Sosyal Medya

Kültür Sanat

'Din yorgunluÄŸu' toplumda ciddi bir sorun

Necdet Subaşı Bursa'da dini yaşayışımız ve dünyada değişen İslam algısı üzerine konuştu



Sinemanın keşfiyle önce görüntüler dünyasına dâhil edildi insan soyu ve sonra da bu görüntülerden kurulan dünyanın çekiciliğine tutsak kılındı. O zamandan beridir görüntü, gerçeğe galebe çalmıştır. O zamandan beri de neyin gerçek neyin görüntü olduğuna ve hatta gerçeğin ne kadar olacağına, görüntünün ne kadar olacağına hep birileri karar vermiştir.

Modern zamanların kaderi, görüntülere teslim olmak. Bu çaÄŸ da, görüntülere teslim olan bir çaÄŸ. Ve bu durum bizi de, biz Müslümanları da vuruyor ne zamandan beri. Son zamanlarda bilinçli bir algı yönetimiyle “Müslüman= terörist” algısını zihinlere kazımaya çalışıyorlar. Bunda baÅŸarısızlar, diyemeyiz. GeçmiÅŸinde Müslümanlarla muhatap olanlar ya da bir ÅŸekilde Müslümanlarla ilgili sahih bilgisi olanlar buna kanmıyor belki ama ya bu kesimlerin dışında kalan insanlar?.. Onların etkilenmediÄŸini söylemek fazla iyimserlik olur sanki.

BaÅŸbakan BaÅŸdanışmanlığı görevini de yürüten Dr. Necdet Subaşı, bu konuya akademik bir disiplinle kafa yoran ve duygusallıktan uzak tespitler yapan biri. Birlik Vakfı Bursa Åžubesi’nin Cuma Meclisi’ne konuk olduÄŸu 23 Aralık 2016 Cuma gecesi de bu konuda sohbet etti. Anlattıkları belki bizler için can sıkıcı ÅŸeylerdi ama bunların da konuÅŸulması ve buna göre bir vaziyet alınması da gerekiyor öte yandan.

Birbirinden kopuk dini hayatlarımız var

“Kabul etmek gerekir ki dini hayatımızda bir travma yaşıyoruz. Bu travmanın dışında, kendine özgü dini hayatlar da üretiyoruz. Mesela bazı ÅŸehirlerimizde içki içmeyen, Cuma kılan, oruç tutan birisi dindar addedilirken bazı bölgelerimizde sadece bunları yapmak o kiÅŸinin seküler olması için yetiyor. Birbirinden kopuk dini hayatlarımız var ve aslında bunlar hep algıyla ilgili ÅŸeyler.” cümleleri, Necdet Subaşı’nın konuya giriÅŸ cümleleriydi.

“Din yorgunluÄŸu” yaşıyoruz

15 Temmuz alçak darbe kalkışmasını dini görünümlü bir terör örgütünün yapmasının, toplumu dini bilgilerini gözden geçirmeye ittiÄŸini söyleyen Subaşı, konuyu şöyle özetledi: “Sanırım toplumun her kesimi bu bilgilerini gözden geçirirken kendinde eleÅŸtirecek bir ÅŸeyler de buluyordur. YaÅŸananlarda hepimizin payı var aslında: Bazılarımız bu ortamı besledi, bazılarımız göz yumdu, bazılarımız destek oldu, bazılarımız yanlışlıkları uyarmadı…

Toplumbilimde ‘Din yorgunluÄŸu’ diye bir kavram vardır. Åžimdi din yorgunluÄŸu yaşıyoruz. Bu, toplumumuz için ciddi bir sorun halini aldı. Toplumumuz yakın zamana kadar hadis, sünnet, zekat, sadaka vb. Ä°slami kavramları ısrarla ve özellikle konuÅŸuyordu ama artık böyle konuları açamaz olduk. Bunun sebebi de, yaÅŸadığımız travmalar ve travma sonrası ortaya çıkan din yorgunluÄŸudur.”

Ä°slam’ın deÄŸiÅŸen imajı

Dünyanın sadece Müslümanlardan ibaret olmadığını ve eskiden belki gücü, kuvvetinin yanında ihtiÅŸamıyla da anılan Müslüman algısının günümüzde artık olumsuz yönde deÄŸiÅŸmeye baÅŸladığını, buna gecikmeden kafa yormamız gerektiÄŸini, bu algıyı düzeltmek için çabalamamız gerektiÄŸini söyleyen Subaşı, konuyu ÅŸu sözlerle detaylandırdı: “Tekbir getirerek kafa kesen bir IŞİD gerçeÄŸi var artık. Bu ÅŸiddeti gören insanlar, bu ÅŸiddeti dinin neresine oturtacaklar? Charlie Hebdo baskınına ÅŸahit olan bir çocuk, büyüdüğünde Müslümanları nasıl algılayacak? Sadece o deÄŸil, bizde de hâlâ çocuk olup bu vahÅŸi ÅŸiddetle tanışan çocukların din algısı ne olacak?

Kabul etmeliyiz ki Batı, Müslümanların ÅŸiddet ve sertlikle anılmasını saÄŸladı artık. Bu algı, Ä°slam’ın yüzlerce yılda oluÅŸturduÄŸu ‘Ä°slam, barış ve kardeÅŸlik dinidir.’ algısını yok etti. Bundan sonra, belki de bir yüz yıl boyunca hep kendimizi savunmak zorunda kalacağız, tüm entelektüel enerjimizi bu konuya hasredeceÄŸiz. Hayır, bu bizden çok çocuklarımızın sorunu olacak aslında! Onlar, Müslümanların terörle iliÅŸkilendirildiÄŸi bir dünyada büyüyüp yaÅŸamak zorunda kalacaklar ve yazık ki hep bir ÅŸeyleri açıklamak, hep bir ÅŸeyleri savunmak zorunda kalacaklar. Bu, basit bir ÅŸey deÄŸil. Aradan ÅŸu kadar zaman geçmesine raÄŸmen ben MoÄŸolları öfke ve nefretle hatırlıyorum. Batı, bize de iÅŸte böyle bir algı, böyle bir nefret hazırlıyor.”

Dini vicdanlara hapsetme projesi tutmadı

Türkiye’nin son yıllarda kaydettiÄŸi geliÅŸmelerin herkeste bir özgüven doÄŸurduÄŸuna dikkat çeken Subaşı, milletimizin içinde bulunduÄŸu durumu sanki fetretten çıkan bir ülkenin insanlarının haline benzetti. Oysa Osmanlı fetretten çıkmamış, yıkılmıştı ve bu yıkım sancılı olmuÅŸtu. O dönemleri ÅŸu sözlerle anlattı Subaşı: “Dönemin aydınları ‘Osmanlı nasıl kurtulur?’ sorusuna cevap arıyordu. Åžuna dikkat çekmek isterim, o zaman Abdullah Cevdet hariç dönemin tüm aydınları samimi olarak buna çare arıyordu. Bazısı bu çareyi dinde bulurken bazıları da dinden uzaklaÅŸmakta arıyordu. Unutmayın ki biz bir yüz yıl boyunca ‘Ä°slam ilerlemeye engel midir?’ sorusunu tartışan bir toplumuz. O yüzden de bu tartışmaları anlamak zorundayız. Hepsinde Osmanlıyı kurtarma endiÅŸesi vardı dönemin aydınlarının. Niyetleri ülkeyi sadece kurtarmak da deÄŸildi, yaÅŸatmaya da kafa yoruyorlardı. O tartışmalar hep devam etti ve günümüze gelindi.

Günümüzde insanımız, Osmanlı hiç parçalanmamış gibi bir heyecan içinde. Ama dini ne yapacağımıza da karar verebilmiÅŸ deÄŸiliz. Batı, bu kararı çoktan verdi. Dini, toplum hayatından çıkardı, vicdanlara hapsetti. Ama biz nereye oturtacağız, buna karar vermiÅŸ deÄŸiliz. Türkiye’yi uzun süre yöneten elitler, Türkiye’yi dinden uzak tutmak için çabaladılar ama günümüze gelindiÄŸinde yine herkesin kendini dini kimlikle açıkladığını görüyoruz. Yani dini vicdanlara hapsetme projesi tutmadı.”

Müdahale cemaatleri doğurdu

Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde dinin devleti meÅŸrulaÅŸtırıcı bir fonksiyonu olduÄŸunu ve bu fonksiyon yüzünden özellikle yöneticilerin dini kurumlarla yakın temas kurduklarını söyleyen Subaşı, Cumhuriyet döneminde bu durumun deÄŸiÅŸtiÄŸini şöyle anlattı: “Cumhuriyet dönemi yöneticileri dinin devleti meÅŸrulaÅŸtırma fonksiyonuna ihtiyaç duymadılar. Dolayısıyla devlet, dinin toplum hayatını tanzim eden boyutunu arka plana iterek onun ‘itikat-ibadet-ahlak’ boyutlarını öne çıkardı. Devlet bunu hayata geçirmek için çabaladı. Bunu yaparken de toplumu baskıladı ve farkına varmadan bir sürü cemaatin ortaya çıkmasına yol açtı. Ortaya çıkan bu cemaatlerin bazısı samimi iken bazısı da dinin verdiÄŸi gücü kullanmak isteyen kötü niyetlilerin kurdukları cemaatlerdi. Bazen de bunların arasında samimi ama yetersiz olanlar da vardı. Kısacası ortalık cemaatlerle doldu. Devlet, dini kontrol altına alacağım derken bunu baÅŸaramadı. BaÅŸaramadığı gibi, dini görünüm altında bir sürü cemaatin ortaya çıkmasına da yol açtı. Bu cemaatler, zamanla toplumun algısını etkilemeye baÅŸladı.”  

İki çeşit din

Devletin din ile bu ÅŸekilde iliÅŸkisinin iki çeÅŸit din doÄŸurduÄŸunu söyleyen Subaşı, bu dinleri de ÅŸu sözlerle açıkladı: “Bu durum, dinin iki ÅŸekilde görünmesine sebep oldu: Açık din ve kapalı din… Açık din kendisini Diyanet Kurumu ile ifade ederken kapalı din de kendisini cemaatler aracılığıyla ifade etmeye baÅŸladı. Cemaatler de ayakta kalmak için yeraltına indi. Hayatta kalmak için de katı kurallar koydu ve kendisini toplumdan soyutladı. Ãœyeleri arasında herkesten farklı bir aÄŸ oluÅŸturdu. Günümüzde dini cemaat deyince çok geniÅŸ bir yelpazeyi düşünmek zorundayız. Bunların tümü kendilerini din ile açıklayıp bu ÅŸekilde meÅŸruiyet buluyorlar. Ä°ÅŸte bu cemaatlerden bazıları zamanla büyüyüp belli bir güce ulaÅŸtılar. Cemaatlere bakıldığında, belli bir güce ulaşıncaya kadar cemaatlerin mistik ve romantik olduklarını görürüz. Ama bu cemaatler belli bir güce ulaşınca talepkar ve hatta tehditkâr olmaktadır. FETÖ de bu zemin üzerinde yeÅŸerdi zaten.”

Şeffaf cemaatlerden korkmamalı

Subaşı, günümüzde Diyanet üzerinden kendini ifade eden açık din anlayışının son zamanlarda aldığı tavrı ve bulunduÄŸu yeri doÄŸru bulduÄŸunu ifade etti. Diyanet’in artık toplum sosyolojisine uygun bir tutum takındığını belirten Subaşı, kapalı örgütlenmelerin ise her zaman bir risk olduÄŸunu ve zamanla onların tehdit haline gelebileceÄŸinin tarihi deneyimlerle sabit olduÄŸunu söyledi. Subaşı, kendisini gizlemeyen, bir ÅŸekilde halkın ve devletin denetimine açık olan cemaatlerin risk oluÅŸturmayacağını belirterek sohbetine son verdi.

Kaynak: Dünyabizim

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.