Güncel
"PKK'ya öfke, HDP'ye kırgınlık"
Aralarında Selahattin Demirtaş ve Ahmet Türk’ün de bulunduğu Kürt siyasetinin önemli isimleri tutuklandıktan sonra, HDP ve PKK’dan yapılan çağrılara rağmen bölge halkı sokakta tepki göstermedi. HDP’yi de, bölgeyi yakından izleyen bir çok ismi de şaşırtan bu durumun nedenini, hem HDP’lilere hem de Diyarbakır’da şehrin önde gelen isimlerine sordu. Sokaktan gelen yanıt, hendek öfkesinin sürdüğünü, halkın ilk defa özellikle PKK’ya öfkeli olduğunu ortaya koyuyor.
“Kırsalda PKK askere saldırdığında ÅŸehirde insanlar, ‘Asker, polis baskısı var. PKK intikam alıyor’ sanıyorlardı. O yüzden onları kahraman zannettiler. Ama kapılarına hendekler kazılıp, mayınlar döşenince ÅŸehirlerdeki insanlar PKK ile yüzleÅŸti. Hayallerinde kurdukları PKK’yı kapılarında gördükleri zaman, hayallerindeki gibi olmadığını anladılar.”
Ä°smini vermek istemeyen Diyarbakırlı bir iÅŸadamının aÄŸzından dökülen bu birkaç cümle, aslında bugün Türkiye’nin DoÄŸu ve GüneydoÄŸu Anadolusunda hemen hemen her kesim tarafından dile getirilen bir görüş... Tabii her zaman yüksek sesle deÄŸil. Tıpkı Diyarbakır’da görüştüğümüz birçok kiÅŸi gibi…
Soru, PKK çizgisindeki Kürt siyasi hareketinin, Türk solu ile birleÅŸerek yola devam ettiÄŸi son siyasi partisi olan HDP’ye, yaklaşık bir aydır yapılan operasyonların bölgedeki yansımaları ile ilgili. Kürt siyasetinin bugüne kadar en önemli figürleri arasında yer alan Selahattin DemirtaÅŸ’tan Ä°dris Baluken’e, Ahmet Türk’ten Gültan Kışanak’a kadar birçok isim tutuklu.
HDP’nin AÄŸrı ve IÄŸdır hariç yerel seçimlerde kazandığı tüm büyükÅŸehir ve il belediyelerini artık devletin atadığı kayyumlar yönetiyor. HDP ve hatta PKK, özellikle Diyarbakır BüyükÅŸehir Belediye EÅŸ BaÅŸkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı'nın tutuklanmasından sonra halkı destek için sokaÄŸa, yani kendi tabirleriyle “dayanışmaya” çağırdı. Ama bölge halkının tepkisi, HDP ve Türkiye’nin batısında bölgeyi dikkatle izleyen herkesi ÅŸaşırttı. SokaÄŸa çıkan, eylem yapan neredeyse hiç olmadı.
Bilgen: Sebep OHAL
Peki siyaseten Kürt sorununa bundan daha sert yaklaşıldığı, faili meçhullerin yaÅŸandığı, güvenlik güçlerinin eylemlere en sert müdahale ettiÄŸi, hatta eylemlerde silah kullandığı dönemlerde bile tepkisini sokakta gösteren Kürt seçmeni, bu defa oy verdiÄŸi, “iradem” dediÄŸi hareketin sembol isimlerinin de aralarında bulunduÄŸu isimler cezaevinde olduÄŸu hâlde neden sessiz?
Bu sorunun yanıtı, soruyu kime sorduğunuza ve nereden baktığınıza göre değişiyor.
Al Jazeera’nin bu soruyu yönelttiÄŸi isimlerden biri DemirtaÅŸ ve YüksekdaÄŸ'ın tutuklanmasının ardından, partinin “yüzü” olma görevini üstlenen parti sözcüsü Ayhan Bilgen.
Bilgen sokaklarda görünür bir tepki olmamasını öncelikle Olağanüstü Hâl uygulamasına bağlıyor.
“Pek çok sebep var. Her basın açıklamasından sonra, kamera görüntüsü alınanlarından bazılarının akÅŸam evlerinden polis baskınıyla alınması, çocuklarının bile iÅŸten atılması, yani o anki fiili müdahalenin sonrasında da devam etmesi durumu var. Ama tüm bunların içinde en büyük pay, daha önce Cizre, Sur gibi ilçelerde, hayatın devlet eliyle nasıl bir kuÅŸatma altına alınabileceÄŸinin görülmüş olması. Halkın tepki vermesinin imkânsız kılındığı bir ortam egemen kılındı. Hem de o halkın tepkisini organize edecek, o tepkiyi vermeye cesaretlendiren mekanizmalar tasfiye edildi. EÄŸer burada seçmen davranışı niteliÄŸinde bir deÄŸiÅŸim aranıyorsa biz gayet tabii bunun farkındayız. Bunu hedefleyen bir muamele ile karşı karşıya olduÄŸumuzu biliyoruz. Ä°nsanlar bıktırılarak, korkutularak bir siyasi tercihten vazgeçirilmeye çalışılıyor.”
Yani Bilgen’e göre, halk tepkili ama bu tepkisini gösteremiyor. Ancak bu durumda akıllara gelen soru 1990’lı yıllarda, yani HEP, DEP döneminde her zaman aktif olan bölge seçmeni, partisini neden yalnız bırakmış gibi görünüyor? Bilgen’in, “Kürt siyasi çizgisinin temsilcisi olarak görülen HDP’ye oy veren seçmene baktığınızda ÅŸu anda hiçbir ÅŸey olmamış gibi görünmüyor mu size? Nerede bu insanlar?” sorusuna yanıtı, vatandaşın “tedirgin” olduÄŸu ÅŸeklinde. Bir de seçmen davranışının deÄŸiÅŸmiÅŸ olabileceÄŸi ihtimâlini gündeme getiriyor.
“Bizim partimize verilen bir mesaj olduÄŸunu düşünüyoruz. Seçmen artık demokratik mücadeleyi, siyaseti, verdiÄŸi oyun ne anlama geldiÄŸini yeniden sorguluyor olabilir. Bunları ancak ya anketle ya da gerçek bir seçimle görebilirsiniz. Burada seçmen davranışı deÄŸiÅŸiyor olabilir. Kürt seçmeni, evet çok duyarlı, çok politik, çabuk reaksiyon veren bir seçmen olabilir, tepkisini net veren bir kitleydi. Belki Kürt seçmeninin de artık sadece sandıkta gidip oyunu kullanmasını beraberinde getiren bir süreç yaşıyor olabiliriz. Bu insanlar, o kemik taban, uzun bir mücadelenin parçası olarak oy veriyorlardı bu partiye. O kitlenin demokratik mücadele umudu kırılıyorsa, bunu bizim düşündüğümüz kadar baÅŸkalarının da düşünmesi gerekiyor. Diyelim ki o kemik kitle bize kızıyor, bu kitlenin baÅŸka bir partiye gideceÄŸini mi sanıyorlar? Çok ağır eleÅŸtirseler de sonuç itibarıyla kendi çocuklarıyız. Ankara’da artık 59 vekilimiz var ve bizden daha fazla ÅŸey istiyorlar.”
Türkiye’nin batısı?
Peki ya TürkiyelileÅŸme projesiyle kazanımlar elde edilen Türkiye’nin batısı... Al Jazeera’nin “Türkiye’nin batısında HDP eÅŸittir PKK algısı, hiç bu kadar güçlü olmamıştı” hatırlatmasına Bilgen, “Ä°ki kitleye birden hitap etmek zor” yanıtını verdi. Yani bu durumda partinin mevcut söylemleriyle baÅŸtan bir proje olarak ortaya koyulduÄŸu gibi, Türkiye’nin batısı ile doÄŸusundan aynı anda oy alması mümkün deÄŸil mi? Ä°kisi bir arada olmuyor mu?
“Siyasette risk almak kadar tüm dengeleri gözetmek de hiç bu kadar zor olmamıştır. Siz bir yandan Türkiye’nin batısında size oy vermiÅŸ kitleleri gözetmek, bir taraftan da Sur’da, Cizre’de kıyameti koparmak zorundasınız. Biz bu iki kitleye hitap etmenin zorluÄŸunu biliyoruz. Nasıl bir cendereye sokulmak istendiÄŸimizin farkındayız. Ya kimlik odaklı, etnik eksenli bir siyaset yapacaksınız, ya oradan kopacaksınız, sistem içi bir parti haline geleceksiniz. Biz bu dayatmanın farkındayız. Bu dayatmaya raÄŸmen zaten diyoruz ki, ne o olacağız, ne de o olacağız. Siyasette iÅŸ, neticesiyle ölçülür, biz de dersimizi alacağız, bize bu muameleyi yapanlar da alacak.”
“HDP yanlışa dur demedi diyen bir kitle var”
HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ise sokaktaki sessizlik konusunda Bilgen ile tam tersi görüşte. Kürtlerin bugün deÄŸil, Åžeyh Sait isyanından bu yana OlaÄŸanüstü Hâl koÅŸullarında yaÅŸadığını söyleyen Tan, “Korktu demek bu halka hakaret olur” dedi.
“Tabii OHAL’in, korkunun belli bir derecede etkisi vardır. Tıpkı geçmiÅŸ dönemlerde de olduÄŸu gibi. Ama bu halk, AK Parti’nin, devletin, hükümetin uygulamalarına karşıydı. 7 Haziran’da bize yüzde 80 oy verdi. Diyarbakır’dan 12 milletvekilinin 10’unu verdi. Åžu an, "AK Parti doÄŸrudur, devlet doÄŸru yoldadır” diyen çok büyük bir kitle yok. Bu çok kesin. Ama “PKK, yanlış yaptı. HDP de bu yanlışa dur diyemedi” diyen çok ciddi bir kitle var, bunu görmek gerek. Bu sessizliÄŸin ana sebebi bu.”
Kürt siyasetinin mutlaka şiddeti dışlaması gerektiğini söyleyen Altan Tan, milat olarak anılması gereken iki önemli tarih olduğunu söylüyor; 21 Mart 2013 yani Abdullah Öcalan'ın mesajının okunduğu, çözüm sürecinin önemli aşamalarından biri olan Nevruz ve HDP'nin 80 milletvekilli kazandığı 7 Haziran 2015 seçimleri.
Fetret Devri benzetmesi
Ä°sminin verilmesini istemeyen bir HDP’li milletvekili ise bu çizgideki Kürt siyasetine daha farklı bir lider gerektiÄŸi görüşünde. Gelinen noktayı Kürt siyasetinde “Fetret Devri" olarak tanımlayan HDP’li vekile göre, bugüne kadar Kürt halkının sorunlarını çözebilecek potansiyelde bir siyasi lider partiyi yönetmedi.
Al Jazeera, bu soruyu bir de Diyarbakırlılara ve ÅŸehrin önde gelen isimlerine sordu. Bir çoÄŸunun yanıtı Altan Tan’ın görüşlerine yakın.
OlaÄŸanüstü Hâl nedeniyle tepki göstermenin maliyetinin yüksek olacağını düşünen çok sayıda insan var. Soru, daha önce benzer maliyetleri göze alan HDP seçmeninin bunu neden ÅŸimdi yapamadığı? Yanıt ise çoÄŸunlukla bir deÄŸiÅŸim yaÅŸandığı, HDP ve PKK’nın bunu okuyamadığı ÅŸeklinde. Bu maliyetin neden göze alınamadığı ise ÅŸehirde yıllardır ticaretle, ama aynı zamanda siyasetle uÄŸraÅŸan bir isim tarafından şöyle ifade ediliyor:
“Artık ÅŸehirlileÅŸen Kürtler var. Bir Kürt orta sınıfı ve burjuvazisi geliÅŸti. AKP, burada çok tepkiyle karşılanıyor olabilir. Ama hizmet siyaseti, birlikte yaÅŸam arzusunu güçlendirdi. PKK bunu okuyamadı.”
“PKK, DemirtaÅŸ’ı kurban etti”
Şehrin önde gelenlerinden bir başka isim... O da yıllardır bölgenin iş adamlarını zorlayan siyasi atmosferinde ticaret yapmış biri. Ve bölgedeki birçok işadamı gibi siyasi gündemi yakından izliyor, siyasetçilerle yakın temas halinde. İsminin kullanılmasını istemeden yaptığı değerlendirmede şu ifadeleri kullandı:
“Toplumsal deÄŸiÅŸimi okuyamadılar. 20 yıl önce Diyarbakır’da bir nüfus patlaması oldu. O zamanlar hep meydandaydı insanlar, tepki göstermekten, baÅŸlarına gelebilecekleri göze almaktan kaçınmadılar. Ama ÅŸimdi insanların kaybedecekleri ÅŸeyler var. Artık Kürtlerin de bir orta sınıfı var. Kayyum gelmeden önce çok tartışıldı, ‘Gelecek mi, gelmeyecek mi?’ diye. Sandılar ki, ‘Devlet halkın tepkisini göze alamaz, halka raÄŸmen olmaz.’ Ama oldu. Halk da tepki göstermedi. Çünkü HDP ve PKK ÅŸunun farkında deÄŸil. Halk, ÅŸu anda onlara tepki göstermeyerek, iltimas geçiyor.”
Aynı konuda bir başka değerlendirme de yine isminin kullanılmasını istemeyen ve çok uzun yıllardır bölgenin tamamında faaliyet gösteren bir sivil toplum kuruluşu temsilcisinden geliyor:
“Tepki PKK’ya ve onun siyasetine, 7 Haziran sonrasında yaÅŸananlara. ErdoÄŸan ile beraber ilk defa bu iÅŸ silahsız bir ÅŸekilde konuÅŸulmaya baÅŸlandı. Biz ÅŸunu gördük, ‘Kürt meselesi ölmeden konuÅŸulabiliyor. Öcalan’ın mesajı okunabiliyor.’ Bu çok önemliydi. Bunu göremediler, okuyamadılar. Kobani’den cenaze geldiÄŸinde konvoy oluyordu burada. Sur’dan cenaze çıktığında kimse gitmiyordu. Bunu fark etmediler. Oysa örgütün de, HDP’nin de bu sessizliÄŸi iyi okuması lâzım. Biz deÄŸiÅŸtik. Bağımsızlık için ölünür belki ama özerklik için insan ölür mü? Ölmez. Ä°nsanlar böyle düşünüyor ama bunu anlayamadılar. PKK, DemirtaÅŸ dahil buradaki güçleri Suriye’ye kurban etti.”
‘Oylar AK Parti’ye kaymıyor’
Peki sonra ne olacak… Tüm bu yaÅŸananlar bölgenin siyasi duruÅŸunu deÄŸiÅŸtirecek mi? Bu sorunun ortak yanıtı da “Hayır”.
Seçmenin kırgın ya da küskün olduÄŸu noktasında birleÅŸiyor yapılan tüm deÄŸerlendirmeler. Ama AK Parti’nin de bu durumu yanlış okuduÄŸu ve seçmenin kendisine kaydığını düşündüğü yönünde bir algı da var.
Ancak herkesin birleÅŸtiÄŸi ortak bir nokta var, “Bu, halk HDP’yi bıraktı anlamına gelmiyor.” Hem iÅŸi gereÄŸi hem de içinde olduÄŸu sivil toplum kuruluÅŸu ile vatandaÅŸ ile yakın temas içinde olan ÅŸehrin önde gelen isimlerinden biri, bu durumu ÅŸu sözlerle anlattı:
“Ä°nsanlar PKK’ya öfkeli. HDP’ye ise kırgın. Ancak bu HDP’yi bıraktığı anlamına gelmiyor. Bugün seçim olsa sandığa gitme oranı çok düşer, sandığa gitmeyebilir. Ama giderse de oyunu yine büyük çoÄŸunlukla HDP’den yana kullanır. Güvenlik politikalarının egemen olması halkı AKP’den de uzaklaÅŸtırıyor.”
Bölge halkının oyunun deÄŸiÅŸip deÄŸiÅŸmediÄŸi sorusuna verilen yanıtlar arasında AK Parti ile MHP arasındaki iÅŸbirliÄŸinin bölgede yarattığı yankı da dikkat çekiyor. AK Parti’nin son dönemde izlediÄŸi güvenlik politikalarının yanına, birlikte hareket ettiÄŸi MHP’nin “acaba” bile demeyeceÄŸi siyasetini eklemesi durumunda bölgedeki oy potansiyelini kaybedeceÄŸine kesin gözüyle bakılıyor.
Henüz yorum yapılmamış.