Sosyal Medya

Kürsü

Turexit - Hakan Albayrak

Milli Görüş geleneğinden geliyorum; 12 yaşımdan beri İslam Birliği mefkûresini savunuyorum. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üye olmasını bir an için bile arzu etmişliğim yoktur.



Bununla beraber, Avrupa BirliÄŸi’ne tam üyelik sürecini, halk iradesine saÄŸlam mevziler kazandırıp yeni bir askerî darbe ihtimalini ortadan kaldırabileceÄŸi düşüncesiyle -ve “Nasıl olsa AB bu iÅŸi uzattıkça uzatır, biz de o zaman zarfında kendimizi emniyete almanın baÅŸka bir yolunu buluruz ve nihayetinde yollarımız ayrılır” rahatlığıyla- ehveni ÅŸer olarak görürdüm.
 
Geçen temmuz ayının 15’ine kadar.
 
***
 
15 Temmuz’da, AB angajmanının askerî darbeye karşı bir sigorta olmadığı anlaşıldı.
 
AB liderleri, nefret ettikleri ErdoÄŸan’ın devrildiÄŸini görmek için Türkiye demokrasisinin tanklarla ezilmesini ve savaÅŸ uçaklarıyla bombalanmasını hazmedebileceklerini açıkça ortaya koydular.
 
Hazmetmek ne kelime?
 
Askerî darbenin başarılı olmasını ihtiras derecesinde arzu ettiler.
 
***
 
Askerî darbeye mani teşkil etmeyen -hatta onu kışkırtan- Avrupa Birliği, demokratik açılımların itici gücü olma özelliğini de çoktan kaybetmişti zaten.
 
AK Parti hükümetinin son yıllardaki demokratik açılımları (Kürt açılımı, kamuda tesettür açılımı gibi) AB’ye deÄŸil, Türkiye’nin iç dinamiklerine dayanıyor.
 
GeldiÄŸimiz noktada, AB’ye tam üyelik sürecinin bana göre hiçbir kıymet-i harbiyesi kalmadı.
 
Bu saatten sonra hâlâ Brüksel’in nazını çekmeyi, tahkir ve tezyiflerine katlanmayı anlamam.
 
“Tam üyelik bizim hakkımız, söke söke alırız!” diye gürlemeyi, “Fasıl da fasıl!” diye tutturmayı da anlamam.
 
Evet, tam üyelik sürecindeki ‘onurlu bir duruÅŸ’un onuruna da metelik vermem bu saatten sonra.
 
Çünkü bu süreç artık tamamen gereksiz bir yüktür Türkiye’nin sırtında.
 
***
 
Türk Silahlı Kuvvetleri ıslah ediliyor.
 
Polis, ağır silahlarla donatılıyor.
 
Askerî darbeyi yahut darbe teşebbüsünü mümkün kılan fizikî şartlar değiştiriliyor.
 
Millî iradeye yönelik bürokratik darbelerin de önü alınıyor.
 
Gerekli ve anlamlı olan süreç budur.
 
Geçici OlaÄŸanüstü Hal’deki bazı uygulamalar kimseyi yanıltmasın; günün sonunda askeri/bürokratik vesayetten kurtulan özgürlüklerin ve hukuk devletinin ihya olabileceÄŸi bir devrim yaşıyoruz.
 
“Olacağı” demiyorum, “olabileceÄŸi” diyorum; vesayetsiz/sahici demokrasi imkânını nasıl deÄŸerlendireceÄŸimiz bize kalmış.
 
***
 
Kapitalizmin ve dolayısıyla emperyalizmin küreselleÅŸtiÄŸi bir dünyada Türkiye’nin ‘tek tabanca’ yürümesi düşünülemez tabii.
 
Avrupa BirliÄŸi’ne meydan okuyan CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın Ä°slam BirliÄŸi ihtiyacına vurgusu yerindedir ve ÅŸahsen beni çok heyecanlandırıyor.
 
Åžanghay’a iltifatından heyecan duymuyorum, ama o da yerindedir.
 
Peki, Avrupa Birliği ile bütün köprüleri atmalı mıyız?
 
Tabii ki hayır.
 
Avrupa Birliği bizim komşumuzdur, ticarette en büyük partnerimizdir, milyonlarca vatandaşımızın yaşadığı yerdir.
 
Onunla iyi ilişkilerimizi geliştirmeye, kötü ilişkilerimizi düzeltmeye azmetmeliyiz.
 
Avrupa BirliÄŸi’ne tam üyelik müracaatımızı geri çektiÄŸimiz andan itibaren ikimizin de rahatlayacağını ve o rahatlık içinde daha saÄŸlıklı bir diyalog ve iÅŸbirliÄŸi geliÅŸtirebileceÄŸimizi zannediyorum.
 
***
 
Avrupa Parlamentosu’nda dün ezici bir çoÄŸunlukla alınan ve Türkiye’nin Avrupa BirliÄŸi’nden yaka silkme eÄŸilimini kamçılayan “Türkiye ile tam üyelik müzakerelerini dondurma çaÄŸrısı” kararı, ÅŸahsen bana hoÅŸ gelip sefa getirdi.
 
HAKAN ALBAYRAK - KARAR

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.