Sosyal Medya

Kürsü

Ä°man Amel Ä°liÅŸkisi

Cafer Günaydın



İman, insanı ve toplumu korktuklarından ve çekindiklerinden korurken, amel (eylem) ise inancı muhafaza eder ve güçlendirir. İman, amelle insandaki yerini korur ve güzelleştirir.1

Ä°man, gaye ve hedefi bakımından kısır bir döngüden ibaret ve eylemsiz, sadece vicdani bir iÅŸ deÄŸildir. Amel imanın tek ispatıdır. Tıpkı ateÅŸin ışığı veya ısısı gibi… Ä°man her ne kadar insandaki yerini meÅŸgul etse de, ameli sayesinde hayat bulur, bulmalıdır da…Amelsiz  imanın olamayacağı gibi, imansız bir amel, gaye ve hedefsizliÄŸiyle merduddur. Ä°man –amel iliÅŸkisinde ameli imanla bir saymayanlar; amelsiz, pasif bir müminin- muteber (aktif) bir mümin olmasa da-  “mümin” olduÄŸu hüsn-ü zannından dolayıdır.

Amel, imanı besler, güçlendirir ve anlamlandırır. Bunun aksi de pekala mümkündür. İnsan sosyal bir varlık olması hasebiyle, hayatını idame ettirirken pek tabii gaye ve hedeflerini, inanca dönüşmüş düşünce ve niyetlerini amellerle hayatını anlamlandırır. Gaye ve hedefle buluşamayan her davranış makbul ve muteber değildir.

Her inanç eninde sonunda eyleme yükselmek zorundadır. Zira eyleme yükselememiş inanç, düşünceden öteye geçemez. Tefekkür amelle buluşunca imana dönüşür. İman, amele dönüşmezse, tekrar eski haline rücu eder. Yani eylemsizken ki eski hali olan düşüncesine dönüşerek pasivize olur.

Ne zaman ki düşünce eyleme dönüşerek hayat kazanır iÅŸte o hal, düşüncenin imana dönüşmüş halidir. Tıpkı buzun eriyerek suya dönüştüğü gibi… Ä°ÅŸte o zaman iman bu ÅŸekilde teÅŸekkül eder. Ve güçlenmeye, dallanıp budaklanmaya, büyümeye ve geliÅŸmeye baÅŸlar. Bu sebepledir ki, iman ve Salih amel birbirlerini tamamlayarak hayatın iki gerçeÄŸini dile getirirler:

Ä°man hayatın görülmeyen yüzünün gerçeÄŸi olurken, amel-i salih ise hayatın görülen yüzünde imanın eylemsel ifadesi ve ispatı oluvermiÅŸtir. Ä°ÅŸte mümin bir kiÅŸi, o zaman düşünceden inanca ve inançtan da eyleme geçer. Eylemsiz düşünceler, tefekkür ve tedebbürler su üzerine yazılan yazılar gibidir. Eyleminden ayrılan inanç yalnızlaşır. Hemen eski haline dönüşü veririr ve yerini eylemsiz inanca yani eski bozulmaya yüz tutmuÅŸ, kokuÅŸmuÅŸ hurafeleÅŸmeye açık bir düşünceye bırakır. Eylemsizlik sürdükçe geriye dönüş devam eder ve nihayet amel-i salih anlamsızlaÅŸarak yerini hurafelere devreder. Ä°ÅŸte insanoÄŸlu ya amel-i salihi tercih edecek hayatına anlam katacak; veya bu kutsal eylemi terk ederek imanını, inandığı tüm deÄŸerleri  savunmasız ve zayıf bırakarak, bozulmuÅŸ dejenere olmuÅŸ düşüncelere dönüştürüp, nihayetinde inancın yerini “hurafe” alacaktır. Böylece mümin bozulma ve bilgisizlikle hurafelere teslim olmaya mahkum kalacaktır. Bu da insanlık için en büyük zulümdür.

Bir kutlu insanla (sav) tekrar baÅŸlayıp bizlere kadar gelen bu kutsal yolculuk serüveninde, düşüncenin amelle nasıl inanca dönüştüğüne ÅŸahit olduk. Ä°nsan ve toplum yaÅŸamlarının ancak bu ÅŸekilde deÄŸiÅŸebildiÄŸine ve deÄŸiÅŸebileceÄŸine tanık olduk. Zira kutlu düşünceler amelle inanca dönüşmüş oluyordu.  Ameller bir yandan imanı güçlendirirken, diÄŸer yandan da kutlu eylemlerle insan toprağında imana dönüşecek düşünce tohumlarını aktivite ederek inanca dönüştürüyordu.

Amelsizlik aslında yok oluÅŸtur. Herkes ve her ÅŸey için bu sünnetullahî bir kuraldır. Dünyadaki her türlü eylemsizlik yozlaÅŸmanın ve karanlığın (zulüm) ilk adımıdır. Eylemsizlikle, inaç ve düşüncelerin dejenere ve deforme olması  sonucu kiÅŸi ve toplum hayatında süratle ortaya çıkacak olan kaos, zulmün bir diÄŸer adıdır. Ve bu kaostan nasibini alan insan düşüncesi, doÄŸru karar verme yeteneÄŸini kaybedince, doÄŸru sonuçlara da ulaÅŸamaz hale gelir. Düşünceleri yönlendiren akıl, kendine yol gösteren deÄŸerleri yanlış okumaya ve anlamaya ve de anlamlandırmaya baÅŸlar. Tıpkı ana-belleÄŸine virüs girmiÅŸ bilgisayara dönüşür adeta…

Artık onun için doÄŸrular bir anlık nefsi bir kararla  yanlışa, yanlışlar da doÄŸruya dönüşüverir. Bu durum kiÅŸisel ve toplumsal helakın ilk psiko-sosyal basamağını ifade eder.2 Ä°mana davet  aslında düşüncenin, eyleme geçmeden önce chek-up yapılmasıdır.3 Ä°man ve amel iliÅŸkisinde “iman” ve “amel”in makbul yani, geçerli ve etkin olabilmesi için her ikisi arasındaki ayrılamaz bağın diri ve taze olması esastır.4 Bu ise amelin, insan düşüncelerini imana dönüştürmesiyle, düşüncelerin imana kalbedip kutsanarak amelle ölümü ve hayatı 5 güzelleÅŸtirmesi ve anlamlandırmasıyla mümkün olacaktır.6

 

Cafer Günaydın

 

dusuncemektebi.com

Dipnotlar:

1 (Bkz.49/HUCURAT/7)

2 (“Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir.” (103/ASR/1-2)

3 (“Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiÄŸi kitaba ve daha önce indirdiÄŸi kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, derin bir sapıklığa düşmüş olur..” (4/NÄ°SA/136)

4 (“Ancak, iman edip de sâlih ameller iÅŸleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler baÅŸka (Onlar ziyanda deÄŸillerdir).” (103/ASR/3)

5 (Bkz.67/MÃœLK/2)

 

6 (“Kim de inanmış olarak salih ameller iÅŸlerse, o, ne zulme uÄŸramaktan korkar, ne yoksun bırakılmaktan.” (20/112)

 



 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.