YaÅŸam
Gerçekle Sanalın Karıştığı Yeni Bir Yaşam ve Varlık Alanı: Sosyal Medya
''Sosyal medyaya dair tartışmalarda gözden kaçırılan şey; birey özgürleştiğini, sosyalleştiğini, bütün mahalle baskılarından kurtulduğunu düşünürken, çok daha makro ölçekte ne tür bir küresel tahakküm ile karşı karşıya kaldığı gerçeğidir.''
Artık hepimiz sosyal medyada yaşıyoruz. Evimizde, işyerimizde, okulumuzda ne kadar vaktimiz geçiyorsa sosyal medyada da bir o kadar vaktimiz geçiyor. Sosyal medya adeta yaşam alanına dönüştü. Kahvehane gibi, stat gibi, alışveriş merkezi gibi kendine has özellikleriyle yeni bir yaşam alanıyla karşı karşıyayız.
Sosyal medyada gülüyor, ağlıyor, seviniyor, üzülüyor, özetle burada yaşıyoruz. Saatlerimiz, günlerimiz sosyal medyada geçmesine rağmen, sanırım sosyal medyanın direkt kendisi üzerine düşünmekten oldukça uzağız. Halbuki çok basit bir mantıkla, insan en çok vakit verdiği şey üzerine azıcık da olsa düşünmeli değil midir?
Ä°ÅŸte tam buradaki boÅŸluÄŸu doldurmak üzere düşünüyor ve okuma yapıyorken, konu hakkında uzman, Ä°nönü Ãœniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr.Mehmet Emin Babacan’ın “Sosyal Medya ve Gençlik” isimli çalışmasıyla karşılaÅŸtım. Kitabı okudum, beÄŸendim, sonra kendisiyle röportaj yapmak istedim; saÄŸ olsun o da kırmadı, kabul etti. Ve sonuçta ortaya bu satırlar çıktı. Ä°yi okumalar...
Sosyal medyanın kısa bir tanımını yapabilir miyiz? Facebook, Twitter, Ä°nstagram, vb… Bunlar sosyal medya siteleri diye biliyoruz, fakat internet siteleri neye göre sosyal medya olabiliyor? Sosyal medya dediÄŸimiz ÅŸey nedir?
Ä°nsanların herhangi bir tahakküm ve mahalle baskısı hissetmeden özgürce paylaşımda bulunabildiklerini düşündükleri bir mecradır. Böyle görülsün ve bu bakış açısı ile kullanılsın diye zaten olumlu sıfatlarla nitelenir; sosyal medya gibi, yeni medya veya akıllı teknolojiler gibi… Söz konusu bu olumlu sıfatlar ve nitelemeler yeni iletiÅŸim araçlarının meÅŸruiyet araçlarıdır. Söz konusu bu yeni teknolojinin bireyi sosyalleÅŸtirdiÄŸi, özgürleÅŸtirdiÄŸi, psikolojik rahatlama saÄŸladığı, bütün iktidar biçimlerine karşı duruÅŸ sergileyebilecek bir ortam olduÄŸu, vb. daha birçok olumlu vurgu, kullanılması gerektiÄŸini meÅŸrulaÅŸtırmaktadır.Buna karşılık toplumsal karakterimiz ve pratiklerimizde sosyalleÅŸmenin nasıl olduÄŸu ve ne tür bir sosyalleÅŸmeye ihtiyacımızın olduÄŸu konusunda herhangi bir sorgulamaya gitmeden, hepimiz söz konusu bu olumlu bakışı benimsemekteyiz. Ve gerçekten kullanım pratiklerimize bakarak son derece olumlu katkılarının olduÄŸunu da belirtmekteyiz. Fakat gerçekten ‘ihtiyaç’ kavramının bizler için ne anlam taşıdığını sorgulamaktan uzak duruyoruz. ÖrneÄŸin Amerikalı veya Kanadalı bir genç için sosyal medya, sosyal bir ortam olarak iÅŸlev görebilir. Yani bireyin atomize olduÄŸu, bireyselliÄŸin zirve yaptığı bir toplumsal yapıda insanın yeniden kendi birey tekinden bir varlıkla irtibat kurması önemlidir. Fakat bizim için aynı ÅŸey söz konusu mudur? Bizim sosyal olmaktan veya sosyalleÅŸmekten anladığımız ÅŸey nedir? PaylaÅŸmak, dayanışmak veya karşı koymak gibi daha birçok bireysel ve toplumsal eylem biçiminin bizdeki karşılığı nedir? Her ne kadar küresel bir dünyada yaÅŸamaktan kaynaklanan benzerlik ve aynılaÅŸma söz konusu ise de, sayılabilecek daha birçok konuda kendi gerçekliÄŸimize iliÅŸkin sorular sorulabilir.
Özetle bu temel sorular eşliğinde sosyal medya dediğimiz şeyin ne olduğunu daha iyi kavramış olacağız.
Gücün ya da kontrolün kullanıcıda olduğu, kullanıcının pasif olmadığı bir medya türünden bahsediyoruz. Burada hakikaten güç bizde mi yoksa bu bir yanılsama mı?
Bir önceki soruda belirttiğimiz meşrulaştırma retoriğinin en çok vücut bulduğu yer, tam da burasıdır. Kitle iletişim araçları (radyo, tv, sinema, gazete vb.) pratiklerine büyük ölçüde ekonomi politik ilişkiler, sermaye ve etik ilkeler, eşik bekçileri, vb. kavramlarla ilişkilendirilerek olumsuz anlam yüklenmekteydi. Fakat yeni iletişim teknolojileri ile birey merkezli bir dünyaya adım atıldığı, bireyin pasiflikten- kütle olmaktan kurtularak aktif bir birey olduğu literatürde en çok yer alan vurgudur.
Buna karşılık gözden kaçırılan şey; birey özgürleştiğini, sosyalleştiğini, bütün mahalle baskılarından kurtulduğunu düşünürken, çok daha makro ölçekte ne tür bir küresel tahakküm ile karşı karşıya kaldığı gerçeğidir. Ayrıca söz konusu küresel etkiye karşı bireyin hangi düşünsel çaba ve toplumsal pratikle karşı koyacağı bilgisine sahip olup olmadığının göz ardı edilmesidir.
Akıllı telefonlar, tabletler, vs. ile sosyal medya kullanımı arttı, hatta hepimiz sosyal medyada yaşıyoruz demek bir abartı değil. Neden bu kadar bağımlıyız?
Ä°letiÅŸim araçları ve süreçleri tarih boyunca insanlığın geliÅŸim seyrine paralel biçimde geliÅŸim göstermiÅŸ ve iÅŸlev görmüştür. Günümüzde ise bu iÅŸlev ihtiyaç olmaktan çıkmış, sizin de ifade ettiÄŸiniz gibi bir tür bağımlılığa dönüşmüştür. Bu durumun çok fazla ardalanı bulunmakla birlikte, öncelikle hepimiz -ÅŸimdi eleÅŸtirsek de- uzunca bir süredir kitle iletiÅŸim araçlarıyla birlikte yaÅŸamaya alıştık. Gazetenin, televizyonun, sinemanın 20. yy’da etki ettiÄŸi, belirlediÄŸi birey ve toplum hayatına iliÅŸkin bütün deÄŸiÅŸim ve dönüşüm hikâyelerinin merkezinde yer aldık. Bu bakımdan sessiz ve usulca hayatımıza giren ve asırlardır birlikte yaÅŸadığımız bir ÅŸey gibi bağımlısı olduÄŸumuz sosyal medyanın nereden geldiÄŸini ve bize sahiden ne kattığını da sor(a)madık. Ayrıca toplum olarak okuma kültürümüzün zayıf oluÅŸu, genç nüfusumuzun görece fazla oluÅŸu, sosyal medyanın boÅŸ zaman etkinliklerine fazlasıyla imkân saÄŸlaması vb. diÄŸer bazı unsurlar belirtilebilir.
Çalışmanızdan da bahsetmenizi rica ediyorum. "Sosyal Medya ve Gençlik" isimli çalışmanızdan. Bu kitapta ne anlatmak istediniz? Tezleriniz nedir?osyal Medya ve Gençlik’te, ülkemiz genç nüfusunun en çok bulunduÄŸu mekânlardan olan üniversitelerde ve sosyal medyayı en çok kullanan toplumsal kesim olarak üniversite gençliÄŸinin, sosyal medya kullanım pratiklerine odaklanıldı. Temel derdimiz, hepimizin sorduÄŸu ÅŸeydi aslında; nedir sosyal medya, hayata nasıl bir anlam katmakta veya hayatı nasıl bir anlam kaybına uÄŸratmaktadır? Gençlerin kullanım pratikleri onların sosyal sermayelerine bir katkıda bulunmakta mıdır? Çalışmada ülkemiz özelinde gençlerin var olan sosyal sermayelerini mi sosyal medyaya taşıdıkları veya sosyal medyanın kendi sosyal sermayelerine pozitif bir katkısının olup olmadığına odaklanıldı.
Kitabınızda geçen “sosyal sermaye” kavramından bahseder misiniz?
Sosyal sermaye kavramı, sosyal bilimlerin ortak kavramlarından biridir. Bireylerin ekonomik güçleri/sermayeleri dışında kalan diğer bütün insan ilişkilerinden elde ettikleri birikim olarak tanımlanabilir. Bu anlamda sosyal medya, insanların sürekli ilişki ve temas içerisinde bulundukları bir mecra olarak, sosyal sermaye üretim mekânı olarak düşünülebilir. Biz de bu nedenle zaten sosyal medya ve sosyal sermaye ilişkisine odaklandık.
Başlangıçta sosyal medya gençlerin takıldığı bir yerdi fakat günümüzde her yaşta insanın kullandığını görüyoruz. Hatta gariptir, gençlerin birçoğu Facebook'tan (yaşlılar geldiği için) Twitter'a kaçtılar. Böyle bir kovalamaca da yaşanıyor sanki?
Tam olarak böyle bir ayrım söz konusu olmasa da, yaÅŸ grubuna göre kimi yorumlar yapılmaktadır. Bu yorumlardan bazılarına göre, yetiÅŸkinler daha çok çocuklarını kontrol etmek ve gözetlemek amacıyla Facebook’a dâhil olmaktadırlar. Gençler de diÄŸer platformlara, Twitter, Instagram veya Snapchat gibi platformlara gitmektedirler. Fakat benim kanaatim, zamanla deÄŸiÅŸecek olmakla birlikte gençlerin hâlâ baÅŸta Facebook olmak üzere, Instagram ve Snapchat gibi daha eÄŸlenceli platformları tercih ettikleri yönündedir. YetiÅŸkinlerin ise görece daha ciddi ve haber merkezli bir mecra olan Twitter’ı tercih ettikleri yönündedir.
O kadar çok vaktimiz sosyal medyada geçiyor ki, burası neredeyse yeni bir yaşam alanı haline geliyor. Sosyal medyaya yeni bir yaşam alanı diyebilir miyiz?
Evet, çok farklı nedenlerle, çok fazla kullandığımız bir gerçek. Fakat bu durum gerçekliÄŸin kendisi midir? Bu sorunun çok kolay bir cevabı yok maalesef. Gerçekle sanalın karışımı yeni bir yaÅŸam ve varlık alanı sosyal medya. Tamamen sanal diyemeyeceÄŸimiz kadar gerçekliÄŸi, gerçek diyemeyeceÄŸimiz kadar da sanallığı içinde barındıran yeni bir mekân… Ama her ÅŸeye raÄŸmen gerçek iliÅŸkilerin yerini tutamayacak kadar zayıf karakterli bir yaÅŸam alanı…
Sosyal bilimciye bu soruyu sormak doÄŸru mudur bilmiyorum ama sizce sosyal medya totalde olumlu mu yoksa olumsuz bir ÅŸey mi?
Evet, sizler de takdir edersiniz ki sosyal bilimlerde totalleştirici yorumlar çoğu kez yanılgıyı da içinde barındırırlar. Bu bakımdan sosyal medyaya ilişkin tamamen iyi veya kötü olarak yorumlamak yerine, yukarıda sormaya gayret ettiğimiz anlamlı sorular eşliğinde bir anlam üretme çabamız daha doğru olur kanaatindeyim. Dolayısıyla sosyal medya kullanım pratiklerimizi de bir anlama atfen gerçekleştirmiş oluruz.
Bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederim. İyi çalışmalar.
Ben teşekkür ederim. Sağ olun.
Mehmet Emin Babacan, Sosyal Medya ve Gençlik, Açılım Kitap.
Röportaj: Yusuf Tunçbilek
Kaynak:Dünyabizim.com
Henüz yorum yapılmamış.