Sosyal Medya

Güncel

Baransu ve Uslu'nun "operasyon" tweetleri

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Murat Çağlak tarafından hazırlanan ve İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen 196 sayfalık iddianamede, FETÖ/PDY liderinin medya üzerinden üyelerine gizli veya açıktan talimatlar vermesi ele alındı.



Örgüt lideri tarafından medya organlarında yayımlanan "sohbet" adlı konuÅŸmalarda, bazen örgütün diliyle gizlenmiÅŸ ÅŸekilde, bazen de açıktan talimatlar verildiÄŸi aktarılan iddianamede, "Sohbetlerde dini bir konu anlatılıyormuÅŸ¸ gibi yapılıp gerçekte siyasi, ekonomik, örgütün geleceÄŸi ile ilgili konular iÅŸlenmektedir." ifadelerine yer verildi.
 
Başsavcılıkça yürütülen bir soruşturma dosyasında, örgütün medya temsilcilerinin nasıl talimat aldıklarına ilişkin konuşma tespitlerinin olduğu, "özgür basın susturulamaz" kampanyasında sözde hiç medya kuruluşuyla ilgisi olmayan örgüt liderinin talimatının dikkati çektiği belirtilen iddianamede, Fetullah Gülen ile kapatılan Samanyolu TV yöneticisi Hidayet Karaca arasındaki konuşmanın bir bölümüne yer verildi.
 
- "Konuşmadan sonra 'Karanlık Kurul' oluşturuldu"
 
Gülen ile Karaca arasındaki konuşma sonrasında, "Şefkat Tepe" dizisinin formatının değiştirildiği ve dizide "Karanlık Kurul "un oluşturulduğu bilgisi verilen iddianamede, başka bir görüşmeden sonra da, örgütün basın organı Zaman gazetesinde ısrarla dershanelerle ilgili haberler yapılmaya başlandığı, bu ses kayıtlarının, örgüt üyelerinin medya alanındaki faaliyetlerini örgüt liderinin talimatlarına göre şekillendirdiğini gösterdiği ifade edildi.
 
Hüseyin Gülerce'nin 24 Ocak 2016'daki tanıklık ifadesinde, "1995'ten itibaren gazetede yayımlanacak olan yazıların önce Fetullah Gülen'e gönderildiÄŸi, yazıların onun kontrolünden geçtikten sonra yayımlandığı, kendisine gelen yazıları ekleme, çıkarma, deÄŸiÅŸtirme ve sansür dahil her türlü¨ iÅŸlemi yaptığı, Zaman gazetesinin genel yayın yönetmeni gibi davrandığı, Gülen'in onay vermediÄŸi hiçbir haberin ve yazının gazetede yer almadığı, sadece gazetede deÄŸil Samanyolu TV'de yayınlanan 'Tek Türkiye' adlı dizideki senaryo konuÅŸmalarının da Gülen'e okunduÄŸuna bizzat ÅŸahit olduÄŸu, kendisinin de bazı yazılarına müdahale edildiÄŸi" beyanında bulunduÄŸu anımsatılan iddianamede, örgüt üyelerinin lider talimatıyla hareket etmelerinin yanı sıra bu talimatların yerine getirilmesi ve operasyona dönüşme aÅŸamasından da bahsedilmesi gerektiÄŸi ifade edildi.
 
- Baransu ve Uslu'nun "operasyon" tweetleri
 
Ä°ddianamede, örgüt adına yürütülen "TahÅŸiyecilere kumpas, Selam-Tevhid, 17-25 Aralık ve MÄ°T tırlarının durdurulması" soruÅŸturmalardan örnekler verilerek, örgüt üyeliÄŸinden soruÅŸturma açılan Mehmet Baransu'nun 17 Aralık 2013'te gerçekleÅŸecek operasyonu kastederek, 2 gün öncesinden, 15 Aralık 2013'te, "Salı günü¨ de sürprizlerim olacak inÅŸallah", Emrullah Uslu'nun da 24 Aralık 2013'te, "O tweeti hatırlatma günü¨, 'bakan çocuklarının adı yolsuzluÄŸa karışmış¸ ise kim güler kim aÄŸlar" seklinde tweetler paylaÅŸtıkları hatırlatıldı.
 
Samanyolu TV'de yayınlanan "Şefkat Tepe" dizisinde, 17 Aralık operasyonu talimatı sayılacak konuşmalar geçtiği ve operasyondan 4 gün sonra 21 Aralık'ta yayınlanan 131. bölümde ise oyunculardan birinin, "Hedefe aldığımız her ülkede olduğu gibi burada da etkin, yetkin adamları para ve mutayla ağımıza düşürüp, bizim istihbarata çalışmaları temin ettik, devletin kılcallarına sızdık. Hedefimiz bizi çözen, inancımızı sorgulayan camiadır." şeklinde konuşma yapıldığı belirtilen iddianamede, dizideki ikinci şahısın da, "Zaten zamanımızda önemli olan, bir ülkeyi işgal etmek değil, kılcalları ele geçirmektir. Bir ülkenin kalbi olan kılcalların içine sızmak ve ülkeyi kılcalların verdiği raporlarla yönettirme, asıl galibiyet budur." ifadesinin kullanıldığı bildirildi.
 
Ä°ddianamede, 17 Aralık sözde yolsuzluk operasyonunun, basında da es¸ zamanlı algı operasyonu ile devam ettiÄŸi ve bu baÄŸlamda 18 Aralık 2013 tarihli bazı gazetelerde "yolsuzluk ve rüşvet operasyonuymuÅŸ¸" gibi anlatım yapıldığı kaydedilerek, ileriki zamanlarda da gazetelerde algının sürdürüldüğü aktarıldı.
 
- "Dizide, yapılması muhtemel MİT tırları operasyonu işlendi"
 
"Şefkat Tepe" dizisinde 11 Ocak 2014'te yapılması muhtemel MİT tırları operasyonuyla ilgili konuların işlendiği, tırların durdurulması ve öncesindeki algıda katkısı olanlarla ilgili kamu davası açıldığı anlatılan iddianamede, şunlar kaydedildi:
 
"SoruÅŸturma aÅŸamasında, Suriye'de yaÅŸanan olaylarla ilgili her ülkenin kendi çıkarlarını gözeterek kendine özgü¨ devlet politikası sergilediÄŸi, Türkiye'nin de aynı ÅŸekilde sınır komÅŸusu olan Suriye ve Irak'ta cereyan eden savaÅŸ¸ ve çatışmalara karşı ülke çıkarlarını gözeterek devlet politikası belirlediÄŸi, bu baÄŸlamda Türkiye ile soydaÅŸ¸ Suriye'deki Türkmen vatandaÅŸlarla yıllardan bu yana süregelen akrabalık iliÅŸkilerinin doÄŸal bir sonucu olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ve hükümetinin de bu bölgede yaÅŸama tutunmaya çalışan insanlara yardımda bulunduÄŸu, bu insani yardımların da uluslararası bir yardım kurulusu olan I·HH aracılığıyla gerçekleÅŸtirildiÄŸi, bu yardımlar sayesinde IHH'nın bölge halkı tarafından takdir gördüğü, Türkiye'nin gerek Suriye'de gerekse Irak'ta savaÅŸ¸ ÅŸartlarından dolayı birtakım sıkıntılarla karşı karşıya kaldığının bilindiÄŸi (Musul KonsolosluÄŸu rehin alma olayı, Türk tır ÅŸoförlerinin alıkonulması gibi), bölge halkı tarafından benimsenen IHH'nın ise bu sıkıntıların çözüme kavuÅŸturulmasında aracılık yaptığının deÄŸerlendirildiÄŸi, FETO¨/PDY üyelerinin ise IHH'nın bu faaliyetlerinden haberdar olduÄŸu, örgütün taktik ve stratejisi gereÄŸi uzunca bir süre Ä°HH-MÄ°T iliÅŸkisinin takip edildiÄŸi, yapılanmaya mensup TSK içerisindeki örgüt üyelerinin ise bir kısım MIT personelini uyuÅŸturucu kaçakçılığı şüphelisi olarak dinlediÄŸi ve izlediÄŸi, bu dinleme ve izleme faaliyetleri sonucunda Türkiye'nin Suriye'deki politikaları hakkında bilgi sahibi oldukları, 2013 yılı eylu¨l ayından itibaren sistematik olarak gizli bir ÅŸekilde MÄ°T ve IHH üzerinden Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni zor duruma düşürmek için bu eylemi gerçekleÅŸtirdikleri, kamuoyunda eylemin haklılığı yönünde algı oluÅŸturmak için medyanın da kullanıldığı tespiti yapılmıştır."
 
Örgüt lideri Gülen'in tutuklu şüphelilerle ilgili tahliye talimatı vermesi sonrasında, örgüt üyeliÄŸi suçlaması kapsamında tutuklu şüpheliler hakkında örgütün yargıdaki üyeleri tarafından sözde tahliye kararlarının verildiÄŸi ifade edilen iddianamede, "Örgüt, devleti ele geçirme planını istediÄŸi gibi iÅŸletemeyince örgüt lideri tarafından etkili üyelerine, 'yurt dışına çıkma' talimatı vermesi ve üyelerin yurt dışına çıkmaları; darbe mesajı niteliÄŸinde Zaman gazetesinin, sirenler altındaki harabe ÅŸehir ve akabinde gülen bebek reklamı, Sızıntı dergisinde asker kamuflajlı bir kiÅŸinin çiçek bahçesine açılan bir kapıyı açması ve 'bir ihtimal daha var' seklindeki gazete reklamı tamamen örgüt veya örgüt lideri tarafından verilmiÅŸ¸ mesajlar olup, tespitler dosya arasındadır." deÄŸerlendirmesi yapıldı.
 
- "Bulundukları konuma göre dedikodu yapan örgüt üyeleri"
 
Özellikle "Karanlık Kurul" diyalogları dikkate alındığında, örgüt mensuplarının "vatan delileri" olarak vasıflandırıldığı ve operasyonların bu kiÅŸilere karşı yapılacakmış¸ gibi iÅŸlendiÄŸi belirtilen iddianamede, "Yani ters algı operasyonu yapılarak hem örgüt mensupları masum olarak gösterilmekte hem de örgüt mensuplarının yapacağı operasyonlar ile ilgili talimat verilmektedir. Tüm örneklerde bu ters algı rahatça görülebilir." ifadesi kullanıldı.
 
FETÖ'nün medyadaki en temel faaliyetinin örgütün amacı ve stratejisi doÄŸrultusunda algı operasyonu yapmak olduÄŸu, örgütün bu yolla toplumdaki tepkiselliÄŸi yönlendirmek için kendisine meÅŸruiyet alanı saÄŸlamaya çalıştığı vurgulanan iddianamede, "Algı operasyonları yapılırken medya çok etkin kullanılmakla birlikte örgütsel faaliyet çerçevesinde toplumun her alanına sızmış¸ örgüt mensupları da bulundukları konuma göre dedikodu yaparak, istihbarat toplayarak, sahte delil üreterek, yargılama konularında örgüt menfaatini gözeterek veya maddi destek saÄŸlayarak neticede her türlü¨ faaliyette bulunarak bu algıya destek olmaktadır. Yapılan bu algı sonucu bireyler objektif olmaktan uzaklaÅŸtırılıp örgüt gözüyle olayları yorumlamaya zorlanmaktadır." bilgisine yer verildi.
 
Ä°ddianamede, 17 Aralık 2013'ten önce emniyet ve yargı tarafından yapılan operasyonlarla ilgili örgüt üyelerince, "operasyonların hukuka uygun olduÄŸu, yargı organlarının verdikleri kararlara saygı duyulması gerektiÄŸi, gazeteci veya medya mensubu olmanın insanların suç¸ iÅŸlemeyecekleri anlamına gelmeyeceÄŸi" ÅŸeklinde yayınlar yapıldığı da kaydedilerek, "17 Aralık 2013 sonrasında örgütle mücadele kapsamında yapılan medya ile ilgili operasyonlar, aynı televizyon kanalları tarafından günlerce canlı yayınlarla ve aynı konuklarla 'medyaya darbe' baÅŸlığı ile kamuoyuna sunulmuÅŸtur. Burada da örgütün ilkesel bir yayıncılık yerine tamamen stratejik olarak örgüt amacı doÄŸrultusunda medyayı kullanmasının tipik bir örneÄŸi görülmektedir." deÄŸerlendirmesinde bulunuldu.
 
- "FETÖ tarafından kurgulanan hayali Ergenekon Terör Örgütü"
 
Örgütün zaman zaman hedefi yok etmek adına kumpaslar kurduğu da belirtilen iddianamede, şunlar kaydedildi:
 
"FETO¨ tarafından kurgulanan hayali bir örgüt ortaya atılmış¸, adına 'Ergenekon Terör Örgütü¨' denmiÅŸ¸, bu hayali örgütle ilgili basın yayın u¨zerinden iyi kurgulanmış¸ metinler defalarca tekrar edilmiÅŸ¸, sosyal medyada böyle bir örgüt varmış¸ gibi paylaşımlar yapılmış¸, örgütle iltisaklı köşe yazarları da bir anda örgüt medyası ile paralel yazılar yazmaya baÅŸlamıştır. Toplumda uyanan tehlikeli bir örgüt algısı üzerine, 'Ergenekon soruÅŸturmalarına!' toplumsal destek saÄŸlanmış¸ ve hedefteki kiÅŸilere karşı yapılan operasyonlara tepkisellik engellenmiÅŸtir. 19 Ocak 2011 tarihinde Zaman gazetesi, Soner Yalçın'ın gözaltına alınmasını iÅŸleyerek, ABD Büyükelçisine atfen 'Ergenekon dünyanın neresinde olsa yargılanır' haberini yapmıştır. 06 Mart 2011 tarihinde ise 'Odatv'deki belgelerden kaos taktikleri çıktı. Bu mu gazetecilik?' baÅŸlığı ile haber yapılmıştır. Oysa 2011 yılında yapılan Odatv soruÅŸturması kapsamında Soner Yalçın, Barış¸ Pehlivan ve Barış¸ TerkoÄŸlu adlı kiÅŸilere ve Ergenekon soruÅŸturması kapsamında Ahmet Şık ve Nedim Åžener (Fetullah Gülen yapılanması hakkında 'Ä°mamın Ordusu' isimli kitap yazarak örgütün faaliyetlerini deÅŸifre etmeye çalışan) adlı kiÅŸilere uygulanan yakalama-gözaltı iÅŸlemleri ve soruÅŸturma süreçleri irdelendiÄŸinde ise FETO¨/PDY'nin kamu kurumları içerisindeki üyelerinin kendisine muhalif olarak gördükleri medyayı etkisiz hale getirmek amacıyla harekete geçtikleri, Zaman gazetesinde de buna paralel olarak, adı geçen kiÅŸilerin basın faaliyetlerinden deÄŸil de örgütsel faaliyetler çerçevesindeki eylemlerinden dolayı yakalanarak tutuklandıklarına dair haberlerin yapıldığı anlaşılmaktadır. Aynı süreçte yürütülen çeÅŸitli isimlerdeki soruÅŸturmalar ile TSK'daki örgüt, önünde engel gördüğü çok sayıda rütbeli tasfiye edilmiÅŸ¸ yerlerine kendi mensuplarını yerleÅŸtirmiÅŸtir."
 
Ä°ddianamede, FETO¨'nün elindeki gücü ve kamu imkanlarını kullanarak gerçekleÅŸtirdiÄŸi 17-25 Aralık sürecindeki operasyonun ne kadar haklı olduÄŸunu, ayakkabı kutularındaki paralar, para kasaları, cinsellik ve benzeri konular çerçevesinde savunduÄŸu, devletin müdahalesiyle operasyonunun baÅŸarılı olamaması sonucu bu defa örgütün, 2014 yılının ocak ayında, hemen her gün BaÅŸbakan'a ait olduÄŸunu iddia ettiÄŸi ses kayıtlarını medyaya servis ederek itibarsızlaÅŸtırmayı ve istifaya zorlamayı denediÄŸine dikkat çekildi.
 
Ses kayıtlarıyla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca uzman kurumdan alınan raporda, "seslerin montajlandığı, Başbakan ve oğluna ait olmadıkları" tespitine yer verildiği hatırlatıldı.
 
- "Toplum, 'fuatavni' hesabıyla topyekun algıya maruz bırakıldı"
 
Özellikle Gezi Parkı olayları esnasında sosyal medyanın Türkiye'de çok etkin kullanılabildiÄŸinin görüldüğü ve FETO¨ açısından ise 17-25 Aralık sonrası süreçte algı oluÅŸturulması açısından sosyal medyanın etkin s¸ekilde kullanıldığına iÅŸaret edilen iddianamede, örgütün sosyal medyada çok sayıda propaganda hesabı olmasına raÄŸmen özellikle "fuatavni" adıyla kullanılan hesabın, tüm diÄŸerlerini de kapsayacak s¸ekilde sembol haline geldiÄŸi ve örgütün yayın, dedikodu yöntemiyle yaptığı algıyla aynı konuların es¸ zamanlı bu hesapta da iÅŸlendiÄŸinin özellikle dikkat çekici bulunduÄŸu aktarıldı.
 
İddianamede, şunlar aktarıldı:
 
"Örgüt toplumu germek, üyelerini motive etmek, algı oluÅŸturmak, insanları sindirmek ve devlet kurumlarını aÅŸağılamak, hakaret, tehdit, iftira gibi her türlü¨ suçu örgüt adına faili meçhul ÅŸekilde iÅŸlemek için oluÅŸturduÄŸu 'fuatavni' ve türevleri mahlaslı hesapların paylaşımlarını incelemek gereklidir. Zira bu s¸ekilde örgütün amacına ulaÅŸmak için sosyal medyayı nasıl kullandığı görülecektir. 'Fuatavni' mahlaslı Twitter kullanıcısının sosyal medyayı kullanmasının en büyük nedeni, Türkiye'nin sosyal medyayı kullanmakta dünya üçüncüsü olmasıdır. Bu Twitter kullanıcısının kimliÄŸinin toplum tarafından bilinmemesi herkes tarafından 'Kim bu fuatavni?' diye sorularak toplumun bilinçaltında merak uyandırması, örgüt mensuplarının bu hesabın dedikodularını yayması, atılan tweetlerde, 'korkma, titre' gibi kara mizahi üslup ile Sayın CumhurbaÅŸkanı'na sempati duymayan toplumun belirli kesimi için sempati uyandırması gibi bilinçli davranışlarla hesabın geniÅŸ¸ kitlelere ulaÅŸması hedeflenmiÅŸtir.
 
Örgütün bu hesabındaki paylaşımları, halk içinde örgüt sempatizanları tarafından dedikodu yöntemiyle yayılmış¸, örgütün yazılı ve görsel basınına ve internet sitelerine taşınmış¸, köşe yazılarında iÅŸlenmiÅŸ¸ ve takipçileri vasıtasıyla geniÅŸ¸ kitlelere ulaÅŸması saÄŸlanmıştır. Halk nezdinde bu hesaptaki paylaşımlar örgütün söylemleri olarak düşünülmeye baÅŸlamış¸ ve neticede toplum örgütün hedefi doÄŸrultusunda topyekun algıya maruz bırakılmıştır."
 
- Gülen'in, 'zorluk çıkarın' talimatıyla gerçekleşen eylemler
 
"Fuatavni" hesabının, açıldığı gün itibarıyla yaklaşık 230 kiÅŸi tarafından takibe alındığı ve tweetlerinin retweet yapıldığı belirtilen iddianamede, "Yani hiç¸ tanınmayan bir hesap açıldığı gün, trend topic hale getirilip diÄŸer kullanıcıların takip etmelerinin yolu açılmıştır. Popülaritesi artırılan örgüt hesabı, kısa süre sonra yine örgütle irtibatlı internet sitelerinde haberleÅŸtirilmiÅŸ¸ ve ismi duyurulmuÅŸtur. Twitter ortamında hiç¸ tanınmayan, gerçek kiÅŸi olduÄŸu dahi belli olmayan bir hesabın ilk açıldığı gün itibariyle ile yüzlerce kiÅŸi tarafından takibe alınması, örgüt üyeleri tarafından takip edilmesi konusunda birbirlerine tavsiyede bulunulması, normal ÅŸartlarda bir kiÅŸinin bilemeyeceÄŸi kadar deÄŸiÅŸik kurum-mahal-olay-kiÅŸi hakkında paylaşımlarda bulunması ve paylaşımlarının örgüte ait yazılı ve görsel basında gerçek ve doÄŸru olduÄŸu varsayımı ile duyurulması gibi hususlar dikkate alındığında bu hesabın örgüt adına bir 'proje hesap' olduÄŸu sonucuna varılmaktadır." ifadelerine yer verildi.
 
Devletin aldığı kararlara karşı örgüt üyelerinin medya u¨zerinden dayanışmaya çaÄŸrıldığı ve bazı soruÅŸturmalarda "sıfır" yazılı tişört giyilip, "Fetullah Gülen'in yolunda biz sıfırız" mesajı verildiÄŸine de dikkat çekilen iddianamede, devletin yaptığı iÅŸleme kitlesel olarak karşı çıkılması ve direnilmesi için çaÄŸrılar yapıldığı, muhalefet partileri ve bazı medya kuruluÅŸlarına basın-yayın u¨zerinden mesajlar verilip destek istendiÄŸi, bunun da Gülen'in, 'zorluk çıkarılması' konusundaki talimatıyla gerçekleÅŸtiÄŸi belirtildi.
 
Özellikle televizyon kanalları ve basın yayın organlarının örgüt tarafından yönetim kadrosuyla hücreler arasında doÄŸrudan iletiÅŸim aracı olarak kullanıldığı, algı operasyonları sonrasında örgüt mensupları ve algıya maruz kalmış¸ kiÅŸilerin, örgüt medyasının da yönlendirmesiyle kalabalık oluÅŸturup belirlenen, medyada kullanılan sloganları attığı, pankartlar açtığı aktarılan iddianamede, "Örgütün kullanımında olan Bugün TV, Kanal Türk, Samanyolu TV ve Samanyolu Haber kanallarında da bu eylemler canlı yayınlanmıştır. Hakkında soruÅŸturma yapılan FETO¨ mensupları örgüt kanallarının her birinde pes¸ peÅŸe ekrana çıkarılmış¸, devlet yöneticileri ve soruÅŸturmacı birimler ileride yargılanmakla tehdit edilmiÅŸtir. FETO¨'ye yönelik operasyonlar, 'makul şüphe adı altında yapılan hukuksuz operasyonlar' olarak nitelendirilmiÅŸtir. Hatta örgütle destek olmayıp canlı yayın yapmayan diÄŸer medya kuruluÅŸlarıyla ilgili de örgüt kanallarında 'bugünlerin unutulmayacağı' yönünde üstü örtülü¨ tehdit yapılmıştır. Haklarında örgüt üyeliÄŸi suçlaması ile soruÅŸturma olan eski emniyet yetkilileri kanallara çıkarılıp örgütün propagandası yaptırılmıştır." deÄŸerlendirmesi yapıldı.
 
- "Örgütün emniyet ve basın ayağı birlikte hareket etti"
 
Kamuoyunda "Şike operasyonu" olarak bilinen operasyonda görevli üst rütbeli emniyet mensubu Mutlu Ekizoğlu, Nazmi Ardıç ve diğer şüphelilerin kullandıkları telefon hatları ile Zaman gazetesinin bünyesinde bulunduğu Feza Gazetecilik AŞ'ye ait telefonlar arasında sık sık görüşmeler olduğunun tespit edildiği de vurgulanan iddianamede, böylece örgütün emniyet içindeki mensuplarıyla basın içerisindeki mensuplarının birlikte, aynı amaca yönelik hareket ettikleri kanaati oluştuğu ifade edildi.
 
İddianamede, örgüt medyasında çıkan, algıya yönelik diğer haberlere de yer verildi.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.