Kürsü
Takvadan başka üstünlük nedeni yoktur! (Hucurat,13) - Bahaddin Elçi
Follow @dusuncemektebi2
Hiçbir kimsenin bu hak söz karşısında, buna aykırı söz söyleme hürriyeti- sınav hikmeti gereği- olsa da, hakkı ve haddi yoktur; hele İslam adına... Müslüman olmayanlar hevalarına göre diledikleri gibi konuşurlar. Biz «sözlerimizin kaydedildiğine»(Kaf,18-19) inananlardanız.
Hakka muhalif bir sözün batıl olduÄŸu, deÄŸersiz olduÄŸu biliniyor. Bizler, Müslümanlar olarak Allahu Teâlâ’nın kullarıyız. Rabbimiz de âlemlerin Rabbi Allah›tır. Her konuda Kur›an ve sünnete baÅŸvurmak durumunda ve sorumluluÄŸundayız. Tüm sorunlarımızı, ihtilaflarımızı «vahye» arz etmek ve ona tam bir teslimiyetle teslim olup, hükmü benimsemek sorumluluÄŸumuz, kulluÄŸumuzun gereÄŸi.
Allah ve Resulünün sözü olduÄŸu konuda, kullara sadece «iÅŸittik, itaat ettik» demek düşer. Kur›an ve sünnette insanlar arasındaki biricik üstünlük nedeninin «takva» olduÄŸu (Hucurat,13) baÅŸka bir üstünlük nedeninin olamayacağı açıkça beyan buyrulmuÅŸtur. Yine Efendimizin de (S.A.V.) bu konuyla ilgili birçok beyanlarının olduÄŸu bilinmektedir. Veda hutbesinde de belirtilmiÅŸtir. Beyazlık-siyahlık... Hiçbir farklı kimlik/aidiyet tek başına üstünlük nedeni deÄŸildir. Efendimizin (S.A.V.) yanında, çevresinde Hz. Ebubekir Arap olarak, Selman Hz. Fars olarak, Bilal Hz. HabeÅŸli siyah olarak, Hz. Süheyb›i Rum olarak kardeÅŸ yaptı. Ve tüm müminler kardeÅŸler olarak bir ümmet oldular. Bir vücudun organları, bir duvarın tuÄŸlaları gibi oldular. Bir ve bütün... Sevinçleri-acıları, dayanışmaları bir...
‘En üstün kimliÄŸimiz, Müslümanlığımız; Ä°slam kimliÄŸimizdir.’ Bu kimliÄŸimiz, Rabbimizden bize verilmiÅŸ addır, kimliktir. Kur›an›dan önce de bizim adımızı koymuÅŸ «mümin ve Müslüman” buyurmuÅŸ. Kendi yüce ismini (Mümin) bize de ad olarak, kimlik olarak vermiÅŸ ve bizi kendi ismiyle de ÅŸereflendirmiÅŸtir. Irk, mezhep, renk, cinsiyet, lisan, kavim... Kimliklerimiz de ayetlerdendir. Ama tüm bu kimliklerimiz, bizim alt kimliklerimizdir. Bunları Ä°slam kimliÄŸinin üstüne çıkartamayız. O zaman haddimizi aÅŸmış, zulmetmiÅŸ oluruz.
Nerede? Hangi dinde/yolda/kelimede vahdet olmamız gerektiÄŸini de buyurmuÅŸ. (Al-i Ä°mran,103) Kur›an›da, Ä°slam’da Allah’ın dininde/ipinde birleÅŸip, ona tutunacağız; tefrikaya düşmeyeceÄŸiz. Ä°slam kimliÄŸimiz yanına bile Türk, Arap, Kürt, Fars vb. kimliklerimizi koyarak “ümmeti, vahdeti» saÄŸlayamayız... Birbirimizle çekiÅŸmeyeceÄŸiz ki devletimiz/kuvvetimiz gitmesin.
Allahu Teâlâ’nın koyduÄŸu biricik üstünlük nedeni «takva»nın yerine baÅŸka bir ÅŸeyi üstünlük sebebi kabul etmek, benimsemek hak ve yetkisine sahip deÄŸiliz. Onun ölçüsü (mizan) karşısında bir ölçü koymak rabblık tehlikesini beraberinde getirir. Bu gerçeÄŸi, AdiyyÄ°bn-i Hatime Efendimiz, Tevbe Suresi’nin 31.ayetinin tefsirinde bunu açıklamış. Buna göre haram ve helal koyma yetkisi ve hakkı kimseye verilmemiÅŸtir.
Yahudi ve Hıristiyan din bilginlerinin haramı helal, helali de haram yapması ve bunun benimsenmesinin onları rab/ilah edinmek demek olduÄŸunu beyan buyurmuÅŸtur... Bu ÅŸirk tehlikesinden Mevlam cümlemizi korusun. Bizler ehl-i tevhid olmanın gereÄŸi olarak, «La rabbe illallah» diyenlerdeniz, elhamdülillah. Onun karşısında hüküm koymak kimin haddine?
«Vahye» uymamaktan, «heva» mıza uymaktan (Sad,26) Rabbimiz hepimizi korusun. Tefrika fitnesinden kurtarsın. Ve bizi Ä°slam çatısı altında lütfuyla birleÅŸtirsin.
Hepimiz; adımız, unvanımız, konumumuz ne olursa olsun kulluk sınırını aÅŸmamak görev ve sorumluluÄŸundayız. Hele öncü konumunda olanlarımızın bu konularda daha büyük hassasiyet göstermeleri beklenir. Çünkü onlar ÅŸaşırırlarsa, saparlarsa hepimizi de ÅŸaşırtabilir, saptırabilirler. Allah’tan baÅŸka yanılmaz, ÅŸaÅŸmaz kimse yoktur. Peygamberlerin dışında hiç kimse masum (ismet sıfatıyla muttasıf) deÄŸildir. Onlar da Allah›Ä±n koruması altındadırlar, vahiyle konuÅŸurlar... (Necm)
Konumuzla ilgili hikmetlerden bir demet:
Hz. Ali (K.V.): «Hakkı insanlarla tanımaya çalışan sapabilir. DoÄŸrusu sen önce hakkı bil, tanı ki hak ehlini tanıyasın».
Allah adına bilmediğiniz şeyleri söylememizi de yasaklamıştır. (Kesin bilgi olmadan dini konularda hüküm haram) (Araf,33)
«Kahrolsun o fikir adına kendi tahminlerini ileri sürenlere! Onlar bir sarhoÅŸluk ve cehalet içinde ÅŸuursuzdurlar...»
«Ey Davut! Biz seni halife tayin ettik. Ä°nsanlar arasında hak ile hüküm ver de nefsinin hevasına uyma ki sonra seni Allah yolundan saptırır.» (Sad,26)
«O’nun sağında ve solunda oturmuÅŸ iki melek zabıt tutar, sözlerini yazarlar, gözetlerler...» (Kaf,18-19)
«Hakka dair kitap ve mizan indiren Allah’tır.»(Hakkın ikamesi için kitaplar ve adaleti indiren) (Åžura,17)
«Dini ayakta tutun (ikame). Onda ayrılığa düşmeyin.» (Åžura,13)
«Ãœmmetim yetmiÅŸ üç fırkaya ayrılacak. Onların hiçbirisi dini (Ä°slam) kendi fikirleri ile yorumlayıp, Allah’ın haram ettiÄŸini helal; helal ettiÄŸini de haram sayan fırka kadar zararlı olmayacaktır...» (Ramuz el-Ehadis 1045)
«Irkçılık davası güden bizden deÄŸildir.» Hadis-i Åžerif
«Ãœmmetimin helaki üç ÅŸeydedir: Asabiyet (ırkçılık), kaderiyye, kitap ve sünnete dayanmayan boÅŸ rivayetler, görüşler.»(Ramuz,5670)
Ä°nsanlar inançları bakımından karşı karşıyadırlar: Habil ile kardeÅŸi Kabil, Hz. Nuh ile oÄŸlu, Hz. Lut ile karısı, Hz. Ä°brahim ile babası (Azer), Asiye ile kocası Firavun, Hz. Ebubekir ile babası, Hz. Ömer ile yeÄŸeni Ebu Cehil, Efendimiz (S.A.V.) ile amcası Ebu Leheb... Bunlar bize ırkçılık, asabiyet davasının batıl olduÄŸunu göstermiyor mu? Ãœstünlük sadece takvadadır! Hepimiz ilk insan, ilk peygamber Âdem (A.S.) ile eÅŸi Havva’nın çocukları deÄŸil miyiz? Kadın-erkek, siyah-beyaz, Türk-Kürt, mümin-kâfir...
İhtilaflarımızın, farklılıklarımızın gündeme getirilerek husumetlerin gittikçe körüklenmekte olduğunu artık görmek ve bu tuzağa düşmeyecek söz ve davranışlara mecburuz. Bunun için müştereklerimizi, ortak paydalarımızı, değerlerimizi öne çıkartmak, tali ihtilaflarımızı gündeme taşımamak suretiyle kurulan tuzakları bozmak zorundayız.
«Ehli kıble tekfir edilmez» kaidesi ortadayken, mezhebi, kavmi, siyasi vb. farklılıklarımızla birlikte küfür milletine karşı yan yana, omuz omuza yeniden mücadeleye mecburuz... Var olmak için vahdete (tevhidde vahdet) mecburuz. Haydi, tüm farklı kimliklerimizle yeniden «Kelime-i Tevhid» bayrağının altına...
Gemimiz kuşatılmışken, su alıyorken, bizler geminin içinde kavga mı etmeliyiz? Yoksa gemimizi batırmak isteyenlere karşı birlikte savaşmak mı gerekiyor?
Tefrika azabından çektiğimiz yetmedi mi? Haydi tevhide, kardeşliğe, birlik ve beraberliğe, devlete, izzete, adalete, barışa... Yeniden...
«DoÄŸrumuz Ä°slam, yanlışımız Ä°slam’dan baÅŸka her ÅŸey!» Vesselam.
MÄ°LLÄ° GAZETE
Henüz yorum yapılmamış.