Sosyal Medya

Kürsü

Kitabına uydurmak - İsmail Kılıçarslan

Çok eski bir hukuksuzluk biçiminin adıdır bu topraklarda 'kitabına uydurmak.' Kitabına uydurur ve yolumuza devam ederiz. Kitabına uydurur ve işimize gücümüze bakarız. Kitabına uydurur ve hiçbir şey yokmuş, hiçbir şey olmayacakmış gibi devam ederiz yaşamaya.



Ä°ÅŸi kitabına uyduran bir hödük çıkar, 24 saatin 24'ünde de açık olması gereken yangın merdiveni kapılarını kapatır. Ä°ÅŸi kitabına uyduran bir hödük çıkar, yurdun zeminini halıyla döşetir. Ä°ÅŸi kitabına uyduran bir hödük çıkar ve çocuklarımız ölünce 'neticede kader' diyerek bizi aptal yerine koyar, zekamıza hakaret eder. Unutmadan. Neticede her ÅŸey kader tabii… Benim sana hödük demem de kaderin bir tecellisi yani. 
BilmediÄŸim, fakat öyle olduÄŸundan emin olduÄŸum bir ÅŸey var. AladaÄŸ'da çocuklarımızın yanarak can verdiÄŸi yurt ruhsat alırken tam bir 'hödükler arası dayanışma partisi' kurulmuÅŸtur. Yurtta olması gereken, yönetmelikte 'ÅŸunu mutlaka yapacaksınız' yazan pek çok ÅŸey es geçilmiÅŸtir elbirliÄŸiyle. Hödüklerden biri 'Allah rızası kartı'nı sürmüştür masaya; bir diÄŸer hödük 'baÅŸkanım, neticede ilçe çapında bine yakın oyları var. Yarın öbür gün lazım olurlar bize' demiÅŸtir. Ä°lk hödük 'bu kıyağınızı unutmayız Allah'ın izniyle' demiÅŸtir. Ä°kinci hödük 'tabii, mühim olan memlekete faydalı gençler yetiÅŸtirmek, öyle deÄŸil mi?' demiÅŸtir. Buradan gazı alan birinci hödük 'zaten bu konuda saÄŸlayacağınız kolaylık bize rüyada bildirilmiÅŸti' cümlesini kurmuÅŸtur. Kahveler içilmiÅŸ, deÄŸerlenecek arsa meseleleri konuÅŸulmuÅŸtur. 
 
Hadi bunun böyle olmadığını söylesenize bana. 'Amma da abarttın yahu' desenize. 
 
Böyle oluyor abi memlekette iÅŸler. Böyle yürüyor. Kim, neyin arkasına saklanıyorsa oradan ateÅŸ ediyor geleceÄŸimize. Mesele 'kitabına uydurmak' olunca hafız yetiÅŸtirmekle Atatürk'e baÄŸlı gençler yetiÅŸtirmek, sümüklü vaiz FetoÅŸ'a baÄŸlı robotlar yetiÅŸtirmekle milletine baÄŸlı vatanseverler yetiÅŸtirmek arasında bir fark kalmıyor. Yöntem aynılaşınca sonuç aynılaşıyor. Sonunda ne oluyor? Çocuklarımız yanarak ölüyor be abi. 'Beklenmeyen zayiatlar listesi'ne yazıyoruz isimlerini. Hepsinin doÄŸrudan cennete gittiÄŸi gerçeÄŸiyle avunuyoruz. Ä°ÅŸte tam burada ÅŸunu söylememe müsaade ediniz lütfen: O cennete giden çocuklar aynı zamanda sizin cennete gidemeyeceÄŸinizin garantisidir ulan. 
 
Gelin şöyle yapalım. Bir kez, sadece bir kez 'denetleyen devlet' olsun devletimiz ve orada yanan çocukların yanmasında en küçük ihmali olan herkesi en ağır cezalara çarptırsın. Ama öyle iki yurt yöneticisiyle olmaz. Belediye baÅŸkanının ihmali mi var? En ağır ceza. O yurt binasına izin veren devlet görevlisinin ihmali mi var? En ağır ceza. O yurt binasının iÅŸler hale gelmesinde imzası olan daire baÅŸkanının ihmali mi var? En ağır ceza. 
 
Ne olacak böyle olunca? İçimiz soğumayacak elbette. Yanarak can veren çocuklarımızın acısını hangi ceza soğutsun ki? Fakat şu olacak: Bir daha böyle kritik meselelerde 'işi kitabına uydurma' yanlısı hangi hödük varsa iki kez, üç kez düşünecek yiyeceği haltı.
Gelin ÅŸunu da konuÅŸalım: Bu 'merdiven altı eÄŸitim' iÅŸini sürdürmenin mantığı nedir? Ortada 28 Åžubat'ın ÅŸartları mı vardır da devlet otoritesini pas geçip yaptığın iÅŸe kılıf aramakla ömür tüketmektesindir? Ortada senin açından bir baskı rejimi mi vardır ki gizli ajandan varmış gibi davranmaktasındır? Ortada senin yapacağın hizmeti finanse etme konusunda kaynak sorunu mu vardır da her iÅŸin ucuzuna kaçmaktasındır? 
 
Kadınların, çocukların kendini, ırzını, geleceÄŸini, canını emniyette hissetmediÄŸi bir ülkede istediÄŸin STK faaliyetini yapsan, milyon tane hayır iÅŸlesen ne iÅŸe yarayacak? 
 
'Bunları bana, bize demiyor ki' diyerek meseleden yırtmaya çalışan hödük! Sana da, size de diyorum bunları. 'Nasılsa neticesi Allah rızası, bunu da böyle yapıverelim' diyerek kalitesizliÄŸi, hukuka uygun davranmamayı, insan canıyla oynamayı normalleÅŸtiren sensen sana da diyorum. O diktiÄŸin yurtlarda, okullarda; kendi evinde yaptığın kahvaltıyı çocuklarımıza layık görmüyorsan, son kullanma tarihi yaklaÅŸmış peynirleri, zeytinleri bir de utanmadan 'Allah'ın rızası umarak' çocuklarımıza yediren sensen sana da diyorum. Beline taktığın anahtarlıkta yangın merdiveninin çıkış kapılarının anahtarları varsa ve yetiÅŸtirme iddiasında olduÄŸun çocuÄŸun o yangın merdiveninden kaçma ihtimalini düşünerek o kapıları her daim kilitli tutan sensen sana da diyorum. Sahip olduÄŸun yurt binasının güvenlikle, tahliyeyle ilgili sorunları varsa ve bu sorunları halletmek için para harcamak yerine 'devletteki, belediyedeki, bilmem neredeki baÄŸlantılar'ını kullanan sensen sana da diyorum. 
 
'Ama ÅŸartları bilmiyorsun, ama gak, ama guk' deme yersin aÄŸzının ortasına tokadı. 1960'lardan kalma jargonlarla hareket etmenin lüzumu nedir? Devlet hafız da yetiÅŸtiriyor, Kuran Kursu da açıyor, yurt da yapıyor. Sen de yap. Mahsuru yok, faydası çok. Ama bunu adam gibi yapacak paran yoksa, bunu adam gibi yapacak insan kaynağın yoksa, bunu adam gibi yapacak karakterin yoksa gölge etme, baÅŸka da ihsan istemez. 
 
Ne diyordu Doyle: 'Çapsızlık ve kalite eksikliği memleketin en büyük sıkıntısı olmaya namzet bir sıkıntıdır yeğenim. Yaptığımız işi kitabına uydurmak yerine kitaba uygun iş yapsak hiçbir sorun kalmayacak ama nerede o babayiğitler? Sen ondan haber ver.'
 
İsmail Kılıçarslan - Yeni Şafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.