Sosyal Medya

Güncel

On-yirmi yıl sonra yargılanma ihtimali

Bazı dostlar, 17-25 Aralık süreci ve 15 Temmuz darbe girişimi üzerine birçok yazı yazmam ve FET֒ye karşı çok açık bir tavır almam sebebiyle, bundan 10-20 yıl kadar sonra siyasi iklimin tamamen değişmesine, yani keser ve sapın dönmesine bağlı olarak vatana ihanetten yargılanmamın muhtemel olduğunu tembihlemekte ve beni daha dikkatli olmaya davet etmektedir.



Bu tembih, “Sana mı kaldı kahramanlık?! Bugün birbirine düşman olanlar, yarın bir gün bakmışsın ki canciÄŸer dost olmuÅŸlar. Ä°ÅŸte o zaman, cümle âlemin kötüsü sen olursun” diye de ifade edilebilir. Ergenekon, Balyoz gibi davaların serencamı dikkate alındığında, söz konusu tembihlerin yabana atılmaması gerektiÄŸi düşünülebilir. Hâliyle, on-yirmi sene sonra, ÅŸayet o zaman hayatta olursak, bugün yazıp çizdiklerimizden yargılanmamız mümkün ve muhtemeldir. Ne var ki benim nazarımda önem arz eden mesele, yargılanmamız deÄŸil, niçin yargılanacağımız meselesidir.
 
***
 
Bilenler bilir, FETÖ hakkında yazdıklarım 17-25 Aralık sürecinden daha eski tarihlidir. Bunun belgesini isteyenler, ÇaÄŸdaÅŸ Ä°slam Düşüncesi adlı eserimize bakabilir. Bu eserin yayımlandığı tarih HSYK’nın FETÖ’cülerce iÅŸgal edildiÄŸi, FETÖ’cü savcıların esip gürlediÄŸi döneme denk gelir. O dönemde, eserlerimizi yayımlayan Ankara Okulu Yayınevi’nin bir sabah vakti FETÖ’cü polislerce basılması ve yayınevine dava açılması hafızamdaki tazeliÄŸini halen muhafaza etmektedir. Kısacası, FETÖ’ye karşı çıkışım siyasi konjonktürle ilgili olmadığı gibi bu konuda sergilediÄŸim tavır da siyasi iradenin destek ve himayesine baÄŸlı deÄŸildir. DoÄŸru olduÄŸuna kanaat getirdiÄŸim görüş ve düşünceleri ilahiyat alanında ne kadar açık ifade ediyorsam, toplumsal alanda yanlış gördüğüm ÅŸeyleri de aynı açıklıkta dillendiririm ve bu tavrı adamlık ölçüsü kabul ederim. Bu yüzden de kimin ne dediÄŸine, sergilediÄŸim tavrın getirisine götürüsüne pek bakmaksızın ve dahi gözümü budaktan sakınmaksızın, aklımın erdiÄŸi dilimin döndüğü nispette kitabın ortasından konuÅŸmayı yeÄŸlerim. Görüşlerim isabetsiz olabilir; fakat açıkça görüş beyan etmenin konjonktür gereÄŸi hakikat ekonomisi yapmaktan çok daha dürüst, ahlaklı ve aynı zamanda entelektüelliÄŸe yaraşır bir tavır olduÄŸundan kesinlikle eminim. Nabza göre ÅŸerbet vermenin, konuÅŸulması gereken yerde susmanın ve tantanalı dönekliÄŸin -ki buna ÅŸimdilerde “darbe sonrası kahramanlık” da deniyor- entelektüelliÄŸi çökerttiÄŸinden de eminim.
 
***
 
Bütün ülkeyi ilgilendiren, üstelik dinî referanslar sebebiyle herkesten önce biz ilahiyatçıların konuÅŸmasını gerektiren FETÖ meselesinde yakın gelecekteki muhtemel siyasi-sosyolojik iklim deÄŸiÅŸiklerini düşünerek konuÅŸmaktan imtina etmeyi ahlâkî açıdan nasıl tanımlamak gerektiÄŸini -dilerseniz- ifade etmeyeyim. Ancak ÅŸu kadarını söyleyeyim ki başımıza gelen belaların çoÄŸu, “bana dokunmayan yılan bin yaÅŸasın”cılıktan ve nemelazımcılıktan geldi. Bu ülkedeki sayısız insanın daha birkaç yıl öncesine kadar Gülen haysiyetsizinin peÅŸinde koÅŸması ise hiç şüphesiz yalakalık, fırsatçılık, rantçılık gibi kümülatif ahlaksızlığın göstergesiydi. Çünkü o tarihlerde FETÖ sıçrama tahtası gibi görünüyordu. Hâliyle, sayısız insan bu yapının adam tavlamasına tav olmayı yeÄŸledi. Ancak bu kadar basit tav olmak ve tavlanmak adamlık deÄŸildi.
 
Hâsılı kelam, Prizma 2 adlı eserinde, “herkesin nabzını tutma ve nabza göre ÅŸerbet verme esas olmalıdır” diyen ve fakat Vatikan’dan Ä°srail’e kadar cümle âlemin nabzını tutmasına raÄŸmen bir kez olsun Müslümanların nabzını tutmayı düşünmeyen, bu yüzden de 2002 yılındaki Filistin ablukasından dolayı Türkiye’de Ä°srail’e karşı büyük bir öfke patlaması yaÅŸandığı sırada Ä°srail büyükelçisini Fatih Ãœniversitesi’ne davet ederek konferans verdiren, Mavi Marmara hadisesinde, “Ä°srail’den izin aldınız mıydı?” diyen, keza 1980 darbesine eyvallah deyip darbecileri “Hızır” diye nitelendiren, 28 Åžubat sürecinde Çevik Bir’e yazdığı ve son satırlarını, “Böyle bir mektupla kıymetli vakitlerinizi iÅŸgal etme sû-i edebinde bulunduÄŸum için tekrar özür diler, yeni yılda sıhhat ve afiyet dileklerimle birlikte, en derin saygılarımın kabulünü arz ederim efendim” ÅŸeklindeki yalakalık ifadeleriyle baÄŸladığı mektupla da kusursuz haysiyetsizlik örneÄŸi sergileyen F.G. alçağı hakkında konuÅŸtuklarım ve yazdıklarım sebebiyle yarın bir gün yargılanmayı ÅŸeref addedeceÄŸimi ÅŸimdiden belirtmek isterim.
 
MUSTAFA ÖZTÜRK - KARAR

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.