Sosyal Medya

Güncel

Birbirimize düşersek, ülkemiz düşer - İbrahim Tenekeci

Zorlu bir geçitten geçiyoruz. Derin bir vadinin içindeyiz. Türlü tehlikelere, saldırılara maruz kalıyoruz. Şartlar (coğrafya) nedeniyle kendimizi tam mânasıyla savunamıyoruz. Biliyor ve inanıyoruz ki sonrası düzlük, emniyet, ferahlık. Bereketli ovalar, emin beldeler. Hele bu sarp geçitten (akabe) bir çıkalım.



Derbent, iki dağ arasındaki geçit demek. Dar boğaz. Bunu doğu ve batı olarak anlıyorum. Ortasında ülkemiz. Her iki taraftan da saldırılar geliyor.

Bizim için ahiret dünyadan başlar. Yaşadığımız sıkıntılar ve imtihanlar, böyle de okunabilir. Dünya, geçitten geçmeye benzetilebilir.

Şimdi her taşın altından, her kayanın arkasından bir kötülük çıkıyor. Çalıların içi kımıl kımıl. Uçurumların üstü hayatımıza kastetmek isteyen kimselerle dolu. Bütün imkânlarıyla saldırıyorlar. Her türlü kirli ittifakı kurmuşlar.

İçimiz de temiz değil. Birileri yerimizi bildiriyor, bilgi veriyor, yardımcı oluyor. Hatta kayıplarımıza sevinebiliyor. Onlardan medet umuyor. Nihayetinde kimimiz ölüyor, kimimiz yaralanıyor. Fakat ilerliyoruz. Kervan / kâfile durmuyor, tükenmiyor, geri dönmüyor.

Böyle bir durumda ve zamanda, birbirimize düşmek ne kadar akıllıca? Bunu en çok kim ister? Elbette bizi yok etmeye, durdurmaya çalışanlar. Unutmayalım, daima hatırımızda tutalım: Birbirimize düşersek, ülkemiz düşer.

Madem devlet destekli terör örgütleri hedef gözetmiyor, düğün evine veya polislere, eğlence mekânına yahut askerlere aynı anda saldırabiliyor, bizim de ayrım yapmadan birbirimize sahip çıkmamız gerekiyor. Hainler hariç kimseyi dışlamadan. Siyasi duruşuna, kimliğine bakmadan.

Kötüleri durdurmanın yolu, daha iyi olmaktan geçer. Vatanın meziyet ve ÅŸahsiyet sahibi evlatları olarak. Bu dünyadaki gayelerimizden biri de neydi? Hayırla anılmak. Ä°nsan iliÅŸkilerinden baÅŸlamak ÅŸartıyla, her alanda daha iyi olmalıyız. Ãœslubumuzu kesinlikle düzeltmeliyiz. Güven vermeliyiz. Bunun baÅŸka çaresi yok.

***

Gönül erbablarından Ä°smail Ata'nın kıymetli bir nasihatini okudum: “Halkı sev; halkın güneÅŸte gölgesi, soÄŸukta kaftanı, kıtlıkta ekmeÄŸi ol.” (Kaynak: Dr. Hayati Bice, Pîr-i Türkistan Hoca Ahmed Yesevî, Ahmet Yesevî Ãœniversitesi Yayınları, sayfa 190. Yeri gelmiÅŸken, Prof. Dr. Musa Yıldız Bey'e ayrıca teÅŸekkür ederim.) Bu nasihat sadece derviÅŸleri deÄŸil, yöneticiler dâhil, hepimizi yakından ilgilendiriyor.

Asırlar öncesinden devam edersek: Halkın acısına ve sevincine ortak olalım. Kaygısını paylaÅŸalım. Kimsenin umudunu kırmayalım. Ä°nsanları korkutmayalım fakat tetikte olmalarını saÄŸlayalım. Ä°laveten: Bir ÅŸeyler yaÅŸanıyor; yaÅŸanmıyormuÅŸ gibi davranmayalım.

Haftalar evvel hırs bahsi hakkında bir yazı kaleme almıştım. Azim ile hırs arasındaki farklara deÄŸinmiÅŸtim. SavaÅŸ Barkçin aÄŸabeyimiz deÄŸerli bir katkıda bulundu ve bizi mutlu etti: “Hırs, baÅŸka insanların sırtına basarak yükselmeye çalışmaktır. Azim ise kendi ayakları üstünde durmak ve yürümektir.”

Bu cümleleri niye hatırladım ve hatırlattım. Konumuzla bir ilgisi var mı? Şöyle: Azmedip kendi ayakları üstünde durmaya çalışan bir ülkeye karşı uluslararası hırsın taarruzu yaÅŸanıyor.

Yeryüzündeki yüz milyonlarca insanın emeğini zimmetine geçirenler, millet hayatlarını ipotek altına alanlar, birçok devleti işleyemez duruma getirenlerin saldırısıdır bu. Meselenin ekonomik ve kara propaganda yönünün olması da bundan dolayıdır.

İnsanımız, uzun bir aradan sonra Yeni Türkiye rüyası görmeye başlamıştı. Derler ki kan rüyayı bozar. Diyoruz ki işte buna çalışıyorlar.

Canımız yanarken, acımız büyürken bile tüm gücümüzle mazlumların yardımına koşuyor, imdadına yetişiyoruz. Böyle merhametli bir milletin yenilmesi mümkün mü? İnanmıyoruz çünkü inanıyoruz. Diyeceklerimiz bu kadardır.

YENÄ° ÅžAFAK

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.