Sosyal Medya

Güncel

Rejim, sistem, halk, cumhuriyet - İsmail Kılıçarslan

Eskiden 'lafına sözüne itibar edilir bir hanımefendi' olarak gördüğüm bir köşe yazarına göre Türkiye, uzun sayılabilecek tarihinin en önemli haftasına girmiş durumda imiş. Bu hafta CHP, MHP ve hatta akîl AKP'liler Meclis'teki anayasa değişikliğine engel olmazlarsa ülkemizin rejimi büsbütün değişecek, Allah muhafaza memleket İran'a, Pakistan'a, hatta Suriye'ye dönecekmiş.



Buna samimiyetle inanan, iman eden bir kitlenin varlığı sır değil. Yani olası anayasa değişikliğini 'rejim değişikliği' zanneden, cumhurbaşkanının yetkileri genişlediğinde memleketi İran ya da Suriye olacak zanneden bir kitle. Doğrusu bu akıl dışı manipülasyonu yapmayı başaran CHP'yi kutlamak gerekir. Milyonlarca insanı bir korku biçimine, bir paranoyaya inandırmak hiç de kolay iş değil zira.

Bir bakalım mı birlikte? Nedir ilk iddia: 'Rejim değişiyor.' Tam bir tanımsızlıktan, hatta cehaletten kaynaklanıyor bu cümle. Zira rejimin değişmesi için Türkiye'de cumhuriyetten oligarşiye ya da monarşiye falan geçmemiz gerekir ki böyle bir şey yok. Üniter yapıdan vazgeçip federatif yapıya geçmemiz gerekir ki böyle de bir şey yok. Kaldı ki bence uzun vadede Türkiye için en iyi değişiklik 'federatif yapı değişikliği' olur ama mevcut anayasa değişikliği bunu önermiyor.

Peki deÄŸiÅŸen ne? DeÄŸiÅŸen sadece sistem… Parlamenter demokratik sistemden baÅŸkanlık demokrasisi sistemine doÄŸru bir deÄŸiÅŸiklik… Ki bu deÄŸiÅŸiklik de ne Amerikan sistemine benziyor ne de Fransa'ya. Kendine mahsus, Türkiye'nin ihtiyaçlarını iyi süzmüş bir sistem deÄŸiÅŸikliÄŸi önerisi sadece.

'Rejim deÄŸiÅŸikliÄŸi' demiÅŸken 1946'yı ve 1950'yi hatırlamak lazım… Tek partili sistemden çok partili sisteme geçiÅŸi yani… Gerçi 'Kemalist oligarÅŸi rejimi' bu seçimlerle de ortadan kalktı denemez. Bu rejimin tam olarak tarihe gömülmesi; yani 'Kemalist oligarÅŸi dışı unsurların da millet temsiline yetkili hale gelmesi' için uzun süre beklememiz gerekti.

60, 71, 80 ve 97 darbeleri bir bakıma 'Kemalist oligarşi rejiminin yeniden müesses hale gelmesi için' yapılmış darbelerdi lakin bir türlü istedikleri başarıya ulaşamadılar. Halk, her seferinde duruma ağırlığını koydu zira.

O halde şimdi korkulan nedir? Bana sorarsanız şimdi korkulan vesayete dayalı Kemalist oligarşinin bir daha memlekete hiç uğramayacak olmasının kesinleşecek olmasıdır. Sosyolojiyi yönetemedikçe bir yöntem olarak darbeye, demokratik kesintiye başvuran Kemalist elitin elinden bu gücün alınmasıdır. Anayasa değişikliği korkusu sadece bundan ibarettir. Lakin anlamadıkları da şudur: Anayasa değişsin değişmesin bu dönemin sonuna çoktan gelinmiştir.

Benim baktığım yerden durum şöyle görünmektedir. Son seçimlerde oy veren halkın %60'ının iradesini temsil eden iki parti, yani AK Parti ve MHP, sistemin değişmesini isteyen bir anayasa değişikliği önermektedirler. Meclis'te yapılacak oylamadan referandum kararı çıkması halinde önümüze sandık konulacaktır. Sandıklardan çıkan sonuç tabii ki 'halk iradesini' yansıtacak ve gereğince amel edilecektir.

Yani şu: Meclis'ten referandum kararı çıkıp çıkmayacağı belirsizdir. Referandum kararı çıkarsa halkın bu anayasaya değişikliğine 'evet' deyip demeyeceği de belirsizdir.

Bir de 'belirli' olanlar vardır. Halk referandumla bu anayasa değişikliğine 'evet' derse ilk seçimlerde seçeceği cumhurbaşkanı bu anayasa değişikliğine göre hareket edecektir. Cumhurbaşkanının görev süresi dolduğunda yeniden seçimler yapılacaktır. Bu sistem değişikliği yapılır ve beğenilmezse yeniden başka bir sistem değişikliğine gidilmesi de imkân dâhilindedir.

Anlayacağınız, adına demokrasi dediğimiz nane, bütün kurumlarıyla, bütün kurallarıyla işlemektedir, işleyecektir. Hal böyleyken 'memleket İran, Pakistan, Suriye olacak' diye feveran etmenin âlemi nedir?

Şudur: Geleneksel olarak CHP yine 'halkın iradesinin tecelli etmesinden' deli gibi korkmaktadır. Olası bir CHP'li adayın bu sistemle asla Cumhurbaşkanı seçilemeyeceğinin bilincindedir. Zira toplumun ortalamasına hitap edecek bir siyasal dili asla inşa edemeyeceğinin farkındadır. Yani adında 'halk' olan bu güzide partimiz 'halk'ın istikametinin ne yöne doğru olduğunu çaresizlik içerisinde bilmektedir.

Durum bundan ibarettir.

Ne diyordu Balotelli: 'Şimdi anlamadığım şu birader. Memleketi 15 yıl aralıksız 'fiili başkanlık'la yönetmiş Mustafa Kemal'in askerleri bunlar değil mi? 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' diyen adamın yani. Vallaha bilemedim.'

YENÄ° ÅžAFAK

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.