Sosyal Medya

Turan Kışlakçı: 'Musul'un ve bölgenin yeni bir Yavuz Sultan Selim'e ihtiyacı var'

'Musul barajına hükmederseniz Irak'ın güneyine de hükmetmiş olursunuz. Bağdat dahil!'



36 ülkeden 30 binin üzerinde asker ve milis ile gerçekşeştirilen Musul operasyonunu 3 gündür devam ediyor ancak operasyon sonrası Musul'un nasıl şekilleneceği konusunda 36 ülkedende tatmin edici tek bir açıklama yapılmıyor.

Tüm bunların yanında Türkiye'nin Musul operasyonuna katılmaması konusunda yapılan uluslararası baskılar devamm ediyor. Operasyonun sonunda Musul'da yeni konjektür nasıl oluşacak? Türkiye'nin Musul' dapozisyonu ne olmalı? Bölge ülkeleri neyi amaçlıyor?

Gazeteci - yazar Turan Kışlakçı ile Musul'un tüm yönlerini konuştuk. Musul operasyonu ile ilgili merak edilen tüm soruları sorduk. 

Entelektüel bir bakış açısıyla olayları yorumlayan Turan Kışlakçı, çarpıcı ve vurucu tespitlerle yaşananlara farklı bir pencereden bakmanızı sağlayacak.

DÜŞÜNCE MEKTEBİ / RÖPORTAJ

-Net bir soruyla başlayalım. Musul'u bu kadar önemli yapan şey nedir?

Musul jeopolitik açıdan çok önemli bir yerde. Eğer Irak'a hükmetmek istiyorsanız, Musul'a hakim olmanız gerekiyor. Bunun iki gerekçesi bulunmaktadır: İlki Musul petrolleri henüz tam olarak işlenebilmiş değil ve orada ciddi petrol rezervi olduğu bilinmekte.

İkincisi su kaynakları. Irak'ın şah damarlarından biri su problemidir. Ortadoğu'nun en büyük barajlarından bir tanesi şu anda Musul'da bulunmaktadır. Dicle üzerinde bulunan bu baraja hükmederseniz Irak'ın güneyine de hükmetmiş olursunuz. Buna Bağdat'da dahildir.

-DAEŞ Musul'u 2014 yılında işgal etti. Bu operasyona neden o an değil de yaklaşık 2 sene sonra başlandı?

Bunun arkasında bir mantık yok. İşgal sırasında Musul'da Bağdat yönetimine bağlı 40 ile 60 bin arasında asker, çok ciddi zırhlı araç  ve Amerikalıların verdiği ağır silahların büyük bölümünün orada olduğu ifade ediliyor ki ortaya çıkan görüntüler bunu ispat etmiştir. İlginç olan başka bir nokta; güvenli bölgede bulunması gereken milyonlarca dolar işgal sürecinde Musul bankalarında tutuluyordu.Ve bir gece ansızın sayısı bini dahi bulmayan DAEŞ terör örgütü militanlarının saldırısıyla yaklaşık 60.000 asker Musul'u terk ediyor.

Ne zaman gerçekleşti bu işgal, Bağdat yönetiminin Musul petrolüne sahip olma çabası ve tahakkümünün olduğu bir süreçte. Aslına bakarsanız, Bağdat yönetimi orayı DAEŞ'e terk etmesi kendisi için avantajlı bir durumdu, çünkü Bağdat yönetimi ordusunun orada olması, hem Barzani yönetimini hem Türkiye'yi hem de uluslararası arenada ciddi rahatsızlıklar oluşturuyordu. Bağdat yönetiminin yürüttüğü mantık; ''Biz burayı şimdi DAEŞ'e bırakalım ilerde alırız.'' şeklinde okunabilir.

-DAEŞ'in geri çekilirken toplu katliam, kimyasal silah kullanması gibi eylemlerden endişe ediliyor. Sizce DAEŞ bu noktada yönlendiren bir güç var mıdır, varsa kimdir?

Elbette böyle bir tehlike var, Türkiye buna dair önlemlerini de alıyor. Aslında herkes biz de dahil DAEŞ'in arkasındaki gücü arıyor. Bir devlet veya devletlerin kullandığı ortada.

Bugün eğer bir operasyon olursa kuzeyde Türkiye ve Peşmergenin eğittiği Ninova muhafızları var, güneyde Irak ordusu var. Şimdi kuzeyden bir saldırı var; fakat, güneydeki Irak ordusu hareket etmiyor. Bazı köyleri alıyor ve geri çekiliyor. Öte yandan Peşmerge çok hızlı ilerliyor.

Bu şunu gösteriyor; Irak yönetiminin (Bağdat) arzusu DAEŞ ve Peşmergenin karşı karşıya gelmesidir. Bu DAEŞ'in tüm kuvvetiyle üzerine gelen güce yönelmesini sağlayacak. Bu Bağdat yönetimin işine gelecektir.

-DAEŞ'in bir çok üst düzey yöneticisi öldürülmesine rağmen, örgütün yapısal bir çözülmeye gitmemiş olmasını nasıl, değerlendiriyorsunuz? Musul'da DAEŞ vuruldukça kendini çoğaltabilir mi?

Musul için bu durum söz konusu değil; çünkü Musul'da yaşayan insanlarla yaptığım görüşmelerde insanların büyük çoğunluğu DAEŞ'e karşı. Öte yandan diğer terör örgütlerinin aksine DAEŞ ele geçirdiği bölgelerde güvenli alanlar oluşturuyor.

İnsanlar bilindiğinin aksine kendisini biraz daha güvende hissediyor. Örneğin; Haşdi Şabi'nin hükmettiği bir yerde, gece baskınları, insanların öldürülmesi, tecavüze uğraması ve hırsızlık gibi ciddi güvenlik sorunları olurken DAEŞ'in ele geçirdiği bölgelerde biraz daha güvenli bir alan söz konusu. Bunun için hangi terörist daha iyi denildiğinde Musul halkı DAEŞ'i Haşdi Şabi'ye tercih etmektedir.

-ABD ve İran gibi iki antagonist politik duruşa sahip güç merkezi nasıl oldu da bu operasyonda bir araya geldi?

Bu, politikaları uyuştuğu için değil, çıkarlarının ortak olmasından kaynaklanmaktadır. İkisinin de farklı ajandası bulunmaktadır.

Amerika'nın ajandası; bir koridor oluşturarak Musul petrolleri ve El Anbar bölgesindeki doğalgazlara ulaşmak. Hedefi de Telafer, sonra Sincar dağları oradan Kamışlı, Kamışlı'dan da Akdeniz'e uzanan bir koridor. Tabiki İsrail'in bu konuda ciddi rahatsızlıkları var. İsrail, Hayfa bölgesinden yani Suriye içinden geçecek bir koridor konusunda diretip ABD'ye baskı yapmaya çalışmaktadır.

İran'nın ajandası ise; onun da Şii bir koridor oluşturma gayesi bulunmaktadır. Bu koridorla İran'ın da hedefi bir şekilde Akdeniz'e inmek. Aynı hedefi Şah İsmail'de de görüyoruz, o da bir şekilde Akdeniz'e inmeye çalışıyordu. Hatta bu konuda Memluklularla yaptığı bir anlaşma dahi bulunmaktadır. Buna göre; Suriye'nin yarısı Safevilerin yarısı da Memlukluların olacak idi. Buna da en büyük desteği o dönemde Vatikan ve Portekizliler vermiştir.

Ünlü bir Rus tarihçi eğer Yavuz hem Safevi'ye hem Memluk'e 2 yıl arayla malum operasyonları yapmasaydı. Şu anda gerçekleştirilen bu kuşatma daha 16.YY'da gerçekleştirilecekti. Yani Batı'nın Ortadoğu işgali o zaman olacaktı; ama Yavuz bu durumu tam 400 yıl ertelemiştir.

-DAEŞ, Koaliyon karşısında gücünü yitiriyor mu?

DAEŞ bir çok Sünni aşiretini bu operasyonda arkasına alamadı. Hatta DAEŞ tehdidinden dolayı Irak ordusunda katılan Sünniler bulunmakta. Şu anda Irak ordusunda %30 Sünni var ve bir önceki Irak ordusu Genelkurmay başkanı bir Sünni idi.

-Koalisyon güçleri arasında bir çatışma bekliyor musunuz?

Bunun için önce DAEŞ'in aradan çekilmesi gerekmekte. Bakın Amerika'nın Irak'tan çekilmesiyle çatışma ortamı başlamıştı. Bunun için ABD bugün bir çok gerekçe ortaya koysa da dışarıdaki Iraklıların getirilmesi gibi aslında sadece kendi çıkarlarına göre hareket etmişti burada da böyle bir durum gerçekleşecektir.

-Musul'da demografik bir değişiklik söz konusu olabilir mi?

Bağdat örneği ortadadır. Musul'un %90 Sünni nüfusa sahip şimdilerde ciddi bir göç dalgasından bahsediliyor, tabiki bunun ardından birileri getirip oraya kendi adamlarını yerleştirecektir. Bu da bölgede büyük bir kaosu tetikler ki 20-30 yılda bitirilemeyecek bir savaştan bahsediyorum.

-Türkiye neden operasyonun dışında tutulmaya çalışılıyor?

Eğer Küresel güçler Musul'da hak iddia ediyorlarsa Türkiye'nin de Lozan bu yana gelen koşullar göz önüne alındığında böyle bir talebi olacağı bilinmekte. Cumhurbaşkanın Lozan çıkışı kesinlikle tesadüf değil.

Türkiye, Irak'ın bütünlüğü ve istikrarı çerçevesinde oradaki haklarından vazgeçti. Lakin Türkiye'nin şöyle bir hedefi vardı; Irak'ta istikrarlı bir siyasi iktidar oluştuğunda ben zaten Musul'daki haklarımı talep edebilirim.

Türkiye bu doğrultuda hangi Iraklı siyasi ile ilişkiye girmişse bu kişi her zaman öldürülmüştür. Bu da unutulan bir gerçektir. 1925 ve1960 arasında Türkiye ile ilişki kuran bütün Iraklı başbakanları suikastla öldürülmüştür.

-Bu süreçte Suudi Arabistan Türkiye'ye yeterli desteği veriyor mu, ya da dışardan görüldüğü gibi bir yakınlaşma söz konusu mudur?

İki hafta önce Riyad'da yapılan bir toplantıda Araplar Türkiye'yi iki konuda destekleme kararı aldılar. Biri Halep ve Musul meselesinde Türkiye'nin desteklenmesi; ikincisi FETÖ'nün terör örgütü ilan edilmesi. İran ve ABD'nin yerine o bölgede Türkiye'nin bulunması tercih edilmekte.

Çünkü şu anda Suudi Arabistan bir var oluş mücadelesi vermekte. Bunu şundan dolayı söylüyorum; Suudi Arabistan şu anda DAEŞ'i kimin kurduğunu ve bölgedeki misyonunun ne olduğunu gayet iyi biliyor.

Hedeflerden bir tanesi şu: DAEŞ'i Musul'dan sürerek Rakka üzerinden Riyad'a sokma planları yapılıyor. Eğer DAEŞ Suudi Arabistan'a girerse orada ciddi bir taban bulabilir. Suudi Arabistan bunun farkında ve bundan korkuyor. Bundan dolayı son zamanlarda ABD'ye karşı tavır almakta zaten. ABD ekonomik olarak da Arabistan'ı çökertip halkı bu anlamda da ikiye bölmeye çalışmakta. Suudi Arabistan parasına el koyması da bundan.Tabiki 40-50 yıldır keyif içinde, para ve petrolün varlığında yaşayanlar büyük bir ekonomik krizle yüzleşecekler. Böyle bir durumda DAEŞ orada kolaylıkla taban bulacaktır özetle, Suudi Arabistan kesinlikle Türkiye'yi destekleyecektir.

Türkiye'nin de ortaya yeni bir vizyon koyması gerekmekte. Türkiye'nin Türk-Kürt-Arap birlikteliğini güçlendirecek şekilde ortaya bir fikir ve ideoloji ortaya koyması gerekmekte. Ve iç siyasetini de buna göre dizayn etmesi gerekmektedir.

-Türkiye Suriye ve Musul meselesinde sizce geç mi kaldı?

Ben geç kaldığını düşünüyorum, ne yazık ki Türkiye içeride kamuoyunu ikna edemedi. İran ve ABD'nin içerde hala daha etkili. Türkiye hala çıkarlarını savunamıyor. Bunun nedeni geçen yüzyıldan kalmış kirli aydın ve siyasetçilerden kaynaklı bir durum söz konusu. Hala geçen bir yüzyılın siyaseti ile olaylara yaklaşılmakta.

İkincisi, 15 Temmuzda içimizde bazı grupların ABD'nin çıkarlarını gözeterek darbe yapmaya çalıştığını gördük. Türkiye'nin ciddi şekilde sahayı bilen adam eksikliği var. Bu eksiklik hem askeri alanda hem medyada kendisini bariz şekilde ortaya koyuyor.

Son olarak, Türkiye'nin sadece Türkmenlere değil, oradaki tüm kabileler, Kürtler ve İran'dan rahatsız Şii gruplarla da görüşmesi gerekmektedir; ancak dediğimiz gibi sahadaki ciddi eksiklik bunu engelliyor.

-Türkiye'nin B ve C planı nedir?

Bir Arap dünyasının desteğini almak, bir operasyon zemini için, ikincisi Fırat Kalkanına benzer bir Dicle kalkanı operasyonuna dahil olmak. Ayrıca Türkiye'nin sahada desteğinin daha fazla olması İran'ın o bölgedeki ilerleyişini durduracaktır.

-Rusya Musul operasyonunun neresinde?

Rusya bu operasyon çerçevesinde tamamen Suriye'ye odaklanmış durumda. ABD ile aralarında bir anlaşma var gibi durmakta; ama bu konuda tam uzlaşamamış olacaklar ki ABD, Rusya'yı Halep'te katliam yapmakla suçlarken Rusya'da ABD'nin Musul katliam yaptığını öne sürmekte.

-İsrail'in ABD'nin operasyonlarından rahatsız olduğunu dile getirdiniz biraz daha açabilir misiniz?

Bölgenin parçalanmasını isteyen ülkelerin başında İsrail gelmektedir. Ne kadar etnik ve mezhepsel devlet olursa İsrail o kadar Büyük İsrail projesini gündemde tutabilir. İsrail ABD'den biraz bağımsız olmak istiyor, bundan dolayı boru hatlarıyla ilgili bütün projelere dahil olmak istiyor doğal gaz ve petrol gibi. ABD bazı projelerde İsrail'i dışarda bırakıyor. Örneğin bu koridor meselesi. İsrailin istediği koridor Musul Hayfa boru hattı. Fakat tam vakti gelmişken ABD başka bir hat öneriyor. Orada PKK'yı güçlendirerek Türkiye'yi dizginlemeyi hedeflemekte.

-Özelde Musul genelde ise Irak bölgesine kalıcı bir barış nasıl getirilebilir?

Kalıcı bir barışı ancak Türkiye getirebilir. ABD'nin böyle bir hedefi yok. Türkiye'nin bölgedeki Arap ve Kürtlerle yapacağı ittifak kalıcı barışı getirecektir. Yavuz Sultan Selim'in bu anlamda politikası önemli, bunun modern bir versiyonunu uygulamak zorundayız. Yoksa 19.YY'da yaşadığımız işgalin daha beterini yaşayacağız.

Türkiye'nin 3 yönlü bir politika izlemesi gerekir. İlki askeri, mutlaka sahada olması gerekiyor. İkincisi siyasi buna göre bir revizyon yapması gerekiyor. Üçüncü olarak da entelektüel bir vizyon ortaya koymak zorundadır. Artık sadece Misak-ı Milli  ile sınırlı değil, geniş bir vizyon inşa edilmelidir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.