Sosyal Medya

Güncel

'O çocuğu ekranda titrerken görmek beni yıktı'

Bir döneme sesiyle, ekranıyla, haberciliğiyle damga vuran ve 12 Eylül 1980 askeri darbe bildirisini okuyarak akıllara kazınan TRT eski spikeri Mesut Mertcan, konuştu.



Bir dönemin haberciliÄŸi onda vücut buldu, bir döneme damga vurdu. Berrak sesiyle TRT’den her akÅŸam evlere konuk oldu. Evlerin siyah beyaz ekranlarında renkli baÅŸ konuÄŸuydu.   Mesut Mertcan. Güzel yürekli ÅŸiir okuyan berrak ses. Hey gidi TRT’nin o günleri…

“O ÇOCUÄžU EKRANDA TÄ°R TÄ°R TÄ°TRERKEN GÖRMEK BENÄ° YIKTI”

12 Eylül’e girdiniz ben de o zaman 15 Temmuz’a gireyim. Çünkü sizin o dönem yaÅŸadığınızı çok yakın bir zamanda yine TRT spikeri Tijen KaraÅŸ yaÅŸadı. Ä°zlediÄŸinizde nasıl duygulara kapıldınız. O anı tekrar yaÅŸadınız mı, yani bir dejavu hali oldu mu?

Çok üzüldüm. Şöyle bir o günlere gidip geldim. O çocuk bunu hak etmedi. Serçe gibi ekranda tir tir titriyordu, kadınlar zaten ürkektir. İçim acıdı. Hak etmedi bunu. Bütün bunlar FETÖ ve çetesinden kaynaklandı. Ä°htilallerin övülecek bir tarafı yoktur ama 15 Temmuz akÅŸamına göre biz 12 Eylül’de çok daha iyiydik. Ä°htilal al birini vur ötekini, demokrasinin geriye gitmesi, kim iyi der ki? Ama bizim dönemimizde bize çok kibar davrandılar, kurÅŸun bile atılmadı. Ama bunlar ne yaptılar tam bir vandallık sergilediler? Benim yaÅŸadığım o dönemde her ÅŸey saygı içerisindeydi. Halka ateÅŸ açan tanklar yoktu. Ben onlara TSK'nın baÄŸrından çıkan asker demiyorum. Bunlar eÄŸer halka ateÅŸ açmışlarsa, benim CumhurbaÅŸkanımın mekanına, külliyesine ateÅŸ açmışlarsa, TBMM'ye demokrasinin simgesi ateÅŸ açmışlarsa ben bunların TSK'nın baÄŸrından çıktığına inanmıyorum; bunlar olsa olsa uzaktan kumandalı kurÅŸun asker. Türkiye'de darbe giriÅŸimi yapılıyor, hükümet deÄŸiÅŸiyor ve siz onu okuyorsunuz, duyuruyorsunuz. Onun bir heyecanı var. O heyecan anlatılmaz yaÅŸanır. Onun (Tijen KaraÅŸ), ruhsal durumunu çok iyi anlıyorum. Ãœstelik kadın başına. Asker geliyor, silahla gidiyor. Böyle ÅŸey olmaz ya. Bunlar asker deÄŸil. Bunlar sayın baÅŸbakanın söylediÄŸi gibi, asker kılığına girmiÅŸ teröristler; Türkiye'yi karıştırmak isteyenler.

“SUDAN ÇIKMIÅž BALIK GÄ°BÄ°YDÄ°M, KORKUYORDUM”

Siz 12 Eylül’de o bildiriyi okuduÄŸunuzda ne hissetmiÅŸtiniz?

Korkuyordum.  Feci bir korku vardı. DeÄŸiÅŸen bir dönem var ve bunu size okutuyorlar. BaÅŸka bir yere gidiyor ülke… Ve emir komuta zincirinde yapılan bir darbe söz konusuydu. Böyle bir olayda birileri ayaklansa ilk hedef susturmak için radyoydu ve çok korku yaÅŸadım. Bildiriyi okurken zaten sudan çıkmış balık gibiydim. Ama 2-3 bildiriden sonra rahatladım. Subaylar, askerler çok iyi davrandı. Ama bizler o günden sonra 50 sene geriye gittik.

“BOLCA KÃœFÃœR YEDÄ°M, 12 EYLÃœL’ÃœN BROZANCIBAÅžISI DEMELERÄ° BENÄ° HEP SARSTI”

O bildiriyi okuduktan sonra hayatınızda ve TRT’de ne deÄŸiÅŸti?

Hayatımda çok fazla bir ÅŸey deÄŸiÅŸmedi sadece bol bol küfür iÅŸittim niye o bildiriyi okudun diye.  Hatta en zorumda giden de 12 Eylül’ün brozancıbaşısı demeleriydi. Yav adamlar bize onu zorla okutuyor, kim o bildiriyi okumak ister ki ben de isteyeyim. Beni seçmiÅŸler. O dönemde bir korgenerale bile karşı gelmeniz imkânsızdı. Ben okudum, görevimi yaptım. Ben olmasam bir baÅŸkası okuyacaktı. Ondan sonra okuduÄŸum o idam haberleri beni yaÅŸlandırdı. Ben ov tür haberleri sevmem, ölümlü haberlerden hep kaçardım ama arkadaÅŸlarımın bile ölüm haberlerini okumak zorunda kaldım. Kendimi hep tuttum tutmaya çalıştım.

“SENÄ° SEÇTÄ°K DEDÄ°LER VE Ä°ÅžTE O AN ANLADIM”

Nasıl bir gündü o gün sizin için. Bildiri okuyacağınız gün her şey nasıl başladı?

Zor yerlere götürüyorsun beni. O zamanlar televizyon siyah beyazdı. Şimdi televizyon renkli ben siyah beyazım. 11 Eylül 1980 Perşembe günü Türkiye radyolarında ben 23 bültenini okudum. Bülten 15 dakika sürdü bitince evime geldim. Zaten ertesi gün izinliydim. Yemek yiyeceğim sırada telefonum çaldı. Arayan haberlerden sorumlu genel müdür yardımcısı Muammer Yaşar Bostancı'ydı. Evime gelmek istediklerini söylediler. Çok ilginçti ve dolayısıyla şaşırdım. alışılmış bir şey değildi beni o saatte arayıp evime gelmek isteme talepleri. Daha sonra bu talepten vazgeçtiler. Muammer bey ikinci kez aradı ve bir araba göndereceklerini ve kendilerinin bulundukları yere gelmemin daha uygun olacağını söyledi. Bir süre sonra televizyon haberler müdürü Özden Vardar geldi. Bu arada o zamanki eşimle aram iyi değildi. Parçalı bulutluydu. Şöyle düşündüm. Doğan bey ve Muammer bey bir gazinodalar. Bir misafirleri var. Beni sahneye çıkartacaklar. Şiir okutacaklar. Fıkra anlattıracaklar diye düşündüm. Takım elbise giyeyim mi? diye sordum. 'Giy' dedi. Tıraş olayım mı? 'Ol' dedi. Televizyon haberler müdürü Özden Vardar geldi. 'Hazır mısın Mesut?' dedi. 'Hazırım' dedim. Eşim pencereden baktı 'askeri bir araba var' dedi. Genel müdür tabiî ki bir paşa ile beraberdir diye düşündüm. Taksi durağından araba gönderecek hali yok. Arabaya bindim. 'Özden abi hayırola!' dedim. 'Ya bir organizasyon konusu var. Bir kadro yükseltme olayı var. Seninle görüşmek istiyorlar. Kavaklıdere'de bir yere gittik. Arkada da iki tane asker var. 'Nereden geliyorsunuz?' diye sordum şoföre 'Genelkurmay'dan' dedi. Ben bir gazinoya gideceğimi zannediyordum. Belki bir paşanın çocuğunun düğünü var diye düşündüm. Genelkurmay'a geldik. Bir odaya aldılar bizi. İçeride general dolu. Fikret Küpeli paşa hiç unutmuyorum. 'Hoş geldin Mesut' dedi. 'Ya Mesut bu kez bildiriyi bir askerin okumasını istemedik. Seni seçtik. Mesut'a bildiriyi verin' dedi ve elime bildiri geldi. Milli Güvenlik Konseyi'nin bir numaralı bildirisi. 'Yüce Türk milleti' diye başlıyordu. İşte ben o zaman anladım darbe var. Oradan Sıhhiye inzibat karakoluna gittik. Çok iyi ağırlanıyoruz ama pastalar limonatalar. Bir süre sonra TRT Ankara radyosu önüne geldik. Radyonun önü tanklarla çevrili. Servet Bilgi paşa arkamızdan geldi. 'Arkadaşlar nasılsınız' Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koydu. Telefon olmayan bir odada istirahatınıza bakın' dedi. Göstereceğiniz anlayıştan dolayı teşekkür ediyorum. Saat 4'e 5 kala İstiklal Marşı. Ardından ben girdim ve birinci bildiriyi okudum. Subaylar, sarıldılar hayırlı uğurlu olsun.

“O BÄ°LDÄ°RÄ° HAYATIMI DEĞİŞTÄ°RDÄ°, MAHVETTÄ° BENÄ°”

Peki ya sonra?

"Bildirinin ertesi gün ben bir espri yaptım. Beni evden o kadar güzel aldılar ki gazinoya gideceğim diye kafayı çektim gittim. Kendimi Genelkurmay'da buldum. Fakat benim yaptığım bu espri saptırıldı. Bir söz vardır, 'bülbülün çektiği dilindendir' 'Mesut Mercan 12 Eylül bildirisini sarhoş okudu' Ardından bildiriyi niye okudun' diye çok eleştiri aldım. Bu kadar ucuz kahramanlık var mı? Ordu yönetime el koyuyor. O zaman bir tuğgeneralin bir tümgeneralin emrine karşı gelme hakkı bile yok. Emir komuta zinciri içinde yapılıyor. Ben bir devlet memuruyum. Bunlar ucuz eleştiriler. Bir süre ben bocaladım. O dönemde de Uluslararası Af Örgütü Türkiye Yönetim Kurulu üyesiydim. Ben darbelere karşı bir insanım. Demokrasi aşığı bir insanım. Saçımla beraber anılarım da yaşlanıyor artık. Çünkü bir darbe demokrasiyi 50 sene geriye götürüyor. Ekonomiyi toplumu geriye götürüyor

“CUMHURBAÅžKANI VE BAÅžBAKAN ÇOK Ä°YÄ° ÇALIÅžIYOR”

O günle bugün çok mu değişti, arada büyük farklar var mı?

Her şey değişti ama demokrasi yaşıyor hala. Sayın Cumhurbaşkanımız Sayın başkanımız iyi çalışıyor. Beğenilmeyecek bir tarafları yok.
Basını özgür buluyor musunuz şu an?

Özgür görünüyorlar o kadar.

Kaynak:Medyaradar

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.