Güncel
Teoriye göre 14 yılda 14 asır geri gitmemiz gerekmiyor muydu?

Mehmet Acet köşesinde ekonominin durumuna dair 10 soruya yanıt aradı. Salih Tuna, Kemal Öztürk, Fatma Barbarosoğlu ve Taha Kılınç da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Mehmet Acet, Salih Tuna, Kemal Öztürk, Fatma Barbarosoğlu ve Taha Kılınç'ın yazılarının en dikkati çeken bölümleri:
Yıllar önce dönemin Milli Eğitim Bakanlarından biri, bir sohbet sırasında kulağıma eğilip “Biliyor musun, Milli Güvenlik Kurulu dışında bizim Milli Eğitim Bakanlığımızda da bir kırmızı kitap vardı”demişti.
“Şimdi o kitabı kaldırdık” diye ekleyerek.
Çok değil, üç beş yıl öncesinden söz ediyorum.
Kırmızı kitap ne demek?
İşbaşındaki hükümetlere, ihlal edilmesi halinde kötü şeyler olacağını, başlarına kötü işler gelebileceğini ihsas eden kurallar manzumesi.
Sınırları çizilmiş, gelen ve gelecek olanların tabi olmakla yükümlü oldukları kırmızı çizgiler.
Eski Türkiye'de zinde güçler, Talim Terbiye Kurulu'ndaki adamları üzerinden eğitim müfredatının iplerini ellerinde tutarlardı.
Bu şekilde, körpe beyinlerin kendileri dışında kimseler tarafından yıkanmasına izin vermemiş olurlardı!
Mehmet Acet'in yazısının tamamını okumak için tıklayınız:
Hiç utanmadık
Ne oldu peki?
Reina'da katliam yapan terörist Kılıçdaroğlu ve CHP sayesinde yakalandı.
Polisimizin ayağını teröristin kafasının üstünde gösteren o fotoğrafla da tüm dünyaya, “iç savaş hevesiniz ayağımızın altındadır” mesajını verdik.
Sayın Kılıçdaroğlu'ndan özür diledik mi peki?
Reina katliamı sonrası şappadak, “yaşam tarzımıza saldırı” yaygarası kopartmıştık unuttuk mu?
Halkevlerimiz metrolarda, kafelerde laiklik çağrıları yapmış, Kılıçdaroğlu'nun “DAEŞ işbirlikçisi” olduğunu haykırmıştık.
Salih Tuna'nın yazısının tamamını okumak için tıklayınız:
'İstanbul ekibi'
'İstanbul ekibi'... 2002 yılında AK Parti'nin seçim zaferinden sonra Erdoğan'ın İstanbul'dan bizzat getirdiği ya da o süreçte oradan gelen ekibe Ankara'dakiler 'İstanbul ekibi' derdi.
Bu gelen ekipten, 2 Başbakan, onlarca Başbakan yardımcısı ve bakan, yüzlerce çok stratejik yerlerde görev yapan siyasetçi ve üst düzey bürokrat çıktı. Türkiye'nin bugün sahip olduğu reform ve büyük projelerde, Erdoğan'ın etrafında kümelenmiş bu İstanbul ekibinin çok büyük katkısı vardır.
Kemal Öztürk'ün yazısının tamamını okumak için tıklayınız:
Orhan Okay'ın mektubu
14 Ocak Cumartesi. Orhan Okay Hoca'nın cenazesine gittim, berrak bir güneş ve latif bir rüzgar ile.
Malta çarşısından Fatih Camii'nin avlusuna doğru yürürken tanık olduğum bir kaç hikaye... Hepsi şefkat bahsine dair.
Kuytuda erimeden kalmış kirli karların üzerinde, bir esnaf burnu yaralı bir kedi yavrusuna merhem sürüyor. (Gittiğim cenazelere, ölüm haberi aldığım günlere dair zihnim daima “hayat fotoğrafları” biriktirir.)
Fatma Barbarosoğlu'nun yazısının tamamını okumak için tıklayınız:
Clinton'ın en sıkıntılı zamanlarıydı
ABD'nin Trablus Büyükelçisi Christopher Stevens'ın, 11 Eylül 2012 akşamı Libya'nın Bingazi kentindeki CIA karargâhında öldürülmesi, Ortadoğu'nun son yıllarda şahit olduğu en sıra dışı gelişmelerden biriydi. Sıra dışıydı, çünkü Amerikan dış politikasının en keskin dönüşlerinden biri, bu gelişmenin tesiriyle yaşanmıştı.
Henüz ortada kesin kanıtlar yok, ancak bütün işaretler, Stevens'a düzenlenen saldırının ABD'yi Müslüman Kardeşler başta olmak üzere Ortadoğu'daki tüm İslâmi hareketlere cephe almaya ittiğini gösteriyor. O ana kadar Arap Baharı'nı kendi menfaatleri doğrultusunda yönlendirmeye çalışan ve bunu da kısmen başaran Amerikan yönetimi, Libya'da büyükelçisinin öldürülmesinden sonra bölgede eski statükonun korunmasının daha 'akıllıca' olduğunda karar kıldı. “Bölgeyi daha fazla özgürleştirirsek, altından ne çıkacağını bilemediğimiz bir patlama yaşanabilir” düşüncesi hâkim oldu.
Taha Kılınç'ın yazısının tamamını okumak için tıklayınız:
Henüz yorum yapılmamış.