Sosyal Medya

Kürsü

Yavuz Yener yazdı: Devletler siber gücü nasıl kullanıyor?

Siber uzayda yaşananlar gerçek dünyadaki güç ilişkilerinin bir yansıması mı? İngiltere’deki Queen Mary Üniversitesi’nde siber güvenlik ve uluslararası ilişkiler alanında araştırmalarını sürdüren Yavuz Yener kaleme aldı.



Bilgi teknolojilerinin hayatın hemen hemen her alanına girdiÄŸi 21. yüzyılda siber güvenliÄŸin, uluslararası politikanın araçlarından biri haline gelmesi kaçınılmazdı. Zira 2000’li yılların başından itibaren Rusya, Çin, ABD, Ä°srail ve Kuzey Kore gibi devletler bu alandaki altyapılarını kuvvetlendirip kapasitelerini geniÅŸletme çalışmalarına girdiler. Geçen 16 senelik süre içerisinde artık siber uzayın hukuk, ekonomi, diplomasi ve güç politikası boyutlarıyla küresel siyasetin en dikkat çeken unsurlarından biri haline geldiÄŸi söylenebilir.
 
BÄ°LGÄ° AKIÅžINDAKÄ° HAKÄ°MÄ°YET
Siber uzay, elle tutulamayan sanal bir evren. Bu evren doğada kendi halinde oluşmayıp tamamen insan müdahalesiyle bir gerçeklik halini alan ve bütünüyle yapay olan bir varlık. İnternet de bu bağlamda siber uzayın bir parçası. Bu ortamda bilgi çok daha hızlı ve az maliyetli bir biçimde üretilebiliyor, işlenebiliyor, paylaşılabiliyor ve depolanabiliyor.
 
Siber uzayı kendine has kılan en önemli özelliklerinden birisi, kullanıcısına ‘anonimlik’ sunması. Bir bilgisayardan yapılan iÅŸlemler takip edilebilse de klavyenin başında oturan kiÅŸinin kim olduÄŸunu tespit etmek çoÄŸunlukla mümkün deÄŸil. Bunun temel sebebiyse internetin ilk ortaya çıktığı aÅŸamada üzerine inÅŸa edildiÄŸi mühendislik. Sistemin ilk kurulduÄŸu günden beri güvenlik yerine hız önceleniyor ve kullanıcının kimliÄŸi internetin iÅŸleyiÅŸi açısından önem taşımıyor.
 
Yukarıda bahsedilen unsurun uluslararası iliÅŸkilere bakan boyutu ise oldukça ilgi çekici. Siber uzayda bireyler, geçmiÅŸte hiç olmadıkları kadar ‘güçlüler’. Bir bilgisayar korsanı, çok düşük bir maliyetle çok büyük hasarlara yol açabiliyor; dolayısıyla devletler karşısında kendilerini çok daha güçlü bir konumda buluyorlar. Yani güç asimetrisi tam tersine dönüyor ve devletleri bireyler karşısında adeta ‘etkisiz’ kılıyor.
 
Peki, devletler gerçekten etkisiz mi? Egemenliklerinden ve bilgi akışı üzerindeki hakimiyetlerinden vazgeçecekler mi? Åžu ana kadarki tecrübelerimiz, iki sorunun da yanıtının olumsuz olduÄŸunu gösteriyor. Åžimdi uluslararası iliÅŸkilerin temel aktörünün ‘devlet’ olduÄŸunu kabul edelim ve siber tehditleri devletlere bakan yönüyle inceleyelim.
 
ASKERÄ° VE BÄ°LÄ°MSEL Ä°STÄ°HBARAT
Devletleri siber uzayda ilgilendiren en temel boyut güç politikaları. Tüm devletlerin, yapısı itibarıyla anarşik olan bir sistemde faaliyet gösteren rasyonel birimler olduğu, ulusal çıkara göre hareket ettiği ve hayatta kalma güdüsüyle bir güç mücadelesi içinde bulunduğunu kabul ettiğimizde siber uzay, uluslararası ilişkilerin bu temel oyuncularına yeni bir rekabet alanı sunuyor.
 
ÖrneÄŸin en geliÅŸmiÅŸ siber güç kapasitesine sahip olan ülkelerden biri olan Rusya, dış politikasında siber alemin kendisine sunduÄŸu araçları propaganda ve askerî/bilimsel istihbarat amacıyla kullanıyor. 1990’lı yıllarda NATO ile ABD’ye, 2007’de Estonya’ya ve 2008’de Gürcistan’a karşı gerçekleÅŸtirilen siber saldırıların arkasında Rusya’nın olduÄŸu artık pek çok analist tarafından kabul ediliyor. En son 24 Kasım 2015’te Türk F-16’larının bir Rus savaÅŸ uçağını düşürmesinin ardından Türkiye’yi hedef alan saldırıların arkasında da Rusya’nın olduÄŸu tahmin ediliyor. 
 
DiÄŸer taraftan Çin de Rusya gibi siber uzayda istihbarat ve propaganda amaçlı faaliyet gösteriyor. Özellikle Batılı ÅŸirketlerin ticari sırlarını ele geçirdikleri, ayrıca büyük çaplı savunma ve silah projelerinin gizli bilgilerine ulaÅŸmaya çalıştıkları iddia ediliyor. Benzer ÅŸekilde, ABD ve Ä°srail ortaklığında tasarlanıp uygulandığı tahmin edilen ve ÅŸu ana kadar tespit edilen en ‘baÅŸarılı’ siber silahlardan sayılan STUXNET virüsünün de Ä°ran’ın nükleer programını hedef aldığı ve bölgedeki jeopolitik güç dengelerinin Ä°ran lehine bozulmasını önlemeyi amaçladığı söylenebilir. Dolayısıyla devletler güç politikalarını bu yeni ortamda da takip etmeye devam ediyorlar.
 
KÃœRESEL EKONOMÄ°YE TEHDÄ°T
Ekonomik boyutu itibarıyla siber saldırılar, aslında ikincil bir önem taşıyor. Zira siber saldırılar doğrudan devletleri değil, devletlerin egemenlik alanları altında faaliyet gösteren ulusal/uluslararası şirketleri hedef alarak dolaylı zarara yol açıyor. Burada darbeyi yiyen ise küresel ekonomi oluyor. Siber güvenlikte ekonomiyi ilgilendiren unsurlar ticari sırlar, şirketlerin itibarı, müşteri bilgilerinin güvenliği, finans kurumlarının sağlıklı işleyişi ve fikri mülkiyet hakları olarak sayılabilir.
 
Dünya Ekonomi Forumu’nun 2016 yılı için yaptığı küresel risk analizine göre ABD, Japonya, Almanya, Ä°sviçre ve Singapur gibi ülkelerde iÅŸ dünyasının faaliyetlerine yönelik en büyük tehdidin siber saldırılar olduÄŸu görülüyor. Yine aynı araÅŸtırmada siber saldırıların küresel ekonomiye maliyetinin 2016 için 445 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor ki bu rakam Türkiye’nin toplam ihracatının neredeyse üç katı. Dolayısıyla siber saldırılar hem küresel ekonomik sistemin iÅŸleyiÅŸini hem de devletlerin bu sistem içerisindeki etki alanlarını tehdit ediyor.
 
Hukuk alanında bütün devletleri ilgilendiren en öncelikli husus internetin düzenlenmesi ve kontrolü. Aslında internetin yönetiÅŸimini ilgilendiren bu konuda öne çıkan bazı oluÅŸumlar var. Ä°nternetin küresel iÅŸleyiÅŸinde hayati önem taşıyan IPv4 ve IPv6 adlı protokoller, uzun yıllardır “Ä°nternet MühendisliÄŸi Görev Gücü” (Internet Engineering Task Force-IETF) adı verilen bağımsız bir grup tarafından saÄŸlanıyor. “Ä°nternet Tahsisli Sayılar ve Ä°simler Kurumu” (Internet Corporation for Assigned Names and Numbers-ICANN) ise internetin iÅŸleyiÅŸini küresel düzeyde koordine etmekle görevli kâr amacı gütmeyen bir kuruluÅŸ. ICANN de IETF gibi ABD desteÄŸiyle kurulmuÅŸ ancak bugün faaliyetlerini bağımsız olarak yürüten bir kuruluÅŸ.  Bu iki uluslararası örgütün de merkezi California’da bulunuyor ve bu durum Çin ve Rusya gibi küresel güçlerde rahatsızlık uyandırıyor.
 
Diplomasi alanında siber suçlarla mücadele amacı taşıyan uluslararası sözleÅŸmeler bulunuyor. Bu adımların en önemli amacı suçluların tespitini, bilgi paylaşımını ve uluslararası koordinasyonu kolaylaÅŸtırmak. ÖrneÄŸin BudapeÅŸte’de kabul edilen Kasım 2001 tarihli “Sanal Suçlar SözleÅŸmesi” (Convention on Cybercrimes) siber suçlarla uluslararası mücadele açısından türünün ilk örneÄŸi sayılabilir. Türkiye’nin de imzalayıp 6533 sayılı kanunla onaylayarak 2 Mayıs 2014 tarihinde iç hukukuna kabul ettiÄŸi anlaÅŸma toplam 49 devlet tarafından imzalandı. Ancak Brezilya ve Hindistan gibi ülkeler metnin hazırlanması aÅŸamasında bulunmadıkları, Rusya ise egemenlik haklarını ihlal edeceÄŸi gerekçeleriyle sözleÅŸmeyi imzalamayı reddediyor. “Siber Tehditlerle Mücadele Uluslararası Çok Taraflı Ortaklığı” (International Multilateral Partnership Against Cyber Threats-IMPACT) da devletleri, özel ÅŸirketleri ve akademik kuruluÅŸları bir araya getiren kendine özgü bir ittifak. Merkezi Malezya’da bulunan bu koalisyonun 152 devletin bir araya gelmesiyle oluÅŸtuÄŸu düşünüldüğünde daha küresel ve bağımsız bir yapıya sahip olduÄŸu görülüyor.
 
DIŞ POLİTİKADA ÖNEMLİ UNSUR
Sonuç olarak siber güvenlik, devletler tarafından dış politika yapımında önemli bir unsur olarak deÄŸerlendiriliyor. Teknik açıdan bu yeni ‘ortamın’ tamamen insan yapımı olduÄŸu ve gerçek dünyadan bağımsız bir ÅŸekilde var olduÄŸu düşünülse de siber uzayda yaÅŸananlar, gerçek dünyadaki güç iliÅŸkilerinin bir yansıması. DiÄŸer taraftan devletler ilk ÅŸoku atlatıp kendi güvenlikleri için gerekli gördükleri önlemleri almaya kararlı görünüyorlar. Bu durum bir taraftan içeride kendi vatandaÅŸlarıyla çatışmalarına sebep olsa da dışarıda daha güçlü bir rekabet iliÅŸkisine girmelerine imkan tanıyor.
 
YAVUZ YENER - KARAR

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.