Sosyal Medya

YaÅŸam

Hem günahkâr hem de gayrı adiliz!

Yangın ile kül olan hayatların ve umutların ardından konuşmamız gereken en önemli mesele “koruyucu adalet”.



Yangın ile kül olan hayatların ve umutların ardından konuÅŸmamız gereken en önemli mesele “koruyucu adalet”.



Diyeceksiniz ki hukuk hukuktur. Koruyucu hukuk, “koruyucu adalet” de nedir?

Tıp tıptır, koruyucu tıp da ne imiş demiyoruz, öyle değil mi?

Nasıl ki “koruyucu tıp” hastalık olmadan hastalığı engelleyici tedbirler almayı önceliyor ise, “koruyucu adalet”i saÄŸlamak için de, suça götüren en önemli unsur olan vicdansızlığı besleyen durumlar, yapılar üzerine çalışılmalı.

Polis teÅŸkilatında, “Herkesin polisi kendi vicdanıdır, polis vicdanı olmayanların karşısındadır” ibaresi yer alır.

Suçu engelleyen en önemli şey vicdanımız.

Kimin vicdanı nereden sızlar, nasıl sızlar bunu bilme imkanına sahip değiliz.

Ama vicdanların sızlamasını engelleyen unsurlar nelerdir bunlar üzerinde konuşabiliriz.

Bir suç unsuru ortaya çıkınca ekranlara dikkat kesilin. Göreceksiniz daha ziyade gazeteciler ve hukukçular konuşuyor.

Meydana gelen olayla ilgili olarak gazeteci ve hukukçu bakış açısı bize ibret sunmaz. Vicdanımızı sızlatmaz, hanemize mesuliyet bilinci düşürmez. Ekran karşısında payımıza düşen ÅŸey, sadece ve sadece mesuliyetsiz bir suçlama hürriyetidir. Dikkat edin hiç kimse hiçbir konuda mesuliyet sahibi deÄŸil. Herkes bir baÅŸkasını suçluyor. Giderek kabahati hep baÅŸkalarına atan “ürkmüş çocuk” modelinde toplaşıyoruz.

Birileri “malzemeden çalmış”, birileri “malzemeden çalanları korumuÅŸ”, “birileri malzemeden çalanları koruyanları korumuÅŸ” böyle devam edip gidiyor ekran tartışmaları.

Aksaklıklardan, kasten adam öldürme gibi algılanan ihmallerden hepimiz sorumluyuz.

Sorumluluk bilincinin inÅŸa edilebilmesi, “koruyucu adalet” inÅŸa etmek üzere seferber olunabilmesi için öncelikle psikologların, sosyologların, sosyal hizmet uzmanlarının, pedagogların yaÅŸadıkları çağı kavramaları ve Türkiye için söyleyecek sözlerinin olması gerekiyor.

BahsettiÄŸim kiÅŸiler ekranlara davet edilmiyor mu?

Ediliyorlar. Edildiklerinde konuları bütünleyerek konuÅŸabilmeyi pek baÅŸaramıyorlar. Bu baÅŸarısızlık bazen konuÄŸun ekran heyecanından, bazen kitap ile hayatı buluÅŸturma kapasitesine bir türlü kavuÅŸamamasından kaynaklansa da, çoÄŸunlukla giderek birbirine benzeyen, hiç hazırlık yapmadan ekrana çıkan moderatörlerin lastikli bir soru olarak “bu konuda ne düşünüyorsunuz” performansı göstermelerinden kaynaklanıyor.

“Koruyucu adalet” için doÄŸru soruları sormamız gerekiyor. Olay meydana geldikten sonra sorulan sorular “savcı” bakış açısı taşıyor. Savcının görevi suçluyu ortaya çıkarmaktır. Ama bütün Türkiye olarak hepimiz “savcı” olursak adaletin tecelli etmesi mümkün olmaz.

“Koruyucu adalet” için ilk sorumu soruyorum: Her üniversitede sosyoloji bölümü var.

Lütfen bana “21. Yüzyılda Köy Sosyolojisi” baÅŸlığı altında hangi üniversitelerde kimlerin bu dersi okuttuÄŸunu söyler misiniz?

Siz bu soruya cevap arayın.

Ben size Pascal ile veda edeyim. Pascal diyor ki, “Ä°ki tür insan vardır yalnızca. Birileri adildir ama günahkar olduklarına inanırlar, ötekiler günahkardır ama adil olduklarına inanır.”



Oysa hepimiz günahkar ve gayrı adiliz. “Koruyucu adalet” için önce kendimize doÄŸruyu söyleyerek çıkalım yola.

Fatma BarbarosoÄŸlu

Kaynak:YeniÅŸafak

 

 

 

 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.