Sosyal Medya

Güncel

El Bab'ta asker olmak - Mete Yarar

Gecenin o zifiri karanlığında yok olmak... Bu tabiri daha çok aşk temalı filmlerde duyarsınız. İnsanlar çoğunlukla gecenin gizeminde yıldızlara bakıp sessizliğin keyfini sürer. Kafasında berraklaşan konuları ise o anda ruhunda hissetmeye başlar.



Peki, yurt dışında, El Bab’da bir askerseniz gece size neyi ifade eder? Anlatalım. Geceye hazırlık, bir asker için hayatta kalmak amacıyla her gün yaÅŸaması gereken bir kabus anlamı taşır. Zifiri karanlıkta bırakın gözlerini kapatıp kaybolmayı, en ufak bir karartıyı görebilmek için o gözleri açık tutmaya çalışmak demektir. Her geçen dakika göz kapaklarının ağırlaÅŸmasına inat, uykuya direnmektir.
 
Silahının termal kamerasından sahayı gözlemleyerek uyumsuz bir nesneyi ayırt etmeye çalışır. Zaman zaman gözünü kapatıp ne kadar daldığını fark etmediÄŸi anlarda ise içinde kopan fırtınayı görmeniz gerekir. Sanki dünyanın en büyük suçunu iÅŸlemiÅŸ gibi ruhunda volkanlar patlar, bir daha göz kapaklarına yenilmeyeceÄŸine söz verir. Ama bu sözü tutmak zannetmeyin ki o kadar kolaydır. Çünkü her gün saat 17:00 gibi baÅŸlayan ve ertesi günün ilk ışıklarının göründüğü saat 07.30’a kadar süren bir rutin, ama kolay olmayan bir yolculuktur onunki. O süre zarfında doÄŸa deÄŸiÅŸir, iklim deÄŸiÅŸir, belki düşman bile deÄŸiÅŸir, ancak görev deÄŸiÅŸmez. Geceyle gündüz arasındaki o korkunç ısı farkı arasında geçirilen bir yolculuktur onunki. İçinde kopan fırtınaları bastırmaya çalışarak, nefsi ile mücadele ederek geçirilen uzun gecelerdir onun yaÅŸadıkları. 
 
***
 
Arada sırada yıldızlara bakma ihtiyacı hisseder insan, gecenin o zifiri karanlığında. Hiç ışığın olmadığı yerde daha fazla olur sanki gökteki yıldızların sayısı, daha parlak görünür göze. Her defasında ilk defa görüyormuÅŸ gibi bakarsın gökyüzüne, ama dalamazsın onun içine. Dalamazsın, çünkü kayıp gitmene izin yoktur benliÄŸine iÅŸleyen eÄŸitimin içinde. Dalamazsın, çünkü sen daldığında bilirsin ki kötü bir ÅŸey olacaktır. Bu hissiyat seni yiyip bitirdiÄŸi için de bakamazsın o sonsuz derinliÄŸe. 
 
AÅŸk filmlerinde olduÄŸu gibi karanlığın içinde kayıp gitme hissine ulaÅŸman asla mümkün olmaz. Onun da vardır sevdikleri ve arzuladıkları, hatta herkesten daha yoÄŸun duyguları. Çünkü kavuÅŸulamayanı sevendir o, hep özleyen ve arzulayandır. KavuÅŸulamayanı sevmenin sıcaklığı içinde hissedendir. Ama ona emanet edileni korumak için de hep en iyi bildiÄŸi ÅŸeyi yapar El Bab’daki silah arkadaşım. Kendini öteler. Öncelik vatandır, namustur. Bir gün öncelik sırasının kendisine geleceÄŸini düşünerek gözünü tekrar silahının termal kamerasına dayar. “Ä°nÅŸallah” der, “ülkem için güzel günler geldiÄŸinde ben de güzel günlere kavuÅŸacağım.”
 
O soğuk toprağın veya betonun üzerinde saatler geçmek bilmez. Üzerinde devletin verdiği eksi 40 dereceye kadar koruma sağlayan kıyafetler olmasına rağmen belli bir süre sonra başlar kemiklerin sızlaması. Kalkmak, bulunduğun yerde dolaşıp ayakları ısıtmak istersin; ama mevzide olduğunu hatırlar, oturup kalırsın bulunduğun yere.
 
Askerler neden sıcak çayı severler diye çok defa sorulmuÅŸtur. Ben de onların yüzüne bakarak, “siz çayı çoÄŸunlukla keyif için içersiniz, biz ise boÄŸazımızdan sıcak bir ÅŸeyin geçmesi için” derdim. Bizim çayla oluÅŸan sıcak iliÅŸkimiz, o soÄŸuk gecelerle baÄŸlantılıdır. Birisinin o sıcak çayı getirmesi için beklemek, uzun gecelerin en önemli rutinlerindendir. Sonunda asker ile çay arasındaki tutku, Leyla ile Mecnun’un durumuna dönüşür. “Siz çayı keyifle, biz ise tutkuyla içeriz” demiÅŸimdir çoÄŸu zaman.
 
***
 
Gurbettesindir. Kendi ülkende mevzide olmakla El Bab’da mevzide olmak arasında uçurum vardır. Sanki buranın toprakları daha bir soÄŸuk gelir insana. Kendi topraklarında daha korunaklı hissedersin. Buralar ise gurbettir. “Askerin mevzisinin de gurbeti mi olur” demeyin. Asıl onun gurbeti daha zordur. Kimin düşman kimin dost olduÄŸunu bilmediÄŸiniz bir yerde asıl gurbeti yaÅŸarsınız.
 
Kim demiş asker yorulmaz, üşümez veya acıkmaz diye. Asker yorulur da, üşür de, acıkır da. Onu farklı kılan, bu insani bahanelere sığınmaması, görevine ne pahasına olursa olsun devam etmesidir.
 
El Bab’da asker olmak zordur, ama bir o kadar da gurur vericidir. En uçta olmak, onun için Ulubatlı Hasan olmaktır. Burca ilk çıkandır. Ulubatlı Hasan gibi arkasına baktığında geriden gelen yüzbinlerce kiÅŸiyi görmenin gururunu yaÅŸamaktır.
 
El Bab’da asker olmak zordur. ZorluÄŸu, ne soÄŸuÄŸu ne açlığı ne ölüm tehlikesi ne de özlemleridir… ZorluÄŸu, milletin yükünün omuzlarında olmasıdır. ZorluÄŸu, her yaptıkları hatanın 78 milyona mal edilmesidir. Bu da her insanın kaldıracağı bir yük deÄŸildir.
 
Adını ancak şehadetinden sonra öğrenebileceğiniz bir mesleği icra edenlere bari yaşarken bir selam gönderin.
 
Allah yar ve yardımcınız olsun.
 
Not: Bu yazıyı salı günü iki askerimizle irtibat kesilmeden önce yazmıştım. Noktasını, virgülünü değiştirmeden de yayımlıyorum.
 
Mete Yarar - KARAR

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.