Kültür Sanat
Hayrabolu'daki tarihi mezar kitabeleri SOS veriyor
Hayrabolu'da bulunan birçok tekkenin yanı sıra tarihi mezarlar da kaderine daha doğrusu kederine terk edilmiş durumda...
Osmanlı kolonizatör Türk derviÅŸlerinin ve tekke kültürünün; Trakya’nın, bir adım ötede de Balkanların Ä°slam’la tanışmalarında etkileri oldukça büyük. Trakya’nın büyük bölümü Ä°stanbul’un fethinden önce Müslüman yurdu haline gelmiÅŸ.
Osmanlı’nın Balkanlara uzanmasında önemli bir köprü vazifesi gören TekirdaÄŸ ve Rumeli’de Bayrâmî, Nakşîbendî, Kâdirî, Halvetî, Cerrâhî, Uşşâkî, GülÅŸenî, Sâdî ve Mevlevî dergâhları, tekke ve zaviyeleri kapatan kanunla birlikte kaderine; daha doÄŸrusu kederine terk edilmiÅŸ. Bu süreçte bölgedeki Osmanlı eserleri, medreseler, camiler, sıbyan mektepleri, hanlar, hamamlar, tekke bina ve meÅŸrutaları birbiri üzerine yıkılıp gitmiÅŸ, bir çoÄŸundan geriye hemen hemen hiçbir iz kalmamış.
Hayrabolu, Trakya’nın tam orta yerinde kadim bir ilçe. Ä°stanbul’un fethinden önce Müslümanların ikamet mahallerinden biri olan, günümüzün ayçiçeÄŸi üretim kasabasında tarihi eserler birbiri ardına kaybolup gitmiÅŸ. Hisar mahallesine adını veren surlar yıkılmış, Giray Hanlarından Selamet Giray Han’ın sarayı yaÄŸmalanmış, geriye ancak isimleri kalan Beyler Hanı Camii, Ä°brahim Celebi Camii, Ä°skender Pasa Camii, Gazi Süleyman Pasa Camii ile birlikte adları dahi unutulan toplam 12 mescid ise yıkılmış. Hayrabolu Belediyesi ve kaymakamlığının himmetleriyle Dergâh binaları temelleri üzerine yığılmış haldeyken sadece türbe kısmı tekrar ihya edilen Sarban Ahmed türbesi, Güzelce Hasan Bey Camii ve PaÅŸa Camii, Osmanlı’dan günümüze ulaÅŸan önemli emanetler arasında.
OSMANLI’DA CAMÄ° MERKEZLÄ° ÅžEHÄ°R KURGUSU VARDI
Osmanlı bir kenti imar ederken camileri merkez alırdı. Caminin etrafında şekillenen mimari organizasyonda mektep, medrese, han, hamam, çarşı yerli yerini bulur, uhrevi hayatla iç içe bir hayat süren atalarımız kabirlerini de cami hazirelerine ve şehrin orta yerinde kurar, hayat-ölüm, ölümle-hayat atmosferi birbirleriyle barışık olarak tabir yerindeyse el-ele tutuşurdu.
Yazımızın öznesinde yer alan Hayrabolu’da da böylesi bir ÅŸehir mimari kurgusu vardı. Hayrabolu’da sanatkâr dedelerimizin inÅŸa ettiÄŸi eserlerden çok azı günümüze gelebilmiÅŸ. Miladi takvimin yaprakları 1419’u gösterirken Çelebi Sultan Mehmed, Mimar Hacı Ä°vaz PaÅŸa’ya kendi ismiyle anılacak olan tarihi camii yaptırmış. Cami asırlar boyunca defalarca restorasyondan geçirilirken haziresi de günden güne küçülerek minarenin gölgesi altına sığınmış.
Hayrabolu tarihinin kayıtlarına Ulu Camii ya da Güzelce Hasan Bey Camii isimleriyle geçen bir diÄŸer kadim ibadethaneyi ise II. Beyazıd’ın damadı Güzelce Hasan Bey inÅŸa ettirmiÅŸ. University of Southern California’dan kalkıp Hayrabolu’ya gelen heyet caminin mimarisi ile ses ve günışığını alma sistemleri hakkında makaleler yazmış.
DÄ°METOKA’DAKÄ° KÖYLERÄ°N GELÄ°RLERÄ° GÃœZELCE HASAN BEY CAMÄ°Ä°’NE VAKFEDÄ°LMÄ°Åž
Ecdad, mimari eserlerin bakım ve ihtiyaçlarının karşılanması için vakıflar kuruyordu. Bu cümleden olarak Güzelce Hasan Bey camiinin banisinin de Hayrabolu’daki hayratı için Dimetoka’da köy gelirlerini vakfettiÄŸini Ä°slâm Ansiklopedisi’ne Güzelce Hasan Bey Camii maddelerini yazan Dursun Nuri Fevzi Güven ve Yusuf Åževki Yavuz’dan öğreniyoruz: “Hayrabolu ilçe merkezinde mahallin en büyük camii olup II. Bayezid’in damadı Güzelce Hasan Bey tarafından yaptırılmıştır. II. Bayezid’in Güzelce Hasan Bey’e verdiÄŸi, Dimetoka’daki Cisriergene kazasına baÄŸlı DâniÅŸmendli ve Midyeli köylerinin gelirleri Hasan Bey tarafından bu camiye vakfedilmiÅŸtir.”
Kitabesinde 1499 yılında ibadete açıldığı belirtilen cami yakın tarihlerde restore edildi. Halk arasında Hasanbey Camii olarak bilinen mabed, restorasyona giren pek çok tarihi eser gibi restorasyondan sonra yeni bir ruh haletine ve hüviyete büründü! Camideki cihar-yari güzîn yazıları zaten yıllar önce Uçmakdere’ye gitmiÅŸti! Camiinin kalemiÅŸi tezyinatından geriye hiçbir ÅŸey kalmadı.
SARBAN AHMED’Ä°N TEBERÄ° KÄ°MÄ°N UMURUNDA!
Kazaskerlerin hilyelerinin Dubai’ye kaçırıldığı; Adana Ulu Camii’nin ve Yeni Camii hünkâr mahfilinin çinilerinin sırra kadem bastığı, Karacaahmet kabristanlığında Osmanlı ulemasının mezar kitabelerinin çalındığı, Bursa’da Kayhan Camii’nden Sırrı Efendi’nin hatlarının sırra kadem bastığı, Türkiye’den Dubai’ye aşırılan Osmanlı hat sanatı eserlerinin hikâyelerinin merdi kıpti ÅŸecaat arz ederken sirkatin söyler misali Eternal Letters adıyla kitaplaÅŸtırıldığı bir dönemde Hayrabolu’daki cami hazirelerinin yaÄŸmalanması ve Sarban Ahmed’in türbesinden kılınç ve teberinin çalınıyor olması kimin umurunda olacaktı!
MEZAR TAÅžLARI MOZAÄ°K USTALARININ MALZEMESÄ° OLDU
Türkiye’nin pek çok kadim kabristanlığında olduÄŸu gibi Hayrabolu mezarlıklarında da çok sayıda tarihi mezar ve dolayısıyla mezar kitabesi var(dı). Hayrabolu’daki eski mezarlar talan edildi, tarihi kitabeler kırıldı, çalındı, talikten sülüse, rik’adan divaniye kadar her biri, birbirinden âlâ onlarca mezar kitabesi topraÄŸa karıştı, yere yıkıldı, serpuÅŸları götürüldü, mezarların üzerinde ateÅŸ yakıldı, mezar kitabeleri balyozla kırıldı, lahitler söküldü. Mezar taÅŸları önce mozaik ustalarının malzemesi sonra da zengin konaklarının aksesuarı oldu. Velhâsıl, koca bir tarih ve medeniyet mahvedildi.
FARKINA VARDIÄžIMIZ HER ÅžEY BÄ°ZÄ° MÃœKELLEF KILAR
GeçtiÄŸimiz hafta sonunda Hayrabolu’daydım. Anne ve babamın kabirlerini ziyaret ettim. Kabristanlıktaki tarihi mezar kitabelerinin hali pür-melalini görünce bu yazıyı kaleme almak zarureti hâsıl oldu. Çünkü gördüğümüz ve farkına vardığımız her ÅŸey bizi mükellef kılar. Toplumun her bireyi gördüğü, bildiÄŸi, dokunduÄŸu, ÅŸahit olduÄŸu olumsuzluklardan etki alanı boyutunda sorumludur.
Hayrabolu’daki kabristanlarda Osmanlı dönemi kabirleri yıllar önce düzlenmiÅŸ. Nesilleri kesilen, niÅŸanları, kabirlerinin üzerindeki baÅŸ ve ayak taÅŸları olan Osmanlı ahalisine ait kabirler yok olup gitmiÅŸ. Onlardan geriye kalan az sayıda mezar kitabesi ise Hayrabolu yöneticilerine açık bir çaÄŸrıda bulunuyor: El-insaf ya Hu!
MEZAR TAÅžLARI MEDENÄ°YETÄ°MÄ°ZÄ°N TAPU SENETLERÄ°DÄ°R
Mezar taşları medeniyetimizin bir nevi tapu senedidir. Her yıl yenilenen kaldırımlara milyonlarca lira harcama yapan belediyeler, ne hikmetse tarih ve medeniyetimize, ecdadımıza, ecdadımızın hatırasına yönelik hayırhah faaliyetlerde bulunamıyor. Her biri mimari birer sanat abidesi olan şâhideler ayaklar altına alınıyor, baş taşlarına tel döşeniyor.
Hayrabolu mezarlığında maalesef ve mâteessüf düşman askeri girmiş gibi; tam bir talan yeri görünümünde. Bağ bozumunda işe yarar zerzevat toplandıktan sonra geriye kalanlar nasıl tarumar edilirse aynı şekilde mezarlar ve kitabeleri de mahv u perişan edilmiş. Kimi yüz üstü, kimi sır üstü yatırılmış, kimi toprağa gömülmüş, kimi eski taşlar yeni mezarlara dekor olarak kullanılmış.
TARİHİ MEZARLARIMIZA KİM SAHİP ÇIKACAK!
Tarihi mezarlarımıza kim sahip çıkacak? Ä°mkânsızı mı istiyoruz?! Çok zor bir ÅŸey mi talep ediyoruz? Maalesef ceddimizin âsârına sahip çıkamıyoruz. Åžeyh Hamdullah’ın ketebe koyduÄŸu Mushaf-ı Åžerif Dubai’ye kaçırılıyor! Biz ise olduÄŸumuz yerde halimiz üzere merfu olarak kala kalıyoruz. Bu konuda Ä°ngilizleri mi örnek alalım? Ä°ngilizler, müstemleke haline getirmek istedikleri memleketlere açtıkları savaÅŸlarda ölen askerlerin mezarlarını bakımlı tutuyorlar. Ä°ngilizler, Çanakkale’de, Kırım’da ölen askerlerinin mezarlarına gözleri gibi bakıyor. Türkiye’deki kimi tüccar sanatkârlar marifetiyle ülkelerine kaçırdıkları levhalarımızı müzelerinde baÅŸyapıt olarak sergiliyorlar. Biz ise mütemadiyen ÅŸahidelerin üzerinde yürüyoruz.
TARÄ°HÄ° MEZAR KÄ°TABELERÄ° SOS VERÄ°YOR!
Hayrabolu aslında hoÅŸgörü kültürüne sahip bir muhit! Bunu kabristanlıkta da görmek mümkün. Almanya’dan kente gelen bir ecnebi, ziyareti esnasında ölünce Müslüman mezarlığına defnedilmiÅŸ. Oldukça hoÅŸgörülü bir zihniyet yapısına sahip olan dönemin yöneticileri bayramlarda seyranlarda anne babalarının kabirlerini ziyaret etmeye gittiklerinde tarihi mezar kitabelerinin üzerinden atlayarak geçiyor. Lakin kimse göremiyor. Görmek için önce hissetmek, sonra da bakmak lazım, bakmak ise kafa gözüyle olmuyor, gönül gözüyle oluyor.
Vurdum duymazlığımız had safhada Ä°stanbul Rumelihisarı Åžehitlik Dergâhında medfun bulunan Muhammed Abdünnafi Baba’nın kabir taşına ne olduysa Hayrabolu kethüdalarının baÅŸ taÅŸları da aynı akıbetle malul olmuÅŸ. Mısır tarlası kabristanlığında Mücahit fisebilillah El-Hac Hüseyin Bey’in mezarı her ne haldeyse, AkÅŸemseddin Hazretleri’nin rahle ÅŸeriki EÅŸ-Åžeyh Mahmud Bedrettin Efendi’nin Åžehidlik Dergâhındaki kabri de aynı keyfiyette.
EL Ä°Z’AN YA HU!
Her yıl AyçiçeÄŸi Festivallerine gelen ÅŸarkıcılara on binlerce lira ödemek için Hayrabolu Belediyesi bütçe bulabiliyor da tarihi mezar taÅŸlarımız için birkaç bin lira mı bulamıyor? Ne diyelim: El iz’an ya hu!
Kaynak: Dünya Bülteni
Henüz yorum yapılmamış.