Kürsü
Dostlukları çoğaltmak - Rahim Er
Follow @dusuncemektebi2
Sn Binali Yıldırım, Başbakan olduğunda millete yaptığı konuşmalardan birinde "düşmanlıkları azaltıp dostlukları çoğaltacağız!" kararını tebliğ etmişti.
Bu konuşma, bütün komşularıyla yeniden münasebetleri kötüleşen Türkiye'nin bundan sonra takip edeceği dış politikasına dair bir niyet tazelemesiydi. O kadar ki Başbakan Yıldırım o konuşmasında Mısır ve Suriye'ye bile işaret etmişti. Bizim, Mısır ve Suriye halkıyla bir ihtilafımız yoktur, onlar bizim kardeşlerimiz mealinde birleştirici ve gerçek mesajlar vermişti.
Hatırlanacağı gibi o günkü gündemde Irak, Suriye, Mısır ve Rusya ile aramız çok kötüydü. Haklılık haksızlık ayrı bahis. Mevcut tablo buydu. Suriye'de Arap Baharı yalanıyla şartlara mecbur bırakılmış, Rusya'da FETÖ oyunuyla bir uçak tuzağına düşürülmüştük. Mısır'da ise dış destekli bir darbe, dostluğumuz en üst seviyede olan bir idareyi alaşağı etmişti.
İhtilafımız had safhada olan bu devletlerden evvela Rusya ile dostluğumuzu yeniledik. Öyle ki Rusya Federasyonu-Türkiye ilişkileri uçak buhranı öncesinden bile daha ileri seviyeye yükseltildi. Rusya, sadece jetinin düşürülüp, pilotunun ölmesinde değil, 15 Temmuz darbe ihaneti ve elçi katliamı hilesinde de ciddi olgunluklar gösterdi. Bugün varılan memnuniyet verici neticeden her iki devlet de kazanmaktadır. Hatta üçüncü devlet vaziyetindeki Suriye de kazanıyor:
Eğer; Türk-Rus dostluğu yeniden inşa edilmeseydi Türkiye ve Rusya, garantör devlet sıfatını kazanamaz, doğu Halep tahliye edilemez, Suriye'de mütareke gerçekleşemezdi.
Suriye'de iç savaşı durdurup, gözyaşlarını siler silmez bu defa Ankara-Bağdat hattının tamiri için teşebbüse geçildi. Buradaki "kardeşlik" kelimesi tesadüfi değildir. Daha birçokları gibi Irak da Türkiye de aynı babanın, Osmanlının evlâtlarıdır. Irak'la Türkiye kardeşliğindeki bozuşmanın ne anlama geldiğini; dış ticaret hacminin 12 milyar dolardan 7 milyar dolara gerilemesi tek başına izah etmektedir.
Türkiye için olmazsa olmaz ve asla müsaade edilmesi mümkün olmayan 3 keyfiyet, Sincar'ın PKK/PYD eliyle ikinci Kandil yapılmaması, DEAŞ'ın Irak topraklarında yer tutamaması ve Şii Irak yönetiminin İran telkiniyle mezhepçi ideolojiye sapıp Sünni halkı ötekileştirmemesidir.
Irak'ın ise bizden beklediği Başika Kampı'nın tahliyesidir.
Irak Başbakanı Sn Haydar el Abâdî'nin Türk hey'etine Irak merkezî kuvvetleri ve Peşmergenin ittifakıyla Sincar'ın Kürtçü terör unsurlarından temizleneceğine dair teminat vermesi üzerine Başbakan Binali Yıldırım, adı geçen kampın Irak toprağı olduğunu ifade etti. Vaad edilen temizliğin icrasıyla beklenen tahliyenin de en makul şekilde yapılacağına dair kayıt düştü. Başbakanımızın üstüne basa basa söylediği şu söz ise bir kararlılığın ifadesidir. Irak'ın neresinden gelirse gelsin, hudutlarımızı tehlikeye atan hiçbir saldırıya karşı kayıtsız kalamayız.
Suriye gibi, Irak da Şia ideolojisiyle DEAŞ ve PKK/PYD terör örgütlerinin baskısı altındadır. Bunlardan kurtulmaları Türkiye ile dostluk kurmalarıyla mümkündür. Bölgeye dışarıdan gelenler, yarın çekip gideceklerdir. Halbuki bizler her zaman beraberiz. Unutulmamalı ki Irak ve Suriye'nin vatan bütünlüğünü en zor şartlarda bile müdafaa eden tek devlet Türkiye'dir. Bunu yapan bir devlet, üçüncü tarafların kışkırtma ve zorlamaları ve terör örgütlerinin çılgınlıkları yüzünden karşıya alınmamalıdır. Saddam Hüseyn'den sonraki Irak idareleri maalesef basiretli davranamayarak köprüleri geçilmez kılmışlardı.
Başbakan Binali Yıldırım'ın Irak'ı ziyaretiyle Bağdat ve Erbil'deki temaslarının bozulan kardeşliğimizi yeniden düzelteceğini samimiyetle temenni ediyoruz. Biz Bursa'yı ne kadar seviyorsak Bağdat'ı da o kadar seviyoruz. Herhangi bir şehrimizi ne kadar seviyorsak Kerkük ve Erbil'i de o kadar seviyoruz. Şam'ı, Haleb'i ve diğerlerini sevdiğimiz gibi.
Dün ayrımız-gayrımız yoktu, bugün de yarın da olmamalı.
Ezanın yükselmiş olduğu ve yükselmekte olduğu her toprak, vatanımızdır.
Henüz yorum yapılmamış.