Sosyal Medya

Dünya

'Cenevre konferansı son fırsat'

KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, 12 Ocak’ta Cenevre’de yapılacak beşli konferansın çözüm için son fırsat olduğunu, orada bir sonuç alınamazsa yakın zamanda yeni bir çözüm denemesinin olmayacağını söyledi. Akıncı ile Lefkoşa'da konuştuk.



11 Åžubat 2014’te Kıbrıs’ta Türk ve Rum liderlerin baÅŸlattığı müzakere sürecinde kritik bir döneme girildi. Müzakere tarihinde ilk kez garantör ülkeler olan Türkiye, Yunanistan ve Ä°ngiltere’nin liderlerinin de katılımıyla beÅŸli konferans düzenleniyor.

Kasım ayının ilk haftası iki lider, Akıncı ve Anastasiadis, İsviçre'nin Mont Pelerin kasabasında bir araya gelmiş, pürüzlerin giderilmesi ve özellikle toprak konusunda ilerleme sağlamak için yoğunlaştırılmış bir müzakerelerde bulunmuştu. O dönem Türkiye ve Yunanistan'ın da bir temsilci göndermesi önerisi Yunanistan'dan karşılık bulmadı. Mont Pelerin'de ara verilen görüşmeler, yeniden uzlaşma sağlanması sonucu Cenevre'de bu kez beş ülkeden liderler düzeyinde yapılacak.

12 Ocak’ta Cenevre’de baÅŸlayacak beÅŸli konferansta KKTC CumhurbaÅŸkanı Mustafa Akıncı ile Rum Kesimi lideri Nikos Anastasiadis’in yanı sıra CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan ve Yunanistan BaÅŸbakanı Çipras da masada yer alacak. 

Müzakere sürecinde görüşülen altı baÅŸlık var: Avrupa BirliÄŸi, ekonomi, mülkiyet, toprak, yönetim ve güvenlik-garantiler. Cenevre’de üç garantör ülkenin de katılımıyla en sona bırakılan güvenlik ve garantiler baÅŸlığı konuÅŸulurken, Kıbrıslı iki toplumun müzakere heyetleri de diÄŸer baÅŸlıklarda bugüne kadar ortaya çıkan pürüzleri görüşecek.

Sürecin son aÅŸaması olan Cenevre konferansı öncesi, KKTC lideri Akıncı ile konuÅŸtuk. Al Jazeera’ye bugüne kadar gelinen süreci ve Cenevre’den beklentilerini anlatan Akıncı, bir sonuç alınamaması halinde yakın dönemde çözüm için bir fırsat daha olmayacağını ve Yunanistan ile Rum tarafından yapıcı adımlar beklediÄŸini ifade ediyor.

LefkoÅŸa’da görüştüğümüz Akıncı’nın sorularımıza verdiÄŸi yanıtlar:

Müzakere sürecinde liderler ilk kez üç garantör ülke lideriyle bir araya gelecek Cenevre’de. Bu toplantıdan beklentiniz nedir? Bir referandum kararıyla dönme ihtimali var mı?

Hedef o. Tarafların amacı o. Artık bu iÅŸ bu kadar yıldan sonra bir sonuca baÄŸlansın istiyoruz. DediÄŸiniz gibi ilk defa iki taraf ve üç garantör ülkenin bir araya geleceÄŸi bir tarih saptandı. Yıllardır böyle bir tarih yoktu. Dolayısıyla bu artık son aÅŸama. Bugüne kadar Kıbrıs sorununun çeÅŸitli baÅŸlıklarında epey ilerlemeler saÄŸlandı ancak hâlâ uzlaÅŸma bekleyen konular var. Yönetim baÅŸlığı, mülkiyet, toprak ve güvenlik-garantiler konularını içeren bazı konular bunlar. EÄŸer, Cenevre Konferansı’nda bu konular çözüme kavuÅŸursa bir referandum tarihi söz konusu olabilir. Hedefimiz bu.

Ama baÅŸaramıyorsak ve Kıbrıs’ta bu çözümü federal bir çerçevede halledemiyorsak bunu da açık yüreklilikle dönüp toplumlarımıza anlatmamız gerekiyor. 50 yıldır bunu halletmeye çalışıyor iki toplum. 12 yıl önce çok yaklaÅŸtık, referanduma gittik. Kıbrıslı Türkler olarak 'evet' dediÄŸimiz halde diÄŸer toplum 'hayır' dediÄŸi için bu sonuca ulaÅŸamadık. Åžimdi ben çok net olarak ÅŸunu söylüyorum: Bizim neslin son denemesini yapıyoruz. Sayın Anastasiadis ve ben aynı kuÅŸağın insanlarıyız. Bizden sonraki gelecek kuÅŸaklara daha yaÅŸanası bir Ada bırakmak istiyoruz. Ada’nın getireceÄŸi refahı, barışı, huzuru paylaÅŸsın genç kuÅŸaklar.

Orada bir karara varılamaması halinde yakın vadede çözüm için umutlar tükenmiş olacak bu durumda.

Maalesef. Eğer böyle bir durum söz konusu olursa yeniden böyle bir fırsat penceresinin kolay kolay açılabileceğini düşünmüyorum. O nedenle, bunun bir son fırsat olduğu değerlendirmesi yanlış bir değerlendirme değil.

2014’ten bu yana iki taraf müzakereler yürütüyor. Bu kez Türkiye ve Yunanistan da masada olacak. Bu nasıl bir etki yapacak sizce? Tarafların tutumlarını nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz?

Türkiye katkıda bulunma konusuda elinden geleni yaptı. Mont Pelerin’de biz iki toplum liderlikleri olarak bir masada iç konuları konuÅŸurken Türkiye ve Yunanistan temsilcileri de gelsin, güvenlik-garanti konularını konuÅŸmaya baÅŸlasınlar diye bir görüş vardı. Bu görüşe Türkiye destek verdi. Böylesi bir yetkiliyi göndermeye kararlı olduÄŸunu bana söylediler. Ama maalesef Yunanistan’dan böyle bir karar çıkmadı. Biz gerekli katkıyı vermelerini umut ediyoruz. Çünkü, bir çözümün sadece Ada’ya deÄŸil Türkiye ve Yunanistan’a da yararlı sonuçlar doÄŸuracağını öngörebiliyoruz. Türkiye’nin Avrupa BirliÄŸi ile olan anlaÅŸmalarını da olumlu etkileyeceÄŸini öngörüyoruz.

Bölgemiz bir kan gölü. Artık yeni bir umuda ihtiyacı var bölgenin de, dünyanın da... Kıbrıs’ta iki farklı etnik kökene ve dine mensup iki toplum eÄŸer ayrılığını bir tarafa bırakabiliyorsa, bunun çok güzel bir örnek oluÅŸturacağını deÄŸerlendiriyoruz. Dolayısıyla Avrupa ve diÄŸer ülkeler de yardımcı olmalı diye deÄŸerlendiriyoruz.

Hem Washington'dan hem Avrupa BirliÄŸi’nden ciddi anlamda bir destek var. Biden’ın seçim bölgesindeki Kıbrıslı Rumların etkisi de Amerika’nın yoÄŸun ilgisine sebep oldu. 20 Ocak sonrası Trump döneminde bu yaklaşımda bir deÄŸiÅŸiklik bekliyor musunuz?

Temenni ederiz ki, Trump yönetimi göreve baÅŸlamadan bu konu halledilsin. Åžimdiki yönetim ilgisini yoÄŸun ÅŸekilde sürdürüyor. Daha dün akÅŸam Biden’la telefonda görüştüm. Görevinin son dönemine yaklaÅŸmakla birlikte desteklerini sürdürüyorlar. Sonraki dönemde de aynı desteÄŸi devam ettirmesini temenni ediyoruz. Ancak burada önemli olan Kıbrıslı Türk ve Rumlardır. Bizler kendi kendimize yardımcı olmazsak kimse bize yardımcı olamaz. Önce biz burada karar vereceÄŸiz, kararlılığımızı ortaya koyacağız. Bunun için de bizim gösterdiÄŸimiz barışçı yaklaşımı gerçekçilik ölçüleri içerisinde Rum tarafı da sergilemeli.

Cenevre’den çıkacak takvim için bir öngörünüz var mı?

9 Ocak’a kadar burada bütün baÅŸlıklarda ayrılık noktalarını yapabildiÄŸimiz oranda yakınlaÅŸtırmaya çalışacağız. 9, 10 ve 11 Ocak günleri Cenevre’de iki toplum lideri olarak burada ne yaptıysak aynı çerçevede devam ederek toprak baÅŸlığında kendi haritalarımızı 11 Ocak’ta ortaya çıkaracak ÅŸekilde çalışacağız.

Biz yüzde 29,2 üzerinden, onlar belki 28,2 üzerinden hazırlayacaklar. Yüzdelik konusunda biz ciddi bir adım attık. Åžimdi onların da bir adım atmasını bekleyeceÄŸiz. Mont Pelerin’de yaÅŸanan sıkıntı ÅŸuydu: Toprak konusunu noktasına, virgülüne kadar bitirelim, sonra garantiler-güvenlik baÅŸlığına geçelim dedik. Onun için bir çıkmaza girdik. Åžimdi öyle deÄŸil. Vardığımız noktada iki taraf kendi haritalarını hazırlayacak ve bunun üzerine orada çalışmaya devam edilecek.

12 Ocak’ta güvenlik-garanti konuları için de Türkiye, Yunanistan ve Ä°ngiltere devreye girecek. Farklı odalarda farklı toplantıların yapılabileceÄŸi bir çalışma metodu üzerinde konuÅŸuluyor. Ä°lla ki beÅŸ taraf bir arada deÄŸil... Yeri ve zamanı geldikçe o da olacak tabii. Onun için beÅŸ ülke diyoruz zaten. Ama biz iki lider bir odada görüşürken diÄŸer üçü farklı bir odada ya da Yunanistan ve Türkiye bir odada görüşebilecek.

Katılımcılar bu beÅŸidir. Artı bir de iki tarafın da mutabık kaldığı bir gözlemci olarak Avrupa BirliÄŸi olabilir. Sayın Mogherini ya da Junker gelebilir. Brüksel’de yaptığım temaslarda bunu kendilerine ilettim. BaÅŸka davetli olmayacak. Biz zaten BirleÅŸmiÅŸ Milletler gözetiminde yürütüyoruz bu süreci.

Eğer orada olumlu bir sonuç çıkarsa bu büyük bir başarı olacak. Referandumun da önü açılmış olacak. Orada bir referandum tarhi verilebilir diye değerlendiriyorum. Kesin olmamakla birlikte 2017 ortaları olabilir. Her şeyiyle bir bütün anlaşma metnini referanduma sunacağız.

Bu uzlaÅŸma Ocak ayında saÄŸlanabilirse ardından federal ortak devletin anayasası hazırlanacak. Ä°ki kurucu devletin kendi anayasaları hazırlanacak. Uygulamaya iliÅŸkin bir takın teknik konular olacak. Bütün bunlar hazırlanır, yeter ki Ocak’ta baÅŸarı elde edelim.

Bunlar iki, üç ayımızı alırsa ortaya çıkacak büyük metnin toplumlar tarafından hazmedilmesi süreci başlayacak. Bütün bunların da yine iki, üç ay alması beklenebilir.

Masadaki en kritik konu garantörler ve dönüşümlü başkanlığın süreleri.

Dönüşümlü başkanlık olmazsa referandum da olmaz. Kıbrıs Türk halkının eşitlik ihtiyacının bir göstergesi olacak. Garantörlük konusunda da benim başından beri söylediğim şudur: Güvenlik ve garanti meseleleri iki tarafın da hassas olduğu konular. Bunlar toptancı yaklaşımlarla halledilecek konular değil. Bir taraf sıfır asker, sıfır garanti demeye devam ederse buradan bir anaşma çıkmaz. Biz de 'noktasına, virgülüne dokundurmayız, nasılsa öyle devam etsin' dersek oradan da bir uzlaşma çıkmaz.

Ben öteden beri ÅŸunu söylemekteyim, biz güvenlik ihtiyacı içerisindeyiz, garantiye de ihtiyacımız var. Bu ihtiyacımız karşılanırken diÄŸer toplum da bunu tehdit olarak algılamasın. Bunun yolları bulunabilir. Bunun ayrıntılarını konuÅŸacağız. Katı yaklaşımlar terk edilirse, ki bunu Yunanistan’dan bekliyoruz, korkuları iÅŸbirliÄŸine dönüştürebiliriz. Asıl güvenlik bu ÅŸekilde saÄŸlanır. Bu bir günde olmaz. Bunu yaÅŸayarak görmeliyiz. Bize AB’de olacaksınız, baÅŸka bir güvenceye gerek yok deniliyor. Böyle olmaz, bizim halkımız bunu böyle algılamıyor. YaÅŸayalım, görelim, ona göre yeniden deÄŸerlendirelim diyoruz. Bu da sanırım en mantıklı yaklaşım.

Yeniden değerlendirme için bir tarih de koyacak mısınız?

Diyorum ki en azından bir 15 yıl. 15 yıl bize bu kuracağımız yeni sistemin çalıştığını gösterecek. 1960’ta bir cumhuriyet kurduk, üç yıl yaÅŸadı. Åžimdi bunu üç dönem seçimlerle görelim. Toplumumuz, bir Kıbrıslı Türk’ün de bu federal yapının cumhurbaÅŸkanı olabildiÄŸini görsün.

Kıbrıs’ın DoÄŸu Akdeniz’deki doÄŸal gaz yatakları bizim de ortak olduÄŸumuz bir zenginlik. Ä°srail gazıyla bu gazı birleÅŸtirip Türkiye üzerinden Avrupa’ya gönderdiÄŸimizi görelim bu 15 yıl içinde. Türkiye’den Kuzey Kıbrıs’a gelen suyun Rumlar için de kullanıldığını görelim. Ekonomik anlamda karşılıklı bağımlılık oluÅŸsun. Türkiye’nin dostluÄŸundan Kıbrıs’ın her iki toplumunun da kazançlı çıktığını görsünler. Bu yeni bakış açılarını yaÅŸamamıza fırsat versinler. Sonra dönüp yeniden deÄŸerlendiririz, garantörlere, askere ihtiyaç var mı... Ama bize ilk günden 'sıfır asker, merak etmeyin bir ÅŸey olmayacak' sözleri yeterli bir güvence vermiyor.

Siz de bahsettiniz, anlaÅŸma saÄŸlanırsa bölgedeki doÄŸal gaz Avrupa için Rusya doÄŸal gazına bir alternatif olacak. Åžu an Rusya’nın güçlü olduÄŸu DoÄŸu Akdeniz’de dengeleri deÄŸiÅŸtirebilecek de bir geliÅŸme olacak. Rum tarafında Rusya etkisinde güçlü milletvekilleri olduÄŸunu da biliyoruz. Bu süreçte Rusya’nın nasıl bir rolü oldu?

Tabii ki bütün önemli ülkelerin bu sürece olumlu katkı yapmasını beklerim. Rusya da bunlara dâhil olmalı. Çünkü Rusya önemli bir ülke. OrtadoÄŸu’da, Suriye’de önemli rolü olduÄŸunu görüyorsunuz. Türkiye’yle bozulan iliÅŸkileri düzelmeye baÅŸladı. Güney Kıbrıs’la çok yakın iliÅŸkileri var. Dün Rus Büyükelçisi beni ziyarete geldi, ona da söyledim. Rum tarafıyla Ortodoksluk ve geçmiÅŸten gelen yakınlıkları var ama bizimle de daha yakın diyalog kurmaları, bizim görüşümüzü de dinlemeleri lazım. Bu süreçte pozitif bir rol oynamalılar. Biz bu konferansı iki toplum ve üç garantör ülkeyle yapacağız, AB de gözlemci olabilir. Bundan daha fazlası iÅŸleri karıştırır diye söylüyoruz. Bu tavrımızı da açık yüreklilikle onlara söyledik. Rusya’nın toplantıya katılmasına gerek yok ama katkı yapmalarını bekliyoruz.

Cenevre’den referandum kararı çıkarsa Rusya’nın sonrasındaki süreci olumsuz etkilemesiyle ilgili bir endiÅŸeniz var mı?

Cenevre’de olumlu bir sonuç çıkarsa bu olumlu sonucu en son noktaya kadar taşıyıp çözümü saÄŸlayabilmek için herkesin olumlu davranmasını beklerim. Herhangi bir endiÅŸe ifade etmek istemem. Umarım bizi endiÅŸe ettirecek bir durum hasıl olmasın, arzumuz bu. Biz katkı bekliyoruz.

Kaynak: Al Jazeera

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.