kaçınması, Türkiye’yi derinden etkileyen sorunlar olarak ortaya çıktı. Bu sorunlar, PKK’nın Suriye kolu PYD’nin tek taraflı olarak kantonlar ilan etmesiyle, Ankara açısından yaÅŸamsal bir tehdide dönüştü. haline geldi.
Kantonlar kuruldu
Rejimin Kürt bölgelerini PYD’ye bırakarak çekilmeye baÅŸlamasından sonra, 19 Temmuz 2012’de Kobani, (Ayn el Arab) 20 Temmuz’da Afrin, 23 Temmuz’da Dirbesiye (Kahtaniye) ve Haseke’ye baÄŸlı bazı kasabalar PYD’nin eline geçti. Türkiye, Temmuz 2013’te Ankara’ya gelen PYD lideri Salih Müslim’e, ‘rejimle iÅŸbirliÄŸini bitirmesi ve Suriye muhalefeti ile birlikte hareket etmesi, Türkiye’ye yönelik herhangi bir eylemde bulunmaması, PKK ile iÅŸbirliÄŸine son vermesi ve kontrolü altındaki bölgelerde herhangi bir emrivâkiden kaçınması’ uyarısında bulundu. Ancak PYD, 2014 Ocak ayı başında Afrin, Kobani ve Cezire’de kanton yönetimi kurarak özerklik ilân etti. Denetimi altındaki bölgelerde kendisiyle hem fikir olmayan Kürtler ve diÄŸer etnik grupları bu bölgelerden zorla göndermeye baÅŸladı. 13 Eylül 2014’te IŞİD’in Kobani’ye saldırmasıyla birlikte ABD güçleri havadan PYD’nin silahlı güçlerine hava desteÄŸi vermeye baÅŸladı. Bu destek çeÅŸitli biçimlerde hâlâ devam ediyor ve ABD, IŞİD ile mücadelesinde PYD’nin silahlı kanadı YPG’yi kara gücü olarak kullanıyor.
ABD DışiÅŸleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Mari Harf, Ekim 2014’te PYD’yi terör örgütü olarak görmediklerini açıklamış, Washington yönetimi Eylül 2015’te de PYD’nin silahlı kanadı YPG’yi de terör örgütü olarak görmediÄŸini ilân etmiÅŸti.
Türkiye, 17 Åžubat 2016’da Ankara’daki bombalı saldırıda YPG baÄŸlantısına dair bilgileri Amerikan Büyükelçisi’yle paylaÅŸmış, ancak Amerikan DışiÅŸleri Sözcüsü John Kirby, bundan sonra yaptığı açıklamada, "Ankara'daki saldırıda sorumlunun kim olduÄŸunu onaylayacak ya da reddedecek bir pozisyonda deÄŸiliz. Bu, bizim için halen ucu açık bir soru” dedi. Sözcü, aynı basın toplantısında YPG mensuplarını, “IŞİD’e karşı savaÅŸan en güçlü grup” ve “Cesur Kürt savaşçılar” diye nitelendirdi. Türkiye’nin ısrarla üzerinde durduÄŸu PYD-PKK iliÅŸkisini görmezden geldi ve görmezden gelmeye devam etti.
Fırat Kalkanı Harekâtı başlatıldı
20 AÄŸustos 2016’da Gaziantep’te bir sokak düğününe yönelik olarak IŞİD’in düzenlediÄŸi ve 59 kiÅŸinin öldüğü intihar saldırısından hemen sonra 24 AÄŸustos 2016’da Türkiye, kendisine yakın Özgür Suriye Ordusu güçleriyle birlikte Halep’in kuzeyinde Cerablus bölgesinde askeri operasyon baÅŸlattı. Harekâtın amacı, IŞİD’in bu bölgeden temizlenmesi olarak açıklandı. Böylece, NATO ülkeleri arasında IŞİD ile karada da savaÅŸan tek ülke Türkiye oldu.
Harekât, Cerablus’un IŞİD’den temizlenmesinden sonra batıya ve güneye doÄŸru ilerledi. Harekâtın baÅŸka bir amacı da, PKK’nın Suriye kolu PYD’nin, tek taraflı olarak ilân ettiÄŸi doÄŸudaki Cezire ve batıdaki Afrin kantonlarını birleÅŸmesini engellemek. Zira, böyle bir koridor ya da kantonların birleÅŸmesi, Suriye’nin kuzeyinde, bütün Türkiye sınırı boyunca, PKK’nın Suriye kolu PYD’nin yönettiÄŸi bir yapılanma ortaya çıkaracak, Türkiye’nin OrtadoÄŸu ile olan irtibatı kesilecekti.
Türkiye sınırının tamamının IŞİD’den temizlenmesinden sonra, Türkiye’de yaÅŸayan özellikle Cerabluslu sığınmacıların bir kısmı evlerine dönmeye baÅŸladı. Fırat Kalkanı Harekâtı’nın açıklanan baÅŸka bir amacı da, “Ä°lk etapta 5000 kilometrekare büyüklüğünde, terör örgütlerinden arındırılmış güvenli bölge tesis ederek terör ve mülteci sorununu çözmek.”
Ankara işbirliğinde yeni arayışlara girdi
ABD’nin ve diÄŸer Batı ülkelerinin, Suriye krizinde etkisiz ve PKK-PYD çizgisine verilen desteÄŸin gösterdiÄŸi gibi, Türkiye’nin endiÅŸelerini dikkate almayan tutumu nedeniyle Ankara, sorunun çözümü için yeni iÅŸbirliÄŸi arayışlarına girdi. Rejimin yanında yer alan ancak sahadaki grupları etkileme gücüne sahip Ä°ran ve Rusya ile yeni bir süreç baÅŸlattı.
Kendisi gibi, soruna doÄŸrudan müdâhil olan bu ülkelerle birlikte 20 Aralık 2016’da Moskova’da üçlü bir toplantı yapıldı. Bu toplantının sonuç bildirgesine göre, ülkede saÄŸlanan ateÅŸkesin kalıcı hale gelmesi için Rusya ile birlikte garantör ülke oldu.
Daha önce bütün silahlı muhalif grupları radikal olarak nitelendiren Rusya, bu örgütlerle Ankara’da bir araya geldi. Rusya, bu örgütlerle IŞİD ve eski adıyla Nusra Cephesi, yeni adıyla Åžam’ın Fethi Cephesi’nin ayrıştırılması için çaba sarf etmeye baÅŸladı.
Kaynak: Al Jazeera
Henüz yorum yapılmamış.