Sosyal Medya

Kürsü

Şanghay: Artılar, eksiler ve Türkiye

Rusya ve Çin’in hâkim ve yönlendirici olduğu Şanghay İşbirliği Örgütü, bölgesel gelişmelere yön verme kabiliyetine, üyelerinin politikalarını belirleme gücüne sahip. Her üyenin bu platformdan beklentisi, kazancı farklı. Ankara Şanghay kartını açarken, üyelerine ne kattığını, riskleri ve fırsatları dikkatle değerlendirmeli.



CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın Avrupa BirliÄŸi (AB) ile iÅŸlerin kötü gittiÄŸi bir dönemde gündeme taşıdığı Åžanghay Ä°ÅŸbirliÄŸi Örgütü (ŞİÖ), Asya’nın devlerinin güç birliÄŸi yaptığı, “büyük oyunun yeni coÄŸrafyası” olarak tanımlanan Avrasya’da nüfuzunu giderek artıran bir bölgesel yapılanma.
 
1996’da kurulan ve Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan'ın üyesi olduÄŸu yapının temel konusu, güvenlik. Ä°stihbarat paylaşımı, terörizmle mücadele ve hatta iç istikrarın sürdürülmesine kadar geniÅŸ bir yelpazede iÅŸbirliÄŸi öngörüyor. Ekonomik iliÅŸkiler de teÅŸvik ediliyor. Hindistan ve Pakistan’ın 2017’de tam üye olması bekleniyor.
 
Rusya ve Çin’in hâkim ve yönlendirici olduÄŸu bu yapı bölgesel geliÅŸmelere yön verme kabiliyetine, üyelerinin politikalarını belirleme gücüne sahip. Her üyenin bu platformdan beklentisi, kazancı ve kaybı farklı. Ankara Åžanghay kartını açarken, riskleri ve fırsatları dikkatle deÄŸerlendirmekte fayda var.
 
Güvenlik şemsiyesi
 
ŞİÖ, potanisyel gücü ve bölgede oluşturduğu güvenlik şemsiyesi ile cazibe merkezi. Aynı zamanda gözlemci ülkeler ile kapladığı alan ve nüfus ile rakipleri için tedirginlik kaynağı.
 
ŞİÖ’nün üye devletlere saÄŸladığı en önemli kazanç, oluÅŸturduÄŸu güvenli iklim. BaÅŸta insan hakları ve demokratikleÅŸme olmak üzere üye devletlere yöneltilen eleÅŸtirilere karşı omuz omuza mücadeleye inanç, ŞİÖ üyelerini bir arada tutuyor.
ŞİÖ üyeleri dünya nüfusunun neredeyse çeyreğini oluşturuyor, 6 gözlemci üyesi ve 6 diyalog ortağı da hesaplanırsa yarısına ulaşıyor. Coğrafyası, dünya enerji kaynaklarının önemli bir bölümünü içine alıyor. Üye ve gözlemci devletlerden bazıları nükleer silaha sahip.
 
ŞİÖ, halen Rusya ve Çin’nin iÅŸbirliÄŸi imkanlarını test edebilecekleri stratejik bir ara bölge olan Orta Asya coÄŸrafyasının en etkin örgütü. Bu bakımdan ŞİÖ’nün üyeleri açısından ne ifade ettiÄŸini irdelemekte fayda var. Zira ŞİÖ’nün kime ne kazandırdığı sorusunun cevabı Türkiye için yol gösterici nitelikte.
 
Öncelikle Örgüt, devletlerin egemenlik haklarının devredildiÄŸi hükümetlerüstü bir yapı deÄŸil. Çin dış politikasının yumuÅŸak gücünün simgesi ekonomik iliÅŸkilerin bölgede çok taraflı projelere dönüştürülmesi hevesi baÅŸarı saÄŸlayamadı ancak terörizm baÅŸta olmak üzere bölgesel güvenlikle konularında iÅŸbirliÄŸi verimli. ŞİÖ’nün en iÅŸlevsel çalışan organı, merkezi TaÅŸkent’te bulunan Bölgesel Anti Terörizm Merkezi. Bu kapsamda ortak askeri tatbikatlar yapılıyor, terörist gruplarla ilgili bilgi paylaşımı yönetiliyor. BiÅŸkek Zirvesi’nde kurulan “Enerji Kulübü” ise üyeler arasında enerji politikalarının eÅŸgüdümünü saÄŸlamayı amaçlıyor.
 
Mevcut üyelerin ŞİÖ algısı, çıkarları, kazanımları
 
ŞİÖ’nün üye devletlere saÄŸladığı en önemli kazanç, oluÅŸturduÄŸu güvenli iklim. BaÅŸta insan hakları ve demokratikleÅŸme olmak üzere üye devletlere yöneltilen eleÅŸtirilere karşı omuz omuza mücadeleye inanç, ŞİÖ üyelerini bir arada tutuyor. ŞİÖ, Orta Asya Cumhuriyetleri açısından mevcut rejimlere dokunmadan, söz konusu cumhuriyetleri dönüştürme kaygısı taşımadan, siyasi, ekonomik ve askeri iÅŸbirliÄŸi fırsatını sunuyor. Örgüt’ün iki lokomotif gücü, Moskova ve Pekin’in de demokratikleÅŸme ve insan hakları sicili malum. Hem kendi çıkar alanları olarak tanımladıkları Orta Asya coÄŸrafyasında bu tip bir dönüşümün kendileri açısından taşıdığı risklerin farkındalar hem de doÄŸrudan kendilerine yöneltilen eleÅŸtiriler için ŞİÖ koruyucu bir ÅŸemsiye olarak kullanılabiliyor.
 
Sovyetler BirliÄŸi (SSCB) döneminde dünyanın yedide birini yönetmiÅŸ olan Rusya Federasyonu, 1985-1991 arasında bu geniÅŸ etki alanını kaybetti, stratejik açıdan yalnız kaldı. Moskova’nın yeni dünya düzenine uyum saÄŸlama ve kaybettiÄŸi etkinliÄŸini yeniden tesis etme giriÅŸimleri Vladimir Putin’in iktidarı döneminde iyice belirginleÅŸti. Putin, en baÅŸarılı hamlelerini Avrasya coÄŸrafyasında yaptı. Çin ile iÅŸbirliÄŸi zemini olarak ortaya çıkan ŞİÖ de yeni stratejinin temel saç ayaklarından birini oluÅŸturdu.
 
Böylece Rusya ulusal güvenliÄŸi için “arka bahçesi” olarak tanımladığı Orta Asya’da etkin olmayı, derin ekonomik iliÅŸkileri olan Orta Asya Cumhuriyetleri üzerinde “bütünleÅŸtirici ve saÄŸlamlaÅŸtırıcı” rolünü sürdürmeyi baÅŸardı. Moskova için ŞİÖ aynı zamanda Çin ile iÅŸbirliÄŸi fırsatlarını deÄŸerlendirebileceÄŸi, karışık güç dengesini saÄŸlamaya yönelik bir platform. Güvenli bir Çin sınırına sahip olmak, Pekin ile ticari ve askeri iliÅŸkiler geliÅŸtirmek, Moskova’nın sınırlı enerjisini baÅŸka alanlarda yoÄŸunlaÅŸtırmasına olanak saÄŸlıyor. ŞİÖ, baÅŸta ABD olmak üzere Batı ile iliÅŸkiler noktasında da önemli. Örgüt’ün bulunduÄŸu coÄŸrafyada etkisini her geçen gün artırması, Moskova’nın prestijini artırıyor ve örgütün bloklaÅŸma olasılığı Batı tarafından tedirginlikle karşılanıyor.
 
Pekin için de durum çok farklı deÄŸil. Orta Asya Cumhuriyetleri ile iliÅŸkilerini, bu ülkelerin  ekonomik durumuna, kendi iç iÅŸlerini etkileme gücüne, enerji potansiyeline ve stratejik önemine göre ÅŸekillendiren Çin için ŞİÖ, Avrasya politikasının en önemli araçlarından biri.
 
Ãœstelik coÄŸrafi, etnik ve kültürel olarak Orta Asya’nın bir parçası olan DoÄŸu Türkistan’a Orta Asyalı kardeÅŸlerinden verilecek muhtemel desteÄŸin önüne geçmek, Çin’in öncelikli hedefiydi. Böylelikle Uygur Türklerinin yaÅŸadığı bölgeye iliÅŸkin kaygılarını ortadan kaldırdı ve “sınır güvenliÄŸini” saÄŸladı. Çin’in hızlı ekonomik büyümesi ile ortaya çıkan enerji ihtiyacı, Orta Asya’nın Pekin için stratejik önemini her geçen gün arttırıyor. Pekin açısından ŞİÖ üye ve gözlemci üyeleri geniÅŸ bir pazar ve kaynak olma özelliÄŸi taşıyor.
 
ŞİÖ, Rusya ve Çin açısından en çok ABD’nin ve genel anlamda Batı’nın tasarladığı dünya düzenine karşı bir duruÅŸu ifade ediyor.
 
Orta Asya Cumhuriyetleri denklemin edilgen kısmında yer alsa da ŞİÖ’nün saÄŸladığı konfor bulunmaz nitelikte. ŞİÖ, Orta Asya Cumhuriyetleri’ne bölgesel güçleri bir arada bulduÄŸu ve denge politikalarını uygulayabilecekleri elveriÅŸli bir ortam hazırlıyor. Daha da önemlisi Örgüt, bölge rejimlerinin devamı açısından da önemli destek saÄŸlıyor, bu da Örgüt’ün Orta Asya liderleri nezdinde önemini artırıyor. Orta Asya Cumhuriyetleri Çin’i ekonomik ortak, Rusya’yı ise güvenliklerinin garantörü olarak algılıyorlar.
 
Çin ve Rusya, Türkiye gibi güçlü bir rakip ister mi?
 
Åžu an diyalog ortağı olan Türkiye ŞİÖ’ye üyelik konusunda kararlı olsa bile bu, uzun bir yol. CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın açıklamasının ardından Rusya ve Çin’den gelen deÄŸerlendirmelerin siyasi birer manevra niteliÄŸi taşıdığı söylenebilir. Zira mevcut sistem içinde Orta Asya Cumhuriyetleri dışındaki iki büyük gücün Türkiye’nin yeni bir rakip olarak sisteme katılmasını isteyip istemeyeceÄŸi bir soru iÅŸareti. Moskova ve Pekin AB ile mesafeli, iÅŸbirliÄŸine daha yatkın bir Ankara’yı arzu edebilir.
 
53 yıldır beklediÄŸi Avrupa’ya karşı dengeleme siyasetinin bir aracı olarak ŞİÖ ile yakın iliÅŸkiler tesis etmek, kısa ve orta vadede etkili bir yöntem olabilir. Bu arayış tam bir eksen kayması olarak deÄŸil, bir seçenek geliÅŸtirmek olarak planlanmalı ve uygulanmalıdır. Zira ŞİÖ’yü bir arada tutan güdüler bu isteÄŸin çok ötesindedir ve Türkiye’nin ŞİÖ üyeliÄŸinin “anlamı” çok daha farklı olacaktır.
Rus yetkililer Türkiye’nin ŞİÖ’ne katılabilmesinin NATO’dan ayrılması önkoÅŸuluyla gerçekleÅŸebileceÄŸini ifade etseler de son derece gevÅŸek bir yapı öngören ŞİÖ’ye üyelik, teknik olarak bir NATO üyesi ve AB aday ülkesi için mümkün. Ancak en temel özelliÄŸi Batı-Atlantik karşıtı bir duruÅŸ sergilemek olan Örgüt’e üyelik baÅŸvurusu ciddi bir kafa karışıklığı olarak yorumlanabilir. ÃœyeliÄŸin gerçekleÅŸmesi halinde de uygulamada ortaya çıkacak sorunların çözümü zor olabilir. Zira Türkiye NATO müttefikleri ve AB ülkelerine askeri ve ticari anlaÅŸmalarla baÄŸlı ve bu anlaÅŸmalar 3. Taraflar için sonuç doÄŸurabilecek nitelikte. Ä°stihbarat paylaşımı, ülkedeki askeri tesisler bunlardan sadece ikisi.
 
Öte yandan ŞİÖ’nün AB’nin alternatifi olarak görülmesi Ankara’yı arzu etmediÄŸi noktalara taşıyabilir. Zira ŞİÖ daha çok bölgesel bir güvenlik yapılanmasını ifade ediyor, oysa AB, Türkiye’nin en büyük ticari ortağı.
 
Türkiye’nin ŞİÖ’nün iki lokomotifi Çin ve Rusya ile ciddi siyasi görüş ayrılıkları yaÅŸadığı hassas konular da var. Suriye, Kırım, DoÄŸu Türkistan, KarabaÄŸ, PYD ve PKK ile mücadele bunlardan bazıları.
 
Ancak ŞİÖ’nün faaliyet gösterdiÄŸi coÄŸrafyada Türkiye’nin ciddi bir potansiyeli var. Bu potansiyel maalesef ÅŸimdiye kadar harekete geçirilemedi. Pek çok temel ortaklığa raÄŸmen, Türkiye’nin bölge politikalarının zayıflığı ve bölge ülkeleri ile ABD’nin müttefiki sıfatı ile yürüttüğü iliÅŸkiler, Türkiye’yi diÄŸer bölgesel güçlerin gölgesinde bıraktı. Bu coÄŸrafyada Rusya ve Çin ile iÅŸbirliÄŸi yapılması Türk dış politikasının hareket kabiliyetini geniÅŸletebilir. Ancak bu alanlar Türkiye’nin aynı zamanda Moskova ve Pekin ile rekabet halinde olduÄŸu alanlardır.
 
Nihayetinde Türkiye bu platforma dahil olarak, Avrasya’da inisiyatif kullanma kabiliyetini arttırabilir. Yüzünü tamamen AB’ye çevirmiÅŸ bir ülke olarak algılanan Türkiye, Åžanghay Platformu sayesinde “Avrasya seçeneÄŸiyle” elini güçlendirebilir. 53 yıldır beklediÄŸi Avrupa’ya karşı dengeleme siyasetinin bir aracı olarak ŞİÖ ile yakın iliÅŸkiler tesis etmek, kısa ve orta vadede etkili bir yöntem olabilir. Bu arayış tam bir eksen kayması olarak deÄŸil, bir seçenek geliÅŸtirmek olarak planlanmalı ve uygulanmalıdır. Zira ŞİÖ’yü bir arada tutan güdüler bu isteÄŸin çok ötesindedir ve Türkiye’nin ŞİÖ üyeliÄŸinin “anlamı” çok daha farklı olacaktır.
Gökçen Oğan, Orta Asya uzmanı, araştırmacı.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.