Sosyal Medya

Güncel

Ne çok acı haber, ne çok dram, ne çok soru - Kemal Öztürk

Kaygılı, meraklı ve hüzün dolu gözlerle sorudu bir genç adam: 'İçinde bulunduğumuz bu kaostan, kargaşadan gerçekten çıkabilecek miyiz?' Başlarını sallayarak, bir çok genç bu soruya ortak olduklarını gösterdiler.



Gençlerin duygu dünyası, fikir dünyası, hayata bakışı ve gelecek tasavvuru bizimkinden farklı. Anlamaya çalışıyorum. Anlayıp, sonra da anlatmaya çalışıyorum olan biteni. Kayseri Erciyes Ãœniversitesi'nde okuyan gençler bunlar. Anadolu'nun tam ortası. 
 
Biz onlarla konuÅŸtukça bir acı haber düşüyor telefon ekranlarına. Biz konuÅŸtukça bir dram düşüyor önümüze. Biz konuÅŸtukça bitmeyen kaosun haberleri uçuÅŸuyor etrafımızda. 
 
Halep düşüyor...
 
300 bin sivil dar bir alana sıkışmış. 
 
Halep düşüyor, ölen çocuklarını ellerinde taşıyan annelerin fotoÄŸrafları düşüyor önümüze ajanslardan. 
 
 
Dağılıyor tüm zihinler. PeriÅŸanız. 
 
Küle dönmüş bir ÅŸehirden, ne çok acı haber geliyor? Oysa bunca silahın, uçağın, tankın, topun ölüm kustuÄŸu bu kül ÅŸehrinin çoktan tükenmesi ve yer ile yeksan olması gerekirdi. 
 
Ne çok insan öldürdüler ve hâlâ da öldürüyorlar. Bitmedi...
 
Üniversitenin Çağrı Kulübü'nün organizasyonlarında, her gittiğimiz vakıfta, medya kuruluşunda, konferans salonunda bir haber düşüyor önümüze.
 
Ä°ki askerimiz kaybolmuÅŸ. 'IŞİD'in eline geçmiÅŸ' diye korku dolu fısıltılar dolaşıyor. 
 
Onu mu soracaklar, Avrupa'nın Türkiye tepkisini mi soracaklar, yoksa gelecekte nasıl iÅŸ bulacaklarını mı soracak geçler? 
 
Hepimizin kafası karışık, zihinleri bulanık..
 
Şırnak'tan şehit haberi, bir gazinin dramı, bir 15 Temmuz şehidinin hatırası dönüyor haberlerde. Dayanamıyoruz kapatıyoruz televizyonu, bilgisayarı, telefonu. Kafamızı kuma sokmak istiyoruz.
 
Bitmiyor, durmuyor, kesilmiyor bu felaket haberleri, dram haberleri...
 
Adana'da bir kız yurdunda yangın çıkmış, gencecik evlatlarımız yanarak ölmüşler...
 
Dayanacak gücümüzün sonuna geldik. Yıkıyor bu haber bizi... 
 
Annelerin feryadı, babaların isyanı, gözyaşları, acılar, çığlıklar... Hepsi birbirine karışıyor, hepsi bir birini besliyor, hepsi birbirini körüklüyor...
 
Ne çok acı haber, ne çok dram, ne çok soru var ortalık yerde. Bir günde insanın kaldıramayacağı kadar çok hepsi... 
Tüm bunların arasında, hepsinin ortasında ve üzerinize acı yaÄŸarken, dram yaÄŸarken, felaket yaÄŸarken bir ÅŸey demelisiniz, bir ÅŸey yazmalısınız, bir söz söylemelisiniz. 
 
O meraklı gözlerin, o kaygılı yüzlerin ve o hüzün dolu gençlerin sorularına cevap vermeli biri.
 
İslam dünyası bu kaostan nasıl çıkacak?
 
Türkiye bu kıskaçtan nasıl kurtulacak?
 
Gençlerin yanarak öldüğü bu yurtta ihmal var mı, kasıt var mı, beceriksizlik var mı?
Halep düşerse ne olur? 
 
Suriye politikamız hatalı mıydı?
 
Avrupa ile gerginliÄŸin sonu ne olacak?
 
Dolar neden yükseliyor?
 
Ekonomideki kriz büyür mü?
...
Geleceklerinden, ülkenin geleceÄŸinden ve OrtadoÄŸu'nun geleceÄŸinden ve insanlığın geleceÄŸinden kaygılılar. Ancak onların kaygısı baÅŸka türlü tezahür ediyor. “Peki biz ne yapmalıyız, ne yapabiliriz, bu kaostan çıkmak için bize düşen görev nedir?” 
 
Sanırım bu soru, kaygının türü ve kaygıya gösterilen tepkinin ÅŸeklinin ne kadar farklı olduÄŸunu gösteriyor. Sevdim bu Anadolu çocuklarını. Ãœlkelerine sahip çıkmak için bir ÅŸeyler yapmak istiyorlar. Ne kadar anlamlı, ne kadar umut verici kaygıları var. 
 
Tüm kaosa, kargaÅŸaya, drama, savaÅŸlara, sürgünlere raÄŸmen ayakta kalmak zorundayız. Bir gün içinde üzerimize yaÄŸan drama raÄŸmen, bu temiz yüzlü, temiz yürekli gençlerin geleceÄŸi için ayakta kalmak zorundayız. 
 
Ä°slam dünyasının tüm parçalanmışlığına raÄŸmen, ülke içinde tüm çekiÅŸmelere, basiretsizliklere, ihmallere, beceriksizliklere raÄŸmen direnmek zorundayız. Gidecek baÅŸka toprağımız yok çünkü. 
 
Aklımızı duygularımızdan daha çok kullanmak zorundayız. 
 
Birbirimizle uğraşmamalıyız.
 
Ä°ÅŸi ehline vermeliyiz.
 
Çok çalışmalıyız... Çok çalışmalıyız... Çok çalışmalıyız...
 
Kemal Öztürk - Yeni Şafak
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.