Coğrafyamız
Suriye ile ilgili tartışmalar çıkmaz sokağa girdi
Böylesi zehirli bir atmosfer içinde, gözlemciler taraf tutmaya zorlanıyor; tutmadıkları takdirde de, her iki taraf da onlara ‘zayıf’damgasını vuruyor… Tabii, ‘orta yol’ yanlısı olanların aslında söyleyebileceği pek bir şey olmadığı da doğru, çünkü şu anda öyle bir kurum ya da sosyal-siyasal kanal da yok
Bassam Haddad*
Suriye’den gelen yürek burkan haberleri takip edenler, ülkede 2011’den bu yana gerçekleÅŸen geliÅŸmelerle ilgili veriler, analizler, bilgiler ve yanlış bilgilere oldukça doymuÅŸ durumda. BirçoÄŸumuz farklı anlatımları benimsedik. Ve bu durum, Suriye ile hem son yirmi yıldan fazla bir süredir ilgelenenler için de, hem de 2011’den bu yana birden bire dikkat vermeye baÅŸlayanlar için de geçerli. Ve maalesef ki, ülkeyle ilgili alınan bilgilerin ‘çekiÅŸmeli’ olduÄŸu göz önünde bulundurulduÄŸunda, böylesi bir kristalleÅŸme her ÅŸekilde şüpheye ve olası karşıt argumanlara yer açmış oluyor.
Daha da kötüsü, tüm tartışmalar iki karşıt noktaya çekilmiÅŸ durumda: birincisinde, ‘katıksız ve uygun bir devrim’; ikincisinde ise, ‘dış güçlerin etkisi’ odak noktası haline gelmiÅŸ. Ä°ki argümanda da doÄŸru bulgular mevcut ancak her ikisi de, sürekliliÄŸi olan bir ateÅŸkes, potansiyel deÄŸiÅŸiklikler ve savaÅŸ sonrası uzlaÅŸma için gerekli olabilecek ortak noktalardan yoksun, uç noktada iddialar ve temel kör noktalarla engellenmiÅŸ durumda.
Konuyla ilgili bakış açıları arasındaki bölünmeler araÅŸtırma merkezlerinde, düşünce kuruluÅŸlarında, siyasi platformlarda, sanatçılar ve yazarlar arasında, OrtadoÄŸu’daki medya kuruluÅŸları ve televizyon kanallarında net bir ÅŸekilde gözlemlenebiliyor çünkü her bir taraf kendi seçtiÄŸi görüşü yansıtıyor. Ve tartışmalar her yerde – aile ve arkadaÅŸlar arasında mutfak masasında geçen tartışmalar da dahil -; ancak hepsinde de tonlama, yoÄŸunluk ve dolaysızlık farkı var. Ä°roniktir ki, tüm yaÅŸananlar ve bu tartışmalardan en çok etkilenen taraf olan Suriyelilerin, bu aşırı zulüm getiren tiyatroyla ilgili görüşleri ortalama olarak çok daha saÄŸlam ve net…
2011’de baÅŸlayan devrimin ‘katıksız ve uygun’ bir ÅŸekilde devam etmesine yönelik argümanlar
Birinci argümanda, 2011 yılında baÅŸlayan devrimin katıksız ve uygun bir ÅŸekilde devam etmesi ve gerçekleÅŸmesi görüşü savunuluyor. Bu görüşe göre, sözkonusu devrim ile elde edilmek istenen, acımasız bir diktatörlüğün kaldırılıp, yerine daha mesul ve adil bir düzen getirilmesi. Ve bu görüşü savunanlar da aslında isyan sırasında ortaya çıkan militarist ve radikal güçlerle ilgili problemi – ve hatta dış güçlerin müdahalelerinden doÄŸan problemleri de – farkındalar. Ancak böylesi dinamikler dahi devrimin gerekliliÄŸine gölge düşürmüyor. BaÅŸka bir deyiÅŸle, militarist eÄŸilimler, radikalleÅŸmeler ya da mezhepçiliÄŸin isyan sonrasında artmış olması, devrimi savunanlar açısından görüşlerinden vazgeçmleri ve Suriye’ye daha sorumlu ve adil bir yönetim gelmesi arzusundan vazgeçmeleri için yeterli bir sebep deÄŸil. Yani bu görüşteki kiÅŸiler, çeÅŸitli cihatçı grupların Esad rejimine karşı ‘savaÅŸ alanında’ öncülük ettiklerini kabul ediyorlar. Ancak aynı zamanda da, cihatçıların dünya görüşlerini reddediyor ya da onları baskıların bir ürünü olarak görüyorlar. Kısacası, her iki durumda da, cihatçıları ‘devrimden’ uzak tutuyorlar. Bu görüştekiler ayrıca devrimin asıl temsilcilerinin Arap körfez ülkeleri ve Türkiye’nin yanında ‘ikincil konuma itilme’ hususuna da karşılar. Aynı ÅŸekilde baÄŸlantılı olarak ABD’nin finans desteÄŸi ya da cihatçıların Suriye’ye girmesini saÄŸlama durumlarına da…
» Rejimin baskılarını kabul edip sadece dış güçlerin komplolarına ve içerideki cihatçılara odaklanan argümanlar
Ä°kinci baskın argümanın savunucuları mevcut rejimin baskılarını ve deÄŸiÅŸikliÄŸin gerekliÄŸi olduÄŸunu kabul ediyor. Hatta bu görüşteki kiÅŸiler protestoları da makul buluyor – en azından teorik olarak. Fakat iÅŸ gerçek bir isyana geldiÄŸinde, sadece dış güçlerin etkisini ve ülke içerisindeki cihatçılara odaklanıyorlar. Yani bu görüştekilere göre, dış güçler ve cihatçılar dışındaki diÄŸer tüm muhalifler ve protestocular ‘alakasız’ olarak deÄŸerlendirilip sönük gösteriliyor ya da problemli faktörler olarak anılıyor. Bu açıdan bakıldığında, sanki Suriye’de Esad rejiminden kurtulmak isteyen hem laik hem de aynı zamanda emperyalizm karşıtı güçler yokmuÅŸ gibi görünüyor… Bu da, Suriye’nin mevcut rejim tarafından derbeder edilmiÅŸ oluÅŸunu daha az görünür kılıyor… Hatta kimileri, rejimin zararlarını isyancıların zararlarıyla eÅŸdeÄŸer bile tutuyor. Bu görüştekilere göre, Suriye bölgesel ve uluslararası bir tiyatronun sahnesi haline gelmiÅŸ durumda ve herhangi bir dış etken ya da tasarım her ne pahasına olursa olsun – gerekirse Suriyelilerin canı pahasına – alt edilmek zorunda. Yani bu durumda, bu argümana göre, ‘rejime muhalif’ olmak otomatik olarak kiÅŸiyi ‘emperyalizm karşıtlığına (ve ulusun kendisine) ihanet etmiÅŸ’ konumuna taşıyor.
Her iki argümanda da karşıt görüşlerin meÅŸru yanları göz ardı edilmekte. Taraflar, gerçeklerin ve geliÅŸmelerin hayatlarını deÄŸiÅŸtirmelerini müsade etmiyorlar… Birinci görüşü savunanlar ABD’nin müdahalesini, rejime karşı durduÄŸu sürece uygun buluyor. DiÄŸer taraftan, ikinci görüştekilere göre ise, dış müdahale, rejimi desteklediÄŸi sürece güzel… Her halukarda, her iki taraf da ÅŸuanda uzlaşıya kapanmış durumda…
•••
Farklı yaklaşımlar da var ancak karşıtları tarafından ‘rejim yanlısı’, ‘batı yanlısı’, ya da ‘cihatçı yanlısı’ olarak etiketleniyor
Bu iki baskın görüşten herhangi bir tanesinin zafer kazanması, Suriye’nin durumunu düzeltmeye yetmeyecek. Ãœlkedeki vatandaÅŸların çoÄŸunluÄŸunun – eÄŸilim ya da tercihleri ne olursa olsun - arzuları göz önünde bulundurulmadığı sürece ülke huzur göremeyecek. Bu yüzden de, her ne kadar bu iki görüşün savunucuları kendilerine göre manevi ve siyasi açıdan haklı oldukları konusunda net ve keskin olsalar da, her iki tarafın da yaklaşımları Suriye’yi eÅŸiÄŸinde bulunduÄŸu uçurumdan geri getiremeyecek. Ulusal bütünlük oldukça karışık ve genelde de zor elde edilen bir durumdur; düzinelerce tarihsel örnekte de görülebildiÄŸi gibi…
Daha incelikli yaklaşımlar da var tabii ancak bu farklı görüşlerin savunucuları karşıt görüştekiler tarafından ‘devrime ihanet eden’, ‘siyasi olarak naïf kalan’, ‘rejim yanlısı’, ‘batı yanlısı’, ya da hatta ‘cihatçı yanlısı’ olarak etiketleniyor. Öyle ki, bazen ‘muhalif yanlısı’ tabiri dahi kınanmaya yetiyor…
Böylesi zehirli bir atmosfer içinde, gözlemciler ya taraf tutmaya zorlanıyor; tutmadıkları takdirde de, her iki taraf da onlara ‘zayıf’damgasını vuruyor… Tabii, ‘orta yol’ yanlısı olanların da aslında söyleyebileceÄŸi pek birÅŸey olmadığı da doÄŸru çünkü ÅŸuanda öyle bir kurum ya da sosyal-siyasal kanal da yok. Zaten her halukarda apolitik ve soyut bir orta yol arayışında da olunmamalı. Suriye’deki tüm grupları – tercihleri ne olursa olsun – kapsayan bir çıkış yolu, mevcut çıkmazdan kurtaracak tek yoldur. Ve bu da, ÅŸuan baskın olan her iki görüşün de yeteri kadar sunamadığı bir fedakarlık ve cömertlik gerektiriyor…
*Ortadoğu ve İslami Çalışmalar Programı-Direktör
Çeviren: Burcu Gündoğan
Kaynak: https://www.thenation.com/article/the-debate-over-syria-has-reached-a-dead-end/
Henüz yorum yapılmamış.