Güncel
Herşey Wallström'ün bu paylaşımı ile başladı
Cinsel istismar düzenlemesinde kazalar silsilesi
14Ağustos'ta İsveç Dışişleri Bakanı Margot Wallström Twitter hesabından bir paylaşım yaptı ve Türkiye ayağa kalktı. Wallström Türkiye'de 15 yaşın altındaki çocuklarla cinsel ilişkiye izin veren bir karar alındığını ileri sürüyordu. 15 Temmuz FETÖ kalkışmasından bir ay sonra atılan bu tweet, elbette şüphe çekiciydi. Hatta Mısır'da darbe öncesi önerildiği iddia edilen sapkın bir tasarının yasalaşmış gibi yansıtıldığı dev medya yalanını andırıyordu. Sosyal medyadan Wallström'e ağır tepki yağdı. Gelişmeler üzerine İsveç'in Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Dışişleri'ne çağrıldı.
Wallström'ün tweet'i, Avusturya'da Viyana Uluslararası Havalimanı'nda Kronen gazetesinin bir reklam panosuna yerleÅŸtirdiÄŸi, “Türkiye'de 15 yaşın altında çocuklarla cinsel iliÅŸkiye izin verildiÄŸi” yönündeki kara propaganda metnine benziyordu. O reklam, DışiÅŸleri'nin giriÅŸimiyle kaldırıldı, ancak Wallström attığı tweet'i silmedi. Wallström, yanlış bilgilendirildiÄŸi yönündeki iddiaları reddederek, Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) aldığı bir karara atıfta bulundu.
Kamuoyunun çoğunluğu da AYM'nin kararından bu gelişmeyle haberdar oldu. Burada birkaç sıkıntı olduğu muhakkak. Türk kamuoyunun önemli bir AYM kararını, dışarıya çarpıtılarak yansıtılanlar üzerinden öğrenmemesi gerekirdi. O günlerde herkes 15 Temmuz'un travmasıyla meşguldü diyelim, aradan geçen zaman içerisinde bu konu siyaset, sivil toplum ve medya tarafından gündeme getirilebilir, meselenin aslı ve olması gerekenler kamuoyuyla paylaşılabilirdi. AYM'nin verdiği karar, kanun yapıcıya düzenleme için verdiği süre, düzenlemenin kademeli olacağı, yasanın neye göre şekilleneceği kamuoyu önünde tartışılabilir, en azından herkes konu üzerine fikir sahibi olabilirdi ve bu hafta olduğu gibi meclise yeni bir kademede yeni bir tasarı geldiğinde, gecenin bir yarısı kriz çıkmayabilirdi. Böylece TV kanallarında ve sosyal medyada infial yaşanmaz, ne olup bittiğini dahi anlamayanlar alakasız yorumlar yaparak zor durumda kalmazdı. Ama öyle olmadı. Burada bir iletişim krizi olduğu şüphesiz.
Peki AYM Ağustos'ta neyi iptal etmişti? Cinsel istismarda mağdurun yaşı, istismarın niteliği gibi durumlar göz önünde bulundurulmadan her koşulda aynı cezanın uygulanmasını 'orantısız' ve 'ölçüsüz' yaptırım görerek, her davada 16 yıl ceza verilmesine ilişkin iki hükmü iptal etmişti. Buradan şu anlaşılabilir; 4 yaşındaki ve 14 yaşındaki çocukların uğradığı istismar farklıdır, dolayısıyla daha küçük yaştaki çocuğa yapılan cinsel istismarın cezası diğerine oranla daha ağır olmalıdır; ha keza istismarın niteliği de çirkinleştikçe cezanın sertliği değişmelidir.
AYM'nin iptal kararı sonrası, TBMM yasal boşluk oluşmaması için verilen süreyi beklemeden, çocukların cinsel istismarı başlıklı yasaları yeniden düzenlemeye başladı. Buna göre, 12-18 yaşlarındaki çocuğu cinsel yönden istismar edenin 8 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması, cinsel istismar sarkıntılık düzeyinde kalırsa 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası verilmesi, mağdur 12 yaşını tamamlamamışsa verilecek cezanın, istismarda 10 yıldan, sarkıntılıkta 5 yıldan az olamaması gibi değişiklikler yapıldı.
Şimdi son tartışmaya bakalım. AYM 7'ye karşı 6 oyla kabul edilen iptal kararının gerekçesinde, mağdurun yaşının büyümesi ve fiili birlikteliğin resmi evliliğe dönüşmesi gibi olaydan olaya değişen özellikler dikkate alınmak suretiyle ceza tayin edilmesi ve suçla ceza arasında olması gereken dengeyi ortadan kaldıracak biçimde ağır ceza uygulamasına neden olacak uygulamanın ve bu uygulamanın orantı ve ölçü gözetmemesinin hukuk devleti ilkelerini ihlal ettiğine karar vermişti. Buradaki 'fiili birlikteliğin resmi evliliğe dönüşmesi' ifadesi de bugün tartışılan tasarının TBMM'ye gelme nedeni.
Öte taraftan, anlaşılan o ki, bazı erken yaştaki evlilikler hususunda toplumda bir mağduriyet var. Bu mağduriyet de Ak Parti döneminde erken yaşta evliliğin önüne geçmek için çıkarılan yasalardan kaynaklanıyor. Özellikle Güneydoğu'da ve Roman vatandaşlar arasında görülen bu sorunu çözmeye yönelik ihtiyacı TBBM'de gündeme getirenlerden biri de CHP'nin Roman vekili Özcan Purçu. Türkiye'de bu durumda 4000 ailenin olduğu, eşleri erken yaşta evlilik nedeniyle hapiste olan kadınların, çocuklarıyla beraber bir kez daha mağdur olduğu söyleniyor. Çözüme muhtaç bir konu olduğu aşikar.
Lakin Meclis'e gelen tasarının bazı arazlarının olduğu da apaçık. Tasarının bu haliyle yasalaşması durumunda, cinsel istismar suçunu işleyenlerin de, güç ve nüfuz kullanarak, mağduru ya da çevresini etki altına alarak mağdur ile evlenme yoluna giderek serbest kalması gibi sonuçlar doğurabilir. Öte yandan 16 yaşından küçük yapılan evliliklerde rızanın olması ya da cinsel istismarın olmaması gibi durumların pek de bir önemi yok; zira o yaşta yapılan evlilik adı üstünde 'çocuk yaşta evlilik' demek. Dolayısıyla, 16 yaşından küçüklerle yapılan evlilikler, rıza vb. şartlara bakılmaksızın 'cinsel istismar' olarak değerlendirilmekte. 16 yaşını doldurmuş olanların evliliklerinde ise, cinsel istismar olmaması durumunda, verilen ceza, bazı durumlarda hakim kararı gibi nedenlerle zaten evliliğe izin veriliyor. Ayrıca tasarının tek seferliğine, 16/11/2016 tarihine kadar gerçekleşen durumları kapsaması da, kişilerin 'eşitlik' ilkesini gözeterek bireysel olarak AYM'ye başvurarak aynı durumdan yararlanmasının önüne geçecek ve yasanın genelleşmesini engelleyecek bir durum değil. KADEM gibi kadın hakları derneklerinin ve çeşitli hukukçuların bu yöndeki itirazları değerlendirilerek bu tasarı bir kez daha gözden geçirilmeli. Ancak bunun yanı sıra, bu krizden bir ders çıkarılarak bu tür zincirleme iletişim kazalarının önüne geçmek ve bu kadar ciddi konuların içeride ve dışarıda belli çevrelerce siyasi ve ideolojik olarak suistimal edilmesini engellemek için artık kamuoyu ile hızlı ve sağlıklı iletişim yöntemlerine yönelmeli.
Merve Şebnem Oruç
Kaynak: Yeni Åžafak
Henüz yorum yapılmamış.