Sosyal Medya

Güncel

Türkiye, Suriye'ye müdahalede geç mi kaldı, orada ne kadar kalacak? Yıldıray Oğur yazdı

Fırat Kalkanı Operasyonu 24 Ağustos 2016’dan beri sürüyor. Türkiye 5 aydır Özgür Suriye Ordusu ile birlikte Suriye topraklarında. Türkiye bu operasyonla hem sınırlarını DAEŞ’ten temizledi, hem de Kanadalı askerlerden Japon jetlerine kadar 72 milletin cirit attığı, 911 km sınırı olan Suriye topraklarına dört yıl sonra ilk kez askerî olarak girmiş oldu. Yıllardır dillerde olan “Soft power” yerine ilk kez ‘hard power’la sahada görünür oldu.



Ne Suriye ile savaÅŸ çıktı, ne de Türkiye BirleÅŸmiÅŸ Milletler’den atıldı, iÅŸgalci muamelesi gördü, ne de büyük kayıplar verildi. Operasyon, ABD’yle, Rusya’yla ya da Ä°ran’la iliÅŸkilere bir zarar vermediÄŸi gibi tam tersine bu askerî operasyonla Türkiye’nin Suriye meselesinde eli güçlenmiÅŸ oldu, sınırlarımız bir terör örgütünden temizlenmiÅŸ oldu.
Peki Türkiye bunun için niye üç yıl bekledi?
Üç yıl; çünkü DAEÅž Cerablus’u Temmuz 2013’te Özgür Suriye Ordusu’ndan almış ve Åžubat 2014’e kadar ÅŸimdi Türkiye’nin DAEÅž’ten temizlediÄŸi alanları ele geçirmiÅŸti.
Böyle bir operasyon yapmak için son üç yılın en iyi ÅŸartlarının AÄŸustos 2016 olmadığı açık.  Türkiye Rus uçağını düşürmemiÅŸken, ABD’yle iÅŸler bu kadar sarpa sarmamışken, PKK’yla ateÅŸkes/çözüm süreci sürerken ya da bir askerî darbe giriÅŸimi olmamışken de bu operasyonu baÅŸlatabilir, Türkiye bu alanı kontrol altına alabilirdi.
Bunun için son üç yıldır ortada pek çok meÅŸru gerekçe de vardı. Reyhanlı Katliamı’na dahli olan Suriye rejiminin hasmane tutumu, istikrarsız Suriye ile 911 kilometre sınırının güvenliÄŸini tehdit etmesi, üç milyonu aÅŸkın Suriyeliye ev sahipliÄŸi yaparken yeni mülteci dalgalarını sınırın öte tarafında karşılamak istemesi ve tabii son iki yılda 500’e yakın sivil vatandaşının ölümüne neden olmuÅŸ iki terör örgütünün (DAEÅž, PKK) Suriye’de yuvalanması.
Hâlâ Türkiye’nin DAEÅž’i desteklediÄŸine inanmaya devam edenler için bu sorunun cevabı “PYD’ye karşı DAEÅž’e göz yumdu” basitliÄŸinde. Hâlbuki DAEÅž Türkiye’nin bugün temizlediÄŸi bu toprakları PYD’den deÄŸil Suriyeli muhaliflerden almıştı.
Türkiye niye 3 yıl geç kaldı sorusunun cevabı için biraz arşiv karıştırmalıyız yine.
Türkiye ile Suriye’yi savaşın eÅŸiÄŸine getiren ilk büyük kriz 22 Haziran 2012’de  Suriye tarafından Türk Silahlı Kuvvetlerine ait RF-4E Phantom keÅŸif uçağının düşürülmesi oldu.  2015 yılının Mart ayında ortaya çıkan Hillary Clinton emaillerinde yer alan bir istihbarat raporunda, bu olaydan 6 gün sonra Genelkurmay BaÅŸkanı Necdet Özel’in ErdoÄŸan’a “çuval vakasının ordudaki orta kademe subaylarda kızgınlık meydana getirdiÄŸi gibi Suriye'ye cevap verilmemesi durumunda ErdoÄŸan ile ordu arasındaki iliÅŸkinin bozulmasından korktuÄŸunu söyleyerek Suriye’ye müdahaleye hazır olduklarını” söylediÄŸi, BaÅŸbakan ErdoÄŸan’ın ise “NATO'nun Suriye ile olası bir savaşı Rusya ile iliÅŸkileri bozabileceÄŸi gerekçesiyle de buna karşı çıktığı” iddia ediliyor.
https://wikileaks.org/clinton-emails/emailid/12185
2012 yazında Suriyeli muhalifler Halep’in büyük bölümünü kontrol altına almış, Åžam’a birkaç kilometre kadar yaklaÅŸmış, Kuzey ve doÄŸu Suriye’de kontrol muhaliflerin eline geçmiÅŸti. Ayrıca Suriye konusunda Türkiye ile ABD aynı sayfadaydılar ve birlikte hareket etmekteydiler. O yüzden muhaliflerin sonuca yürüdüğü bir dönemde Türkiye’nin askerî müdahale yerine, angajman kurallarını deÄŸiÅŸtirerek bu olaya düşük profilli tepki vermesi mantıklı bir tercihti. 
Muhaliflerin ilerleyiÅŸi Temmuz 2012’de de sürdü ve Cerablus’ta kontrolü Özgür Suriye Ordusu ele geçirdi.  Bir yıl sonra yaÅŸanan ÅŸiddetli çatışmalarla DAEÅž Cerablus’u aldı ve ilk kez Türkiye DAEÅž’le komÅŸu olmuÅŸ oldu.  Ardından DAEÅž’in Türkiye sınırı ile Halep arasındaki bölgede ilerleyiÅŸi devam etti.  Ocak 2014’ten itibaren DAEÅž, bu kez Çobanbey sınır kapısına yüklendi.  Çatışmalar Cerablus-Çobanbey arasında 2014 Ocak ayı boyunca devam etti. Çobanbey bir ara DAEÅž’in, Cerablus kısa bir süre ÖSO’nun eline geçti.  http://www.reuters.com/article/us-syria-crisis-isil-idUSBREA0G0UO20140117
Peki Ocak 2014’te sınırın hemen ötesinde bu çatışmalar yaÅŸanırken Türkiye ne yapıyordu?
1 ve 19 Ocak’ta durdurulan MÄ°T tırlarını konuÅŸuyordu. O tırlar da tam o sırada Türkiye’nin Suriye ile sınır hattını ele geçirmeye çalışan DAEÅž’le savaÅŸan Özgür Suriye Ordusu’na gidiyordu.
Yani aslında Türkiye boÅŸ durmuyordu. Ama birileri de boÅŸ durmuyordu ve bunu hükûmete karşı bir operasyona çevirmeye çalıştılar. Bir ölçüde baÅŸarılı da oldular. O tırların DAEÅž’e gittiÄŸi yalanını bütün dünyaya satan gazeteci savcılıktaki sorgusunda bunu inkâr etti ama “Türkiye DAEÅž’i destekliyor” yalanı çoktan dünya turunu tamamlamıştı!..
Haziran 2013 Suriye’ye bir askerî müdahaleye en çok yaklaşılan zamandı. Bütün dünya ve tabii Türkiye, Suriye rejiminin kimyasal silah kullanması üzerine, bunu askerî müdahale için kırmızı çizgi olarak açıklamış Obama’nın müdahale kararı almasını bekliyordu. Obama topu Kongre’ye atarak, Rusya’yla yakınlaÅŸmaya baÅŸladı.
Türkiye’nin Suriye’ye askerî müdahale seçeneÄŸinin hep masanın üzerinde olduÄŸunu ise 30 Mart 2014 yerel seçimlerine günler kala sızdırılan DışiÅŸleri Bakanlığı’ndaki ses kaydındaki konuÅŸmalardan anlıyoruz.
O konuÅŸmalardan, özellikle de Genelkurmay Ä°kinci BaÅŸkanı YaÅŸar Güler’in konuÅŸmalarından anladığımız baÅŸka bir ÅŸey daha var.
O kısmı bir daha hatırlayalım önce:
“YaÅŸar Güler: Ä°vedi olarak Hakan Beyin desteklenip silah ve mühimmatı muhaliflere ulaÅŸtırmasını saÄŸlamamız lazım.
Ahmet DavutoÄŸlu: Kuzey Irak’ta bir tehdit varken biz nasıl özel kuvvetleri devreye sokabildik? Orada da sokmalıydık. Oradaki adamları eÄŸitmeliydik. Neyse biz bunu yapamayız ki, biz diplomaside ne ise onu…
Feridun Sinirlioğlu: Ben o zaman söyledim, o tankları nasıl soktuk paşam ya Allah aşkına, siz vardınız o zaman?
Yaşar Güler: Şimdi bakın efendim. MKE bizim sayın bakanın emrinde değil mi efendim? Yani efendim şu anda parayla Katar mühimmat arıyor. Peşin para, üretsin versinler. Sayın bakanın emrinde.
Ahmet Davutoğlu: İşte burada entegre hareket edemiyoruz, koordine olamıyoruz.
Yaşar Güler: O zaman Sayın Genelkurmay Başkanı ile sayın bakanı aynı anda çağırsın Sayın Başbakanımız. Yanında konuşsun efendim.
Çünkü oradaki ihtiyaç sayın bakanım silah ve mühimmat. Silah da değil, mühimmat. Biraz önce konuştuk, biz şimdi efendim. 1000 kişilik bir ordu kuruyoruz diyelim orada. Biz bunun asgari 6 aylık mühimmatını burada depolamadan bu adamları oradaki muharebeye sokarsak sayın bakanım iki ay sonra bu adamlar bize döner.
YaÅŸar Güler: Evet, evet efendim. Bu iÅŸ sadece Hakan Beyin sırtına kalmış bir konu olmuÅŸ yani. Olacak iÅŸ deÄŸil. Yani anlayamıyoruz biz yani. Neden?..”
“Bu iÅŸ sadece Hakan Beyin sırtına kalmış” diyen YaÅŸar Güler PaÅŸa’nın ÅŸikâyet ettiÄŸi ve ne yaptığını anlamadığı kurum galiba açık.
Suriye meselesinde her ÅŸeyi MÄ°T’e bırakıp inisiyatif almayan Türk Silahlı Kuvvetleri.
Tabii 2014 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri deyince Suriye konusunda karargâhlarda ve sahada karar mekanizmalarının, 2013 Aralık’ından beri hükûmete isyan baÅŸlatmış bir örgütün kontrolünde olduÄŸunu o günlerde kimse bilmiyordu.
TSK’nın klasik reflekslerinin de dış askerî müdahalelere soÄŸuk, Suriye meselesinde de hükûmetin çizgisinde uzağında olduÄŸu ise malumdu.
2 Ekim 2014’te hükümet Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bu ayak sürümelerini bitirmek için Meclis’ten geçirdiÄŸi Irak tezkeresine Suriye’yi de ekledi. Artık Suriye’ye asker sokmanın hukuki zemini de hazırdı.
Ama TSK bunu yeterli görmedi. Tezkereden iki gün sonra askere yakın Sözcü yazarı Saygı Öztürk’ün haberinden okuyalım:
“Genelkurmay, Meclis'ten Suriye ve Irak'a sınır ötesi harekât yetkisi alan hükümetten, ‘yargılanmama' güvencesi istedi. GüneydoÄŸu'da PKK ile mücadele eden birçok komutanın Ergenekon ve Balyoz davalarında yargılanmasından ders çıkaran Genelkurmay BaÅŸkanlığı, MÄ°T mensupları için getirilen yasal zırhın askere de tanınmasını istedi.”
Bu sırada DAEÅž’in Kobani saldırısı baÅŸladı.  DAEÅž’e karşı Türkiye’nin katılmadığı koalisyon kuruldu. ABD Kobani’de PYD güçlerine havadan yardım attı. Ve 6/7 Ekim 2014’te Kobani bahanesiyle ve PKK/HDP’nin çaÄŸrısıyla baÅŸlayan ÅŸiddet olaylarında 50 insan hayatını kaybetti.
Türkiye’nin DAEÅž karşıtı koalisyona temel itirazı “havadan müdahale yeterli deÄŸil, karadan da müdahale ve güvenli bölge olmalı’ydı. Hatta CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan daha sonra çarptırılan Kobani düştü düşecek açıklamasında ‘Sadece havadan bombalamak suretiyle bu terörü sona erdiremezsiniz,  kara harekâtında bu iÅŸi ifa edenlerle iÅŸ birliÄŸi kurulmazsa, hava harekâtıyla bu iÅŸ bitmez” demiÅŸti. https://www.youtube.com/watch?v=--agcviRqJU.
BaÅŸbakan DavutoÄŸlu Al Jazeera’ye çıkarak Türkiye’nin teklif ettiÄŸi Lazkiye’den Kamışlı’ya uzanan güvenlik bölge haritasını açıklamıştı.  http://www.aljazeera.com.tr/haber/birkac-ayda-istenen-noktaya-gelinir
O tarihten sonra Türkiye ile ABD arasında Suriye konusundaki makas daha da açıldı. ABD’ye PYD’yi müttefik olarak görüyor ve Türkiye’nin güvenli bölge önerisine sıcak bakmıyordu.
Türkiye’nin Suriye’ye askerî olarak müdahalesinde ABD’yle yaÅŸadığı bu krizin etkisi olduÄŸu muhakkak. Ama sonradan ortaya çıkan bazı bilgiler hikâyenin bundan ibaret olmadığını gösteriyor.
Bunlardan biri 30 AÄŸustos 2016’da Wall Street Journal’da çıkan ve iyi Pentagon muhabirlerinin imzasını taşıyan bir haber.
http://www.wsj.com/articles/turkish-offensive-on-islamic-state-in-syria-caught-u-s-off-guard-1472517789
Fırat Kalkanı operasyonunun deÄŸerlendirildiÄŸi haberde 2015 yılı bahar ayında Türkiye ile ABD arasında Suriye’ye askerî müdahale konusunda görüşmeler yapıldığı iddia ediliyordu.
Türkiye’nin sınır ötesine 2 bin askerle girmesini içeren habere göre  “Türk yetkililer operasyonun baÅŸlatılacağına dair siyasi iradeden öyle emindi ki, askerî kararı duyuran basın bildirileri bile hazırlanmıştı…”
Habere göre bu kadar hazırlık sırasında Ankara’nın Amerikan komandolarının da operasyona katılması önerisini Washington kabul etmemiÅŸ ve Türkiye’nin kara harekâtında destek verilecek muhalif grupları listesinde ABD’nin radikal bulduÄŸu Ahrar-uÅŸ Åžam’ın bulunması da ABD tarafından reddedilmiÅŸ.
Ama gazeteye göre 2015 yazında anlaÅŸmayı çıkmaza sokan esas mesele ÅŸu cümlede: “Hem Pentagon liderleri hem bazı Türk generaller Ankara’nın önerilen misyonu yürütecek sayıda isyancıyı mobilize edip edemeyeceÄŸi konusunda şüpheleri dile getirince çıkmaza girdi…”
Cümlede bu konuda şüphesi olanların sadece Pentagon değil, bazı Türk generaller olduğu da dikkatinizi çekmiş olmalı.
O hâlde gelin ABD ile Türkiye, Suriye’ye Türkiye’nin askerî operasyonla girmesini konuÅŸurken Türkiye’de ne olduÄŸuna bakalım.
Ama önce Esad’ın çok tuhaf bir açıklamasını hatırlayarak baÅŸlayalım. Mart 2015’te Rus Sputnik’e röportaj veren Esad şöyle demiÅŸti: 
“Suriye’de artık Türk ordusu olarak tanımlanamayacak olan ErdoÄŸan’ın ordusu savaşıyor…”
Ardından 20 Nisan 2015’te Fuat Avni tweetleri:
“TSK’nın, binlerce askerin kaybıyla sonuçlanma riskini göz önünde bulundurarak ‘Suriye’ye girin’ emrine direnmesi FaÅŸist’i delirtiyor…”
Parçaları birleştirmeye devam edelim.
7 Mayıs 2015’te CHP genel baÅŸkan yardımcısı Gürsel Tekin çıkıp “Türkiye iki gün içinde Suriye’ye girecek” dedi:
“Türkiye bu akÅŸam ya da cuma günü yapacağı askerî bir operasyonla Suriye’ye girecek!.. Bu bilgiyi çok saÄŸlam bir kaynaktan aldım. Sayın BaÅŸbakan’a sesleniyorum. Çıkın ‘Böyle bir çılgınlık yok. O iddia yanlış’ deyin. Beni yalanlayın!..”
Suriye’ye askerî müdahale haberlerine en çok tepki gösterenlerden biri de Esad rejimine, başında eski Genelkurmay Ä°stihbarat Daire BaÅŸkanı’nın olduÄŸu heyetler gönderen Vatan Partisi’ydi.
10 Mayıs 2015’te Genelkurmay BaÅŸkanı Orgeneral Necdet Özel saÄŸlık sorunu gerekçesiyle 15 günlük rapor aldı. O günkü haberler şöyle devam ediyordu:
Suriye’ye operasyon iddialarının konuÅŸulduÄŸu bir  dönemde Genelkurmay BaÅŸkanı Orgeneral Necdet Özel’in Genelkurmay Karargâhı’na gitmediÄŸinin ortaya çıkması baÅŸkentte bir anda hareketli saatlerin yaÅŸanmasına neden oldu.”
Ertesi gün gazetelerde Özel’in 7 Haziran 2015 seçimlerinden önce Suriye’ye askerî operasyona karşı çıktığı için rapor aldığı yazıldı:
“Devlet koridorlarında Özel ile ErdoÄŸan arasında geçen ‘çok sert bir diyalog’dan bahsediliyor, ‘Necdet Özel, Necip Torumtay örneÄŸinde olduÄŸu gibi kamuoyunu derinden sarsacak istifa yolunu seçmedi. Kendine has bir üslupla mesaj verdi’ deniyor. Artık Ankara’nın koridorlarında saklanamayan bir gerçek var. Ä°pler koptu!..”
Gazetelerde çıkan bu haberleri, Genelkurmay bir açıklamayla yalanlamak zorunda kaldı.
7 Haziran 2015’te seçimler oldu ve sandıktan tek başına iktidar çıkmadı.
15 Haziran’da PKK/PYD/YPG, Tel Abyad’ı  DAEÅž’ten aldı.
26 Haziran 2015’de CumhurbaÅŸkanı meÅŸhur konuÅŸmasını yaptı ve o tweeti attı:
“Tüm dünyaya sesleniyorum: Bedeli ne olursa olsun, Suriye'nin kuzeyinde, Türkiye'nin güneyinde devlet kurulmasına asla müsaade etmeyeceÄŸiz.”
Aynı günlerde CumhurbaÅŸkanı baÅŸkanlığında yapılan üst düzey bir toplantıda Suriye’ye askerî müdahale konusunda TSK’ya hazır ol emri verildi. Masada olan aslında bir yıl sonra ancak yapılabilecek Fırat Kalkanı Operasyonu gibi seçenekti. Ama askerin hâlâ çekinceleri vardı:
Hürriyet’in güvenilir kaynaklardan edindiÄŸi bilgiye göre, Tel Abyad’ın PYD’nin eline geçmesinden sonra Saray’da CumhurbaÅŸkanı Tayyip ErdoÄŸan’ın baÅŸkanlığında yapılan bir dizi Suriye güvenlik toplantısında ortaya çıkan güvenlik riskleri konuÅŸuldu. Bölgede bir ‘Kürt devleti’ kurulması tehlikesiyle birlikte, Tel Abyad’ı kaybeden DAEÅž’in Esad’ın desteÄŸi ile batıya yönelmesiyle ortaya çıkan güvenlik riskleri deÄŸerlendirildi. TSK’dan tedbir alması istendi; ancak TSK, ortaya çıkacak risklere dikkat çekerek buna karşı çıktı. BaÅŸbakan Ahmet DavutoÄŸlu Ä±srar edince TSK yazılı direktif istedi. DavutoÄŸlu, TBMM’den 2014’te geçen tezkere, bu tezkere doÄŸrultusunda Bakanlar Kurulu’nda alınan kararları da dikkate alarak tedbir alınması talebini yazılı bir direktif olarak askere iletti. Direktifte, Cerablus’tan Mare Hattına kadar olan bölgede bulunan DAEÅž’in Mare Hattını geçmesi hâlinde ortaya çıkacak risklere dikkat çekildi. Alınacak önlemlerle DAEÅž’in geriletilmesi, ÖSO’nun Cerablus’a kadar ilerlemesi durumunda Irak sınırından Yayladağı’na kadar bütün Suriye sınırının PYD ve ÖSO’nun kontrolüne geçeceÄŸine dikkat çeken bir yetkili, ‘Bu sayede, DAEÅž ve Esad’a karşı mücadele çok hızlanır’ yorumunu yaptı. Ancak sivil ve askerî bürokrasi, ‘riskler taşıdığı’ gerekçesiyle operasyon içerecek tedbirleri öteledi ve çalışmalarını ağırdan aldı. Bir yetkili, ‘Hükümet kesin emir verirse TSK, Cerablus’a girmemek için direnir mi?’ sorusuna ‘Hayır, ama tüm riski siyasi irade üstüne almış olur’ dedi…”
Ertesi günkü gazetelerde bu çekinceler hatta Genelkurmay BaÅŸkanı Necdet Özel’in istifa edebileceÄŸi haberleri yer aldı. O haberleri de hatırlayalım:
“CumhurbaÅŸkanlığı, Hükûmet, DışiÅŸleri Bakanlığı, MÄ°T: YoÄŸun çatışmaların yaÅŸandığı Azez ve Mare’nin DAEÅž’in eline geçmemesi için ABD’nin Kobani ve Tel Abyad’da PYD’ye verdiÄŸi desteÄŸin benzerinin TSK tarafından Suriyeli muhaliflere verilmesini istiyorlar. Ayrıca Cerablus’un ve ardından Azez’e dek uzanan 90 kilometrelik hattın, Kürt gruplar tarafından deÄŸil, Azez’de DAEÅž’i yenilgiye uÄŸratıp doÄŸuya doÄŸru ilerleyebilecek Suriyeli muhaliflerin eline geçmemesinin Türkiye’nin çıkarına olacağı deÄŸerlendirmesini yapıyorlar.  TSK ise el altından lojistik destek yapması yasal olarak mümkün deÄŸil diyor. Fırtına toplarının ya da Hava Kuvvetleri’nin kullanılması talebini, güvenlik tehdidi karşısında savunma amaçlı baÅŸvurulacak yöntem olarak deÄŸil ‘taarruz yöntemi’ olarak deÄŸerlendiriyor. Bu nedenle de bu adımı attığında uluslararası tepkilerin sert olacağından endiÅŸe ediyor ve saldırıya maruz kalmadıkça adım atmak istemiyor…”
“Siyasetin kalbi Ankara’da ‘Suriye’ endeksli tartışmalar sürerken birçok iddia da gündeme getiriliyor. Bu iddiaların başında ise Genelkurmay BaÅŸkanı Orgeneral Necdet Özel bulunuyor. Ä°ddialara göre Suriye’ye girme konusu seçimden önce de gündeme geldi. Orgeneral Özel, baskılardan kurtulmak için saÄŸlık operasyonunu bahane ederek ortamdan uzaklaÅŸtı. Åžimdi ise tekrar baskılar arttı. Hatta Özel’in yeni genelkurmay baÅŸkanının bu operasyona karar vermesini isterken, baskıların artması durumunda ‘istifa’ kozunu da masada tuttuÄŸu belirtiliyor. Hükümet kanadında ise baÅŸka bir görüş hâkim. Onlara göre de bu operasyona hangi komutan ‘evet’ diyecekse o genelkurmay baÅŸkanı olsun.”
http://www.gazetevatan.com/ankara-bu-iddiayi-konusuyor-ozel-istifa-edebilir--806683-gundem/ 28 haziran
“Genelkurmay, direktifin baÅŸarıyla icra edilebilmesi için ihtiyaç duyulan siyasi, askerî ve diplomatik altyapının doÄŸabilecek riskleri bertaraf edecek biçimde hazırlanması yönünde görüşünü iletmiÅŸ durumda. Hükûmetin de bu görüşü dikkate aldığı anlaşılıyor. 
Bölgeyle ilgili ve etkili RusyaÄ°ranABD gibi devletlerle temas edilmesi ve hatta mümkünse Åžam’la da iletiÅŸim kurulması altyapı oluÅŸturulması yönünde dillendirilen öneriler arasında bulunuyor. Bu öneriler doÄŸrultusunda Ankara’nın temaslara geçtiÄŸi de gelen bilgiler arasında. Ankara, Türkiye’nin stratejik olarak önemsediÄŸi Cerablus bölgesinin YPG’nin veya DAEÅž kontrolüne geçmesini önlemeye kararlı. Ancak bunun için TSK’nın bu bölgeye girmesi ve fiilen girerek kontrolü ele alması gerekmiyor. Ankara, TSK’nın bu bölgede YPG ve DAEÅž’e karşı güvenli kuÅŸağı sınır ötesine yerleÅŸmeden de saÄŸlayacak güç ve kabiliyete sahip olduÄŸunu hesaplıyor.”
Sonuç ortada. Genelkurmay, askerî ve hukuksal gerekçelerle Fırat Kalkanı Operasyonu’nun 2015 yılında yapılmasını engelledi. Ordusunun ayak sürüdüğü ve bunun için de askerî gerekçeler ileri sürdüğü bir askerî operasyonu hükûmetin yapması da zordu.
AÄŸustos 2015’te Necdet Özel görevi Hulusi Akar’a devretti. Hulusi Akar, Özel’e göre hükûmetin Suriye politikasına daha yakın bir isimdi.
Ama bu kez 24 Kasım’da Türk jetleri sınır ihlali yapan bir Rus uçağını düşürdü. Suriye’ye askerî olarak girmenin önünde büyük bir engel ortaya çıktı.
Åžubat 2016’da çıkan haberlerde TSK’nın Suriye’ye askerî olarak müdahale etme konusunda aynı yerde durduÄŸu görülüyor:
Uluslararası toplumun Suriye’ye asker göndermesi konusunda Genelkurmay’ın iki önemli kararı var:  
1) ABD, Rusya’nın tavrı nedeniyle BM’den karar çıkarılamayacağının farkında ve dolayısıyla böyle bir hazırlık yapmıyor.  
2) Türk Silahlı Kuvvetleri BM Güvenlik Konseyi’nden bir karar alınmadıkça Suriye topraklarına ayak basmayacak.”http://www.hurriyet.com.tr/suudilerle-tatbikat-40052331
Sonuçta Fırat Kalkanı Operasyonu üç yıldır masadaydı ama AÄŸustos 2016’ya kadar yapılmadı. Bunda “Obama’nın fiyasko Suriye politikaları, Rusya’nın baskısından çok Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ayak sürümesi etkili oldu” diyebiliriz.
Sonuçta Rusya, uçağını düşürmüş Türkiye ile bile anlaÅŸarak Fırat Kalkanı’na ses çıkarmadı. Nisan 2016’da Atlantic dergisine konuÅŸan Obama da ErdoÄŸan’ı “muazzam ordusunu Suriye’ye istikrar getirmek için kullanmayı reddetti” diye eleÅŸtirmiÅŸti. http://www.theatlantic.com/magazine/archive/2016/04/the-obama-doctrine/471525/
Hâlbuki, TSK’nın Suriye’ye müdahale etme konusundaki isteksizliÄŸi çok uzun süredir ABD’lilerin de malumuydu. 2011-14 arası Ankara’daki ABD büyükelçiliÄŸindeki askerî-siyasi bölümünün başına olan Ed Stafford 2015’in başında ordunun gönülsüzlüğünü yazmıştı.  http://www.washingtoninstitute.org/policy-analysis/view/explaining-the-turkish-militarys-opposition-to-combating-isis
Wall Street Journal’da bahsedilen Pentagon-TSK görüşmelerinde 2015’te Cerablus’a ÖSO ile girmeyi organize edip edemeyeceklerinden şüphe duyan “bazı Türk subayları”nın kim olduÄŸunu  tam olarak bilmiyoruz.
Daha sonra darbede Kurmay Albay Ömer Kulaç olduÄŸu ortaya çıkan Analiz Harbi hesabının Eylül-Ekim 2015’te ne yazdığını da hatırlayalım:
“Necdet PaÅŸa komÅŸu devletlere yönelik harekâtlara sonuna kadar direndi. Güçlü hava savunmasından dolayı Suriye'de Hava Kuvvetlerini kaybetmemeliydi. Netice itibariyle TSK başından dolayı Suriye'ye girmeye soÄŸuk baktı. Hükümetin isteÄŸi azıcık kabul görseydi, ÅŸimdi hâlimiz periÅŸandı.”
“Savunma Planlaması, MİT'teki 3-5 kiÅŸinin kapasitesinin çok üzerinde bir iş. Necdet Özel, bu sebeple fantezi planlara posta koydu. EÄŸer emekli Genelkurmay BaÅŸkamızın koyduÄŸu posta olmasa, ÅŸimdi Suriye harekât alanında Ruslarla ve silah sistemleriyle seviÅŸiyor olacaktık. Uçuk gibi gelebilir ama en az 100 uçağımız düşmüş, 300 tankımız imha olmuÅŸken arkada PKK ile uÄŸraşıyor olacaktık. NATO umursar mıydı?”
Aynı kiÅŸinin darbe günü “Suriye ile iliÅŸkiler iki ay içinde normale dönecek” diye tweetler attığını da ekleyelim.
Sonuçta eğer Türkiye bugün yaptığını üç, iki ya da bir yıl önce yapsaydı karşımızda bambaşka bir manzara olabilirdi. Halep bu hâlde olmazdı. PYD bu kadar mevzi kazanmamış olurdu.
Herhâlde bir gün Suriye’de neden geç kaldığımız sorusu dönemin darbeden tutuklu ya da dışarıdaki komutanlarına sorulur...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.