Güncel
Batı kültürünün asal karakteri sömürücülük
Rasim Özdenören
Batı kültürünün üç asal dayanağı: 1. Hasis ve bencil köylülerin hukuku olan Roma hukuku, 2. Putperest bir karaktere dönüştürülmüş olan Grek felsefesi, 3. Hristiyanlığın, Tanrısı millileştirilmiş olan Tevrat şeriatı ve Hz. İsa'nın şahsında teşahhus ve tecessüm ettirdikleri amentü teslisi...
Batı kültürü, ırkçı, ayrımcı, sınıflı ve sonuçta iç ve dış sömürüye dönüşmüş olan karakterini bu üç dayanaktan tevarüs ediyor Bütün çıkar ilişkileri de aynı sütunların üzerine kurulu mekanizma ile işlemektedir. Bu sütunlardan biri çekilirse bina çöker. Bu nedenle Batı kültürünün kendine dönük iyileştirme çabaları kısır ve sonuçsuz kalmaya hükümlüdür.
Nitekim Yeni Dünya Düzeni bahanesi ile yeniden ve aceleyle el attığı liberalizm, demokrasi, insan hakları gibi çareler onun derdine derman olamıyor. Çünkü bu kurumlar da aynı kültürün ürünleridir ve ancak sömürüyü içte ve dışta devam ettirebilmenin aletleri olarak kullanılmaktadır...
Tabiî sözün gelip dayandığı bu noktada İslâm'ı çare olarak öne sürmek bazılarımıza kolaycılaık gibi görünebilecektir. Fakat bunu sadece ben söylemiyorum ve sadece şimdi değindiğimiz bağlamda da ileri sürmüyorum.
ABD'de ırkçılık belâsından en çok etkilenmiş olan insanlar bu belânın İslâm'la bertaraf edileceğini ve yalnızca onunla bertaraf edileceğini söylüyorlar. İngiltere'de Toynbee, alkolizm belâsıyla sadece İslâm'ın başa çıkabileceğini 1940'larda söylemişti. Batı kültürünün dayandığı temeller tabiatı icabı kan, ateş ve ölüm üretmeye istidatlıdır. Bu kültürün temelinde vahşet mevcuttur. Öncelikle onun bu özelliğinin farkına varılması, bu teşhisin yapılması gerekiyor.
Zulmü işleyenler, zulümlerine dayanak teşkil edebilecek hiçbir haklı gerekçe göstermeyi başaramıyor. 1990'ların başlarından bu yana, Avrupa'da, özellikle Almanya'da yaşayan Türklere karşı işlenmiş kundaklama ve öldürme olayları tamamen keyfî, sebepsiz hareketler olarak boşlukta kalıyor. Ve bu eğilim şimdi diğer bütün Avrupa ülkelerine yayılma istidadı gösteriyor. Bu hareketi salt iktisadî sebeple izah imkânı bulunmuyor. Milliyetçilik duygusu, keza bu olayda sadece psikolojik bir faktör olarak duruyor ve olayı açıklamada yakıştırma, yapıştırma, iğreti bir görünüm halinde kalıyor.
Bizim, oralarda yaşayan insanımıza salık verilen yaklaşım tarzı da, meseleyi kökünden çözecek bir kavrayışı sergilemekten uzak duruyor. Dedikleri şu: oralarda yaşayan Türkler yaşadıkları ülkelerin kültürünü benimsesin, onların hayat şartlarına uyum sağlasın! Bu öngörünün tercümesi şudur: orada yaşayan insanımız, oranın kültürüne asimile olsun!
Bu arzunun temelinde Batı kültürünün sömürücü ve sömürgeci karakteri yatar. Sömürücü politikanın ortak özelliği onun asimilasyoncu oluşunda temerküz eder. Olayın münhasıran iktisadî sebeplerle izah edilemeyeceği belli. Gerçi zaman zaman ortaya çıkan iktisadî durgunluk, enflasyon ve dolayısıyla baş gösteren işsizlik, o ülke insanlarını yabancılara karşı müsamahasız hareket etmeye zorluyor olabilir. Ama olayın temel sebebi ırkçılıktır. Irkçılıksa bu kültürün temel dayanaklarından neşet ediyor. İşsizlik ırkçılığa bahane teşkil ediyor. Ve her halükarda Batı kültürünün ırkçı, ayrımcı, sınıflı ve son tahlilde sömürücü karakteri ön alıyor.
Kaynak: Yeni Åžafak
Henüz yorum yapılmamış.