Sosyal Medya

Güncel

AB bizim için artık bir Can Dündar kadardır - İbrahim Karagül

Koca Avrupa Birliği Türkiye ile ilişkilerini bir Can Dündar'a indirgemişse, onu cumhurbaşkanlığı düzeyinde ağırlayıp, bir yaptırım kartı olarak kullanmaya girişmişse, herkesi aptal yerine koyarcasına ve utanmazca bunu bir özgürlük meselesi olarak pazarlamaya teşebbüs edebiliyorsa, AB'nin ve patronu Almanya'nın bu şovu, bir acizlik, beceriksizlik, zayıflık ve tükenmişlik göstergesidir.



AB ülkeleri Türkiye'deki uyuyan hücrelerini harekete geçirmiÅŸse, yıllardır beslediÄŸi ve pazarladığı ancak 15 Temmuz'la deÅŸifre olan istihbarat aparatlarını apar topar korumaya almışsa, terör saldırılarına ve sivil katliamlara imza atanları bile sahiplenir olmuÅŸsa ortada Türkiye'nin ciddiye alacağı bir AB ortak aklı kalmamış demektir. 
AB Türkiye için artık bir tehdittir
 
Dünyaya model gösterilen AB ortak aklı, PKK terör örgütünü ve mensuplarını, DHKP-C terör örgütünü ve mensuplarını, FETÖ ve mensuplarını, Türkiye karşıtı ne kadar örgüt ve isim varsa hepsini tereddütsüz kanatları altına alıyorsa, Türkiye'ye ile iliÅŸkilerini bitirmiÅŸ demektir. 
 
Bundan sonra AB-Türkiye iliÅŸkileri hiçbir zaman normal seyrine giremeyecektir. Bırakın ortaklık düşüncesini, bırakın rasyonel iliÅŸki tarzını, bundan sonra AB-Türkiye iliÅŸkileri karşılıklı “tehdit” tanımlamalarına göre ÅŸekillenecektir. Bugün bu kadar gerilen iliÅŸkiler, önümüzdeki seçimlerde aşırı sağın, ırkçıların, bir tür Nazi dalgasının merkez Avrupa'yı rehin almasıyla, ABD'de yeni neocon dalga ile dayanışmaya girmesiyle daha tehlikeli hale gelecek, Türkiye bu yeni siyasi söylemle “düşman ülke” kategorisine kadar itilecektir. 
Hani o AB aydınları nereye kayboldu?
 
Avrupa böyle bir dalga ile yüzleÅŸirken birarada kalma ÅŸansı olmayacaktır. Birlik düşüncesinden çok ulusal çıkarlar, ülke öncelikleri, geçmiÅŸin hesapları öne geçecektir. Dolayısıyla Türkiye'nin örnek alacağı, gıpta edeceÄŸi, model göreceÄŸi bir yapı olmayacaktır. Parçalanmış Avrupa'dan geriye bir Almanya ve yandaÅŸları kalacak, Kuzey ve Güney kendi yoluna gidecektir. 
Dikkat ediyorum da, AB tarafından finanse edilip desteklenen entelektüel çevreden ses çıkmıyor. AB ülkelerinin terör destekçiliÄŸine, Türkiye yerine terör örgütlerini tercih etmelerine tek söz bile söylenmiyor. O kiÅŸiler, çevreler birden ortadan kayboldu. Nerdeler, ne yaparlar, ne konuÅŸur-ne önerirler, yıllardır ideal örnek olarak pazarlama görevi üslendikleri bu yapının sivil katliamlara imza atmış kiÅŸileri sahiplenmelerine tek bir itirazları duyulmuyor. 
Parlatıp pazarlamışlardı
 
Yine dikkat ediyorum da, Türkiye toplumunda AB düşüncesi neredeyse sıfırlanmış. Zaten inanmıyorlardı, zaten güvenmiyorlardı, zaten hep bir tedirgindiler. Ancak AB'nin desteklediÄŸi her çevrenin, her kiÅŸinin zor zamanları fırsat bilip Türkiye'ye saldırması, bu ülkenin zayıf zamanını beklemiÅŸ olması, Türkiye'den çok Almanya'nın, Fransa veya diÄŸer ülkelerin çıkarlarına göre pozisyon alması, onları ve AB düşüncesini bu ülkede gömdü. 
 
Parlatıp pazarladıkları kiÅŸiler nasıl da zamanı gelince harekete geçti ve azılı bir Türkiye düşmanı olduklarını ortaya koydu. Onların bu milletle zaten buluÅŸtukları bir nokta yoktu ama bu kadar da düşmanca tutum içine girebilecekleri tahmin edilmiyordu. 
PKK ve FETÖ'den başka AB'ci kalmadı
Etrafınıza bir bakın; bugün Türkiye'de AB'yi savunan kim kaldı? Sadece PKK'lılar ve FETÖ'cüler.. Bir de birkaç örgütün mensupları… O örgütleri de zaten AB finanse ediyor, Avrupalı istihbarat teÅŸkilatları yönetiyor. Peki PKK ve FETÖ'cülerin bu denli AB savunmasının arkasında ne var? 
 
Açık değil mi? Onlar Türkiye ile savaşıyor. FETÖ, ABD ve AB adına Türkiye'yi dize getirmek için tarihimizde örneği olmayan bir ihanet sergiledi, bu ülkeye saldırdı. PKK yıllardır bu saldırıyı devam ettiriyor. İçeride terörün her türünü kullanırken Suriye topraklarında Türkiye'yi kuşatma, çevreleme adına yürütülen uluslararası ihalenin bir parçası olarak çalışıyor. AB ve AB'nin merkez ülkeleri de onlar üzerinden, onların bir silah/kurşun gibi kullanarak Türkiye'yi vuruyor.
 
En büyük lokma, en önemli hedef bizdik!
 
Bu açık bir saldırıdır. Bırakın tehdit olmayı, AB'nin merkez ülkeleri açıktan Türkiye ile hesaplaşıyor. Hal böyle iken biz, birkaç süslü cümlenin peÅŸine düşüp, onlara kanıp bizi yok edecek bir siyasi körlüğe teslim mi olacağız? 15 Temmuz baÅŸarılı olsaydı bugün binlerce insan ölecekti, sokaklar kan gölüne dönecekti, SuriyeleÅŸecektik. Hesap buydu.. 
Türkiye'yi rehin almadan Ortadoğu'da bütün haritaları yeniden çizemeyeceklerini biliyorlardı. Öyleyse en büyük lokma, yok edilmesi gereken hedef bizdik. FETÖ üzerinden yürütülen saldırıya PKK'nın ve diğer örgütlerin de destek vermesinin nedeni buydu. Tarihimizin en büyük hesaplaşmalarından biri daha görülüyordu. Sahnede örgütler olsa da arkasında onları yönetenler vardı. Plan, talimat, emir onlardan geliyordu.
 
Peki kimdi bunlar?
 
Öfkeli değil akıllı olmak
Biliyorsunuz… Bugün o vatan hainleri hangi ülkede korumaya alınıyorsa, karargahları neredeyse, bütün terör örgütlerini kimler himaye ediyorsa patron onlardı. SavaÅŸ onların savaşıydı, onların Türkiye projesiydi.
 
Öfkeliyiz evet ama öfkeli olmaktan daha çok uyanık olmak zorundayız. Dünyanın girdiÄŸi yeni eÄŸilimleri dikkatle sorgulamak ve kendimize yeni bir yol çizmek zorundayız. “Müttefiklerimiz”in saldırısına uÄŸrarken artık bu ülkenin geleceÄŸini “müttefiklerimiz”e emanet etmeyecek kadar akıllı olmak, o eski AB ezberlerini sorgulamak zorundayız. 
15 Temmuz'da kim nerede ise hep oradadır
 
Bunları bir düşmanlık, karşıtlık için yazmıyorum. Hep beraber, ne olduÄŸunu anlamamıza yardımcı olmak için tartışıyorum. Çünkü her millet için, her ülke ve devlet için bıçağın kemiÄŸe dayandığı, bütün ezberlerin bozulduÄŸu, bütün söylemlerin yerle bir olduÄŸu, sadece kendi varoluÅŸ kavgasının baÅŸladığı bir nokta, bir dönem vardır. Ä°ÅŸte o tarih bizim için 15 Temmuz'dur. 
 
15 Temmuz'da kim nerde durmuÅŸsa bizim için bundan sonra hep oradadır. Bir ülkenin çökertilmek istendiÄŸi, bir milletin iç savaÅŸa sürüklendiÄŸi, bir devletin rehin alınmak istendiÄŸi, bu amaçla bütün çokuluslu uzantıların harekete geçirildiÄŸi ve Türkiye'ye saldırtıldığı o akÅŸam kimin ne yaptığı ortadadır. Gizlenemez, üstü örtülemez. 
Demokrasiyi bir gecede sattılar..
 
ABD ve AB ülkelerinin hiç birinden destek açıklaması gelmedi. Yıllarca bizi darbelere, askeri yönetimlere karşı uyaran AB ülkeleri o akÅŸam ve sonraki günlerde sus pus oldular. Ağızlarından ilk kez demokrasi, özgürlük, kiÅŸi hak ve hürriyetleri, sivil irade türü kelimeler çıkmadı. “Stratejik ortak” ABD de öyleydi. Ä°ki taraf da suskunluÄŸa büründüler. 
Sonra gördük işin arkasında onlar varmış. ABD ve AB, terör örgütleri üzerinden, orduya sızmış bir istihbarat kadrolaşması üzerinden Türkiye'yi teslim alacakmış. Alamayınca, milletin destansı direnişine yenilince de konuşacak kelimeleri kalmamış. 15 Temmuz başarısız oldu ama onlar hala terör üzerinden, Suriye'deki operasyonları üzerinden 15 Temmuz'u devam ettiriyor, saldırıyı sürdürüyorlar.
 
Yüz yıl sonra yeniden Son Kale'yi devirmek
 
Ä°ÅŸte bu yüzden Türkiye kendine yeni yollar aramaya baÅŸladı. Yüz yıl sonra Batı'dan gelen yeni saldırı dalgalarına karşı koruma kalkanları oluÅŸturmaya giriÅŸti. Açık karşıtlık, düşmanlık yerine, yeni dostlar, ortaklar aramaya baÅŸladı. Sadece Batı seçeneÄŸi öldürücü bir hal almıştı çünkü. BaÅŸka da seçeneÄŸi yoktu. Güneye, DoÄŸu'ya, Kuzey'e de yöneldi. 
Bütün Batı dünyasının birden Türkiye ile hesaplaÅŸmaya girmesini iyi anlamak lazım. Bütün Müslüman ülkelerin haritasını deÄŸiÅŸtirenler, yirmi yıldır Ä°slam dünyasına saldıranlar son Kale'yi devirmeye çalışıyorsa Haçlı SavaÅŸları'ndan beri devam eden gelenek yeniden hortlamış demektir. Bütün bunlar ABD ve AB'de aşırı sağın, ırkçılığın, Ä°slam karşıtlığının zirve yaptığı bir dönemde olması rastlantı deÄŸildir. 
 
İttifaklar çağı bitti. Herkes kendi coğrafyasına dönecek
 
Åžunu söyleyelim: Ä°ttifaklar çağı bitmiÅŸtir. Uluslararası sistem çökmüştür. Bu gerilimler Türkiye ile sınırlı deÄŸildir. AB gibi, Åžanghay Örgütü de çözüm olmayacaktır. Çok dar halkaların dayanışması dışında belki de yakın gelecekte en büyük kapışmalar müttefikler arasında yaÅŸanacaktır. En yakın ülkelerin bile bir anda birbirleriyle sürtüşmeye baÅŸlayacağı bir çaÄŸdır bu. 
 
Çoklu ittifaklardan ziyade ikili ortaklıkları, her ülkenin kendi tarihi tezlerine, kendi kültürel havzasına dönüşü zamanıdır. Ortadoğu derinliğine inen Türkiye'nin siyasi geçmişinin izinden gitmesinden, bu bölgelere daha da açılmasından, Orta Asya'ya yönelik kapsamlı bir stratejik açılımdan, Güney Asya'ya yönelmesinden, Balkanlarda kendini sağlamlaştırmaktan başka seçeneği yoktur. Bence AB Türkiye düşmanlığı ile, terör destekçiliği ile, yükselen ırkçılıkla başbaşa kalacak, küresel ölçekte etkisini daraltmak zorunda kalacak, hatta Avrupa içine yoğunlaşacaktır. Böyle bir AB'nin de bizim için bir anlamı yoktur.
 
İbrahim Karagül - Yeni Şafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.