Sosyal Medya

Ekonomi

Trump,Türkiye'yi yıllık 20 milyar dolar zarardan kurtarmış

Türk-Amerikan İş Konseyi Başkanı Ekim Alptekin, Obama'nın, AB ile oluşturulacak Transatlantik Serbest Ticaret Bölgesi anlaşmasına imza atamadan Trump'un başkan seçilmesi nedeniyle Türkiye'nin yıllık 20 milyar dolar zarardan kurtulduğunu söyledi



Seçim kampanyası döneminde sert ve ÅŸahin söylemiyle dikkat çeken Donald Trump’ın, ABD BaÅŸkanı olarak izleyeceÄŸi politika tüm dünya ekonomisini olduÄŸu gibi Türkiye’yi de etkileyecek.

Milliyet Gazetesi'nden Songül Hatırasu, yeni dönemi konumu gereÄŸi ABD’yi ve baÅŸkan adaylarını, kampanya sürecini yakından takip eden Türk-Amerikan Ä°ÅŸ Konseyi (TAÄ°K) BaÅŸkanı Ekim Alptekin ile konuÅŸtu.

İşte o röportajdan önemli bölümler:

Batı’nın dışında kalacaktık

- Trump’ın baÅŸkanlık koltuÄŸuna oturmasının Türkiye’ye ekonomik etkileri nasıl olur size göre?

Trump’ın genel tavrı nedeniyle daha adil ve samimi bir ekonomik iliÅŸki olacağı açık. ABD ve AB Transatlantik Serbest Ticaret Bölgesi (TTIP) anlaÅŸmasını müzakere ediyordu. Obama TTIP’i bitirmeye çalıştı ama baÅŸaramadı, Avrupadaki belirsizlik nedeniyle, iktidar süresi yetmedi, imzalayamadı. Bu Türkiye’nin lehine oldu. Çünkü dışında kalmış olacaktık. Ä°mzalar atılmış olsaydı ÅŸimdiden bunun zararını görmeye baÅŸlamıştık. Türkiye ekonomisine yılda en az 20 milyar dolara mal olacaktı. Sadece ekonomik kayıp olarak da bakılamaz bu konuya. Bizim yeni Batı düzenini temsil eden bir oluÅŸumun dışında kalmamız, Türkiye’nin son 70 yıldaki iradesine aykırı bir durum olacaktı. Türkiye’nin yatırım merkezi olarak çekim gücünü çok olumsuz etkileyecekti. Çünkü birçok global ÅŸirket, ‘Biz TTIP bölgesi dışında yatırım yapmayacağız’ gibi prensip kararları alabilecekti. Bu durumda üçüncü dünya ülkesi gibi olacaktık. Türkiye, AB ve Obama iktidarından bu konuda da samimiyet göremedi. Dünyanın en büyük iki ekonomi bloku arasında yeni Batı düzenini temsil eden bir ortak pazar kuruluyordu. Türkiye yıllardır bu Batı düzeninin parçası olmanın diyetini ödemiÅŸ olmasına raÄŸmen Gümrük BirliÄŸi anlaÅŸmasında yapılan teknik bir hata nedeniyle bunun dışında kalıyordu.

Åžu anda biz Avrupa’ya mal sattığımızda Gümrük BirliÄŸi sayesinde vergi ödemiyoruz. Onlar da bize sattıklarında vergi uygulamyoruz. Ancak AB ile ABD arasında bu anlaÅŸma imzalanmış olsaydı, ABD’de de aynı hakkı kazanacaktı. Ancak Türkiye ABD’ye mal sattığında vergi ödeyecekti. Bakın bazı sektörlerde yüzde 1 bile çok önemlidir. Mesela biz de, Ä°talyanlar da Amerika’ya ayakkabı satıyor. Bu anlaÅŸma imzalanmış olsaydı, Ä°talyan 1 liraya satarken, Türk sanayicisi vergi yükü nedeniyle yüzde 3 daha pahalı satacaktı.

Kapıyı açacak

- KuruÅŸun bile önemli olduÄŸu küresel rekabet düzeninde o yüzde 1’ler, 3’ler hayati hale geliyor deÄŸil mi?

Tabii. Mesela yüzde 3 mü ödeyeceÄŸiniz vergi, kafadan bu oranda bir fiyat dezavantajınız oluyor, Avrupalı sanayici karşısında. Obama’nın imzalayamamış olmaması lehimize oldu. Trump döneminde samimiyet prensibi üzerinden masaya oturulacağı için teknik bir yol hatasını Türkiye’ye karşı bahane edecek bir iktidar olmayacak en azından.

1990’larda Avrupa’nın üçüncü ülkelerle imzaladığı serbest ticaret anlaÅŸmalarına, Türkiye yanlış bir yaklaşımla otomatik dahil olmak istemedi. Ben sonradan kendim müzakere ederim, bakarım mantığı ile büyük bir hata yapılmış zamanında. Avrupa bu hatayı düzeltmek yerine samimiyetsiz davranıp ‘Biz ABD ile imzalayalım, Türkiye’nin durumuna sonra bakarız’ dedi. Obama da aynı ÅŸekilde yardımcı olmadı, ağırlığını koymadı, ‘Türkiye zaten Batı’nın bir üyesi, NATO’nun da üyesi, AB gümrük üyesi, AB adayı. Küçücük bir maddenin, zamanında yapılmış teknik bir hatadan dolayı Türk halkını neden cezalandırıyoruz?’ demedi. Bu gibi konularda samimiyet ön planda olduÄŸu için ve ezber bozma iradesi gördüğümüz, sadece anlaÅŸmaların harfine deÄŸil ruhuna bakma prensibini dile getirdiÄŸi içinTrump’tan ümitliyiz. Trump, doÄŸru davranabilir, kendimizi anlatabilirsek Türkiye için fırsat olabilir.

Biliyoruz ki Türkiye kapıyı çaldığında Trump hep evde olacak. Clinton’ın oturduÄŸu bir Beyaz Saray’da çaldığımızda kapı açılmayabilirdi her zaman. Trump ile tabii ki her konuyu yeniden müzakere etmememiz gerekiyor, tabii ki özellikle dış politikada ABD yine kendi çıkarını koruyacak ama en azından kapıyı açacak, ‘hoÅŸgeldiniz’ diyecek birisi var evde.

Ekibini tanıyanlarda endişe yok

- Rusya, Ä°srail Trump’ın seçilmesinden mutlu. Meksika, Ä°ran gibi ülkeler ise mutsuz. Size göre bizim durumuz ne, nerede duruyoruz?

Trump algısında iki dinamik var. Birincisi sistemin çok dışında, biraz magazinsel bir isim. Nasıl bir politika izleyebileceÄŸi tahmin edilemeyen bir isim. Dünyanın en güçlü ekonomisi, siyasi ve askeri figürünün başına böyle bir isim gelince soru iÅŸareti doÄŸdu. Trump’ın seçim kampanyasında bazı hatalı söylemleri oldu. Bazıları için özür diledi, bazıları soru iÅŸareti olarak kaldı. SöylediÄŸiniz bölünmede bunun da etkisi var. Ä°ÅŸin biraz daha detayını inceleyen, adaylığını neden koyduÄŸunu, kimlere danışarak yürüdüğünü, buradaki genel vizyonun ne olduÄŸunu, ekibinin neyi temsil ettiÄŸini bilenler o kadar endiÅŸeli deÄŸil. Åžu anda dünyanın gidiÅŸatında sistemsel bir kriz var. BM, dünyanın sorunlarına çözüm üretemiyor. Birçok organizasyonun varlık sebebi tartışılıyor. Dünya insanlık tarihinin en önemli barış projesi AB’nin dahi kimlik krizi yaÅŸadığı bir dönemden geçiyoruz. Bu analizi pratiÄŸe döktüğümüzde Suriye, Irak gibi ülkelerde gerçekten çok fazla ÅŸiddete ve zulme sebep oluyor. Dünyadaki sistemsel kriz çözülemez, yeni bir düzene doÄŸru gidilemez ise bu ÅŸiddetli, belirsiz ortam devam eder. Clinton, sistemi temsil eden bir isim olduÄŸu için kötü gidiÅŸe ‘dur’ diyebilecek bir isim olarak görülmedi. Trump, bu sistemin dışında ve o sistemin çalışmadığını gören, birÅŸeyleri yeniden deÄŸerlendirmeye açık olan biri.

NATO’dan samimiyet bekliyor

- Bahsettiğiniz tüm bu değerlendirmeleri kimlerle yapacak. Nasıl bir uluslararası işbirliği mantığı ile bunu yürütecek?

NAFTA’ya, NATO’ya karşı deniyor. Karşı deÄŸil, söylemlerine dikkatli bakınca öyle deÄŸil. Mesela NATO ile ilgili, ‘NATO, mafyanın yaptığı gibi güvenlik karşılığı haraç toplama operasyonu olmamalı’ gibi enterasan bir söylem ortaya koyuyor. ‘Demek istediÄŸi ÅŸey; AB kendi güvenliÄŸini saÄŸlamak için, ABD’den haraç alıyor gibi bir düzen bu. Bu doÄŸru birÅŸey deÄŸil’ diyor. ‘Gerçekten bir iÅŸbirliÄŸi yapmamız gerekiyorsa daha samimi olalım, bazı gerçekler siyasi, diplomatik unsurlara kurban gitmesin’ diyor. NAFTA için de, ‘bu ÅŸekilde benim ülkeme hizmet etmiyor, buna dogmatik bakmamalıyız. Ya yeniden müzakere edelim ya da ben çıkarım’ diyor. Bunlar düşünülmeden, anlık edilmiÅŸ laflar, söylemler deÄŸil. Kendimizi bir gözden geçirelim, bir bakalım yaklaşımı bu. Ä°ÅŸte Suriye’de bir kriz var. Biz orada bazı marjinal gruplarla çalışabiliriz tabii ki, iÅŸlevsel, taktiksel iÅŸbirliÄŸimiz olabilir.

‘Bu belki devam eder, belki etmez ama bir de stratejik olarak adlandırdığımız, NATO çerçevesinde birlikte çalıştığımız 70 - 80 milyon nüfustan oluÅŸan, öyle veya böyle bir demokratik sistemi yürüten ülkeler, NATO var. NATOA’yu doÄŸru tanımlayalım, burada kim üzerine düşen görevi yapıyor, buna bakalım’ diyor. Samimiyet çaÄŸrısı yapıyor aslında.

Sanata değil köprüye yatırım yapacak

- Amerika’da izleyeceÄŸi politikaların dünyaya etkisi nasıl olur?

Vergileri azaltacak. Obama döneminde evrensel sağlık sigortası gibi maliyeti olağanüstü yüksek olan ve sürdürülebilir olmadığı aslında ıspatlanmış rakamlarla bazı programlar hayata geçmişti. Bunu ödeyebilmek için de halkı, iş hayatını vergilendiriyorsunuz. Bu da tabii iş hayatının yatırım yapma gücünü, arzusunu azaltıyor.

Cumhuriyetçiler’in zaten temsil ettikleri çizgi; arz ekonomisidir, vergileri azaltıp, ekonomiyi öyle büyütmeyi uygun görürler. Devlet harcamalarını direkt istihdama vesile olan, iÅŸ hayatında verimliliÄŸin artmasına sebep olacak yatırımlarla sınırlı tutmaya çalışacak. Sanat gibi ya da saÄŸlık sigortası programı gibi konulara daha az para harcayacak. Ama köprü, yol, hastane, internet altyapısı gibi Amerika’nın çok eskiyen altyapısına yatırım yapacak, yenileyecek. Altyapı yatırımları ile istihdam saÄŸlayacak ve ekonomiyi teÅŸvik edecek. BirleÅŸmiÅŸ Milletler, NATO gibi uluslararası örgütlere desteÄŸi muhtemelen ABD lehine ya azaltacak ya da karşılığında bir ÅŸeyler isteyecek.

ABD büyürse herkes büyür

- Bu politika gelişmekte olan ülkeleri nasıl etkileyecek?

ABD güçlü olunca vatandaÅŸlarının alım gücü artacağından ithalat yapma gücü artacak. Türkiye ve diÄŸer ülkeler daha çok mal satabilecek. Dünyanın en büyük alıcısı ABD. ABD güçlendikçe diÄŸer ülkeler de güçlenebilir. Bir de bazı trendler var. 2008 krizini en hızlı atlatan ekonomi ABD ekonomisi oldu. Bu nedenle dünyadaki sermaye çevreleri, ABD’ye hali hazırda yatırım pazarı olarak bakıyorlar.

Türkiye de krizden en az etkilenmiÅŸ ülkelerden biri olarak bu trende ortak oldu. Baktığınızda son 10 yılda Türkiye’den, ABD’ye yapılan yatırım, ondan önceki 80 yıldan fazla. Son 10 yılda 2.5 milyar dolar düzeyinde yatırım yapılmış. Bu yatırımlar baÅŸarılı olmuÅŸ üstelik. Türkiye’den, ABD’ye yatırılan sermaye deÄŸerlenmiÅŸ. Oradan üçüncü ülkelere ihracat yapan Türk sermayesi var. Mesela Sarkuysan, Erbakır.

Bölgede rekabetçi üstünlüğünü kaybetmemek için ABD’de yatırım yaptı. Borusan, Kordsa yatırım yaptı.Var olan bu trendin hızlanarak devam edeceÄŸini düşünüyorum.

Songül Hatırasu | Milliyet

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.