Kürsü
Trump 40 yıl önceki Tayvan politikasını yeniden mi canlandırıyor -Beril Dedeoğlu yazdı
Dünya ile birlikte Türkiye’nin de yeni konusu Trump.
Yeni baÅŸkanın neler yapacağı, neler yapabileceÄŸi, bunların baÅŸka ülkeleri nasıl etkileyeceÄŸi hemen her kesimin tartışma konusu haline gelmiÅŸ durumda. Ä°ÅŸi ileri götürenler, ABD’nin bundan böyle ne yapması gerektiÄŸi konusunda da fikirlerini paylaşıyorlar; Trump’ın ise ABD’ye yönelik bu uluslararası tavsiyelere göre davranacağını gösteren bir karine bulunmuyor. The New York Times gazetesini bile dikkate almayan Trump’ın, baÅŸka ülke medyalarını önemsemesi de beklenemez.
Dolayısıyla Trump’ın ne yapması gerektiÄŸi konusuna deÄŸil, neler yapabileceÄŸi meselesine bakmak, pozisyon almak açısından daha yararlı olabilir.
GeçtiÄŸimiz Mayıs ayında, seçim kampanyası sırasında Trump, Çin’in ABD’yi sömürdüğünü ileri sürmüştü. Komünist Çin’in kapitalist ABD’yi sömürdüğünü ileri sürerken, gayet tabi kavramsal bir tartışma açma endiÅŸesi taşımamıştı. Derdi, bundan böyle ABD’nin öncelikli olarak hangi ülkeyi hedefe koyacağını göstermekti.
Çin konusunu defalarca gündeme getiren Trump’ın, bu ülkeye karşı ne tür tedbirler alacağına yönelik ilk sinyal ise, geçtiÄŸimiz hafta geldi. Trump, Tayvan cumhurbaÅŸkanı ile doÄŸrudan bir telefon görüşmesi yaptı.
Arka plan
Altı üstü bir telefon konuşması, bunda ne var ki denebilir. Ancak, konu konuşmanın ötesinde anlamlar içeriyor.
Çin Komünist Parti’sinin 1949’daki zaferinden sonra Tayvan’a sığınan Milliyetçiler, burada ayrı bir devlet kurduklarını ilan etmiÅŸ, bu arada BM ve baÅŸta ABD olmak üzere birçok ülke, koskoca Çin’i Tayvan’daki milliyetçilerin temsil ettiÄŸini kabul etmiÅŸti. Tayvan, en fazla ABD’den aldığı destekle olsa gerek, ayrı devlet varlığı çerçevesinde 1948’de OHAL ilan etmiÅŸ, Milliyetçi Parti dışında baÅŸka partilerin kurulması yasaklanmış ve OHAL 1987’ye kadar yürürlükte kalmıştı. Bu dönemde ABD Tayvan’ı Çin’i tehdit eden bir silah deposuna çevirmiÅŸ, Çin’in çevrelenmesi kapsamındaki politikalara en fazla Tayvan üzerinden ağırlık verilmiÅŸti.
1970’lerde ise koÅŸullar deÄŸiÅŸmiÅŸ, ABD ile Çin iliÅŸkileri normalleÅŸmiÅŸ ve 1979’da da ABD, Çin’e karşı iyi niyetini göstermek için Tayvan ile resmi-diplomatik iliÅŸkilerini kesmiÅŸti. Dolayısıyla ABD, Çin-Tayvan ikilisinde artık Çin’i muhatap almış, Tayvan da Çin Taipei’si olarak anılmaya baÅŸlamıştı.
Diplomatik iliÅŸkiler kesilmiÅŸ dahi olsa, ABD Tayvan’a silah yardımı yapmaya devam etti.
Olacaklara karine
Trump, telefon görüşmesini Tayvan cumhurbaÅŸkanının kendisini tebrik talebiyle gerçekleÅŸtiÄŸini bildirdi ve bunca yıldır milyarlarca dolar askeri yardım yapılan bir ülkenin tebrik etmesini doÄŸal bulduÄŸunu açıkladı. Ayrıca bununla da yetinmeyip, Tayvan ile “yakın ekonomik, siyasi ve güvenlik baÄŸları”nın konuÅŸulduÄŸunu duyurdu.
Söz konusu olay, ABD baÅŸkanının Tayvan’ı ayrı bir oyuncu olarak görebileceÄŸini, askeri yardımları sürdüreceÄŸini ve bunu da alenen Çin’i kızdırmak için yapacağını ilan etmesi anlamına gelir.
Çin’in verdiÄŸi ilk tepki ise, doÄŸrudan ABD’ye yönelik olmadı; Çin Tayvan’ı azarladı. Bu, ABD söz konusu politikasını deÄŸiÅŸtirmez ise Tayvan’a yapılacak baskının öncekinden fazla olacağını ima ediyor. Ãœstelik bugüne kadar statüsü bir anlamda idare edilen, fazla kurcalanmadan dondurulmuÅŸ olan Tayvan konusunun Çin lehine kökten bir çözümü söz konusu olabilir.
Bu olaydaki en önemli nokta, Trump’ın bundan böyle dünyanın baÅŸka yerlerindeki ülkelere de benzer politikalar uygulayıp uygulamayacağı konusu. Silahla tehdit politikasına yapılan sert bir dönüş, sadece Tayvan’ın deÄŸil çok sayıda devletin ani tercihler yapmasını gerektirebilir.
STAR
Henüz yorum yapılmamış.