Sosyal Medya

Kültür Sanat

'Türkiye'nin kültürel vizyonu' olacak filmler çektirsen! Çok mu zor?

İran'a 'niçin kültürel yayılmacılık yapıyor?' diye kızacağımıza, kendimize 'biz niçin yapmıyoruz?' diye kızmayı denesek hiç fena olmayacak. Bunu başarırsak hakiki sorumuz şu olabilir: 'Acem ya da Mısır ellerinden gelen vaizlere karşı yeni mevlidi hangi Türk yazacak?'



 

Ä°smail Kılıçarslan

Önce, belki bazılarınızın bildiği bir hikâye anlatarak başlayayım. Bence Osmanlı'nın en kritik döneminde, yani fetret devrinde, Bursa ve havalisini bir 'mehdi fırtınası' sarar. 'Ben mehdiyim, ben mesihim, ben mehdinin-mesihin habercisiyim' diyen çarşıda, pazarda, camide faaliyet göstermeye, taraftar toplamaya başlar. Tam o günlerde hitabeti pekiyi, etkileyiciliği fazla bir hoca peydahlanır Bursa'da. Rivayete göre Mısır'dan yahut Acem ellerinden gelmiştir. Ulu Cami'de verdiği vaazlarda cami hınca hınç dolmaktadır. Bir gün bu hoca, Bakara Suresi'nin son ayetlerinden hareketle 'Allah'ın peygamberleri arasında fark yoktur. Hatta babasız doğması bakımından Hz. İsa, Hz. Muhammed (sav)'den üstündür' deyiverir. Tam o esnada camide bulunan ve bu sözlere çok içerleyen Süleyman Çelebi dedemiz de bizim Mevlid-i Şerif olarak bildiğimiz Vesiletü'n Necat'ın ilk dizelerini böylece kaleme alır: 'Allah âdın zikredelüm evvelâ / vacib oldur cümle işde her kula'.

Hikâye böyle. Gelelim benim bu hikâyeyi anlatma gerekçeme.

Malumunuzdur, İranlı ünlü yönetmen Mecid Mecidi'nin çektiği Hz. Muhammed filmi epey bir gecikmeyle ülkemizde de gösterime girdi. Girer girmez de özellikle 'bizim mahalle' tesmiye olunan cenahta büyük bir eleştiri fırtınasına maruz kaldı.

Hayır. Filmi izlemedim. Bilerek, isteyerek, bilinçli şekilde izlemedim. Görgüsüne, bilgisine çok güvendiğim bazı arkadaşlarımın itirazlarını delil kabul ettim.

Takip edebildiÄŸim kadarıyla filme yönelik eleÅŸtiriler 3 cümle etrafında birleÅŸiyor. Birinci eleÅŸtiri, 'Efendimiz (sav)'in yüzünün ve bedeninin geri kalanının gösterildiÄŸi yönünde. Bilmem. Fıkıhçı deÄŸilim. Ä°ÅŸin uzmanı buna elbette cevap verir. Ben sadece 'Efendimiz (sav)'in yüz yahut bedeninin gösterildiÄŸi bir filmle iÅŸim olmaz' diyeyim. Fakat bu, benden baÅŸka kimseyi baÄŸlamaz elbette.

İkinci eleştiri, yönetmenin Ümeyye ve Haşimoğulları arasındaki çekişmeyi fazlaca köpürterek bir tür Şia propagandası yapmış olmasıdır. Mümkündür ve fakat gayetle vicdansız bir propaganda biçimidir. Çok 'kör gözüm parmağına' bir haldir ki Mecidi kariyerindeki bir yönetmene de hiç yakışmamıştır.

Üçüncü eleÅŸtiri, 'Efendimiz (sav)'in bebekliÄŸi ve çocukluÄŸu bütünüyle zayıf rivayetler üzerinden ve çok mucizevi ÅŸekilde gösteriliyor. Hatta film bu yanıyla ve atmosferinde barındırdığı kimi unsurlarla sanki Hz. Ä°sa filmlerine benziyor. Filmin Hristiyanî bir atmosferi var' eleÅŸtirisi… DoÄŸrusu buna hiç ÅŸaşırmam. Daha önce Ä°ranlı yönetmenler tarafından yapılmış ve doÄŸrudan peygamberler tarihi ile ilgili filmlerin hemen hepsinde benzer bir atmosfer vardı. Buna biraz 'Åžii aklın gerçeküstülük sevgisi', biraz 'Åžii geleneÄŸin rivayetler konusundaki zafiyetleri ve geniÅŸlikleri', biraz da 'görkem sevmeleri' sebep oluyor zannımca.

İmdi burada bir duralım.

Son tahlilde sıkça duyduğum 'Şii filmi bu' eleştirisi bana kalırsa yersiz bir eleştiridir. Niçin böyledir bu? Şundan: Parasını bütünüyle İran'ın verdiği, yönetmenliğini bir Şii'nin yaptığı, hazırlanırken çok üst düzey mollaların setinden çıkmadığı bir film elbette 'Şii filmi' olacaktı. Ya ne?

'Türkiye olarak sen, Efendimiz (sav)'i anlatacak bir filme tıpkı Ä°ran'ın yaptığı gibi 50 milyon dolar bütçe vermezsen…'

Cümle maalesef budur. Mevcut haliyle 'Şii yayılmacılığının kültür karakolu' gibi duran bir film var önümüzde. Ve bu filme prodüksiyon kalitesiyle, senaryosuyla, yönetmeniyle verilebilecek hazırda bir cevabı yok Türkiye'nin.

Hadi rahmetli Mustafa Akkad'ın 'İstanbul'un Fethi' filmi için talep ettiği 10 milyon doların verilmemesini geçtik bir kalem. Kaçırılmış bir tren olarak zihnimize kazıdık yahut. Yahu, ülke olarak elinde örneğin Semih Kaplanoğlu var, Derviş Zaim var, Nuri Bilge Ceylan var. Birine, hatta birkaçına açsana imkânları... Sence işin doğrusunu anlatacak, 'Türkiye'nin kültürel vizyonu' olacak filmler çektirsene. Çok mu zor?

Çok zor değil elbette. Hatta şu kadarını da söylemek gerekir. Mesela Türkiye'nin yapacağı bir Halid bin Velid filmi yahut bir Uhud filmi yahut bir Hudeybiye filmi, mevcut kültürel konjonktürde 'yatırdığından fazlasını geri alma' garantilidir.

İran'a 'niçin kültürel yayılmacılık yapıyor?' diye kızacağımıza, kendimize 'biz niçin yapmıyoruz?' diye kızmayı denesek hiç fena olmayacak. Bunu başarırsak hakiki sorumuz şu olabilir: 'Acem ya da Mısır ellerinden gelen vaizlere karşı yeni mevlidi hangi Türk yazacak?'

Ne diyordu Scorsese: 'Valla yeğenim. Bu işler biraz böyle. Parayı veren filmi de yaptırıyor, propagandayı da. Sen bana bu işi ne kadar önemsediğinden bahset. Gerisi kolay.'

Kaynak: Yeni Åžafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.