Sosyal Medya

Dünya

Eski Almanya Dışişleri Bakanı: Batı'nın sonu kaçınılmaz!

Eski Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer, Trump’ın ABD Başkanı seçilmesinden sonra Batı'nın geleceğini yazdı. Fischer "Şimdiye kadar 'Batı' olarak tanımlanan şeyin sonu kaçınılmaz olarak geliyor. Avrupa, ABD’ye stratejik olarak vekâlet edebilmek için çok fazla zayıf ve bölünmüş halde; dahası ABD liderliği olmaksızın Batı ayakta kalamaz" değerlendirmesinde bulundu.



Donald Trump’ın Amerikan baÅŸkanı seçilmesiyle birlikte, ÅŸimdiye kadar “Batı” olarak tanımlanan ÅŸeyin sonu kaçınılmaz olarak geliyor. Bu kavram, 20. yüzyıldaki iki dünya savaşıyla birlikte ortaya çıkan, 40 yıl süren SoÄŸuk SavaÅŸ’ta uluslararası düzeni yeniden tarif eden ve bugüne kadar yerküreye egemen olan Atlantik ötesi bir dünyayı tanımlıyordu.

“Batı” kavramı, “Garp” kavramıyla birbirine karıştırılmamalı. “Batı”nın kültürü, normları ve hâkim dini, köken olarak büyük ölçüde “Garplı” olsa da zaman içinde baÅŸka bir ÅŸeye evirildi. Garp'ın temel karakteri, (her ne kadar Alplerin kuzeyindeki Avrupa toprakları da bu geliÅŸmeye önemli katkılarda bulunmuÅŸ olsa da) yüzyıllar içinde Akdeniz bölgesi tarafından ÅŸekillendi. Batı ise, aksine, 20. yüzyılda doÄŸmuÅŸ Atlantik ötesi bir kavram.

Birinci Dünya Savaşı baÅŸladığında aslında bu, Ä°ttifak Devletleri ile Ä°ngiliz-Fransız-Rus Ä°tilafı arasında cereyan eden bir Avrupa çatışmasıydı. Gerçek anlamda bir dünya savaşına dönüşmesi ise 1917’de ABD’nin savaÅŸa katılmasıyla oldu. Bizim bugün Batı dediÄŸimiz ÅŸey, iÅŸte o an oluÅŸmaya baÅŸladı.

Esasen Batı, Amerika'nın müttefiklerini savunma taahhüdü üzerine inÅŸa edildi. ABD bu hayati rolü oynamazsa Batılı düzen var olamaz, ki Trump idaresi altında Washington bu rolden vazgeçilebilir. Sonuç olarak, Batı’nın geleceÄŸi artık tehlike altında.
Batı kavramının nüfus cüzdanını Ä°kinci Dünya Savaşı sırasında aldığı söylenebilir. 1941 AÄŸustos’unda Nazi Almanya’sının SSCB’yi iÅŸgal etmesinin ardından, Ä°ngiltere BaÅŸbakanı Winston Churchill ile Amerikan BaÅŸkanı Franklin D. Roosevelt, [Kuzey Amerika'nın doÄŸu kıyısında Kanada’ya baÄŸlı bir ada olan] Newfoundland açıklarında bir savaÅŸ gemisinde buluÅŸup Atlantik SözleÅŸmesi’ni imzaladı. Bu sözleÅŸme, daha sonra NATO’ya dönüşecek ve 40 yıl boyunca ortak deÄŸerlerle ve piyasa ekonomisiyle Sovyet tehdidine karşı direnecek bağımsız demokrasileri bir ittifak çatısı altında birleÅŸtirerek bugüne kadar Avrupa’yı koruyacaktı.

Esasen Batı, Amerika'nın müttefiklerini savunma taahhüdü üzerine inÅŸa edildi. ABD bu hayati rolü oynamazsa Batılı düzen var olamaz, ki Trump idaresi altında Washington bu rolden vazgeçilebilir. Sonuç olarak, Batı’nın geleceÄŸi artık tehlike altında.

TRUMP ETKÄ°SÄ°

Hiç kimse Trump’ın seçilmesinin Amerikan demokrasisi için ne anlama geleceÄŸinden veya göreve geldiÄŸinde ne yapacağından emin olamaz. Ancak ÅŸimdiden mantıklı iki çıkarımda bulunabiliriz. Birincisi, Trump’ın baÅŸkanlığı Amerikan iç ve dış politikası için epeyce zorlayıcı olacaktır. Trump, Amerikan siyasetinin yazılı olmayan neredeyse bütün kurallarını hiçe sayıp alaya alarak seçimi kazandı. Sadece Hillary Clinton’ı deÄŸil, aynı zamanda Cumhuriyetçi Parti’nin egemen çevrelerini de yenilgiye uÄŸrattı. 20 Ocak tarihi gelip de baÅŸkanlık koltuÄŸuna oturduÄŸunda kendisine seçimi kazandıran bu stratejiyi bir anda terk edeceÄŸini zannetmek için ortada çok az neden var.

Öte yandan, Trump’ın “Amerika’yı yeniden yüceltme” vaadine sıkı sıkıya baÄŸlı kalacağından da emin olabiliriz. Her ne pahasına olursa olsun, bu, onun baÅŸkanlığının temeli olacaktır. Eski baÅŸkanlardan Ronald Reagan da bu sözü vermiÅŸti, ancak o bunu SoÄŸuk SavaÅŸ hâlâ devam ederken ABD’nin emperyal bir yaklaşım sergileyebildiÄŸi bir dönemde yaptı. Reagan, o denli büyük çaplı bir yeniden silahlanma süreci baÅŸlattı ki sonunda SSCB’nin çökmesine yol açtı. Ayrıca kamu borcunda devasa bir artışla Amerikan iktisadi patlamasının da önünü açtı.

Trump’ın emperyal bir yaklaşım sergileme lüksü yok. Aksine, seçim kampanyası sırasında Amerika’nın OrtadoÄŸu’da giriÅŸtiÄŸi saçma sapan savaÅŸlara eleÅŸtiriler yaÄŸdırdı; zaten destekçilerinin tek istediÄŸi de ABD’nin küresel liderlik rolünü bırakıp dünyadan el etek çekmesiydi. Soyutlanma yanlısı milliyetçiliÄŸe doÄŸru kayan bir ABD, açık ara dünyanın en güçlü ülkesi olarak kalacaktır; ancak artık Batı ülkelerinin güvenliÄŸini garanti altına almayacak veya serbest ticarete ve küreselleÅŸmeye dayalı bir uluslararası düzeni savunmayacaktır.

Geriye kalan tek soru, Amerikan siyasetinin ne denli hızlı deÄŸiÅŸebileceÄŸi ve bu deÄŸiÅŸimlerin ne denli radikal olacağı. Trump 12 üyeli Transpasifik Ortaklığı’nı çoktan ıskartaya çıkarma sözü verdi. Trump farkında mı bilmem ama bu karar Çin için bir lütuf olacaktır. [Yeni Amerikan BaÅŸkanı] ayrıca Güney Çin Denizi’nde Amerikan angajmanını azaltarak Çin’e bir lütuf daha bahÅŸedebilir. Çin kısa bir süre sonra kendisini küresel serbest ticaretin yeni garantörü – ve belki de iklim deÄŸiÅŸikliÄŸiyle mücadelenin yeni küresel lider – konumunda bulabilir.

Emin olun Çin, Amerika’nın yerini doldurmak için hazırlık içinde. Avrupa’da ise milliyetçiliÄŸin tabutunun kapağı açıldı ve vakti geldiÄŸinde zebanileri bir kez daha kıtaya ve dünyaya yayılacak.
Suriye savaşına gelince, Trump bu yerle bir olmuÅŸ ülkeyi Rus Devlet BaÅŸkanı Vladimir Putin ile Ä°ran’ın kollarına bırakabilir. Uygulamada bu durum, bölgenin çok ötesinde üreteceÄŸi ağır sonuçlarıyla OrtadoÄŸu’daki güç dengesini deÄŸiÅŸtirecektir. Ahlaki açıdan ise bu, Suriye muhalefetine dönük çok insafsızca bir ihanet ve Suriye Devlet BaÅŸkanı BeÅŸÅŸar Esed’e de bir ihsan olacaktır.

EÄŸer ki Trump, OrtadoÄŸu’yu Putin’e havale ederse, bundan sonra Ukrayna, DoÄŸu Avrupa ve Kafkaslar'da ne yapacağı merak konusu. Acaba Putin’in yeni de facto nüfuz alanını kabul edecek yeni bir Yalta Konferansı mı beklemeliyiz?

Trump’ın ABD için planladığı yeni akış ÅŸimdiden belirginleÅŸiyor. Henüz bilmediÄŸimiz ÅŸey ise buna ne denli hızlı yelken açacağı. Hemen her ÅŸey, Trump’ın Amerikan Kongresinde karşılaÅŸacağı (gerek Demokrat gerekse Cumhuriyetçi) muhalefete ve kendisine oy vermemiÅŸ Amerikalı çoÄŸunluÄŸun tepkisine baÄŸlı.

Ancak herhangi bir hayale kapılmamalıyız. Avrupa, ABD’ye stratejik olarak vekâlet edebilmek için fazlasıyla zayıf ve bölünmüş halde. Dahası, ABD liderliÄŸi olmaksızın Batı ayakta kalamaz. Bu sebeple, bugün hemen herkesin bildiÄŸi ÅŸekliyle Batı dünyası, çok çok büyük bir ihtimalle gözlerimizin önünde son nefesini verecek.

Peki arkasından ne gelecek? Emin olun Çin, Amerika’nın yerini doldurmak için hazırlık içinde. Avrupa’da ise milliyetçiliÄŸin tabutunun kapağı açıldı ve vakti geldiÄŸinde zebanileri bir kez daha kıtaya ve dünyaya yayılacak.

Joschka Fischer, 1998-2005 yıllarında Almanya Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak görev yaptı. Yaklaşık 20 yıl boyunca Alman Yeşiller Partisi'ne liderlik etti.

Al Jazeera

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.