Kültür Sanat
Vakıf malı İlahi mülktür milliyeti olmaz
Devlet ne harpte ne de sulh zamanında, sebepsiz yere hususî mülkiyete, yani şahıs malına ve vakıflara el koyamaz. Hatta vakıfların kuruluş şartlarını değiştiremez. Son yıllarda bu yönde çok önemli bir adım atıldı. Bir dönem haksız ve hukuksuz olarak gasbedilen azınlıklara ait vakıf mallarının tespit edilerek geri verilmesine karar verildi.
Hiç şüphesiz ki hem insan haklarının, hem de adaletin gereği budur. Böylece zamanında yağmalanan vakıf mülkleri asıl sahiplerine ve işlevine iadeye edilmiş olacaktır. Zira mülkün, yani devletin temeli mutlaka adalet olmak zorundadır.
Vakıf Dediğimiz Şey ?
Vakıflar, çıplak mülkiyeti ÅŸahıslara ait olan bir menkulün menfaatinin, hayır cihetine tahsis edilmesiyle kurulan müesseselerdir. Yani gerçek kiÅŸilerin sahibi olduÄŸu malı, kendi rızasıyla mülkiyetinden çıkarması ve “hayırlı” bir amaç için tahsis etmesi demektir. Bu “hayırlı” amaç vakıf kurucusunun dünya görüşü, sahip olduÄŸu deÄŸerler ve ÅŸahsiyeti etrafında ÅŸekillenir. Toplumun tamamı yararına faaliyet yürütmeyi hedefleyen vakıflar olabileceÄŸi gibi bir dini cemaat veya etnik gurup lehine hizmet sunmayı gaye edinen vakıflar da olabilir. Bunun ötesinde kuruluÅŸ amacı, kuÅŸlara, sokak hayvanlarına veya hayvanların tümüne karşı sosyal sorumluluk projeleri yürütmek olan vakıflar da vardır.
Nitekim Osmanlı tarihinde kışın çetin geçtiği yıllarda dağdaki kurtları ve yabani hayvanları yemlemek, göç ederken çeşitli müşküllerle karşılaşan leyleklere bakım yapmak, kedilere ciğer atmak, şehirdeki sahipsiz hayvanlarla alakadar olmak için kurulmuş çeşit çeşit vakıflara tesadüf etmek mümkündür.
Ayrıca bu kurumlar, hukukî mekanizmalar sayesinde ve kanunun izin verdiği çerçevede pazarın talepleri doğrultusunda çalışır, ekonominin tamamlayıcı parçası işlevini görürler.
Modern ifade ile vakıflar belli bir amaç doÄŸrultusunda oluÅŸturulmuÅŸ sivil toplum örgütleridir. Müslüman, Rum, Ermeni, Musevi milletine yahut hayvanlara ya da çevreye, tabiata hizmeti gaye edilmiÅŸ olmalarına bakılmaz. Her biri kiÅŸilerin kendi ÅŸahsi mülklerinden feragat ederek kurulmaları ve hizmet amacıyla tesis edilmeleri dolayısı ile “tanrı mülkü” olarak anılırlar. Misyonları sebebiyle her vakıf “kutsal” -“mukaddes” addedilirler. Tarih boyunca her din ve kültürde vakıf ve benzeri uygulamalar mevcut olmuÅŸtur. Bugün ise batıda en saÄŸlam, ve güvenilir kuruluÅŸları, her türlü amaçla teÅŸkil edilmiÅŸ vakıflar oluÅŸturur.
Söz konusu taşınmazların iadesi ile ÅžiÅŸli Rum Mezarlığı, Yeniköy, Boyacıköy gibi önemli mezarlıklar dahil 50 civarında mezarlığı içeriyor. … Karaköy’deki Galata Okulu, Kandilli’deki Musevi cemaatinin önemli arazileri, Gülbenkyan Selamet Hanı, Balıklı Rum Hastanesi Vakfı’na ait taşınmazlar da geri veriliyor. … Bu konuda dini veya etnik kökeni mevzu bahis etme tassubuna düşmek hiç kimseye yakışmaz. Bu vakıf mülkerinin gaspı bir utanç olduÄŸu kadar artık geri iade edilmesi de iftihar edilecek bir durumdur. |
Devlete Devşirilen Vakıflar
Sebepsiz yere vakıf malına el konamyacağı, hatta vakıfların kuruluÅŸ ÅŸartlarının dahi deÄŸiÅŸtirilemeyeceÄŸi dünyaca kabul ediken bir hukuk kuralıdır. Bu gün evrensel hukuk normları arasında yer alan bu durum Ä°slam hukukunda da “Åžart-ı vâkıf, nass-ı şâri gibir” ÅŸeklinde ifade edilir. Yani vakfedenin koyduÄŸu ÅŸartlar, âyet ve hadisler misali kesindir ve deÄŸiÅŸtirilemez.
Son yıllarda çok önemli bir adım atılarak, bir zamanlar haksız ve hukuksuz olarak gasbedilen azınlıklara ait vakıf mallarının geri iadesi için düzenleme yapıldı. Böylece hayrat vakıf statüsünden, mülhak “ganimet” statüsüne geçirilen malların iadesine baÅŸlandı. Düzenlemede ön görülen süre dahilinde yapılan baÅŸvurularla, tespit edilen mallar asıl sahibine tescil edildi. Gasp edilen Ermeni, Rum, Süryani ve sair azınlık vakıflarına ibadethane, yetimhane, okul hastane vs kurumlara ait taşınmazlar vakıf mütevellilerinin talebi doÄŸrultusunda geri iade edildi.
Böylece devlet kursağındaki “haram” emval bir nebze çıkarıldı. Fakat azınlık mülklerinin iadesi yolunda yapılan bu düzenleme ancak bir ufak adım sayılabilir. Bunun devamı, çok daha büyük yekün teÅŸkil eden, yaÄŸmalanan müslüman vakıflara ait menkul ve gayrimenkullerin iadesi ile gelmelidir. Yoksa bu iÅŸ yarım kalmış sayılır. Zira mülkün, yani devletin temeli mutlaka adalet olmak zorundadır.
Perakende Olmuş Vakıflar
Bunların dışında mülkü gaspedilen, takipçisi kaymalan, mütevellisi kaybolmuş parakende durumdaki vakıflar vardır. Bu tip vakıfların takipçileri zamanında bu işten zorla el çekltirilmiştir. Dolayısı ile böyle vakıflara ait malların iadesi için talep gelmesi mümkün olmaz. Bu durumda vakıflar genel müdürlüğü bir fizibilite çalışması yapmalı, bir plan dahilinde komisyonlar kurularak, bu vakıflar şartnamesine uygun şekilde tekrar ihya etmelidir! Bu çok çetrefilli, uzun ince bir iş olasa da devlet elini bu taşın altına sokmaklamesuldür.
Mesela pek çok şehirlerde bulunan Müslüman, Ermeni, Rum vs cemaatlere ait eski mezarlıklar ve hazireler genelde hep vakıf malıdır. Artık yerinde yeller esen bu vakıflar, şartnamelerine göre, bağlı olduğu mezarlığın bakımı, güvenliği, temizliği ve ölüler için dini bazı vecibelerin yerine getirilmesi gibi açmaçlar için tesis edilmiş müesseselerdi.
Söz gelimi, ölülerin ruhaniyeti için aÅŸ, yazın sıcak günlerde ayran-ÅŸerbet dağıtmak ya da hatm-i ÅŸerif okutmak gibi basit, “cürmü küçük ama kadri büyük” görevleri vardı. Ancak bu vakıflar gasp ile laÄŸv edildiÄŸinden, mezarlıkların da sahip çıkanı kalmadı. Pek çoÄŸu çetelerin, mafyaların, hırsız mütehitlerin elinde heder oldu. Bir kısmı imar yolsuzluÄŸuna, bir kısmı da yol inÅŸaatına kurban edildi.
Daha da önemlisi, yalnız yaşayanların değil, ölülerin de halen bu memleketin insanı bulunduğu, toprak altındakilerin de üstündekiler kadar bizim birer parçamız olduğunun unutulmasıdır diyebiliriz. Nitekim talan edilen vakıf arazileri üzerindeki bu mezarlardan yagidar taşlar bir müzeye ya da bir köşeye kaldırma zahmetine girilmedi.
Müslümanlara ait mezarların yanında gayri müslim mezarlıklarındaki Ermenice, Rumca İbranca mezar taşları da sökülüp savruldu. Bunlar ya toprağa gömüldü ya kanalizasyon veya kaldırım taşı olarak kullanıldı yahut öğütülerek çakıl yapıldı! Bazı iyi parçalar antikacıların elinde haraç mezat elden çıktı, bazıları da mezarcılar tarafından kazınarak yeni mezar taşı yapılıp satıldı.
Ä°ÅŸte bu gibi perakende olmuÅŸ vakfıların mütevellisi zorla dağıtılmış olduÄŸundan, malların iadesi için müracaat da söz konusu deÄŸildir. Böyle vakıfların ihyası ÅŸartnamesine uygun olarak saÄŸlanmalıdır. Bu hem talan edilen ölülerin ruhlarına iadei itibar olacak, hem de devlet kursağındaki “haram” emvali geçte olsa temizlemek fırsatı sunacaktır. Ayrıca bu durum Türkiye’de mülkiyet hakkının artık garanti altına olduÄŸunun bir göstergesi olur.
Kar ve Buz Vakıfları
Osmanlı zamanında kimi hayırseverler tarafından kurulmuş kar ve buz vakıfları vardı. Bu vakıfların görevi yazın dağlardan şehre kar ve buz getirterek çarşıda, pazarda, camide, ücretsiz halka dağıtmaktı. Şerbet veya karma yapılarak dağıtıldığı da olurdu. |
Kaynakça
Ekrem BuÄŸra Ekinci, “Vakıflara PadiÅŸah Bile El Koyamaz”http://www.ekrembugraekinci.com/makale.asp?id=129
Henüz yorum yapılmamış.