Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

BEHÇET NECATİGİL VE BEYTLER ÜZERİNE BAZI MÜLAHAZALAR NEME GEREK

Vurulmuş vurgunların yücelttiği evlerde Kalbi kara insanlar oturdu Gündelik evlerin çökerttiği evlerde O fıkara insanlar oturdu’’



Ev, hane ve beyt gibi kelimelerin tümüyle ifade edilebilecek mekân kavramı, yalnız bir çatı ve dört duvarın ötesinde ele alınıp iÅŸlendiÄŸi görülmektedir. Bunun sebeplerini anlamak için kelimenin etimolojik kökenine baktığımızda mekân, Arapça kökenli bir sözcük olan ‘kevn’ kökünden geldiÄŸini görüyoruz, bu kelime ontolojik baÄŸlamda olmak yahut daha doÄŸru bir çeviri ile var olmak anlamlarını taşıdığı bilinmektedir. Bir Ä°slam düşünürü ve ÅŸairi Hafız'a atfedilen dizelerde şöyle bir vurgu yapılır:
 
‘’Aşığın gönl-ü mekânında tutuÅŸunca yârin zülfü
  Bu köksüz alemde ne kevn kalır ne de mekan’’
 
Öte yandan daha ziyade sosyolojik bir anlamla iliÅŸkilendirilen mekân, bireyin ve toplumun en küçük yapı biriminde ‘ev’ ile hayat bulur. Ev, mahremin sınırların baÅŸladığı ve namus, yani antik Yunancadaki namos (kural-lar), hudutlarının merkezidir. Kim ki bu hududu çiÄŸnerse ‘namussuz’ yani kuralsız kabul edilir, toplumda kuralsız bir bireye verilecek en büyük ceza onu kevn’sizleÅŸtirmek yani varlığından koparmaktır. 
Bütün bu baÄŸlamları göz önünde tutarak Behçet Necatigil’in ‘’EVLER’’ ÅŸiirini okuduÄŸumuzda bizi karşılayan hakikat dünden bugüne ve yarına evlerin hayatın akışında olayların bazen tanığı bazen müsebbibi ve hatta faili olduÄŸudur. Yani evlerin bireyin ve tarihin kendisine olan sosyolojik ve manevi etkisi üzerinde durulmaktadır.
 
Kimi zaman tarih, insanların; evlerini koruma, evlerini arama ve bazen baÅŸkalarının evlerin yıkımının antolojisidir. Behçet Necatigil’in betimlediÄŸi gibi evler öncelikle hayatın birer tanığıdır: 
 
‘’Ä°nsanlar yüzyıllar yılı evler yaptılar
  Ä°rili ufaklı birbirinden farklı
  AhÅŸap evler, kaÄŸir evler yaptılar
  DoÄŸup ölenleri oldu, gelip gideleri oldu’’ 
 
Bu evler var olmanın bir borcu olarak ya tanrılara yahut hayatta kalmanın kefareti olarak efendilere inşa edilmiştir:
 
‘’VurulmuÅŸ vurgunların yücelttiÄŸi evlerde 
  Kalbi kara insanlar oturdu
  Gündelik evlerin çökerttiÄŸi evlerde
  O fıkara insanlar oturdu’’ 
 
Bütün bunlar küçük saadetler ve büyük umutlar olarak evlere yansıtıldı. ZenginliÄŸin ve azameti simgesi hep evler oldu Necatigil’in satırlarında:
 
‘’Zengin evler fakirlere çok yüksekten baktılar’’ 
 
Bütün bunlarla şair aslında bizi toplumsal sınıfların oluşumunda evlerin bir sebep mi yoksa sonuç mu olarak ortaya çıktığına dair düşünmeye sevk etmektedir. Evler toplum genelinde sosyal konular üzerine getirilebilecek yorumlara açık olduğu kadar birey özelinde manevi bir etkiyi de zorunlu kılmaktadır.
‘’Evler’’ ÅŸiirinde toplumun anlatısı kadar bireyin de ruh halinin ÅŸekillenmesi ve yansımaları söz konusudur. Lübnanlı ÅŸair Halil Cibran : ‘’ Ä°nsan ne ile ünsiyet ederse odur.’’  Demektedir. Ä°nsanın birinci derece ünsiyetini inÅŸa ettiÄŸi mekân evidir. Bireyin hafızası ve benliÄŸinin kabuÄŸunun oluÅŸtuÄŸu dört duvar kiÅŸinin ‘beni’ hakkında bizlere ipuçları vermektedir. Buradan hareketle Behçet Necatigil ÅŸunları söylemektedir: 
“ Dört duvar arasında aile sırları, 
Bunca çocuk, bunca erkek, bunca kadın, 
GözyaÅŸlarıyla beslendi. “ 
 
Tevil edildiÄŸinde, bireyin en kesif hatıralarının iÅŸlendiÄŸi mekân olan evler her bir insan tekinin hayatının havsalasını oluÅŸturduÄŸu anlatılmaktadır. Ä°nsan kelimesinin bilindiÄŸi üzere bir anlamı da alışandır, insanın alışanlığını ve aÅŸinalığını mücessemleÅŸtirdiÄŸi evler onun karakterinin biçimlenmesinin de temel faktörünü oluÅŸturmaktadır. Bu yüzde Necatigil devamıyla ÅŸu satırları kullanmaktadır: 
 
“Ä°nananların kaderi besbelli evlere baÄŸlı” 
 
Evlerin biçimlendirdiÄŸi bireyler, evler de biçimlendirdi Necatigil’e göre bir tarihsel döngü olarak gidip gelen bir süreç olarak hep karşımızda durdu. 
 
‘Evler’ ÅŸiiri bize evlerden öte insanın öyküsünü anlatırlar. Bu öykü kimi zaman toplumsal boyuttan bize yaklaÅŸtı, kimi zaman bireyin kendisinden; ancak ev orijinalitesini korunarak neyi manalaÅŸtırıldığı anlatıldı. Bugün gelinen noktada birbirine benzeyen ÅŸehirler ve mahalleler bulunmakta. Daha önemlisi ‘mahalle’ kavramı da sorgulanmaya açık bir kapı olarak bırakılmak zorunda. Gökdelenlerin ve plazaların içinde tek tipleÅŸen evlerin Necatigil’in satırlarında anlattığı gibi durmamaktadır. Daha çok köklerinden kopmuÅŸ, yani ‘var olmak’ manasından sıyrılmış mekânlar olarak durmaktadır.
Bu beraberinde bireyin iç sarsıntılarını ortaya çıkarırken öbür yandan kopan aile bağlarının da bir resmi gibidir. Örneğin; stüdyo tipi evler tek odalı olarak inşa edilirler. Burada sanki misafire, çocuğa ve niceliğe yer yoktur. Benliği içerisindeki bireyi varlık sancısı beraberinde toplumsal çözülmelerle açıklanmaktadır. Evler bireyler inşa etti; ama modern zamanlarda evler insanın köklerinden kopartılmışçasına soğuk ve yabancı durmaktadır. Bu durum göz önüne alındığında şiir anlam itibariyle özünden bir takım şeylerin yeniden sorgulanmasına açık bir hale gelmektedir, yani Necatigil`in evlere atfettiği mana da modern zamanın ruhuna müssemma olarak yitip gittiği söylenebilmektedir.
 
MEHMED MAZLUM ÇELİK

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.