Dünya
Dünyaya barışı Müslüman kadınlar getirecek
Dünyaya barışı getirmek için Müslüman kadınlar gece gündüz çalışıyor. Mülteci kadınların sesi soluğu olan Batı Sahra’dan Fatma Mehdi Hassam kadınlarla birleşerek okul yapıyor. Suriyeli Gazeteci Maysa Abu Hassen dünya ajanslarına ülkesindeki acıları görsünler diye haber geçiyor. Afgan milletvekili Fawzia Koofi, kadın haklarıyla ilgili meclisten geçirdiği yasa teklifleriyle adından söz ettirirken, Terry Ince de Güney Amerika’da mecliste daha çok kadın vekilin olması için çalışmalar yürütüyor.
Dünyanın farklı coğrafyalarında yaşayan Müslüman kadınlar, barışın ve adeletin yeryüzünde hakim kılınması için var gücüyle çalışıyor. Kimi açlığın ve sefaletin hüküm sürdüğü Afrika topraklarında, kimi kadınların ikinci sınıf görüldüğü Afganistan'da kimi ise savaşın yerle bir ettiği Suriye'de dünyayı daha yaşanılır kılmak için uğraşıyor. Bu kadınların içinde mülteci kampındaki çocuklara okul yapmak için kadınları organize edip kendi imkanlarıyla okul yapan da var yasaları değiştirip ses getirecek yenilikler yapan da. Üstelik ne imkansızlıklar yıldırıyor onları ne de yaşanan savaşlar... Ülkelerindeki erkek egemenliğini kırarak kadınların gerek politikada gerekse sosyal yaşantıda etkin olması için çaba sarf eden bu Müslüman kadınların tek bir amacı var: Devletlerin silahla sağlamaya çalıştığı sözde barışı kendi emekleriyle yeryüzünde hakim kılmak ve İslam'ı doğru bir şekilde tanıtmak. Her biri farklı hikayeye sahip bu kadınlarla geçtiğimiz hafta Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) tarafından düzenlenen II. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi'nde bir araya geldik.
Barışı sağlayan 4 kadından biri seçildi
Hayatını 40 yıldır Afrika kıtasında yer alan Batı Sahra'daki bir mülteci kampında geçiren Fatma Mehdi Hassam, ECOSOCC isimli bir kuruluşun başkanlık görevini yürütüyor. Hassam, "Kadın ve Cinsiyet Topluluğu" adıyla hizmet veren bu toplulukta kadınların eğitim ve sağlık hizmetlerinden faydalanması ve siyasete katılarak ekonomik özgürlürlüklerini kazanması için pek çok projeye imza atıyor. Henüz 7 yaşındayken ülkesindeki bombardımandan kaçmak için çöllerde günlerce aç susuz kaldıklarını belirten Hassam, "Ülkemiz farklı ülkelerin işgali altına girdi. Bu durumdan en çok biz kadınlar ve çocuklar etkilendi. Kamplarda yaşamak çok zor. Bu nedenle ben özellikle kadınlar için bir şeyler yapmayı kendime dert edindim" diyor ve ekliyor: "İlk olarak kadın evleri kurdum. Savaş sonrası kamplarımızda barışın kök salması ve kamp yönetiminde erkek egemenliğini kırmak için çabaladım. Hatta yapılan bir uluslararası araştırmada barışı sağlayan 4 kadından biri seçildim. Ülkemin içine bulunduğu çıkmazdan kadınlar sayesinde çıkacağına inanıyorum ve bu konuda çalışmalarıma devam edeceğim. Ayrıca sadece kadınlar için değil çocuklar ve genç kızlarımız için de çalışmalarımız var. Ülkemizde ilkokuldan sonra öğrencilere eğitim imkanı sunamadığımız için tüm kadınlar el ele verip çamurla suyu karıştırarak okullar inşa ediyoruz."
Dünyaya İslam'ı doğru tanıtacağız
Özellikle Müslüman kadınların siyasal hayata girerek yüksek mevkilere gelmeleri için çalıştığını belirten Hassam, "Hem kadın olmamız hem de Müslüman olmamız çok önemli. Bizler parlementoya girerek dünyanın asıl problemin din olmadığını göstermek istiyoruz. Hizmet verdiğimiz topluluk vasıtasıyla farklı ülkelerle çalışmalar yürütüyoruz ve onların çoğu bizim dinimizi bilmiyor. Ve şu an onların övündüğü hukuk sisteminin bizim dinimizde zaten var olduğunu göstermek zorundayız. Dinimizi onlara öğretmeliyiz. Biz onları nasıl oldukları gibi kabul ediyorsak onlar da bizi kendi kıyafetlerimizle olduğumuz gibi kabul etmeli. Hem Müslüman olan hem de olmayanlara söyleyeceğim tek şey var: Bizim dinimiz çok barışçıl. Dünyaya barışı Müslüman kadınlar getirecek" diyor.
Afganistan'da kadınlar için yasa çıkardım
Kadın, çocuk ve insan hakları konusunda yaptığı çalışmalarla tanınan Afgan milletvekili Fawzia Koofi, ülkesinin harabe haline geldiği yılların ardından zorlu bir tıp fakültesine girmiş. Eylül 1995'te Taliban'ın ülkeyi ele geçirmesiyle birlikte kadınlara her türlü eğitim imkanı yasaklanmış ve Koofi, gününün büyük bir kısmını kadın hakları kuruluşlarına yoğunlaştırmış. Taliban'ın düşüşünden sonra bir yandan UNICEF ile çalışırken bir yandan da geceleri hukuk fakültesine devam eden Koofi, 2005 yılından beri milletvekilliği görevini yürütüyor. Ülkesinde kadınların her zaman ikinci sınıf olduğunu söyleyen Koofi, "Şimdi ben haklarımızı korumak için durmadan çalışıyorum. Örneğin, Afgan cezaevlerinde kadınların yaşam koşulları çabalarım sayesinde iyileştirildi. Kadınlara ve çocuklara yapılan cinsel istismar suçlarında faillerin ağır cezalar alması için çabalıyorum ve çabalarım yakında sonuç verecek. Ayrıca ülkemde evlenme yaşını 9'a çekmek isteyenler var. Ben de bu yaşı 16 yapmak için uğraşıyorum" diyor. Kadınların politikada başarılı olduğunu ve her zaman bir yolunu bulup çözüm ürettiğini de sözlerine ekleyen Koofi, "Afganistan'daki en büyük problem güvenlik sorunu. Eğer kadınları daha fazla yönetime getirirsek bunun önüne geçebiliriz" ifadelerini kullanıyor.
Siyasette sesimiz daha gür çıksın istiyorum
Güney Amerika'da bir ülke olan Trinidad ve Tobago'da kadın hakları savunuculuğu yapan Terry Ince, ülkesindeki kadınların yönetimde sadece yüzde 25 oranında temsil edildiğini söylüyor. Kadınların parlementoda yüzde 50 oranında temsil edilmesi için çalıştığını belirten Ince, "Devletimiz bizlere yeterli desteği vermiyor. Ayrıca ülkemizde kadına şiddet de çok fazla. Bu konuda hem erkeklere hem de kadınlara eğitimler veriyorum. Eşinden şiddet görüp kendini güvende hissetmeyen kadınlar için de evler açıyoruz" diyor. Ülkesinin 1,3 milyon oranında nüfusa sahip olduğunu ve kadınların tıpkı Türkiye'deki gibi farklı iş kollarında çalıştığını ifade eden Ince, "Ülkemizde farklı milleten ve farklı inançtan kimselerle huzur içinde yaşıyoruz. Ülkemde kadınların bir kısmı başörtü takıyor, bir kısmı takmıyor kimi ise burka giyiyor. Ama kimse buna karışmıyor. Ben de üniversiteyi Amerika'da okudum. Oradaki politika nedeniyle sorunlar gün geçtikçe artıyor. Ama Müslüman kadınlar seslerini çıkararak birbirlerine destek oluyor. Biz Müslüman kadınların başörtüsüne olan bu inancı bizi daha güçlü kılıyor" ifadelerini kullanıyor.
Suriye'deki acıları dünyaya duyuruyor
Suriyeli Gazeteci Maysa Abu Hassen, Investimate Research Business'te kıdemli analist olarak çalışıyor. Hassen, New York Times, The Guardian ve Daily Star gibi uluslararası basın kuruluşlarına ülkesinde yaşanan gelişmeler hakkında raporlar hazırlıyor. Suriye'de yaşanan iç savaştan dolayı 2013 yılında Kuveyt'e giden ve yaklaşık 7 aydır da Türkiye'de yaşayan Hassen, "O dönemde yaşadıklarımız çok ağırdı. Ülkemde durum hala aynı. Her gün binlerce insan ölüyor. Ben de güvenlik nedeniyle ülkemden ayrılmak zorunda kaldım" diyor. Ülkesinde yaptığı çalışmalardan ötürü rejim tarafından tehlike olarak görülen Hassen,"İnsan hakları savunucusu olmam ve kampanyalar yürütmem rejim tarafından engellenmeye çalışılıyordu. Ben de şimdi rejimden ve diğer sebeplerden ötürü mağdur olmuş kişilerle konuşuyorum. Onların hikayelerini dinliyorum ve onlarla ilgili açıklamalar yapıyorum. Kendi web sitemde de yazılar yazıyorum. Bir gazeteci olarak onların her gün yaşadığı problemi gündeme getiriyorum" şeklinde konuşarak devam ediyor: "Türkiye'ye gelince Türk kadınlarının çok eğitimli ve haklarını sonuna kadar savunduklarını gördüm. Suriyeli kadınlar Türkiye'de deneyim kazanacaklar ve Suriye'ye döndüklerini aynen böyle olacaklar. Biz kadınlar böyle güçlü olduğumuz müddetçe savaşlar bitecek.
Henüz yorum yapılmamış.