Güncel
Kolektif aptallık - İsmail Kılıçarslan
IŞİD, İstanbul'un en ünlü gece kulüplerinden birine elbette laik-seküler yaşam tarzını hedef alarak saldırdı. Aksi düşünülemez bile. Niçin böyledir bu? Çünkü IŞİD, saldırdığı her ülkenin fay hatlarını dibine kadar bilmektedir. Türkiye'deki laik-dindar fay hattını kolayca kaşıyabileceğinin farkındadır. Dolayısıyla bana kalırsa o gece kulübü IŞİD tarafından özenle seçilmiştir.
IŞİD'in bunu böylece yapıyor olması, yani 'hayat tarzı'na saldırması ilk değildir. Medine'de patlattığı bombadan tutunuz da ABD'de baskın yaptığı mekâna kadar bu vahşet örgütünün temel hedeflerinden biri de saldırı yaptığı toplumu bir gerilimin orta yerinde bırakmaktır.
Şurada anlaşalım mı? Zaman zaman Türkiye'deki laik-seküler hayat tarzını en sert şekilde eleştiren biri olarak ben, bu hayat tarzıyla verdiğim mücadelenin bir vahşet örgütü tarafından 'sürdürülemez' hale getirilmesinden çok ama çok büyük bir rahatsızlık duymaktayımdır. Çünkü benim laik-seküler hayat tarzıyla verdiğim kavga bu hayat tarzını benimsemiş birinin yaşam hakkına müdahaleyi kapsamaz; yaşamsal tercihlerine müdahaleyi kapsamaz; kendini ifade etmesine müdahaleyi kapsamaz. Yani benim laik-seküler kardeşim. Seninle kavga etmeye; seninle nezaketle, düşünceyle, cümlelerle kavga etmeye hakkım vardır ve bunu sürdürmeye niyetliyim. Ancak senin yaşam hakkın, yaşamsal tercihlerin, ifade özgürlüğün benim açımdan tahammül alanıdır. Senin açından da tersi böyledir eminim. IŞİD'in bu saldırıyla elimizden almaya çalıştığı şey budur ve bununla ancak birlikte mücadele edebilirsek başa çıkabiliriz.
Misal saldırıdan hemen sonra Halkevleri nam örgütün kahveleri dolaşıp bu saldırıyı 'hayat tarzı' üzerinden konumlandırarak iç savaş çığırtkanlığı yapması o denli pislik, o denli çirkinliktir ki tarifi imkânsızdır. Hakeza sahte ya da gerçek bazı sosyal medya hesaplarının bu saldırıdan memnun olduğunu belirten cümleler kurması o denli pislik, o denli çirkinliktir ki tarifi imkânsızdır.
Bir başka şeyde daha anlaşalım. Seküler ya da dindar insanlara yönelmiş olması fark etmez. Camiye, cem evine, bara, dergaha yönelmiş olması fark etmez. PKK, IŞİD ya da FETÖ tarafından yapılması da fark etmez. Türkiye'ye yönelen her türlü terör eyleminin toplam hedefi 'biz' duygusunu ortadan kaldırma hedeflidir. Sen ve ben bu hedefe hizmet edersek yandığımızın, kaybettiğimizin, tükendiğimizin resmidir.
Bir başka mesele de şudur. Diyanet İşleri Başkanlığı bu memleketteki dini hizmetleri organize etmek ve topluma gereken din bilgisini sağlamakla yükümlüdür. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 'yılbaşı kutlamak caizdir' fetvası vermesi imkân-ihtimal dışıdır. Bu yönde bir beklenti de akıl dışıdır. Bir akıl dışılık da IŞİD'in zaten tekfir edip mürted ilan ettiği Diyanet'in yılbaşı kutlaması fetvasına bakıp bu eylemi yapmış olduğunu düşünmektir. Diyanet görevini yapmaktadır. IŞİD de kendisine verilen görevi icra etmektedir. İki durum ve iki kurum arasında en küçük bir ilgi, en basit bir illiyet yoktur.
Doğru. Bu sene 'yılbaşı kutlamayın' kampanyalarında kantarın topuzu biraz kaçmıştır. Cuma gün televizyonda Aykut Ertuğrul ve Yusuf Genç ile yaptığımız Yort Savul programının ana konularından biri bu mesele idi. Şişme Noel Baba sünnet ederek, Noel Baba'nın kafasına tabanca dayayarak, kötü Türkçe kullanımlı broşürler dağıtarak, velhasıl insanlarda bir 'yaşam tarzına müdahale algısı' oluşmasına sebep olarak değil, çok daha şık şekillerde yapılabilirdi bu kampanyalar. Yalnız üzerine basa basa söylemekte fayda var. Yılbaşını kutlamak nasıl bir haksa, yılbaşı kutlanmasın kampanyası yapmak da o denli haktır. 'Bu kampanyalar yapıldığı için IŞİD bu saldırıyı yaptı' demekse tam manasıyla kötü niyettir.
Şimdi geldiğimiz noktada kritik soru şudur: Geldiğimiz noktada terörün toplumda bir 'kolektif aptallık' oluşturmasına izin verme yolunu mu seçeceğiz yoksa terörle sakin kafayla, toplumsal bilinçle mücadele etme yolunu mu?
Bir terör saldırısında hayatını kaybeden herkesi 'biz' parantezine alarak mı devam edeceğiz yolumuza yoksa 'biz' tanımını giderek daraltacak mıyız? Beşiktaş'ta ölenler polis olunca toplumun bir kesimi sevinip bir kesimi üzülecek mi? Ortaköy'de ölenler yılbaşı kutlayanlar olunca toplumun bir kesimi sevinip bir kesimi üzülecek mi? Yoksa bunun terörün tam da yapmak istediği şey olduğunu anlayıp 'biz' tanımına sıkı sıkıya tutunacak mıyız?
Yeni yılın ilk gününün ilk saatlerinde o mekânda ya da o mekânın yakınında olabileceğini düşündüğüm birçok arkadaşımı, tanıdığımı ararken yaşadığım korkuyu biliyorum. 'Biz' derken de tam olarak bundan söz ediyorum.
Toplumun iki kesiminden de bazı isimlerin bu 'biz'i çokça zorladığının farkındayım. Ne ki Türkiye'nin vasatının bu aptallıklara prim vermeyeceğinin de farkındayım.
Ne diyordu Ken Parker: 'Bak abi. Türkiye'nin Türkiye olarak yoluna devam etmek için verdiği bir varoluş savaşından geçtiğimiz sır değil. Bize bedel ödetmeye çalışıyorlar. Kenetlenirsek atlatırız. Kenetlenmezsek yazık olur memlekete.'
YENÄ° ÅžAFAK
Henüz yorum yapılmamış.