Uyarı: Algı mekanizmanızı yirmi yıl önceye getirin! - Ahmet Mercan

Değişim enerjisi tükendiğinde, kimliği var eden ruhun nasıl yok olduğu sorusu dahi akla gelmez. Değişim dinamiği gücünü yitirdiğinde, statik güç ortaya çıkar. Şartlara teslim olma durumu, pratiğin talebi, kaçınılmaz gerçek gibi ortaya çıkar ve toplumu dönüştürmekle işe başlayan iktidar kitle partisi olup çıkar. Sentez idealizmi öldüren bitimin işaretidir ve o safha geldiğinde kendine dışarıdan bakma imkanı da kalmaz.

On beş yıllık iktidarı değerlendirip tabanın taleplerine bakıldığında doygunluk, yorgunluk belirtileri yanında, anlam daralmasından bahsetmek mümkündür.

Sistemi tedricen dönüştürme arayışı, kitle partisi ritüellerini içselleştiren, taban duyarlılığını dönüştüren keyfiliğe yönelmiş durumda.

Partili kadınların seçme ve seçilme hakkını kutladıkları mekan tam bir çelişkinin göstergesi. Seçme değil ama, başörtülü seçilme hakkının kendilerine birkaç yıl önce verildiğini bilmelerine rağmen, her bakımdan anlaşılmaz bu etkinliğin çağrışımı pek çok ipucu barındırıyor.

Benzer örnekleri çoğaltmak mümkün ancak, asıl tehlike, tabanın tavanla olan sessiz yozlaşma eğilimi. Normalmiş, yerindeymiş gibi kabul gören bu ve benzer davranışların dün kabul görmesi bir yana düşünülmesi mümkün değildi.

Çevre merkez ilişkisiyle, besleyici akışın sağlanamaması, her türlü uyarı ve düzeltiye karşı kırılgan tepkilerin ortaya çıkması onarım imkanını, uzaktan bakabilme fırsatını yok etti. Çevrenin de bu anlamda iktidarın gözünün içine bakması, körleşmeye aracılık etmesi, konunun diğer boyutunu oluşturuyor.

Özgürlüğün içeriği seküler algı ile eşitlendiğinde tüketimin de o oranda dindarı ablukaya almasından kurtulmak mümkün olmaz. Sadece bu bahisten bakıldığında bir özeleştiri imkanının kalmadığı görülür. Kavramların yerinde durması, kabuğa özü kurban etmek üzerinden rahatsızlık vermemesi yanıltıcıdır.

Nitelik yok oluyor!

Özgür mümin, dünyaya en ince iple bağlı olan, her dem yolculuğa hazır, ahireti baş ucundan ayırmayan şahsiyetti. Şimdilerde ahiret çok uzakta ve dünya her gün daha iri kazık çakma mekanı olarak karşımızda sırıtıyor. Özgürlük kavramı gibi, temel ilkelerin ontolojisi seküler anlayışla örtüştüğünde, küresel muhayyileden farklı bir iddiadan söz etmenin imkanı ortadan kalkar.

Sonuçta sistemle meselesi olmayan, bütüncül bakışı parçalı hale gelmiş, zihinsel dünyası sorunu üretim ve tüketim üzerinden değerlendiren ve bu düzlem üzerinden ölçümler yapan sistem insanı ortaya çıkar.

Küresel sisteme sözle karşı çıkmak, özünde muhalif olmamak / olamamak onun reklamı anlamına gelecektir. Kitleleri rahatlatacak sözlü eleştiri, ana sistemi farklı yönden koruma görevi üstleneceğini insan hakları kavramının dünya üzerindeki dolaşımından kinaye ile anlayabiliriz.

Adil paylaşım, onurlu ilişkiler düzlemini inşaya yönelmeden, ortaya çıkan dinamizm iktidarın dönüştürücü gücüne yenilecek ve statükoyu besler hale gelecektir.

Biçimler üzerinden farklı olduğunu hissetmek ayrıcalık olarak ikram edilecektir. Bu sus payına razı olup olmamak; bütün mesele bu.

NOT / Demir alma günü

Tam beÅŸ yıl olmuÅŸ Dünya Bülteninde yazmaya baÅŸlayalı. Modern dönemin hızına baÄŸlı olarak nelerin deÄŸiÅŸtiÄŸini, daha neler göreceÄŸimizi hesap etmek zor. Erhan Erken ve Akif Emre’nin teklifiyle baÅŸlayan Dünya Bülteni’ndeki yazı yolculuÄŸumuzun sıhhatli yürüdüğünü tek bir defa bile, en küçük sorun yaÅŸamadığımızı söylemek isterim. Kendilerine, çalışanlara ve bu yolculuÄŸa emek ve gönül vermiÅŸ herkese, bu huzurlu seyirden ötürü teÅŸekkür ediyorum.

Medyanın yaşadığımız dönemde önemli güç olduğu ve konumuna, anlayışına, meşrebine göre işlev yüklendiği düşünüldüğünde, böylesi ortamda, yolun tam ortasında durup doğru olanı, bütün zorluğa rağmen söylemek elbette önemlidir. Dünya Bülteni bütün üniteleriyle bunu yapmaya çalıştı.

Popüler olana yönelmeden, bundan sonra da yeni imkanların güzergahında devam edeceÄŸi yolculuÄŸunda baÅŸarılar diliyorum…

Tüm DB okurların selam, muhabbet ve hürmetle…

Duadan unutulmamak dileÄŸiyle... 

DÃœNYA BÃœLTENÄ°