Güncel
İnsan en ağır yüktür
Follow @dusuncemektebi2
Bu sene hiç alıç yiyemedik' diye bir cümle kurmuştum. Hemen ertesi gün evime bir poşet dolusu alıç geldi. Serinlemesi ve yol yorgunluğunu üzerinden atması için on dakika kadar buzdolabında beklettik. Nihayet bir tabak alıç masamın üstünde. 'Meyvenin iyisini seçmek sünnettir' diye söylemişlerdi. En güzelini seçtim. İri bir kehribar tanesine benziyor. Rengi yetiyor. Kokladım. Mis. Isırmamla geri bırakmam bir oldu. Kurtlu çıktı. Sonra bir tane daha aldım. Aynı son. O da kurtlu. Haliyle üçüncü alıca temkinli yaklaştım. Bu kez dikkatliyim. Üçüncüsü de kurtlu maalesef.
Devam etme konusunda biraz kararsız kaldım. Yemezsem, bir sene daha beklemek zorundayım. Nasıldı o şiir? Ya bu gece ölürsem?
Dördüncü taneyi elimde tutuyorum. Bir müddet durduktan sonra yemeye başladım. Güzel. O andan itibaren alıçların hepsi temiz çıktı, çürük çıkmadı. Belki kırk tane.
Bunun bana bir şey anlatıyor olması lazım. Acaba ne?
Bazı kimseler görürüz. Giyimi kuşamı iyidir. Görüntüsü şahanedir. Konuşması, davranması düzgündür. Fakat içi çürüktür, çürümüştür. Bir şekilde bunu belli eder. Kendini uzun süre gizleyemez. Üzülerek söylemeliyim ki, böyle insanların sayısı hızla artıyor. Birinci alıç bana işte bunu anlattı. Hatâyî vaktiyle uyarmış zaten: "İçin karartıp da dışın düzeltme." Bu da bizden olsun: "Tefekkür kalbin kandilidir. O giderse kalp için ziya ve ışık yok demektir." (Ataullah İskenderî, Hikem-i Atâiyye, Dergâh Yayınları, Nisan 2010, sayfa 52.)
İlk üç alıcın çürük çıkması, devamında hepsinin sağlam olması, sabır göstermek ve sebat etmek konusuna iyi örnek. Karıştırmayalım, meyvelerden değil, insanlardan bahsediyoruz.
İnsanlarla tanışır, onlarla ilgileniriz. Emek veririz. Bazı emanetler teslim ederiz. Yahut ona bir iyiliğimiz dokunur. Faydamız olur. Vesile kılınırız.
Nasılsın iyilik, sonuçlar kötü. Bazen bu duruma geliriz. Pişmanlık hissi uyanır.
Çürük çıkanlara, nankörlük edenlere, vefasızlık gösterenlere bakıp da vazgeçemeyiz. Olumsuzluk, örneğimiz ve ölçümüz olamaz. Bıkkınlık gösteremeyiz. Hüsrana uğrayamayız. Uğrarsak orada kalıcı hale geliriz. Şartlar zorlu olsa da devam etmeliyiz. Çünkü sonrasının ne olacağını bilemeyiz. Allah bilir.
Israrı elden bırakmazsak, yolculuğumuz boyunca hakkaniyetli ve iyi insanlarla mutlaka karşılaşırız. Kıymet bilen, güzellik getiren, ferahlık veren. Yakın zamanda aldığım bir not: Bazı arkadaşları ve tanıdıkları kaybettik, buna karşılık yeni kardeşler kazandık. Böyledir bu.
Yazdıklarımızın hepsini birkaç cümleyle özetlemeye çalışalım: Allah'a inanırız. Çünkü insan inanılır gibi değildir. İnanılmazdır.
Tekrar alıç bahsine dönelim: İlk üç alıcın çürük çıkması beni olumsuz etkileseydi, devamında gelen güzelliğe kavuşamayacaktım. Güzelliği 'iyi insanlar' olarak düşünelim.
Elbette biliyoruz. İnsan en ağır yüktür. Bu yüke talip olanlar, hayal kırıklığını ve gönül yorgunluğunu peşinen kabul etmelidir.
Bizim oralarda nankör demezler, namkör derler. Anlamı birazcık zorlayalım. Nankörlük konusunda nam salmış olabilir mi?
Genel huyumuz, mizacımız: Bize yapılan iyilikleri dillendirmez, kötülükleri daima dillendiririz. Fakat konumuz başka. Bu: Kendi ettiğimiz bin fenalığı bilmez, başkasının bize yaptığı bir fenalığı biliriz. Daima aklımızda tutarız onu. Peki, bizim yaptıklarımız ne olacak?
Nereye gelmiş bulunduk? İnsanın insanı hor kullandığı yerdeyiz. Nasıl çıkabiliriz? İçime ilk doğan: Kesemizi dolduracak değil, kalbimizi çalıştıracak işlerin ve ilişkilerin peşinde olmalıyız.
Hikmet Birand'ın Alıç Ağacıyla Sohbetler isimli kıymetli bir kitabı var. Bu yazının da 'alıç meyvesiyle sohbet' olarak okunmasını isterim.
Ä°BRAHÄ°M TENEKECÄ° - YENÄ° ÅžAFAK
Henüz yorum yapılmamış.