Sosyal Medya

Güncel

Ekonominin çözümü siyaset - İbrahim Kiras

Gerçi ülkemizin tozpembe halini hiçbir zaman göremedik ama hiç değilse 2000’li yıllar bir silkiniş ve toparlanma süreci olmuştu. Ne var ki Türkiye son yıllarda yeniden sıkıntılı bir sürece girdi. Ekonomide, dış politikada, iç güvenlikte yeni badireler birbiri ardınca sıralandılar önümüzde.



İlk önce ümit ve beklentiyle karşıladığımız Arap Baharı ve bilhassa Suriye problemi bizim için dış politika bataklığına dönüştü. Vaktiyle dostluk ettiğimiz başkentler düşmanımız oldular. Geri kalanları da bizi yalnız bıraktılar. Şam cephesindeki yalnızlığımız giderek Batı blokundaki ittifak ilişkilerimizi ve bu arada hem ekonomik gelişme hem de demokratikleşme gayretlerimize çıpa olan AB ile ilişkilerimizi bozdu.
 
Bu hengamede çözüm sürecine ortak ettiÄŸimiz ayrılıkçı Kürt hareketinin ihaneti gündeme geldi. Hem bizim AB ve ABD’den Rusya ve Ä°ran’a kadar hemen bütün bölgesel ve küresel güçlerle karşı karşıya gelmiÅŸ olmamıza hem de Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devleti inÅŸa edebilme imkanının doÄŸduÄŸunu düşündükleri bir süreçte çözümden vazgeçip yeniden kan dökmeye ve hendek siyasetine yöneldiler. Netice itibarıyla terör örgütü kendi kazdığı hendekte boÄŸuldu. Keza daha sonra sahneye çıkan Fetullahçı sapkınlar da cezalarını buldular. Ancak biz de bütün bu badirelerden elimizi kolumuzu sallayarak çıkmış sayılmayız. Hem PKK ile mücadele hem de FETÖ’nün çökertilmesi enerjimizi alan ve ister istemez kimi kurumlarımıza zarar veren süreçlerdi.
 
***
 
Son olarak ekonomik sahadaki kırılganlığımız gündemde. Son birkaç haftadır döviz kurunda yaÅŸanan sürekli yükseliÅŸ Türk Lirası açısından bir tür devalüasyon anlamı taşıyor. Paramızın giderek deÄŸerini kaybetmesine karşı yetkililerimiz vatandaşın yastık altında tuttuÄŸu dövizleri bozdurması gibi çözüm yolları öneriyorlar. Oysa böyle durumlarda probleme el koyması gereken bağımsız kurumlar var bütün dünyada. Merkez Bankası veya Sermaye Piyasası Kurumu gibi… Ãœstelik bizde bu kurumların sistem içinde rol üstlenmeleri ve bağımsız olarak görev yapabilmeleri AK Parti iktidarlarının ilk döneminde saÄŸlanmıştı. (Bir ölçüde o dönemde yaÅŸanan ekonomik kriz dolayısıyla kabullenilen Dünya Bankası’nın denetimi altındaki vergi ve bütçe politikalarının da sayesinde…)
 
Ãœlkemizin dünyadaki en saygın akademik temsilcilerinden Daron AcemoÄŸlu geçtiÄŸimiz pazar günkü Hürriyet’te çıkan röportajında dile getiriyordu bu ayrıntıyı. Ayrıca Ä°hale Kanunu’nun deÄŸiÅŸmesi ve ÅŸeffaflığın saÄŸlanmasının da yine aynı dönemin eserleri olduÄŸunu ve bunun meyvelerini ekonomideki büyüme ve verimlilik artışı olarak görmüş olduÄŸumuzu belirtiyordu... “Åžimdi durum tam tersi” diyerek…
 
AcemoÄŸlu 2000’li yıllardaki AK Parti iktidarlarının baÅŸarıları arasında eÄŸitim ve saÄŸlık alanında yapılan reformları da zikrediyor. PISA testinde Türkiye’nin fakir bölgelerinden gelen öğrencilerin notlarının artışını da buna baÄŸlıyor. Bu sefer “Åžimdi durum tam tersi” demiyor ama bunu da dünkü KARAR’da çıkan makalesinde Ä°skender Öksüz söylüyordu. Türkiye’nin geleceÄŸini kendisine dert eden her okuryazar insanımızın okuyup üzerinde düşünmesi gereken yazısında Öksüz Hoca PISA testlerinde Türk öğrencilerinin 35 OECD ülkesi arasında sondan üçüncü sırada yer almalarından yola çıkarak her zaman olduÄŸu gibi kalite, ehliyet ve liyakat ölçülerine dönülmesini adeta bir tür “kurtuluÅŸ reçetesi” olarak sunuyor. (Yazıyı özetlemeyeceÄŸim; KARAR’ın internet sitesinde okuyabilirsiniz.)
 
***
 
Bu baÄŸlamda, önceki gün TÃœSÄ°AD BaÅŸkanı Cansen Symes’ın yaptığı konuÅŸma da dikkat çekiyordu. O da “ekonomik sorunların çözümü hukukta” diyordu. Kurumların bağımsızlığının saÄŸlanmasını ve yargı baÅŸta olmak üzere tüm kamu kurumlarında liyakat bazında bir istihdam politikası uygulanmasını talep ediyordu. Oysa eskiden iÅŸ adamları ve onların çıkarlarını savunan örgütler ya faiz politikalarıyla ya vergi yasalarıyla ya da buna benzer ekonomik konularla ilgili taleplerde bulunurlardı iktidarlardan. ÇoÄŸunlukla da bu ülkenin sanayicisi ve tüccarı gibi deÄŸil de Avrupalı firmaların temsilcileri gibi bakarlardı memleketin meselelerine. TÃœSÄ°AD’ın bu noktaya gelmiÅŸ olması ve ülke sorunlarının çözümünün yapısal nitelikte ve sosyal temelli olması gerektiÄŸini anlamış olması geç de olsa iyi.
 
Ä°ÅŸin ilginç tarafı ise liberal bir bilim adamı, milliyetçi bir düşünür ile seküler burjuvazinin temsilcisinin aÅŸağı yukarı ortak bir çözüm noktasında buluÅŸmuÅŸ olmaları. Ne de olsa aklın yolu bir… Çözümün nerede olduÄŸunu anlamak için alim olmaya da gerek yok aslında. Daha da güzeli ise iktidardaki AK Parti’nin uzun uzun çözüm formülleri aramasına ihtiyaç yok. Çünkü muhtaç olduÄŸu kudret kendi fabrika ayarlarında…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.