Sosyal Medya

Güncel

'DAEŞ sonrası için bir planlamamız olmalı'

Başbakan Binali Yıldırım’ın Bağdat ve Erbil ziyaretlerine katılan AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu, Türkiye’nin IŞİD sonrası döneme ilişkin “arka bahçesindeki Kürtlere dair bir tahayyülü” olması gerektiğini söyledi. Al Jazeera’ye konuşan Miroğlu’na göre, Türkiye için Kürt sorunu bir demokrasi sorunu ve başta yurttaşlık tanımı olmak üzere siyasi temsil konusunda da atılacak adımlar var.



BaÅŸbakan Binali Yıldırım’ın BaÄŸdat ve Erbil ziyaretine katılan isimlerden biri, AK Parti Mardin Milletvekili Orhan MiroÄŸlu. MiroÄŸlu, iki günlük bu ziyaretten, "ufukta DAEÅž sonrası bölgedeki aktörlerin pozisyonlarınının nasıl belirleneceÄŸinin" de aralarında olduÄŸu bir dizi tespitle döndü. Al Jazeera’nin sorularını yanıtlayan MiroÄŸlu’na göre, Kürtlerin kendi aralarındaki iliÅŸkileri, ABD seçimleri sonrası oluÅŸabilecek deÄŸiÅŸiklikler ve Ä°ran’da beklenen seçim, geleceÄŸi ÅŸekillendirebilir. MiroÄŸlu, Türkiye’nin bu süreç için “arka bahçesindeki Kürtlere iliÅŸkin bir tahayyülü olması gerektiÄŸini” söyledi.

Bu süreçte PKK’nın, hem Türkiye’de hem Suriye’de paradigmasının çöktüğünü de belirten MiroÄŸlu, Türkiye’de bugün itibarıyla Kürt meselesini ise şöyle tanımladı: Türkiye’de Kürt meselesi bir demokrasi meselesi, bir yurttaÅŸlığın yeniden tanımlanması ve kapsayıcı yurttaÅŸlık konusunun içselleÅŸtirilmesi ve siyasi temsil ve eÅŸitlik sorunu.

Önce genel bir deÄŸerlendirmeyle baÅŸlayalım. BaÅŸbakan Binali Yıldırım’ın baÅŸkanlığında bir heyetle BaÄŸdat ve Erbil’e gittiniz. Nasıl geçti bu ziyaret?

Ä°ki önemli nokta var. Bölgede bence Türkiye’nin rolü giderek artacak. Küresel aktörlerin çok güçlü olduklarına dair verdikleri görüntülerin, aslında pek karşılığının olmadığını görüyorsunuz. Bu muazzam bir boÅŸluk yaratacak. Bir küresel muhatap ihtiyacı, tıpkı Birinci ve Ä°kinci Dünya Savaşı'ndan çıktığımız dönemlerde olduÄŸu gibi güçlü bir küresel adres olma ihtiyacı söz konusu. Bölgenin, hem güvenlik politikalarını hem de ekonomisini, refahını, geliÅŸmesini, dünya ile entegrasyonunu planlayabilecek ve bunu on yıllara yayabilecek küresel bir aktörün olması ihtiyacı olacak. Özel olarak da Bölgesel Kürt Hükümeti ile Türkiye arasında çok daha güçlü bir entegrasyon döneminin gelmekte olduÄŸu. Buna dair güçlü hazırlıkların olduÄŸunu gördüm ben. Åžu an Kuzey Irak ekonomisi gerçekten en zor dönemini yaşıyor. Bu zorluklardan kurtulabilmek için de Türkiye’ye büyük ihtiyaç duyuyor. Henüz maalesef Irak’ın diÄŸer coÄŸrafyalarına yayılmış bir ticaret yok. Bizi bu koÅŸullarda önümüzdeki onyıllarda güçlü bir entegrasyon bekliyor. Bunun sadece ekonomik düzeyde deÄŸil, siyasi ayağı da olacaktır. Kürtlerin, DAEÅž sonrası dönemde yapacakları tercihler çok önemli olacaktır. Kürtlerin kendi aralarındaki münasebetleri, yani PKK, GORAN, YNK ve Kürdistan Demokrat Partisi arasındaki münasebetlerin nasıl seyredeceÄŸi çok önemlidir.

"Türkiye'nin pozisyonu Rusya'dan güçlü"

Ne belirleyici olacak?

Ona geleceÄŸim, ancak ÅŸunu söylemek lâzım. Bugün hazırlıklar, DAEÅž sonrası döneme ait hazırlıklar olmak zorunda. Bu DAEÅž sonrası dönemde, ABD, Rusya, Ä°ran ve Türkiye üzerinden tabloya baktığımız zaman ÅŸunu söyleyebiliriz: Ä°ran’ın etkinliÄŸi bölgede tahmin edildiÄŸi gibi çok güçlü bir ÅŸekilde seyretmeye devam etmeyecek. Ä°ran’da belki muhalefet Rafsancani’nin ölümünden sonra daha da artacaktır. Biliyorsun, seçimler yapılacak. Bu seçimlerin, ABD seçimleri gibi bir etki yaratabileceÄŸini söyleyebiliriz. Bu, Türkiye’nin rolünün artacağı anlamına geliyor. Rusya da bu boÅŸluÄŸu doldurmaya hevesli. Türkiye’nin pozisyonu Rusya’dan daha güçlü bir pozisyondur.

PKK’nın varlığı konusu ziyaretin en önemli baÅŸlıklarından biriydi. Åžimdi bir de Sincar’da örgütün bir üslenmesi söz konusu. Gelecekte atılabilecek adımlara iliÅŸkin bu konuda nasıl bir izlenim ile döndünüz?

Irak Anayasası’na göre Sincar, Kürt Federal Bölgesi'nin dışında olan bir alan, BaÄŸdat’ın hükümranlığı altında. Burada PKK’nın, askeri ve siyasi olarak konumlanmasını görüyoruz. BaÄŸdat hükümeti, ÅŸu anda Kürt-Åžii ittifakında PKK’nin oynadığı rol nedeniyle bunu uzun bir zaman görmezlikten geldi. Ama bu tabii, Irak’ın stratejik çıkarları açısından uzun zaman tolere edilebilecek bir ÅŸey deÄŸil. Fakat bunu söylerken, Irak ordusunun hemen bu bölgeye bir askeri operasyon yapacağını da düşünmemek lâzım. Bu, belki biraz zaman alacak olan ve DAEÅž sonrası bir mesele. PKK’nin buradaki varlığı mutlaka bir bütün olarak masaya yatırılacaktır. Ama ÅŸu an için ben ÅŸahsen böyle bir operasyonu beklemiyorum. Çünkü, hem HaÅŸdi Şâbi güçleri, hem de PKK-PYD arasında çok güçlü iliÅŸkiler var. Maalesef bunlar Åžam ve BaÄŸdat’ın bilgisi dahilinde olan görüşmelerdir. Türkiye açısından sorun ÅŸu: PKK’nin oradaki siyasi varlığının, Türkiye bakımından taşıdığı riskler elbette ki her zaman bizim güvenlik meselemiz olarak gündemde yer alacaktır. Ama, tabii biz buraya müdahaleyi her ÅŸeyden önce Erbil ve BaÄŸdat’tan bekliyoruz. Zaten BaÅŸbakan, bu geziye çıkmadan önce de Neçirvan Barzani çok önemli bir açıklama yapmıştı. PKK’nin bu bölgeyi derhal terk etmesi gerektiÄŸini söyledi, onlar da görüşmeye hazır oldukları mesajını vermiÅŸti. Bu konu daha ziyade PKK’nin geleceÄŸi ile ilgili bir konu. DAEÅž sonrası PKK’nin payına ne düşecek?

"PKK'nın siyasi paradigması çöktü"

Bugün Türkiye'nin, hem PKK’dan hem de IŞİD’den büyük zarar gördüğü bir ortam söz konusu. Ama bir de, IŞİD sonrası döneme iliÅŸkin hesaplar yapılıyor. IŞİD, PKK’nın elini güçlendirdi ama sonrasında nasıl bir PKK görüyorsunuz?

PKK’yi bu süreçte önemli kılan ÅŸey, DAEÅž’in ideal düşmanlarından biri olması. Bu ideal düşmanından yoksun PKK’nin, Irak’ta, Suriye’de ve tabii Türkiye’deki durumu ne olacak? PKK’nin Türkiye’deki siyasi varlığına bakarsak, çözüm sürecini terk edip yüzünü OrtadoÄŸu’ya dönmüş bir PKK’den söz ediyoruz. Daha güçlü bir aktör olma uÄŸruna, Suriye’de büyük ideallerin peÅŸine düştü. Bu ÅŸekilde Türkiye’de muazzam bir demokratik siyasi zemin kaybedildi. Kayyumlar atandı, milletvekilleri tutuklandı. Bu, aslında PKK’nin kendi zeminine yönelttiÄŸi bir sabotajdı. Sonuç olarak PKK’nin paradigmasının çöktüğünü gördük biz. Neydi bu, “Silahlı mücadeleyi elinde tutmak, ama bir yandan da, demokratik ve siyasi zeminde de var olmak.” Bu ikinci çaba, silahlı mücadeleden sonuç alamayan PKK’nin de bu etnik problemler, talepler nedeniyle Haziran seçimlerinde demokratik ve siyasi zeminde güçlendiÄŸini gördük. Haziran ayında yapılan seçimlerde, AK Parti’yi iktidardan düşüren, aslında PKK’nin izlediÄŸi stratejiydi. Ama iktidara taşıyan da yine PKK’nin stratejisi oldu. PKK, savaÅŸa yüzünü tekrar dönmeseydi 80 milletvekilinde bir azalma olacağını doÄŸrusunu isterseniz ben pek düşünmüyorum. Bu ÅŸekilde yola devam edilseydi, PKK’nin HDP üzerinden güçlü bir demokratik zemini olacaktı. Bu, Türkiye’de devlet bürokrasisi arasında yüzünü savaÅŸa dönünceye kadar şöyle bir kanaat vardı, “PKK ile bir takım ÅŸeyler konuÅŸulabilir. Onu demokratik ya da siyasi sürecin bir parçası haline getirmek mümkün olabilir” diye düşünülüyordu. Åžu an ise bu fikir çok geride kaldı. Artık PKK, Türkiye koÅŸullarında kendisi ile iÅŸbirliÄŸi yapılabilecek bir örgüt deÄŸil. Zayıflaması gereken ve demokratik, siyasi zeminden uzaklaÅŸtırılması gereken bir örgüt gibi görünüyor. Yani durum ÅŸu, PKK, Türkiye’de kaybetti. Siyasi paradigması çöktü. Kürt toplumu ondan uzaklaÅŸtı.

"Amerikan desteğinin siyasi desteğe dönüşmediğini görüyoruz"

Peki, DAEÅž sonrası PKK’yı konuÅŸtuk ama, Türkiye’de Kürt siyaseti açısından bakarsak ne görüyorsunuz?

Zayıflayan bir PKK-HDP çizgisinin, aynı ÅŸekilde bu zayıflığı Suriye ve Irak’ta da hissedeceÄŸi gerçeÄŸini beraberinde getiriyor. Burada güçlü bir PKK ve HDP, Irak’ta da güçlü bir HDP ve PKK anlamına gelirdi. Amerika’nın desteÄŸinin siyasi bir desteÄŸe çok da dönüşmediÄŸini görüyoruz. Meselâ, ÅŸu an ABD adına konuÅŸan politikacılar, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması gerektiÄŸini belirtiyorlar. Bu, PKK’nin yaptığı ön hazırlığın boÅŸa gideceÄŸini gösteriyor. Bu kantonlar arasındaki coÄŸrafi temasları saÄŸlayabilmek, orayı askeri olarak koordine edebilmek gibi imkânlara sahip olmayabilir PKK. Ben olamayacağını düşünüyorum. Ãœstelik, “Bu stratejide Esad nerede duruyor?” sorusu çok önemli. Esad da ÅŸurada duruyor, “Suriye federal ya da özerk bölgelere bölünemeyecek kadar küçük bir ülkedir” diyor. Daha önce Mesud Barzani ile yaptığımız bir görüşmede demiÅŸti ki, “Biz bu arkadaÅŸlara Åžam yönetiminin size yönelik siyasi bir vaadi var mı diye soruyoruz. Varsa bunu görmek isteriz. Rojava Kürtlerinin özgürlüğünü garanti altına almışsanız, o anlaÅŸmayı görelim. Belki biz de sizi destekleriz. Ama bu arkadaÅŸlarımız böyle bir belgeyi bize getiremediler” diyor.

Bu durumda Suriye'nin kuzeyi (Rojava) nasıl formüle edilecek?

Ben, Türkiye’deki âkıbetin Suriye’de de geçerli olacağını düşünüyorum. Rojava Kürtlerini çok inciterek, hakikaten akıl almaz ihlaller üzerinden bir denetim saÄŸladılar. Bunu yaparken de Esad’ın ordusundan alabildiÄŸine yararlandılar. 14-15’e yakın Kürt siyasi partisinin tüm faaliyetlerini durdurdular. Rojava’da Kürt temsiliyeti PKK’ye bırakılamayacak kadar önem kazanabilir ama bu temsiliyeti PYD üzerinden iktidar ile iliÅŸkilendirmek de doÄŸru olmayacaktır. Ben PKK’nin bu süreçte, hem Türkiye Kürtleri ile hem de Suriye, Irak ve Ä°ran ile ilgili Kürtlere yönelik paradigmaların çöküşüne tanık olacağımızı düşünüyorum.

"DAEŞ sonrası" diye anlattığınız bu dönemin ne zaman geleceğini düşünüyorsunuz?

Çok uzun bir dönem olacağı kanaatinde deÄŸilim. Bu süreçte Amerikan politikasının Trump ile birlikte nasıl deÄŸiÅŸeceÄŸi, Ä°ran seçimleri önemli. Åžam’ın ve BaÄŸdat’ın bu kadar egemenlik altında olmasının, bu sonuçların silahlı organizasyonlar tarafından kullanılıyor olmasının, bölgenin jeopolitik geleceÄŸi ile çok çatışacağı bir döneme gireceÄŸiz. Böyle bir dönemi, ne ABD ister artık ne Tahran. GeçtiÄŸimiz günlerde Dugin söylemiÅŸti, bizim de arka bahçemizdeki Kürtlere iliÅŸkin, sonrasına dair bir tahayyülümüz olmalı.

"Güçlü bir entegrasyon olmalı"

Ne olmalı sizce?

Bir kere güçlü bir entegrasyon olmalı. Bilhassa Kuzey Irak, hatta onlar üzerinden Musul ve Kerkük’e kadar. Suriye Kürtleri de dahil buna.

Suriye Kürtleri kimin liderliğinde olursa bu entegrasyona katılabilir?

Åžiddet ve terör kendisine yönelmediÄŸi sürece Türkiye’nin bu liderliÄŸe söyleyebilecek bir ÅŸeyi olduÄŸunu sanmıyorum.

"Toplumsal alandaki eşitlik yeniden düşünülmeli"

Türkiye’de Kürt siyasetini biraz önce de sormuÅŸtum. Ne öngörüyorsunuz Kürtler ve PKK çizgisindeki Kürt siyaseti açısından?

Bu kadar tecrübelerden sonra Türkiye’de Kürt meselesinin bir demokrasi meselesi, bir yurttaÅŸlığın yeniden tanımlanması ve kapsayıcı yurttaÅŸlık meselesinin hakikaten içselleÅŸtirilmesi meselesi olduÄŸunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla, buradaki siyasi temsil ve eÅŸitlenme hakkı çok önemli. Bir çoÄŸumuz bu eÅŸitlenme hakkının sorun olmadığını düşünüyor. Ama ben aynı kanıda deÄŸilim. Devlet bürokrasisinden baÅŸlayarak toplumsal alandaki eÅŸitliÄŸin yeniden düşünülmesinde fayda görüyorum.

Meselâ...

Meselâ, siyasi partiler. Sadece AK Parti’yi kastederek söylemiyorum. Siyasi partilerin, siyasi temsili yeniden düşünmelerinde fayda var. Biz madem milli ve yerli politikalar diyoruz, bu yerelliÄŸin ancak yerel aktörler oluÅŸturarak, daha doÄŸrusu zaten bu çaba içinde olan yerel aktörleri güçlendirerek olabileceÄŸini düşünmeliyiz. Hakikaten Türkiye artık her mânâda sadece Ankara’dan yönetilecek bir ülke deÄŸil. Bu bakımdan yerel güçlenme, ekonomik ve siyasi güçlenme dediÄŸimiz zaman aklımıza ikinci büyük nüfus olarak Kürtler geliyor. Bu güçlenme bir bölge ile de sınırlı deÄŸil. Ä°stanbul’da 4-5 milyon Kürt yaşıyor. Bu siyasi eÅŸitlenme ve temsil üzerinden Kürtlere mesajını ileten bir hareket, zaman geldi Ä°stanbul’da Haziran seçimlerinde 1 milyonun üzerinde oy aldı. Bugün Türkiye’de her Kürt yurttaşımızın gönlünden geçen siyasi temsil ve eÅŸitlenmedir. Bunun da etnik bir ayrışmaya yol açmadan saÄŸlanmasıdır. Bunu tüm siyasi partilerimiz yeniden düşünebilir.

Türkiye’de ÅŸu an Kürt sorunu nedir?

Demokrasi sorunudur. Siyasi temsil ve eÅŸitlenme sorunudur.

Demokrasi dediğiniz sorunun içinde ne var?

Yeni bir anayasa, tabii ki.

Büyük bir deÄŸiÅŸiklik yapılıyor ÅŸu an Anayasa’da...

Evet, ama başka kapsamda. 12 Eylül Anayasası devam ediyor. Yurttaşlık ile ilgili bizim öngördüğümüz tanımlardan çok uzağız.

Bugün MHP ile varılan uzlaşma sonrasında, öngördüğünüz bu tanıma uygun değişiklik yapılabilir mi?

Ben, MHP’de de bir takım deÄŸiÅŸikliklerin olabileceÄŸini düşünüyorum ama biz Anayasa'yı ÅŸu veya bu partinin fikirleri üzerinden tartışamayız. Türkiye’nin ihtiyaçları üzerinden tartışmalıyız. Bu ihtiyaçlar aslında AK Parti’den de bağımsız ihtiyaçlardır. CHP’de de deÄŸiÅŸim olmalı. Ben, AK Parti’liyim ama en çok da MHP’nin deÄŸiÅŸmesini istiyorum. MHP’de de belli bir deÄŸiÅŸimi görebiliyorum ve bu deÄŸiÅŸim hakikaten makbul. O dar, sınırlı, herkesi dışlayan milliyetçilikten kendi mantığı içinde kapsayıcı milliyetçiliÄŸe biraz dönüş yaptılar. Çok kritik anlarda Sayın Bahçeli’nin bizi nasıl felaketlerden koruduÄŸunu hep birlikte gördük.

Siyasi temsil sorunu ile ne kast ettiğinizi biraz daha açıkça anlatabilir misiniz?

ÇeÅŸitli ülke deneyimlerinde farklı çözüm yolları var. Yerel yönetimlerin güçlenmesi de var bunun içinde. Ama burada da PKK’nin izlediÄŸi politikalar, o yerel yönetimlerin üzerinde elindeki silahla kurduÄŸu mekanizmalar nedeniyle maalesef çok iyi niyetle baÅŸlatılan bu büyükÅŸehir statüleri, bumerang gibi geldi Türkiye’yi vurdu. Biz, Van’ı ve Mardin’i güçlendirelim diye BüyükÅŸehir statüsüne soktuk, ama onlar araçlarla hendeklere malzeme taşıdılar.

AK Parti’ye oy veren Kürtlerde MHP ile iÅŸbirliÄŸine yönelik bir soru iÅŸareti var mı sizce?

Åžu ana kadar olmadı, ama kampanya için çıktığımızda karşılaÅŸacağımız bir problem olabilir bu konu. Ama ben bunu AK Parti’ye de HDP’ye oy veren seçmenin de iyi anlatılması durumunda bunu iyi anlayacağından eminim.

Kaynak: Al Jazeera

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.