Güncel
Devletler neden çokça para basmaz?
Follow @dusuncemektebi2
Neden daha fazla para basarak zengin olmuyoruz. Borçları olan ülkeler çokça para basıp neden borçlarını ödemezler? İşte paranın serüveni:
Ülke ekonomilerini konuşurken, ülkenin varlıkları, parasının yabancı paralar karşısındaki değeri gibi konuların yanında, iç ve dış borçları da elbette önemlidir. Ve ekonomiye az çok ilgi duymuş herkesin, hayatında en az bir kez kendine ya da çevresine sorduğu bir soru olur; "Madem ki borcumuz var, o halde neden daha fazla para basıp bu borçları ödemiyoruz?"
"Para" dediğimiz şey, her şeyden önce bir değişim aracıdır.
Para basmak (emisyon) işlemini ülkemizde Merkez Bankası kontrol eder ve parayı kafasına göre basamaz.
Çünkü devletler, dolaşıma para sokabilmek için bir karşılık göstermek durumundadır. Yani para basabilmek için, elinizde (hazinenizde) altın rezervi olması gerekir.
Öncelikle, tüm dünyadaki devletler ve şirketler kendi aralarındaki tüm ticarette dolar kullanarak alışveriş yapıyorlar.
Uluslararası geçerliliği olan, tüm dünyanın tanıdığı tek şey dolar.
Dış dünyadan aldığımız, getirdiğimiz ve sattığımız her şey dolar olarak tanımlanmış. Yani dışarıya olan dolar borcumuzu TL olarak ödeyemiyoruz.
İkinci olarak, para basmak piyasaya daha çok para enjekte etmek demektir. Piyasada para bol olduğundaysa, paranın değeri düşer.
Para, piyasadaki bolluğu nedeniyle değerini kaybettiğinde, bir ürünün edilinebilmesi için o para biriminden daha fazla miktarda harcanması gerekir. Yani enflasyon ortaya çıkar.
Basit bir örnek verelim: Diyelim ki ülkedeki iç piyasada x kadar TL, ve y kadar da dolar var.
Biz bir x kadar daha TL basarak iç piyasadaki dolarları topladığımızda, dolaşımdaki TL miktarı 2 katına çıkacağından, TL'nin değeri 2 kat kadar düşer. Doların değeri ise 2 kat artar.
Ya da 3000 TL maaş aldığımızı farz edelim.
Paranın değeri düştüğünde, çoğunluğunu yurt dışından kullandığımız tüketim ürünlerini daha pahalıya almaya başlarız. Bir anda her şeye zam gelmeye başlar; enflasyon tavan yapar; ve 3000 TL pul olur.
Bu konuda belki de en bilinen örnek, Birinci Dünya Savaşı sonrası Almanya örneğidir.
Savaş giderlerini karşılayabilmek için durmaksızın para basan Almanya, bu dönemde hiperenflasyonla dengesini iyice kaybetmiş, fiyat artışlarına paralel seyretmesi gereken banknotları basamamaya başlamış, ve bir ekmeğin bir kasa para ile alınır hale geldiği bir döneme girmiştir.
1920'lerin Almanya'sında, ısınmak için para yaktıkları bilinir.
Düşünün ki kömür almak için para harcamaktansa para yakmak daha mantıklıdır. Ayrıca gün içinde dükkan ve restoranlarda insanların ellerinde yeni fiyatları gösteren tabelalarla dolaştıkları bir dönemdir bu; para işlevselliğini tamamen kaybetmiştir.
Buradaki çözüm ne peki?
Çözüm elbette, iç piyasadaki doları daha da arttırmak.
Peki arttırmak için ne lazım? Üretmek lazım. Sen üreteceksin ve dışarıya satarak ülkeye dolar sokacaksın. Ülkedeki dolar miktarı arttıkça TL değer kazanacak; ve ülke olarak dışarıya bağımlı olduğun ürünler daha ucuz gelecek. Ve 3000 TL maaşla daha fazla şey alabilmek mümkün olacak.
Dünyada karşılıksız para basabilen tek ülke Amerika Birleşik Devletleri. 2008'deki krizden sonra parada genişleme politikasına giderek, deli gibi para basıp borç ödemişti.
Sonuç ne oldu? Ülkeye dolar girmesiyle beraber 1 dolar = 1.2 TL' ye kadar düştü bundan bir kaç sene önce. Piyasada deli gibi dolar vardı.
Aşırı olarak bastığı bu dolar yüzünden ABD, eskiden 100 dolara 1000 ton buğday alırken aynı 100 dolara 250 ton buğday almaya başlamış; eskiden 2000 dolara Türkiye'de deli gibi tatil yaparken, aynı tatil için 5000 dolar ödemek zorunda kalmaya başlamıştı.
Ardından yatırımcılar, ellerindeki dolarlarla "gelişmekte olan ülkelere" yöneldiler.
Yatırımcılar kendi ülkelerinde değersizleşen dolarla bir halt olmayınca, ellerindeki yüklü paralarla Türkiye gibi ülkelere gittiler. Buralarda yatırım veya finansal olarak bu sıcak parayı gömdüler.
Amerika kendi ekonomisini düzeltmeye başladıkça ise, artık bu dışarıdaki doları kendi ülkesinde geri çekmeye başladı.
FED'in faiz arttırımı da bunun bir sebebidir. Yani ABD, cebinde parası olan yatırımcılara bir nevi "gelin ben size daha yüksek faiz veriyorum", dedi.
Yani karşılıksız para basarak kendi ekonomisini düzelten ABD, yine dünyanın tanıdığı tek para olan doların değerini yükseltmiş oldu.
Yani kısacası işin özü, ülkelerin ekonomilerini daha ihracat odaklı kurabilmelerinde.
Tabii ihracatı yapılan ürünlerin katma değeri de olması gerekiyor.
İhracat sağlayacak kalemlerde ülkenin elini güçlendirecek atılımlar, ya da örneğin çok büyük bir ithalat kaleminden bizi kurtaracak, yenilenebilir enerji yatırımları gerek. Diğer türlü, işimiz zor.
Henüz yorum yapılmamış.