Güncel
Cuma hutbesinden katliam çıkarmak - Yıldıray Oğur
Follow @dusuncemektebi2
İstanbul’daki ilk yılbaşı kutlaması (Noel değil) olarak miladi takvimde 1829’u 1830’a bağlayan yılbaşında İngiliz Sefiri’nin Haliç’te bir teknede verdiği ve bazı Osmanlı devlet adamlarının da katıldığı yılbaşı eğlencesi kabul edilir. 1856’da padişah Abdülmecit, Fransız Sefiri’nin verdiği yılbaşı balosuna katılmıştır. Aynı tarihlerde Kırım Savaşı ile birlikte İstanbul’da ortaya çıkan Avrupalı diasporayla bu kültür İstanbul elitleri arasında da yayılmıştı.
Cumhuriyet döneminde ise ilk yılbaşı miladi takvimin kabul edilmesiyle 1925’i 1926’ya baÄŸlayan PerÅŸembe gecesi kutlandı. Ertesi gün Cuma tatil olduÄŸu için (eh o zamanlar cumhuriyet bu kadar laik deÄŸildi) eÄŸlenceler çok raÄŸbet görmüş, elektrik idaresi de eÄŸlencelere saat tam 12.00’de ÅŸehirdeki elektriÄŸi bir dakika keserek katılma âdetini baÅŸlatmıştı (siber saldırı deÄŸil, eÄŸlencesine)
Bu “yeni âdet”, “batı özentisi” yılbaşı kutlaması modasına karşı en sert yazıları yazanlardan biri AkÅŸam gazetesinden Orhan Selim’di. Aynı yazar yıllar sonra fikirleri deÄŸiÅŸecek ve gerçek adı Nazım Hikmet’le yılbaşı çamları için ÅŸiir yazacaktı.
Diyanet’in yılbaşına karşı ilk Cuma hutbesi de hemen ilk yılbaşından sonraki 1927 yılı Aralık’ında okundu. Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı koltuÄŸunda (1924’ten 1941’e kadar bu koltukta oturacaktır) Mustafa Kemal Atatürk’e çok yakın bir isim olan Rıfat Börekçi oturmaktaydı. Hutbe epey sertti:
“Memleketimizin çok nüfusa ihtiyacı vardır. Hâlbuki Avrupa'da karnaval, yılbaşı zamanlarında çok içki içildiÄŸi için, o sırada anne karnına düşen çocukların saralı, aptal, mecnun oldukları görülmektedir…”
1935 yılında çıkarılan kanunla Yılbaşı resmî tatil ilan edildi. Ama 1937’de yine aralık ayındaki Cuma hutbesinde yılbaşı kutlamaları, benzer cümlelerle eleÅŸtirildi.
İzleyen yıllarda da aralık ayının son cumalarında camilerde yılbaşı kutlamaları hutbelerin değişmez konusu hâline geldi.
Daha sonra CHP’den milletvekilliÄŸi ve bakanlık da yapacak Lütfi DoÄŸan’ın Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı olduÄŸu 1973 Aralık cumasındaki hutbeyi hatırlayalım örneÄŸin:
“Muhterem Müslümanlar! Yurdumuzdaki yılbaşı günlerinin manzarasına bakarsak, Hıristiyan misyonerliÄŸinin oldukça baÅŸarılı sonuçlar aldıklarını da üzüntü ile görürüz. Bozkır Anadolu'muz bir ana ÅŸefkati ile dikilip büyütülecek çam fidanlarını beklerken, nedir o çam aÄŸaçlarının katledilerek süslenip püslenmesi cinayetleri? Allah içkiyi, kumarı, ÅŸeytanın desteklediÄŸi aşırı eÄŸlenme duygusunu, yiyip içip dünyadan kam alma felsefesini gerçek Müminlere yasaklamışken, nedir o kumarlar, içkiler, kendinden geçercesine eÄŸlenmeler?..”
Sadece Yılbaşı değil, Hristiyan vatandaşlara rağmen onların Noel âdetleri de hutbelerde hedeftedir. Aralık 1977 Cuma hutbesinde olduğu gibi:
“Muhterem Cemaat! Yılbaşı gecesinin kötü tesirlerinden kendini ve aileni koruman en büyük görevin olmalıdır. Bilhassa çocuklarımıza Noel Baba’nın bir efsane olduÄŸunu, o gecede yenilen hindinin bir özelliÄŸinin bulunmadığını, çam aÄŸacını çeÅŸitli hediyelerle süslemenin bizim dînî ve millî örfümüzle bir iliÅŸkisinin bulunmadığını çok iyi anlatmalıyız. Åžanlı bir tarihe sahip bir milletin torunları olarak bu türlü taklitlerin, ya bancılara benzemenin bizi ancak köle ruhlu, cüce idrakli kılacağını çocuklarımıza ve gençlerimize Ä°nandırarak telkin etmeliyiz.
Çevremizde gaflet içinde gezen insanların vurdumduymazlığının bizleri etkilememesini, bilâkis vakarlı ve haysiyetli davranışlarla bizim onlara müessir olmamızı saÄŸlamalıyız…”
Üslup giderek sertleşmekteydi. 1979 Aralık ayındaki Diyanet hutbesinden:
“Aziz cemaat, bir yılbaşına daha yaklaşıyoruz. BelirttiÄŸimiz gibi, gerçekte bir müşriklik âdeti ve bayramı olduÄŸu hâlde, HristiyanlaÅŸtırılarak dinî bir kılıfa geçirilen yılbaşı eÄŸlencelerinin çirkin, gayri millî ve gayri dinî olan manzaralarını çok yakında, elemle bir defa daha göreceÄŸiz... Milletini ve dinini seven insanlar hiçbir zaman kendi milletinin böyle bir manevi sefalete düşüşüne asla tahammül edemez... Hristiyanlık da –haÅŸa- ‘Allah'ın oÄŸlu Ä°sa’ ‘teslis inancı’, ‘paskalya yortuları’ ve ‘Allah Baba’ görüntüsü ile ruhlara nakÅŸedilmek istenen ‘Noel Baba’ efsaneleri ile ÅŸirke saplanmıştır…”
12 Eylül darbesinden sonraki Aralık 1980 Cuma Hutbesi;
“Muhterem Müslümanlar, henüz yılbaşı gelmeden bizde de hazırlıklar baÅŸlamıştır. Yılbaşını kutlamak için çeÅŸitli programlar yapılmaktadır. Fakat unutulmamalıdır ki hiçbir Hristiyanın Kurban ve Ramazan Bayramını kutladığı görülmemiÅŸtir. Hangi yabancı ülke televizyonunda kandil günlerimizden bahsedilmiÅŸ, mübarek gün ve gecelerimiz anlatılmıştır. Öteden beri düşmanı oldukları inancımıza hakaretler yaÄŸdırmaktan baÅŸka bir ÅŸey düşünmeyen Hıristiyan âlemine özenmek ve onlar gibi olmaya çalışmak çok üzücü ve düşündürücüdür...”
Aralık 1981:
“Muhterem Müslümanlar, çam aÄŸacı katletme âdeti, Hıristiyanlara Baltık kıyılarında yaÅŸayan Totonlardan geçmiÅŸtir. Totonlar, Aralık ayının yirmi beÅŸinde ormanlardan çam aÄŸaçlarını keserler ve etrafında toplanıp ayin yaparlardı. Ä°ktisat bakımından düşünecek olursak, yılbaşını kutlama gayesiyle her vatandaÅŸ bir çam aÄŸacı devirmeye kalkışsa memleketin manzarası ne hâle gelir? Ayrıca ‘Noel Baba’ diye anılan ÅŸahıs Yunan asıllı bir keÅŸiÅŸ olduÄŸu sanılan efsane mahsulü bir kiÅŸidir… Muhterem Müslümanlar, tahrif edilmiÅŸ Hristiyanlığın mensuplarını, kendi örf ve âdetleriyle baÅŸ baÅŸa bırakıp, kendi inançlarımıza sahip çıkalım...”
Aralık 1985:
“Muhterem cemaat! Bugün Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu yoktur. Fakat hâlen parçalanıp, yok edilmesi için uÄŸraşılan bir Türkiye vardır. Åžunu hemen belirtelim ki evvela Selçukluların, sonra Osmanlıların kılıçları önünde periÅŸan olan bu haçlı sürüleri, saldırılarını maalesef kılık deÄŸiÅŸtirmiÅŸ olarak hâlen sürdürmektedirler.”
28 Åžubat sürecinin Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı Mehmet Nuri Yılmaz’ın baÅŸkan olduÄŸu Aralık 1995 Cuma hutbesi:
“Bizim millet olarak millî ve dinî bayramlarımız vardır. Bu bayramlarımızı, millî benliÄŸimize, dinî inancımıza, örf ve âdetlerimize uygun ÅŸekilde kutlamak hakkımızdır. Bizim olmayan, bizden olmayan, millî örf ve âdetlerimize tamamen aykırı olan, dinî inancımızla hiç baÄŸdaÅŸmayan günleri ve geceleri kutlamak bize yakışmaz...”
Ve AK Parti iktidar yıllarındaki yılbaşı hutbelerinden birkaç örnek. Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu. Aralık 2004 mesela:
“Bugün, toplumumuzda yılbaşı kutlaması adı altında düzenlenen eÄŸlence ve toplantılar kültürel ve geleneksel bir temele sahip deÄŸildir. Bu tür eÄŸlencelerde aklı ve saÄŸlığı tehdit eden içki içmeyi, aile bütçesini sarsan kumarı ve israf boyutundaki harcamaları millî ve dinî deÄŸerlerimizle baÄŸdaÅŸtırmak asla mümkün deÄŸildir. Ayrıca millî ve manevi deÄŸerlerimize ters bu tür eÄŸlence ve âdetler, kültürel tahribata yol açmakta, bizleri millî kimliÄŸimizden uzaklaÅŸtırmaktadır... Yılbaşı kutlamalarını vesile edinerek Allah ve Resulünün razı olmayacağı tavırlar yerine, geçmiÅŸ senelerde yaptıklarımızı gözden geçirerek ve gelecek yeni yılda hayatımıza daha iyi nasıl yön verebileceÄŸimizi düşünelim...”
Yılbaşı hutbelerindeki üslup yumuşamaya devam ediyor. Yılbaşını yılın muhasebesiyle geçirmek gerektiğiyle ilgili vurgular artıyor. Örneğin Aralık 2010;
“Muhterem KardeÅŸlerim! BilindiÄŸi üzere, bir miladi yılı tamamlayarak diÄŸerine girmek üzereyiz. Hayat defterimizden bir sayfa daha eksildi. GeçmiÅŸimize yönelik bir muhasebe yaparak yeni yıla girelim. Kendimiz adına, milletimiz ve insanlık uÄŸruna ne gibi güzellikler, hayırlar, fedakârlıklar yaptığımıza bir bakalım. Evet, yeni bir yıla girerken toplumumuzda yılbaşı çerçevesinde yapılan kutlamalar, esasen bizim milletimiz yönünden; dinî, ahlâkî, kültürel ve geleneksel hiçbir temele sahip deÄŸildir. Aklı ve saÄŸlığı tehdit eden içki tüketimini, aile bütçesini tahrip eden kumarı, savurganlığı ve cinsel taÅŸkınlıkları; dinî, millî ve ahlâkî deÄŸerlerimizle baÄŸdaÅŸtırmak asla mümkün deÄŸildir. Bu tür davranış ve uygulamalar, ahlâkî yozlaÅŸmaya, kültürel tahribata, gelenek ve göreneklerimizin bozulmasına da sebep olmaktadır. Dinî deÄŸerlerimize sahip çıkmak, kültürel mirasımızı korumak, örf ve âdetlerimizi gözetmek hepimizin görevidir...”
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez. Aralık 2011 Cuma hutbesi:
“Ä°ster hicrî, ister milâdî olsun, Kur’an-ı kerimde de ifade edildiÄŸi gibi; (Allah katında ayların sayısı on ikidir.) Birkaç hafta evvel hicrî 1433 yılına girdik; inÅŸallah Pazar günü de milâdî 2012 yılına gireceÄŸiz. Aslında bu, süresinin ne kadar olduÄŸunu bilemediÄŸimiz ömrümüzden koca bir yılın eksildiÄŸi, baÅŸka bir ifade ile ölüm gerçeÄŸine bir yıl daha yaklaÅŸtığımız anlamına gelmektedir. Tam bu noktada, geçirilen 365 günün ardından bir muhasebe yapılması gerekirken, yeni bir yıla kavuÅŸmanın sevinç ve heyecanıyla sırf ötekine özenerek ve öykünerek daha ilk geceden zamanı öldürmek ne kadar da düşündürücüdür…”
Aralık 2012:
“Gönül ister ki, her yılın baÅŸlangıcı, insanoÄŸlunun iç içe geçmiÅŸ muhasebelerini yaptığı, kendi insanlığını yeniden kurduÄŸu bir milat olsun! KardeÅŸlerim! Her yılın ilk gecesi, anlamsız gayretlerin peÅŸinde sürüklenmenin vakti olmamalıdır. Aksine ömrümüzden geride bıraktığımız yılın muhasebesinin yapıldığı vakittir. Yeni bir yıla daha kavuÅŸturduÄŸu için Cenâb-ı Hakk’a şükretmemiz gereken vakittir. Zamanın sahibi Cenâb-ı Hakk’a karşı kulluÄŸumuzun ÅŸuurunda olma vaktidir. Günün beÅŸ vaktini secdeyle anlamlandırmaktır. Durduramadığımız vakti yüreklerimizle doldurmaktır. Bu fani dünyadan ebedî cenneti çıkarabilmektir. Gelip geçen yılların tarlasından sonsuzluk hasadını elde edebilmektir...”
Aralık 2013:
“Bir yılı daha geride bıraktık. Ancak kardeÅŸlik hukukumuzu, kardeÅŸlik ahlakımızı yeterince oluÅŸturamadık. Dilimizi, üslubumuzu, bilgimizi, birikimimizi, aÅŸkımızı, ÅŸevkimizi ve heyecanımızı yenileyemedik. Ä°liÅŸkilerimizi geliÅŸtiremedik. Bütün bunlara raÄŸmen 2013 yılını baÅŸarılarla geçirmiÅŸ gibi milyonlarca insan kutlama yapacak. Zamanın sahibine boyun eÄŸmektense, çılgınca eÄŸlencelerle, sınırsız tüketimle, geçici haz ve avuntularla, ÅŸans ve talih oyunlarıyla zamanı öldürecek. Oysa insan, ancak ‘zaman bendedir ve mekân bana emanettir’ ÅŸuurunu taşıdığında hayatı anlamlı hâle gelir...”
Aralık 2015:
“KardeÅŸlerim! Acısıyla tatlısıyla geride bırakılan bir yılın bu sorularla muhasebesinin yapılması gereken saatler ne acıdır ki birtakım yanlışlarla heba edilmektedir. Tüketim çılgınlığı, haz ve eÄŸlence kültürü teÅŸvik edilerek baÅŸta gençlerimiz olmak üzere milletimizi var eden yüce deÄŸerler yozlaÅŸtırılmaya çalışılmaktadır. Dünyanın farklı coÄŸrafyalarında kimileri hayatta kalabilme mücadelesi verirken dünyayı bir eÄŸlence gezegeninden ibaret görmek ne hazin bir manzaradır!..”
Ve son olarak 30 Aralık 2016 günü Diyanet camilerinde okunan “Ömür nimeti” baÅŸlıklı hutbede yılbaşı kutlamalarıyla ilgili bölüm:
“Aziz KardeÅŸlerim! Her yılın sonu, yeni bir yılın baÅŸlangıcıdır aslında. Öyleyse bu yeni baÅŸlangıcı vesile kılarak hadiste dile getirilen soruları kendimize yeniden soralım. Unutmayalım ki; ömür sermayesinden geçen bir yılın sonunda kendini ve yaratılış gayesini unutarak, deÄŸerlerimizle örtüşmeyen, insan hayatına katkısı olmayan gayrimeÅŸru tutum ve davranışlar sergilemek bir mümine asla yakışmaz. Yeni bir yılın ilk saatlerinin baÅŸka kültürlere, baÅŸka dünyalara ait yılbaşı eÄŸlenceleriyle israfa dönüştürülmesi ne kadar da düşündürücüdür. Sevap-günah, hayır-ÅŸer konularında muhasebe yapılması gereken saatlerin, emek harcamadan zengin olmak arzusuyla kumar, piyango gibi ÅŸans oyunlarıyla heba edilmesi ne kadar da üzücüdür…”
1927’den 2016’ya neredeyse her yıl aralık ayının son cumasında bahsedilmiÅŸ yılbaşı kutlamalarından açıkça görüldüğü gibi üslup epey sert bir dilden mutedil ve tavsiye eden bir dile doÄŸru evrilmiÅŸ.
Bunca yıl boyunca çok daha ağır sözlerle cuma hutbelerinde yılbaşı kutlamaları konu olmuÅŸken yapılmamış saldırıların, ‘ortaya çıkmamış saldırı ortamının’, ‘teröre zemin hazırlamamış atmosferin’ 2016 yılında bir din adamının kendi müminlerine tavsiyelerde bulunduÄŸu bir hutbeyle oluÅŸtuÄŸunu iddia edip, ortada tek bir delil yokken Reina’daki katliamının arkasına uydurulan sosyolojik bagaja Diyanet hutbesini de atmak için epey insafsız olmak gerekir...
Hele katliamı sabaha karşı kınarken, bazı dindar kesimlerden eleÅŸtiri alabilecek ÅŸu cümleyi kurabilmiÅŸ bir Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı’na yapılması ayrıca bir insafsızlıktır: “Bu, insanlık dışı katliamın bir pazarda ve bir mabette yapılmasıyla eÄŸlence yerinde yapılmasının herhangi bir farkı yoktur…”
Zaten katliam, bırakın Diyanet camisine cumaya gitmeyi, Diyanet’i ve Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı’nı 2015’te kendi dergilerinde yedi sayfa ayırıp “mürted” ilan etmiÅŸ DEAÅž tarafından, üstelik hükümetin DEAÅž’la savaşına bir tepki olarak üstlenildikten sonra bütün bu sosyolojik analizler bir anda çöp oluverdi. Geriye, iki gün boyunca sebepsiz yere üretilmiÅŸ yeni düşmanlıklar kaldı.
Hâlbuki katliamla Türkiye’de yıllardır muhafazakâr kesimlerde süren yılbaşı karşıtı kampanyaları birbirine baÄŸlamak ucuzluÄŸuna düşmeden, bazı gazete ve kurumların yılbaşına karşı takındıkları yakışıksız ve saldırgan tavır eleÅŸtirilebilirdi, bu eleÅŸtiriye muhafazakâr kamuoyundan da katılacak çok sayıda insan bulunabilirdi. Yine kutlama mesajı yayınlayan liderlerden, evinde mandalina soyup, TV izleyen vatandaÅŸa ve dışarıya çıkıp eÄŸlenenlere kadar çeÅŸitli ÅŸekillerde yılbaşı kutlayan insanların varlığını kabul edip, onların aynı zamanda cuma ya da en azından bayram namazlarının da müdavimi olabileceÄŸi Diyanet’e hatırlatılabilirdi.
Yine muhalefet, DEAÅž’ın kendisiyle savaÅŸ hâlindeki Türkiye’de yaptığı saldırının faturasını, onunla savaÅŸ hâlinde olan iktidara ve onun tabanının inançlarına kesmek gibi kötü fırsatçılıklar yerine bunca tehdide, ihbara raÄŸmen neden yeterli istihbari ve polisiye önlemlerin alınmadığı gibi sorular üzerinden eleÅŸtiri üretebilseydi, daha büyük bir ses çıkarabilir, hatta hiç beklemedik bir ÅŸekilde normal bir demokraside olması gerektiÄŸi gibi çok da faydalı olurdu.
Ama zaten herhâlde AK Parti’nin en büyük ÅŸansı da; kafayı dindarlarla bozmuÅŸ, her meselenin ucunu kültüre, inançlara, zihniyete çıkarmaktan, karşısındaki kitleye ontolojik olarak saldırmaktan baÅŸka bir ÅŸey bilmeyen bir muhalefete sahip olması.
Ve herhâlde en çok DEAÅž “mürted” dediÄŸi Diyanet hutbesiyle, “kâfir” dediÄŸi bir iktidarla bu saldırının ilgisini kurmaya çalışanlara bozulmuÅŸtur.
TÃœRKÄ°YE GAZETESÄ°
Henüz yorum yapılmamış.