Sosyal Medya

Kürsü

''Ha Türkiye, ha ping-pong masası Ha ping-pong masası ha boş tüfek...''



MANSUR TUNCAY/DÄ°RÄ°LÄ°Åž POSTASI

Bütün şiirlerin bir hikâyesi olduğu gibi Sezai Karakoç ağabeyin,

''Ping-pong Masası '' şiirinin de bir hikâyesi vardır.

Ben bu ve diğer şiirlerini, hikâyesi ile birlikte her okuduğumda, şiirin hikâyesini Türkiye ile özdeşleştirerek okurum.

Çünkü Sezai Karakoç bir Medeniyetin şairidir.

1-Dünya savaşından sonra, dağılmış, İslam coğrafyasını kaybetmiş ve parçalanmış medeniyetimizin geride kalan toprakları üzerinde, Anadolu da, Batıya (müttefik kafir devletlerine) verilen tavizler neticesinde kurulan Türkiye, yaşadığı tarihi travma içinde, zamanla ''muasır medeniyet'' olarak telakisine simule edilen Batıya sevdalanmıştır.

Batı, Türkiye'nin İslam coğrafyasının kalbi olduğunu çok iyi bilmektedir ve kendisine olan bu sevdasını tıpkı bir ping-pong masası gibi ustalıkla uzun yıllar kullandı.

Türkiye, bir kez olsun Batı’nın gözüne girebilmek için her ping-pong masasının başına geçiÅŸinde, kendisine Batı iÅŸveli bir göz atınca, kendisini unutmuÅŸtur.

''Muasır medeniyet'', Türkiye'yi, ''Leyla''ya mecnun kılan bir aşktı.

''Ha 'Türkiye', ha ping-pong masası

Ha ping-pong masası ha boş tüfek

Bir el iÅŸareti eyvallah ve tak tak

Gözlerin ne kadar güzel ne kadar iyi

Ne kadar güzel ne kadar sıcak

Tak tak tak tak tak tak tak..."

Ping-pong masası varla yok arası...''

Mecnunluğumuzun derinleşmesiyle eski Batı (AB) ile yeni Batı (ABD) arasında bizi, ping-pong topu gibi dolaştırmaya başladılar.

80 yıllık duygusal hikâyemizin ve medeniyetimizin özetini Sezai AÄŸabey’in ÅŸiirlerinde bulmak mümkündür.

Ve bir gün, ''Batı’ya oÄŸullarını kaptırıp acısına dayanamayarak ölen DoÄŸulu babanın'' 7. oÄŸlu;

 ''Büyümüştü baka baka aÄŸaçlara

Baharın yazın güzün kışın sırrına ermişti ağaçlarda

Bir alinyazısı gibiydi kuruyan yapraklar onda

Bir de o talihini denemek istedi

Bir şafak vakti Batıya erdi.

En büyük Batı kentinin en büyük meydanında

Durdu ve tanrıya yakardı önce

Kendisini deÄŸistiremesinler diye

Sonra ansızın ona bir ilham geldi...''

Ve ansızın ''ONE MINUTE'' dedi...

Meğersem ''Leyla'' zannettiği, ''Leyla'' kılığına bürünmüş bir ifritti.

Batı cadısının büyüsü bozulmuş, ping-pong masası kırılmıştı...

Şimdi hem bir kurtuluş sevincini, hem de bir aldanış hüznünü, hayal kırıklıklarıyla geçmiş boş ve uzun yılların acısıyla birlikte yaşıyoruz...

Ama kesin olarak kani olduğumuz bir şey var ki, uzun yıllar bizim peşinden ''Leyla'' diye koştuğumuz batı denilen cadının bir ifriti imiş...

''Leylâ diyorsam kesik yanaklarıyla Leylâ

Üç köşeli dünyasıyla

Okuyla yayıyla yaylasıyla acımasıyla

Leylâ diyorsam şu bizim gerçek Leylâ

Biz seni iÅŸte böyle seviyoruz Leylâ …'' Vesselam…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.