Güncel
Günlerdir süren 'Menzil cemaati' tartışması alevleniyor!
Follow @dusuncemektebi2
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uzun süre danışmanlığını yapan, AK Parti eski milletvekillerinden Hüseyin Besli, bir süre önce Akşam gazetesindeki köşesinde Menzil cemaati hakkında çok tartışılan açıklamalar yapmıştı.
Besli, Menzil cemaatinin, kamu kurumlarında FETÖ benzeri bir yayılmacılık sergilediğini belirterek, tedbir alınmasını istemişti.
Hüseyin Besli'nin bu iddiasına Menzil cemaatine muhabbet bağı ile bağlı çevrelerden çok sert tepkiler geldi.
Tartışma muhafazakar camiada günlerdir devam ederken, Yeni Şafak yazarı Serdar Tuncer'den konuyla ilgili yeni mesajlar geldi.
Bugün, "Tasavvuf Düşmanlarını Tanıma Kılavuzu" başlığını taşıyan bir yazı kaleme alan Serdar Tuncer, Menzil cemaatini tehdit olarak gören, Hüseyin Besli'ye cevap niteliğinde.
İşte Serdar Tuncer'n o köşe yazısı;
* Tasavvuf Düşmanlarını Tanıma Kılavuzu
FETÖ'nün ihaneti üzerinden diğer cemaat ve tarikatlara potansiyel tehlike muamelesi yaparak saldıran bir güruh var. Buldukları her mikrofondan, gördükleri her kameradan, tuttukları her köşeden tasavvuf ehline hunharca saldıran bu güruhu kabaca beş ayrı gruba ayırabiliriz.
1) Bilmeyenler
Bunlar en masum ve nispeten mazur olanlar. Konuya dair hiçbir bilgileri yok, ama sabit bir fikirleri vardır. Mevlana'ya, Yunus'a, Abdulkadir Geylani'ye laf söyletmezler ama tarikatlara verip veriştirirler. Zihinleri şöyle çalışır: FETÖ bir kişinin arkasından giden insanlardan oluşan bir yapıdır ve devleti ele geçirmeye çalışmıştır. Tarikatlar da bir kişi ve arkasından giden insanlardan oluşur, o zaman onlar da devleti ele geçirmek isteyebilirler. Bu kadar basit...
Bunların karşısına çıkıp, yahu bir adam şarap içip cinayete teşebbüs etti diye, üzüm bağının önünden geçen her insana katil mi diyeceğiz deseniz, mesele bir kaç haftalığına kapanır. Çünkü, içinde üzüm, cinayet, katil, bağ, şarap, FETÖ, tarikat ve 'bir kaç hafta' geçen cümleyi muhakemelerinde bütünlemeleri bir kaç haftalarını alır.
2) Radikal laikler
Bu arkadaşların dinle bütün ilişkileri Teşvikiye Camii'nin avlusundan ibarettir. Bir de eve gelen gündelikçi kadının başörtüsü. Dine ve dindara hayatın hiçbir alanında tahammülleri yoktur. Ezanın Türkçe okunduğu zamanlar benim içimde ne kadar kapanmaz ve büyük bir yaraysa, onların içinde o kadar büyük bir iftihar ve özlemdir. AK Partili yıllarda tamamen seküler endişelerle tutmak zorunda kaldıkları dilleri, 15 Temmuz'la birlikte çözülmüştür. Çünkü devletin her kademesinden Müslümanların ayıklanması gerektiğini yüksek perdeden söyleyebilmek için artık sağlam bir bahaneleri vardır. Üstelik dine olan düşmanlıklarından değil, devlete ve ulusa olan bağlılıklarından(!). Sevsinler sizi...
3) Tasavvuf münkirleri
Tefsir okumaz, sünneti küçümser, hadis-i şerifleri yok sayar, Kur'an 'apaçık bir kitaptır' bize yeter derler. Tasavvuf ehlini, bir zata kudsiyet atfedip onun etrafında halkalandıkları için şirkle itham ederler.
Tefsir yazarlar, bize yetecek kitabın, nasıl yettiğini anlamamız için kitaplar yazarlar, etraflarında halkalanan insanlara 'Allah'la aranıza kimseyi koymayın' diye nasihatte bulunurlar. Bunlar bir başkasına müritlik etmeye karşıdırlar, esasında başkalarına mürşitlik etmekle alıp veremedikleri yoktur. Mürit olunmadan mürşit olunabilseydi kendilerine bir tekke kurmakta beis görmezlerdi.
FETÖ ile tarikatlar arasındaki büyük farkı bu güruh içinde en iyi bunlar bilir. Buna rağmen, dün kıyıda köşede cılız sesle mırıldandıkları şeyleri bugün FETÖ bahanesiyle, çok seyredilen televizyonlarda bağırma fırsatı bulmuşlardır. Fırsatı kaçırmazlar. Mürşitlere laf ettikleri her programdan sonra müritlerinin artma, 'Bize Kur'an yeter' dedikleri her tartışmadan sonra kitaplarının satma ihtimalinin arttığını bilirler.
4) Kripto Fetöcüler
Tehlikelidirler. Bunların niçin tarikat düşmanlığı yaptığını anlamak için biraz eskiye gitmek gerekir. Hezimetin öncesine yani, güya 'hizmet camiası' oldukları yıllara... Diğer bütün cemaat ve tarikatlara aleni tavırları vardı. Özellikle tasavvuf ehline buldukları her fırsatta zulmettiler.
AK Parti ile ters düşmeye başladıkları zaman birden bire yurtlarına, okullarına tasavvuf büyüklerinin isimlerini vermeye başladılar. Hediyeler gönderdiler, biz kardeşiz mesajları verdiler. İhtiyaçları vardı zira.
Başlarına gelecek muhtemel bir sıkıntıda kendileriyle birlikte iktidara karşı duracak cepheyi genişletmek istiyorlardı. Yahut Pensilvanya'dan gelecek halifeye karşı oluşacak cepheyi daraltıyorlardı. Olmadı, tutmadı. Bunların ne mal olduğunu bilen irfan mektepleri ya uzak durdu, yahut şerlerinden emin olmak için yaklaşıyormuş gibi yaptı, o kadar. 17 Aralık sonrası başlarına gelecek akıbeti iyice sezmeye başlayınca diğer cemaat ve tarikat ehline dönüp ikaz kılıflı tehditlerle 'sıra size de gelecek' demeye başladılar.
Bugün, tasavvuf düşmanlığı yapan güruhun içindeki FETÖ kriptoları, bir yandan tarikat ve cemaatleri geleceğin FETÖ'sü diye takdim edip üzerlerindeki baskıyı artırmaya çalışırken, diğer yandan 'biz size dememiş miydik' diyerek mazlumluklarına (!) yancı bulmaya çalışıyorlar.
5) Recep Tayyip Erdoğan düşmanları
Hadisenin bam teli işte tam da burası. Çünkü hem tasavvuf düşmanı güruhun ilk dört sınıfına mensup kişiler var burada, hem de onların tamamen dışında başka heves ve hayalleri olan bambaşka kimseler. Mevzi geniş.
Basit bir hesap yapıyorlar: AK Parti'ye oy veren, Reis'i sevip dua eden, mesele devlet ve millet olunca meydanları dolduran kitlenin en az yüzde yetmiş beşi ya bir tarikat ve cemaatin mensubu, ya müntesibi, yahut muhîbi, hiçbiri değilse bile, onlara kem söz söylenip yan bakılmasından rahatsız olan insanlar.
Tarikat ve cemaatlerin mensupları arasında sıra bize de mi gelecek endişesinin büyüyüp yayılması, hesapta Tayyip Erdoğan'ın arkasında saf tutan işte bu kitlenin zayıflaması manasına geliyor ve bu adamların ekmeğine yağ sürüyor. Bunun için yüklendikçe yükleniyorlar. Motto belli: Yalnızlaştır, mağlup et!
En kapsamlı ve zekice çalışanlar bunlar. Yaptıklarıyla milyonlarca insanı tedirgin ediyorlar, FETÖ'ye destek oluyorlar, CHP'nin ağzına sakız veriyorlar, 'ya şimdi de yanılıyorsan' deyip Cumhurbaşkanının üzerinde bir baskı oluşturmaya çalışıyorlar. Bir taşla on kuş...
Diyeceğim o ki; birisi çıkıp da safiyet ve berraklığı ondört asırla perçinli tasavvuf yolunu bu karanlık yapı ile herhangi bir şekilde mukayese etmeye kalkarsa kendinize şu soruyu sorun: Bu kişi bu beş sınıftan hangisine mensup, devlet, millet ve Reis'le derdi ne?
Bu kadar mı, bir altıncısı yok mu diyeceksiniz. Var ama ayrıca bir paragraf açmaya değer mi bilmem.
Radikal laik olmadığını bildiğimiz, kripto FETÖ'cü olmadığını tahmin ettiğimiz, tasavvuf münkiri olmayacak kadar akıllı olduğunu zannettiğimiz, eski dostluğun hatırına Reis'e düşmanlık etmeyeceğini umduğumuz, bir tek kişiden oluşan bir altıncı sınıf daha var.
Ona da kısaca Hüseyin Besli diyoruz.
Not: Kendisi çıkıp tevazu gösterir 'benim için ayrıca bir başlık açmayın' diyecek olursa, nezaketen ve iltifaten 'bilmeyenler' grubuna dahil edilmesinde bir mahzur yoktur.
Henüz yorum yapılmamış.