Güncel
Öğretmene yeni teşvik modeli
Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, öğretmenlere verilmesi planlanan teşvikle ilgili yeni modeli Al Jazeera'ye anlattı. Yeni modelde, tüm okullar 100 ayrı kritere göre kredilendirilecek. Daha kötü şartlarda çalışan öğretmenlere daha fazla ek ders ücreti ve hizmet puanı verilecek.
Türkiye eğitime erişimde büyük mesafe katetti, eğitim yatırımları da arttı. Son 14 yılda 6 Milli Eğitim Bakanı değişti. Eğitimde de onlarca kez değişiklik yapıldı. Ancak, eğitimin kalitesi hâlâ istenen standarda ulaşamadı. Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Doç. Dr. Yusuf Tekin, eğitimin niteliğini düşüren sorunlar ve kaliteyi artırmak ne yapacaklarına ilişkin sorularımızı yanıtladı. Tekin, gelecek eğitim yılında uygulanmaya başlayacak yeni müfredattan, öğretmen atama sistemindeki değişikliklere, açığa alınan ve ihraç edilen öğretmenlere ve eğitimin muhafazakârlaştırıldığı iddialarına kadar pek çok konuda da bilgi verdi.
14 yıllık bir iktidar, 6 bakan değişti. Eğitimde pek çok değişiklik yapıldı. Bu sürede okullulaşma oranları, derslik sayısı ve eğitime ayrılan bütçede artış oldu. Ancak, eğitimin niteliğinde hâlâ sıkıntılar var. Neden? Nedir niteliği düşüren sebepler, sizce?
Åžu eleÅŸtiriyi kabul etmiyorum: Ak Parti iktidarı döneminde çok sayıda bakan deÄŸiÅŸti, bakan deÄŸiÅŸtiÄŸi için de politika oturtulamadı. Külliyen yalan. Dünyada ortalama derslik başına, öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 20’lerle ifade edilirken, bizim ülkemizde derslik başına öğrenci sayısı 50’lerdeydi. 14 yıl boyunca fiziksel alt yapı eksiklerini gidermek üzere siyasi iktidar taahütte bulunmuÅŸ. Bu açılardan bakıldığında her sınıfımızda Türkiye ortalaması ÅŸu anda 30’un altına düşmüş durumda. Dünyanın her yerinde önce alt yapı çalışmaları, ardından nitelikle ilgili çalışmalara baÅŸlarlar. Åžimdi öyle bir dönemdeyiz. Alt yapı tamamlandı, bundan sonra nitelik üzerine odaklanan eÄŸitim süreci baÅŸlayacak demektir. Son iki senedir üzerine çalıştığımız ana politika da bu.
"Çocuklarımızı bilgilerin ezberletildiği birey haline getiriyoruz"
19. yüzyılın başından itibaren felsefesi kurgulanan eğitim çizgisi var. Tek merkezden kurgulanan, herkese aynı eğitimin verildiği sistem. Bizde de, eğitimin içeriği bu tarihlerde oluşturulmuş, hâlâ aynı şekilde devam ediyor. İdeolojik biçimlendirme yapan eğitim felsefesinden vazgeçip, daha çağın gereklerine uygun eğitim gerekli. Niteliği düşüren faktörlerden birinin de, ideolojik eğitim olduğuna inanıyorum. Eğitim çok dinamik sektör. Herkesin elinde telefonlar var. İstediği bilgiye ulaşabiliyor. Bizim hâlâ böyle bir ortamda çocuklara basılı materyal üzerinden bilgi vermeye devam etmemiz çağdaş bir eğitim mantığı değil. Hepimiz de bunu eleştiriyoruz. Çocuklarımızı bilgilerin ezberletildiği birey haline getiriyoruz. Çocuk, kitaptaki bilgiye internetten ulaşabiliyor. Hâl böyleyken benim müfredatım, ders kitaplarım hâlâ çocuklara bilgi verme ağırlıklı olursa eğitimin niteliğini düşürür. Bundan vazgeçmek gerekiyor. Nitelikle ilgili çalışmalar için daha analitik düşünen bir öğrenci profili hedeflememiz gerekiyor. Yıllarca biz, okullarımızda şu dersi öğreniyoruz, ne işimize yarayacak tartışmasını yaptık. Çocukların elde ettiği bilgileri yorumlayabileceği bir hâle dönüştürmenin daha doğru olacağını düşünüyoruz.
Uluslararası deÄŸerlendirmelerde Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 2 gibi çok düşük bir kısmı problem çözme becerisine sahip. Temel becerilere sahip öğrencilerin oranı da çok yüksek deÄŸil ...
Kesinlikle. PISA ve TIMSS sınavlarının temel espirisi, bilgiden yararlanıp problem çözme üzerine kurgulanmış. Yurt dışında öğretim üyeleri ile konuÅŸtuÄŸumuzda bize yöneltilen en büyük eleÅŸtiri, Türkiye’den lisans ya da lisanüstü eÄŸitim için gelen çocukların bilgiye sahip olma konusunda problemleri yok. Lise seviyesindeki öğrenci, lisans mezunu öğrenci kadar bilgi sahibi, ama bilgileri kullanmak konusunda yetersizler. Tüm uluslararası metinlerde de ana eleÅŸtiri bu. Bunun üzerinden yola çıkmak lazım.
"Müfredatı sadeleştiriyoruz"
Peki, 2005 yılında da bunun için köklü bir müfredat değişikliği yapılmıştı. "Uygulama ağırlıklı, sorgulayan, öğrenci merkezli müfredat hayata geçiriyoruz" dendi. İşe yaramadı mı? Hâlâ, aynı eleştiriler var ?
BaÅŸlangıç noktası iyiydi. O dönemdekiler bir adım atıyorlar. Ãœzerinden 10 yıl geçiyor. Artık, yeni bir Türkiye ve yeni hedefler var. Fatih projesi, aklıllı tahta, tablet yoktu. Åžimdi 10 yıl önceki Türkiye’den bilgiye ulaÅŸmada çok daha ileri bir Türkiye var. Aynı sistem üzerinden yapılması gereken revizyonları yapıyoruz.Yoksa, köklü bir deÄŸiÅŸiklikten bahsetmiyoruz. Müfredatta öyle bir baÅŸlangıç yapılmış biz onu devam ettireceÄŸiz. Müfredatı sadeleÅŸtiriyoruz. 7-8 yılda, 500 bin öğretmen hizmetiçi eÄŸitimden faydalandı ve bunu devam ettiriyoruz. EÄŸitim sistemi, bugün deÄŸiÅŸikliÄŸi yap, ertesi gün sonuç alacağınız bir ÅŸey deÄŸil. Orada baÅŸlayanlar Türkiye’yi bir noktaya getirdi, bir adım öne taşıyoruz. EriÅŸtiÄŸi bilgiyi kullanabilen öğrenci ve eÄŸitim sistemi kurguluyoruz. Bunun için de, teknolojik alt yapımızı bir yere getirdik. Ä°lave olarak, öğretmenlerle ilgili olarak hizmetiçi eÄŸitim sürecini de belli bir noktaya taşımış durumdayız.
"Müfredatta yüzde 40 oranında hafifleme olacak"
Müfredatı sadeleştiriyoruz derken, ders saat sayıları mı, konular mı azalıyor? Yeni müfredatta ne gibi değişiklikler var?
Üç ana durum var. Birincisi, ağır ve bilgi odaklı müfradatımız var. Hem kazanım hem de bilgi düzeyinde bunu hafifleteceÄŸiz. Yüzde 40’lar civarında bir hafifleme olacak müfredatta. Ä°kincisi, bilgiye ulaÅŸmaktan çok, problem çözme kapasitesini geliÅŸtiren mantalite yerleÅŸtirmeye çalışıyoruz. Üçüncü olarak, Türkiye ilginç süreçler yaşıyor. 15 Temmuz kırılma noktası. Bu coÄŸrafyayı birarada tutacak deÄŸerlerin aktarılması da bizim için önemli. Bu anlamda, bu deÄŸerlerin eÄŸitim sisiteminin içine aktarıldığı müfredat arzu ediyoruz. Mesleki teknik eÄŸitimde, deÄŸerler eÄŸitimi anlamında meslek ahlâkı ve iÅŸ ahlâkına müfredatta yer vereceÄŸiz. Âhilik kültürü çok önemli olarak yer alacak. Ders saatleri, ders sayısı totalde azalmasa da günlük ders saatleri sayısında azalma hedefliyoruz.
Uluslarası değerlendirmelerde fen, matematik, okuma becerilerinde önceki yıllara göre puanlar bir parça yükselse de, hâlâ sıralamalarda sonlardayız. ÖSYM verilerine baktığınızda da test ortalamaları özellikle fen ve matematikte düşük. Fen ve matematiği neden öğretemiyoruz?
Fen ve matematik gibi derslerde kabul etmiyorum bu eleştiriyi. Baktığınız göstergeler açısından değişir. Ama yabancı dil açısından kabul ediyorum bu eleştiriyi. Ortalama bir OECD ülkesinde yabancı dil öğrenmek için ayrılan saat bir öğrenci için 700 saat civarında. Biz 1200 saat yabancı dil veriyoruz, ama yeterince yabancı dil öğretemiyoruz.
Fen ve matemetikte niye kabul etmiyorsunuz, ortalamalar parlak deÄŸil?
Uluslararası sınavlardaki mevzu müfredatımızla alâkalı. Biz, sadece bilgi odaklı eğitim veriyoruz. O sınavlarda bilgiyi kullanmayı değil de, bilgiyi sorduğunuzda daha başarılı olacaktır.
"Açık uçlu sınav dönemi başlayacak"
O zaman, sınav ve test odaklı eğitim sistemini sorgulamak gerekmiyor mu?
Tam oraya gelecektim. Biz testlerle çocukların bilgi düzeyini ölçüyoruz, bilgiyi analiz etme kapasitesini ölçmüyoruz. Pilot uygulamalarına başladık. Yönetmelikte ona göre değişiklik yaptık. Öğretmenlerimizin test yapma sayılarını sınırlandırdık. Açık uçlu sınavları özendirmek istiyoruz. ABİDE (Akademik Becerilerin İzlenmesi ve Değerlendirilmesi) denen bir program geliştirdik. Merkezi sınavları açık uçlu sınav haline dönüştüreceğiz. Aynı şeyi, ÖSYM de çalışıyor. Üniversiteye giriş sınavlarında açık uçlu sınav yapabilir miyiz, yapamaz mıyız diye. Temel problem burada. Bunun sebebi de, 60 kişilik sınıfları olan bir okulda, öğretmen beş sınıfa girse 300 öğrenci eder. Bu kadar öğrenciye klasik sınav yap dediğimizde vakit alır. Ölçme ve değerlendirmede daha kolay yöntemleri tercih için test usulu gerçekleştirmişler. Ama biz ne yaptık, öğretmenin yükünü hafifilettik. Artık 60 kişilik sınıfa girmiyor öğretmen. 20 kişilik sınıflar. Test yapmasını gerektiren bir şey yok. Önümüzdeki dönemde öğretmenin test yapmasını istemiyoruz. Bunu haayata geçireceğiz.
Peki, öğretmenler de aynı ezberci sistemde okuyor ve mezun oluyor? Bilgiyi kullanmayı nasıl öğretecek, nasıl destekleyeceksiniz öğretmeni?
Maalesef. Yeni aramıza kattığımız aday öğretmenlerle ilgili çok detaylı bir süreç başlattık. 2 yıldır aday öğretmen yetiştirme sürecini çok farklı mekanizmalarla geliştirdik. Bu yıl mülâkatla istihdam ettik. Adaylık sürecinin kalkması bu anlamda becerilerine bağlı hale geldi. Bundan sonra test sınavı ile öğretmen alma felsefesi olmayacak. YÖK de öğretmen yetiştirme süreciyle ilgili çalışıyor. Öğretmenlerimizi ayrıca açık uçlu sınav yapma konusunda hizmetiçi eğitim alıyorlar.
Portatif eÄŸitim birimleri
BaÅŸka bir sorun da devamsızlık ve okul terki. Devamsızlıklar yüksek, 15-19 yaÅŸ arasında liseyi bitirmeden eÄŸitimden ayrılan gençlerin oranı da yüzde 38. Uluslararası araÅŸtırmalarda Türkiye’deki öğrencilerin motivasyonu yüksek çıkıyor. Buna karşın öğrencileri niye okulda tutamıyoruz?
Devamsızlık konusunda da okul terkleri konusunda da her yıl derinlemesine analizler yapıyoruz. Dünyanın her tarafında zorunlu eÄŸitim çağında fireler olur. Türkiye’deki biraz yüksek. Åžunu unutmamamk lazım, zorunlu eÄŸitimin tarihi 2012. Bu, bir kültür ve üç dört yılda yerleÅŸecek bir ÅŸey deÄŸil. Bir mücadele gerektiriyor. Ä°nsanları ikna etmek gerekiyor. Rehberlik faaliyeti yürütüyoruz bu konuda. Sebeplerine baktığımızda bir sürü gerekçe var. Ancak ,çok büyük bir oranla maalesef lise çağındaki çocuklarımız Anadolu’nun pek çok coÄŸrafyasında emeÄŸinden faydalanılan çocuklar. Bahar aylarında devam sorunu ortaya çıkıyor. Ekim mevsimi baÅŸlıyor. Bunların hepsiyle ilgili tedbirler almaya baÅŸladık. Konar göçer ailerle ilgili yerleÅŸtikleri yerlere portatif eÄŸitim birimleri oluÅŸturacağız. Devam konusunda bu yıl geçtiÄŸimiz yıla oranla çok daha baÅŸarılı bir yıl geçireceÄŸiz.
"Okul bittiğinde ne olacağına dair beklentisi yok çocukların"
Ortaöğretim izleme raporunuza göre, meslek lisesi, spor liseleri ve imam hatip liselerindeki öğrencilerin devamsızlığı daha fazla. Öğretmenler, öğrencilerin okulda mutsuz oldukları ve akademik başarılarının düşük olduğunu düşündükleri için devamsızlık yaptıklarını söylüyor. Neden bu okullarda devamsızlık daha yüksek ve niye öğrenci mutsuz ve başarısız hissediyor?
Devamsızlık konusunda okul türleri arasında ayrım yapmıyoruz. Ama, her okul türü arasında farklı tedbir almak gerekiyor. Meslek lisesinde çocuk okuldaki atölye ortamını belki beğenmiyor. Çırak ve benzeri gittiği yerlere devam ettiğini görüyorsunuz. Ya da, okul bittiğinde ne olacağına dair bir belentisi yok çocukların. Olumsuz algılarını giderecek rehberlik çalışmaları ile tedbirler alıyoruz. O konuda da önümüzdeki günlerde çokça konuşulacak şeyler paylaşılacak..
Liselere yerleştirme sisteminde de çokça eleştirilen nokta, tüm okullara sınavla öğrenci almanın başarılı ve başarısız öğrencileri belirli okullarda toplanmasına neden olduğu. Bunun da öğrencilerin başarısız ve mutsuz hissetmesinde payı olabilir mi ?
Liselere sınavla öğrenci yerleştirmenin en tehlikeli boyutlarından biri bu. Öğrenciler başarı sırasına göre yerleşiyor. İşte, biz bu algı ile mücadele etmek için diğer liselerimizi geliştirecek tedbirler alıyoruz. Meslek lisesinde istihdam garantisi veren, üniversiteye girişte kolaylıklar sağlayan adımlar atabilir miyiz, başarı düzeyi daha yüksek öğrenciyi meslek lisesine çekebilir miyiz diye çalışıyoruz.
"KPSS öğretmenin niteliğini ölçmüyor"
NiteliÄŸin artması için nitelikli öğretmen çok önemli. Öğretmenlerin niteliÄŸine dair çok fazla veri yok. Tek veri KPSS’deki Öğretmenlik Alan Bilgisi Testisi’nde branÅŸ öğretmenlerinin test ortalamaları. Ortalamalar vasat. Lise matematik öğretmenlerinin net ortalaması 9, meselâ. Öğretmen Strateji Belgesi hayata geçmedi, öğretmen niteliÄŸi ile ilgili somut adımlarınız neler?
KPSS ile öğretmen istihdam etmenin yanlış olduÄŸuna inanıyorum kiÅŸisel olarak. EÄŸitim fakültelerinin son sınıf öğrencileri geçen yıla kadar, üniversitelerine yakın okullarda yüzlerce öğretmen adayı kâğıt üzerinde kayıt yaptırıyordu. Bu bir staj deÄŸil. Staj dediÄŸiniz ÅŸey, usta-çırak iliÅŸkisinin olgunlaÅŸtırılmasıdır. Artık, her okula öğretmen sayısıyla orantılı bir biçimde öğrenci gönderilecek eÄŸitim fakültelerinden. Her okulda dosya oluÅŸturulacak ve biz öğretmen atarken o dosyaları referans olarak kabul edeceÄŸiz. Test sınavı baÅŸarısını deÄŸil, sadece öğretmenin o bir yıl içindeki durumunu veri olarak kullanacağız. Åžimdiye kadar yüksek puanla atanıyordu. KPSS öğretmen niteliÄŸini ölçen bir sınav deÄŸil. Bu felsefeyi yavaÅŸ yavaÅŸ terk ediyoruz. Gelecek yıl veri setimizi biraz daha geniÅŸleteceÄŸiz. KPSS’ye ilave olarak staj dosyasındaki notlar, mülâkat notları... Bunları da deÄŸerlendireceÄŸiz. Öğretmen niteliÄŸi bununla ancak artabilir. SözleÅŸmeli öğretmenlikle de 4 yıl sonunda kadrolu olabilecek öğretmen. Bir perfomans denetimine tâbi tutulmuÅŸ olacak. Veli, öğrenci, idare memnuniyeti, tüm bunların hepsini ölçebileceÄŸimiz mekanizma oluÅŸacak.
Okullara kredilendirme, öğretmene teşvik sistemi
Öğretmenlerin yüzde 70’i doÄŸuya atanıyor, ama kalmıyorlar. Bu, niteliÄŸi etkiliyor. Bu bölgeler için öğretmenlere teÅŸvik hazırlığı olduÄŸunu biliyoruz. Ayrıntıları neler?
Öğretmen çalışma sürelerinin ve zorluklarının göz önüne alındığı yeni bir mekanizma üretiyoruz. Okul bazlı olarak kredilendirme sistemi getiriyoruz. 70 bin okulun tamamı için fiziksel koÅŸullarından, kurumun bulunduÄŸu mahallenin sosyo ekonomik, asayiÅŸ göstergelerine kadar 100’ün üzerinde kriter belirledik. Kendi kurumlarımızı kredilendirmeye tâbi tutuyoruz. Diyarbakır’da 100 üzerinden 70 alan bir okul var, Kastamonu’da 100 üzerinde 20 alan bir okulumuz var diyelim. 20 alan okuldaki öğretmen daha zor ÅŸatlarda çalışıyordur. Buna göre öğretmenlere teÅŸvik uygulanacak. MaaÅŸ anlamında deÄŸil, ama ek ders üzerinden ücret farkılılığı, bir de hizmet puanı açısından farklılık. TÜİK, Maliye, Kalkınma, Adalet ve Ä°ciÅŸleri Bakanlığı ile veri seti oluÅŸturuyoruz. Sona gelmek üzereyiz.
Okul öncesi eğitimin zorunlu olacağı, ikili eğitimin kalkacağı ve 5. sınıfın dil ağırlıklı hazırlık sınıfı olacağı açıklandı. Bu uygulamalar gelecek eğitim yılında başlayacabilecek mi ? Pilot iller mi belirlendi ?
Ä°kili eÄŸitimle ilgili pilot çalışmamız yok. Türkiye’nin tamamında yatırım programına göre okullar yapıyoruz. Ä°kili eÄŸitim Türkiye’deki illerin yüzde 80’inde kısa sürede bitecek durumda. Birkaç ilimiz çok kritik, Ä°stanbul, Diyarbakır, Gaziantep gibi. Okul öncesinin zorunlu olmasında ve 5. sınıfların dil hazırlık sınıfı olmasında pilot uygulamalar olacak. Tüm bu uygulamalar niteliÄŸi bire bir etkileyecek ve artıracak.
Yıllardır hep şikayet edilen konulardan biri de, özel okulların öğrencilerinin notlarını şişirmesi ve TEOG gibi sınavlarda bunun öğrenciler arasında haksızlık yaratması. Soruşturmalar yapıyordunuz. Nedir tespitleriniz ve bu konuda idari işlem yapılan okul sayısı nedir?
Herhangi bir okulu böyle bir şaibe ile zan altında bırakmayı doğru bulmuyorum. Öğretmene ceza veriyorsunuz, ama öğretmen, 'okul sahibi beni zorladı' diyor. Okul sahibine cezai bir müeyyide uygulayamıyorsunuz. Bugünlerde yasalaşacak metinle okul sahibine ve kurucularına para cezaları verilebilecek. Para cezası ile başlayıp, tekrarında farklı boyutlara ulaşabilecek. Şikayet gelen okullaralarla ilgili tedbirleri aldık.
Henüz yorum yapılmamış.