Güncel
Şen olasın Halep şehri - Taha Kılınç
Follow @dusuncemektebi2
Arap Baharı'nın en kesin sonuçlarından biri, yüzyıllardır uykuda bulunan Şiî-Sünnî fay hattını yeniden hareketlendirmesi oldu. Suriye'de Beşşar Esed rejiminin düşmesini engellemek için, Şiî milisleri “Ehl-i Beyt'in mukaddes mekânlarının tehlikede olduğu” söylemiyle savaş meydanlarına süren İran, çatışmaları bölgesel hegemonyasını sağlamlaştırmak için kullanıyor. İnsan hayatının ve onurunun hiçe sayıldığı Halep'e reva görülen muamele, bütün dünyanın donuk bakışları önünde “asrın trajedisi”ne dönüşüyor.
Suriye'deki çatışmaların en kanlı evresine şahitlik eden Halep, tamamen Esed ve müttefiklerinin eline geçmek üzere. Kentin doğu kesiminde, muhaliflerin kontrol ettiği bölgelerdeki ilerleyişini sürdüren ittifak güçlerinin saldırıları nedeniyle en çok zararı siviller görüyor. Bombardımandan sağ kurtulmayı başaranların önünde ya sürgün ya da açlık ve sefalet gibi insanlık dışı seçenekler var. Rejim, muhaliflerin direnişini kırmak için masum sivillere adeta soykırım uyguluyor.
Ä°ran cephesi sivillerin bombalanmasını savunurken, muhalifleri “emperyalizmin ve dış güçlerin maÅŸası” olarak tanımlasa da, bizatihi Tahran'ın kendisi Suriye'de bir 'dış güç'. Dahası Ä°ran, hem ABD hem de Rusya ile farklı alanlarda ittifak halinde. Suriye'yi Rusya'yla birlikte 'savunan' Ä°ran, Irak'ta da ABD ile eÅŸgüdüm içinde hareket ediyor. Rusya'nın da en az ABD kadar emperyal emelleri olduÄŸunu hatırlarsak, Ä°ran'ın iki rakip emperyalist güçle de aynı ÅŸekilde iÅŸbirliÄŸi yapabildiÄŸini söylemek en doÄŸrusu. Dolayısıyla içinde 'emperyalizm' kelimesinin geçtiÄŸi bütün suçlamalar, sahadaki gerçekler düşünüldüğünde aslında birer kuyruklu yalandan ibaret.
Suriye'nin üç parçaya bölünerek, kuzeyde Halep ve güneyde de Åžam sınır olmak üzere, Akdeniz'e kıyısı bulunan bir Nusayrî devletinin kurulması planı, son iki yıldır sır deÄŸil. Bu plan, uluslararası kamuoyu tarafından da zımnen kabul edilmiÅŸ durumda. Halep'in barbarca bombalanması ve yıkıntılar arasında can çekiÅŸen insanların çığlıkları karşısında dünyanın takındığı lâkayt tavrın baÅŸka bir açıklaması olamaz. Silahlı muhalefetin ağırlıklı kısmı “ciÄŸer yiyen yamyamlar” olarak etiketlendiÄŸi için, Esed'e mesafeli duran ülkeler bile Halep'in rejimin kontrolüne girmesi için düzenlenen bu katliamlara sesini çıkarmıyor.
Kan-revan içindeki bu tabloya bakarak, Ä°ran'ı yönetenler tarihe nasıl geçmek istiyor acaba? Daha düne kadar Ä°srail iÅŸgaline karşı direniÅŸe verdiÄŸi destek nedeniyle Müslümanların baÄŸrına bastığı Ä°ran, ÅŸimdi mezhepçi bir ulus-devlet olarak, Ä°srail'i aratmayan katliamlara imza atıyor. “Ama filanca ülke de şöyle yapıyor!” gibi suçlamalarla savuÅŸturulamayacak bir vebal bu. Resmi adında “Ä°slâm” geçen bir ülkenin sadece kendi millî menfaatleri için coÄŸrafyayı kan gölüne çevirmesini izliyoruz hep birlikte.
***
İslâm tarihi, bugün Şiîlerin siyasal anlamda üçüncü yükselişine tanıklık ediyor. Mısır merkezli Şiî bir imparatorluk kuran Fâtımîler (909-1171) ve İran'ı Şiîleştiren Safevîlerden (1501-1736) sonra, Şiîlik şimdi en geniş coğrafi sınırlarına doğru ilerliyor. Eski dönemlerden farklı olarak, modern Şiîlik, siyasi gücünü artırmak ve etki alanını genişletmek için bizzat kendi 'resmî' düşmanlarıyla iş tutmaktan da kaçınmıyor.
İslâm dünyasının çoğunluğunun aleyhine olarak kurulan böylesi ittifaklar ve kanlı çatışmaların en ciddi neticesi ise, Şiîliğin ayrı bir akîde sistemi biçimde billurlaşmaya başlaması. Geleceğin tarihçileri, bu ayrışmaya kimlerin ne şekilde hizmet ettiğini ve kavgayı hangi tarafın körüklediğini bütün açıklığıyla yazacaktır.
Şiîlik bağlamında geçmişten günümüze nakledilen bilgiler arasında ilginç anekdotlar bulmak mümkün. Örneğin, bugün Mısır'ın simgelerinden ve Sünnîliğin odak noktalarından biri kabul edilen ünlü Ezher Üniversitesi'nin başlangıçta Şiîliği doktrine etmek ve yaymak için kurulduğunu çok az kişi bilir. Salahaddîn Eyyûbî, Fâtımî devletini ortadan kaldırdıktan sonra Ezher'i hemen kapatmış, kadrosunu ve müfredatını başta aşağı yeniletmişti. Buradan hareketle, bugünkü Şiîlik kurum ve külliyatlarının, gelecekte başka Salahaddîn'ler tarafından ortadan kaldırılacağı tahmininde bulunabiliriz.
Yine tarihe bakınca akla gelen bir başka gerçek de şu: Şiîlik ile Sünnîlik arasında üçüncü ciddi çatışma için geri sayım da başladı. Bugün Suriye'de, Irak'ta, Yemen'de, Lübnan'da ve hatta Nijerya'da yaşanan gerilimler, hep bunun ayak sesleri. Vekâlet savaşlarından tarafların netleştiği bire bir gerçek savaşlara geçiş aşaması yaklaşıyor.
***
BaÅŸlıktaki ifade, 15'inci yüzyılda yaÅŸayan halk ozanı Âşık Garip'e ait. Bugünkü Suriye, Irak ve Arabistan topraklarını dolaÅŸan Garip, uzun süre kaldığı ve çok sevdiÄŸi Halep'ten ayrılırken harika bir ÅŸiir bırakmış arkasında: “Ä°ÅŸte geldim gidiyorum / Åžen olasın Halep ÅŸehri / Çok ekmeÄŸin-tuzun yedim / Helal eyle Halep ÅŸehri…”
Mısralardaki 'Halep' kelimesinin yerine başka herhangi bir İslâm şehrini de koyabilirsiniz. Şiir, üzerindeki arızi unsurlar ne olursa olsun, şehirlerimizin her zaman bize ait olacağını haykıran ölümsüz bir manifesto niteliğinde adeta.
Taha Kılınç - Yeni şafak
Henüz yorum yapılmamış.